Frp World Ana Menü
  • Frp World
    » Anasayfa
    » Forum
    » Anketler
    » Akademi
    » Kitap Tanıtımları
    » Haber Arşivi
    » Haber Gönderin
    » Makale Gönderin

  • Üyelere Özel

  • Kişisel
    » Hesabınız
    » Özel Mesajlar
    » Üye Listesi
    » Üye Arama
    » Siteden Çıkış

  • Site Bilgileri
    » Top10
    » Site Hakkında Yorumlarınız
    » İstatistikler
    » Destekleyen Siteler

  • Kullanıcı Menüsü
    Hoşgeldin, Diyar Gezgini
    Üye Adı
    Şifre
    (Kayıt Ol)
    Üyelik:
    Son Üye: MelissaPhs
    Bugün: 12
    Dün: 27
    Toplam: 89933

    Şu An Bağlı:
    Ziyaretçi: 1835
    Üye: 1
    Toplam: 1836

    Şu An Bağlı:
    01 : chebotarevak84yy

    FrpWorld.Com :: View topic - Lorda Kadim - Kaderi yazılmamış olan serisi 1nci Kitap
    Forum FAQ  |  Search  |  Memberlist  |  Usergroups   |  Register   |  Profile  |  Private Messages  |  Log in

     Lorda Kadim - Kaderi yazılmamış olan serisi 1nci Kitap View next topic
    View previous topic
    Post new topicReply to topic
    Poll :: Kitabı nasıl buldunuz

    Ã?ok iyi
    50%
     50%  [ 1 ]
    Okunabilir
    50%
     50%  [ 1 ]
    Kesinlikle okunmalı
    0%
     0%  [ 0 ]
    Zaman kaybı
    0%
     0%  [ 0 ]
    Total Votes : 2


    Author Message
    byga
    Kullanıcı
    Kullanıcı





    Joined: Jan 03, 2011
    Posts: 16

    PostPosted: Mon Jan 03, 2011 11:46 pm Reply with quoteBack to top

    Merhaba arkadaşlar, Sitenizi yeni keşfettim daha öncede bir kaç kitap yazmış ve bazı sitelerde paylaşmıştım.
    Aşağıda yeni yazmaya başladım ama uzun süredir beynimde şekillendirdiğim bir hikayeyi paylaşacağım sizlerle. Umarım beğenirsiniz. Bu roman oturup düşünelerek değil gözlerimi kapatıp hayal ederek yazdığım bir kurgudur. Umarım beğenirsiniz fikirlerinizi ve yorumlarınızı bekliyuorum. Yorumları Lord Kadim yorumlar bölümünde yapınız lütfen. Bölümler yazıldıkça burda yayınlanacak. Lütfen başka bir sitede yada başka bir yerde yayınlamayın.
    Bu siteye yazarın izni ile konulmuştuır.
    Yazar : Gökhan ALTINSOY
    -----------------------------------------------------------------------------------------------------------
    Okuyacağınız hikaye şu anda yaşadığınız zamandan milyarlarca yıl önce karanlık çağlarda yaşamış bir adamın hikayesidir. Lord KADİM (Kaderi yazılmamış olan) Serisi

    Serinin Kitapları :
    1nci Kitap
    Adaletin Kıcılı Zehtra
    2nci Kitap
    Tanrılar Dağına Yolculuk
    3ncü Kitap
    Tanrılar Devrinin Bitişi


    1nci Kitap
    Adaletin Kılıcı Zehtra

    Çnsöz


    Yaşadığımız zamandan milyarlarca yıl önce bulutların üstünde, Ulu Dağın tepesinde Tanrılar yaşıyordu ve dünyanın yönetimi bu tanrıların insafına bırakılmıştı. Mutlak Güç yani gerçek tanrı meleklerini dünyayı idare etmeleri ve düzeni korumaları için dünyaya yollamış ve onlara orada tanrılık vermişti. Ama her yaratılmış varlık gibi Tanrılarda kontrolsüz gücün cazibesine kapıldılar ve daha fazlasını istediler. İşte o zaman Tanrılar Savaşı başladı ve Dünya kaos a sürüklendi. Tanrıların savaşı o kadar şiddetliydiki dünyayı umursamaz oldular ve Karanlık Çağ başladı. O zamanlarda doğan asil kandan ama kötülükle büyümüş bir çocuk dünyayı değşitirecekti. Mutlak Gücün tanrılarına yolladığı bir ceza idi o. Onun kaderi yazılmamıştı ve adı Kadim idi.

    -Bölüm 1-
    Tanrının Evladı

    Köhne evdeki pencereler dışardaki poyrazın içeriye ulaşmasını engelleyemiyordu. Kadın doğum çığlıkları atarken Mervin ebe çağırmak için dışarı fırladı. Kasabaya kadar uzun bir yol vardı ve Mervin bu yolu atla 2 saatte anca gidip gelebilirdi. Alamut şehrinin dışındaki köy istenmeyenlerin ve kaçakların mekanıydı ve burada ebe,doktor,asker asla bulunmazdı. Burayı güçlü olan yönetiyordu. Mervin kasabaya at sürerken aklı evdeki karısındaydı,onu yalnız bırakmak zorunda kalmış ve huzursuzdu. Dilara aslında Balyat diyarının büyük lordlarından Kagan ın tek kızı ve tek çocuğuydu ama patlak veren büyük savaşta babası öldürülmüş ve kendide kaçmak zorunda kalmıştı. Kale komutanı Mervin çok sevdiği Dilara'yı bırakmamış ve bu kaçak köy e yerleşip evlenmişlerdi. Balyat diyarının Veldora bölgesinin tek varisi olarak hayatı tehlikedeydi Dilara'nın ve saklanmak zorundaydı. Mervin ebeyle beraber eve döndüğünde Dilara'nın çığlıklarını duymadı, korkuyla kapıdan girdiğinde bildiği ama istemediği gerçekle karşılaştı. Kadın ölmüş ve çocuğu kanların arasından kendisine gülümsüyordu. Lord Kadim Tanrıların savaştığı karanlık çağda istenmeyen köyde doğmuştu ve Kader tanrısı zamanın dünyasını kökten sarsacak bir hata yapmıştı. Lord Kadimin kader ipliklerini örmeyi unutmuştu. Tanrıların savaşı kendilerine büyük felaket getirecekti ve efsane derki mutlak güç Tanrıların savaşına karışmamaya onların olacaklardan ders almalarına karar vermiştir.

    Mervin gözlerinden yaşlar damlayarak çocuğu kucağına aldı. Kapı açık kalmış ve rüzgar bir cadının çığlığı gibi esiyordu. Çıplak çocuk babasına bakıp gülümsedi ama soğuktan titriyordu. Mervin oğlunun kulağına hep bilgelikle dol,doğruyu bul ve kadim ol, adın kadim olsun dedi. Ebeyi bir süt anne bulması için gönderdikten sonra karısının mezarını kazmaya gitti.

    Lord Kadim kaçak köyde, hırsızların,katillerin ve fahişelerin arasında büyümeye çalışıyordu. Mervin burasının onun için uygun bir yer olmadığını biliyordu ama Kagan ın kanını taşıdığı için tehlikedeydi. Kadim 16 yaşına geldiğinde Karanlık tanrılar (yeraltı tanrısı Zeon, ölüm tanrıçası Beak, cehennemin tanrısı Morten, fırtınalar tanrıçası Altek ve savaş tanrısı Halis) tanrılar savaşını kazanmış ve kaos devri başlamıştı. Kaybeden tanrılar (Adalet tanrısı Vens, Kader tanrısı İplik, Suyun tanrıçası Mavi, Güzellik ve Aşk Tanrıçası Ezmur, Doğa tanrıçası Ana) tanrılar dağından kaçıp insan kılığında dünyada saklanmaya başlamışlardı. Karanlık tanrıların uşağı Balyat diyarının kralı Timur, Balyat diyarını korku ve kanla yönetiyordu. Timurun orduları istenmeyen köye saldırdığında Kadim babasının demirci dükkanındaydı. Tüm köylü orduya karşı koymaya çalışıyor ama hiç bir sanşları olmadığından teker teker ölüyorlardı. Çlecek,köle olacak yada satılacaklardı kaderleri buydu. Kadim bir askerle dövüşürken babasının yere yıkıldığını gördü o anda içindeki öfke tahmin edilemeyecek boyuttaydı ve delirmiş gibi saldırmaya başladı. Bir süre sonra yorulmaya başlamıştı daha fazla dayanamayacak ve ölecekti. Ama o ölmemeyi seçti dövüşerek ulu ormana kaçtı.

    Hırsızların, katillerin ve fahişelerin arasında büyümüş olan Kadim 16 yaşında yalnız ama öfkeliydi. Her türlü kötülüğü görmüş olan bu çocuğun içi öfke doluydu,kin doluydu ama damarlarındaki asil kan iyiliği barındırıyordu. O hem iyi hem kötüydü. Hiç bir tarafı tutmuyordu. Tanrılar onu kullanamazdı ve onun kaderi yazılmamıştı. Kadim kendi kaderini kendi belirleyecek ve tüm bu günahların sorumlusu olan Tanrılardan hesap soracaktı. O artık öksüzdü, Tanrının evladıydı ve babasından intikamını alacaktı.-

    Kadim çıktığı ağacın tepesinden yanan köyüne bakıyordu. Havadaki kara bulutlar sanki ölü ruhların rengi ve yağan sağanak gözyaşlarıydı. Kadim hiç üzüntü hissetmiyordu ne hiç tanımadığı annesi nede az önce ölen babası için, sadece katillerine ve tanrılara duyduğu öfkeye sahipti. Ağaçtan atlayıp kukuletasını başına geçirip,yürümeye başladı. Gidilecek uzun bir yolu ve öğrenecek çok şeyi vardı. Yürürken bir hafta önce paralı bir asker olan Misah ile yaptığı antremanı düşünüyordu. Acaba oda ölmüşmüydü yoksa esir mi alınmıştı ? Misah onun için bir abi, dost hatta öğretmendi. Alacağı intikamda onunda kanının bedeli olacaktı. Misah ona dövüş tekniklerini öğretirken zihnini geliştirmesinide sağlıyordu. Tanrıların savaşı sırasında dünyaya düşen kutsal nesneleri kullanabilmek için güçlü bir zihin kontrolü gerekiyordu. Misah onu bir hamle ile yere indirdikten sonra günlük antremanın bittiğini söylemiş ve ona bir arpa birası ikram ettikten sonra Vens'in kılıcından bahsetmişti. Zehtra denilen bu kılıç adalet tanrısı Vens'in efsanevi kılıcı dır. Demişti Misah.

    - Tanrı Altek'le Vens arasındaki savaşta Altek'in attığı yıldırım Vens'in eline çarpmış ve kılıç dünya'ya düşmüş diyorlar. Uzak diyarlar'da yaşayan bir bilge'den duymuştum bir zamanlar. Rivayet'e göre Veldora'nın kuzeyindeki dar geçitlerin arkasında, buğulu ormanda bir mağaradaymış. Gençliğimde o mağarayı çok aradım ama bulamadım. Belki bir efsane'dir belkide bir gün beraber ararız ha. Deyip Kadim'in omzuna bir yumruk atıp gülmüştü.

    Kadim artık nereye gideceğini biliyordu. Buğulu orman'a gidecek ve o kılıcı arayacaktı. Kaç saatir yolda olduğunu bilmiyordu ama artık hava kararmaya başlamıştı. Ulu ormanın arkasındaki kasabaya bir saate kadar varırdı ama üzerinde çok az para olduğunu farketti. Ağaçların arasında güneş yawaş yawaş kayboluyordu ve Kadim'in içini bir umutsuzluk kaplamaya başladı. O sırada ağaçların arasından patikaya fırlayan 3 kişi genç çocuğun önünü kesti.

    - Hey evlat üzerinde ne varsa ver bakalım dedi uzun sakallı olan adam. Hareketlerinden çetenin başı olduğu belliydi. Kadim başını bile kaldırmadan kukuletasının altından adama bakıyordu.

    - Brean dostum küçük pislik galiba dilini yutmuş dedi diğeri gülerek bu lafın üstüne hepsi kahkaha atmaya başladı.

    - Ne o lan sağırmısın it oğlu, yoksa canına mı susadın dedi tekrar adı Brean olan uzun sakallı

    Kadim adamları kısaca tarttıktan sonra üçüylede kolayca başa çıkabileceğine karar verdi ve elini hızla kılıcına attı. Adamların kendisi ile dalga geçmesine sinirlenmişti zaten. Çok kısa bir dövüşten sonra kolay bir zafer kazanmıştı, adamların ikisi ölmüş ve Brean denen reisleride yerde yatıyordu. Kadim e bakarak "Beni öldürme" diye yalvarmaya başladı ama Kadim gülümseyerek kılıcını adamın gözüne sapladı. Kadim in zümrüt yeşili gözleri garip bir şekilde parlıyordu, ilk defa bir adam öldürmüş ve bundan zevk almıştı.

    - Çok kolaymış dedi kendi kendine.

    Adamların üstlerini yokladı, sonrada çantalarını. Kendisine bir süre yetecek para vardı orada, ayrıca kurutulmuş et ve iki şişe şarap bu gece ona yeterdi. Ganimeti aldıktan sonra Baek'e gülümseyerek "teşekkürler" dedi ve yoluna devam etti.

    Kasabadaki han'a girdiğinde gece epey ilerlemişti. Bir kaç masa doluydu, barda da iki adam oturuyordu. Hancı ona ters bir bakış atıp,

    - Ne istiyorsun yabancı dedi.

    - Yatacak bir yer, birde bir at.

    - Paran var mı evlat ? Burası çocuklara göre bir yer değil ve dilencileri sevmeyiz dedi hancı.
    Kadim gene sinirlenmeye başlamıştı ama burası olay çıkarmak için uygun bir yer değil diye düşündü. Adamın eline iki altın bırakınca hancı'nın gözleri açıldı.

    - Yiyecek bir şey istermisiniz efendim dedi suratına aptal bir sırıtış yerleştirerek.

    - Sadece odamı göster yeter dedi Kadim.

    - Yarın size uygun bir at ayarlarız efendim ama burda atlar biraz pahalıdır dedi hancı odasını gösterdikten sonra. Kadim cevap vermeden kapıyı suratına kapattı hancının. "Piç oğlu piç" diye aklından geçirdi hancı. Kadim odasındaki masaya oturup soygunculardan aldığı çantadan kurutulmuş etin birini ve bir şişe şarap çıkarıp yemeye başladı. Bir yandan da Buğulu ormana ulaşacağı günü düşünüyor ve Zehtra'yı bulunca daha da güçlü olacağını düşünüp heyecanlanıyordu.Yemeğini yedikten sonra çantasını yatağın altına sokup uzandı.

    Çıtırtıyı duyduğunda gözlerini açmadan dinlemeye başladı, kötü zamanlarda büyümünenin bir avantajıydı bu, her zaman tetikte olmak lazımdı. Kapının açıldığını duydu, gelen her kimse 3 adımda yanında olurdu. Ayak seslerini saydı, 1, 2, 3 ve göğsünde tuttuğu kılıcı ani bir hareketle savurdu. Gözleri kapalıydı hala ama kılıcın ete giriş sesini duydu. Gözlerini açtığında kılıcının ucunda hancı'yı gördü. "Seni öldürme zevkini verdiğini için teşekkürler" dedi gülümseyerek. Kadim kurbanlarıyla bu şekilde dalga geçmeyi sevmişti. Kılıcı adamın içinde çevirerek çıkardıktan sonra çantasını aldı ve handan ayrıldı. Hancıyı en geç sabah bulurlardı ve hancıyı başka yere taşımaktansa yola koyulmayı daha uygun görmüştü.
    Tabiki ayrılırken vermiş olduğu iki altınıda hancının cebinden almıştı.

    Tan ağarmaya başladığında sabah rüzgarı yüzünü kamçılıyordu Kadim'in, yürümekten yorulmuştu ama durmaması gerektiğini biliyordu. Az sonra hancının ceseti bulunur ve atlı askerler onu aramaya başlardı. Her ne kadar iyi eğitilmiş olsada, kötülüğün içinde büyüsede bir düzine askerle baş edemeyeceğini biliyordu. Bir süre sonra başı dönmeye başladı, bayılacak gibi hissediyordu. Atlıların sesini duyduğunda artık işinin bittiğini anlamıştı ayakta zor duruyordu. O sırada az ilerisinde bir at arabası gördü. Arabayı süren ihtiyar adamın üstünde karanlık tapınağın rahibi olduğunu gösteren bir giysi vardı. Arabayı durdurup Kadim'e bakmaya başladı, gözlerinde hadi gel der gibi bir bakış vardı. Kadim son gücüyle rahib'e doğru yürümeye başladı. Arabaya ulaşınca hiç konuşmadan yaşlı adamın yanına oturdu. İhtiyar rahibin uzattığı cüppeyi üstüne geçirip yola koyuldurlar. Biraz ilerledikten sonra bir düzine asker yollarını kesip arabayı durdular.

    - Merhaba saygıdeğer rahip, yolculuk nereye dedi komutanları.

    - Gölün kıyısındaki Zeon tapınağına gidiyorum asker, Zeon a sunacağım şaraplarım var.

    - Buralarda genç bir çocuk gördünüzmü, aşağıdaki köyün hancısının katili kendisi onu arıyoruz.

    - Kimseyi görmedim ben dedi rahip ve arabayı sürmeye devam etti. Arabanın önüne geçen asker

    - Yanınızdaki genç kim ? diye sordu.

    - Çksüz çırağım, şimdi izin verirsen tapınağa yolum daha uzun. Zeon'u kızdırmak istemezsin değil mi ? Dedi rahip sinirli bir şekilde. Komutan rahibin bir kör gibi beyaz gözlerini kendisine dikmesinden ve kudretli sesinden korkarak ;

    - Dikkatli olun efendim, tekin olmayan günlerde yaşıyor.uz Size iyi yolculuklar dedi.
    Askerlerden uzaklaştıktan sonra rahip, önüne bakmaya devam ederek "çantandaki eti çıkartıp ye sonrada biraz uyu" dedi.

    - Karanlık tapınağın rahibi olarak biraz fazla bilge ve iyisin ihtiyar dedi Kadim. Rahip sadece gülümsedi ve arabayı sürmeye devam etti. Kadim son etinide yedikten sonra arabanın arkasına geçip uyumaya başladı. O kadar yorgunduki rüya bile görmüyordu.
    Uyandığında gece olmuştu ve acıkmıştı. "Bir şeyler ye, iki gündür uyuyorsun dedi ihtiyar.
    İki gün mü? diye içinden söylendi.

    - Nerdeyiz ?

    - Sorot dağlarının eteğinde, dağın arkasında Veldora şehri var büyük komutan Lord Kagan'ın eski şehri. Kendisi öldürüldükten sonra burayı Timur'un kardeşi Nahrub yönetmeye başladı. Senle orda ayrılmak zorundayız ama dikaktli ol. Nahrub çok acımasız bir yöneticidir ve askerleride öyle.

    Kadim bir şey demeden yolu izlemeye devam etti. Küçüklüğünde bir kere babası onu Sorot dağlarının eteğine getirmişti. O zamanlar burada panayır kurulur ve her yöreden gelen insanlar burada hem eğlenir hemde ticaret yaparlardı. Bir zamanlar rengarenk çiçeklerin olduğu bu yörede şimdi simsiyah otlar ve dikenler vardı. Kadim içinde bir ateşin yandığını hissediyordu, eski günleri kafasından çıkarmaya çalışıyor ama yapamıyordu. Babası'nı, dostu Misah'ı ve hiç tanımadığı ama babasının ona geceleri uyumadan önce anlattığı annesi Dilara'yı özlediğini fark etti. Kukuletasını kafasından çıkardığında boynuna inen saçları rüzgarda savrulmaya başladı. Gözünden akan bir damla yaş öğlen güneşinde parlıyordu. Rahibin bembeyaz gözleri kukuletasının altında yıldız gibi parlamaya başladı ve gülümsedi. Kadim'in ağladığını hissediyordu ama bunun için üzülmüyor aksine seviniyordu. Bu gözyaşı Kadim'in içindeki insanlığın ve iyiliğin göstergesiydi. Ama görevi bitene kadar bu duygularını bastırmalı ve içindeki intikam ateşini körüklemesi gerekiyordu, aksi takdirde kötülüğün savaşında başarılı olamazdı. Rahip iyi tanrıların bu yüzden savaşı kaybettiklerini biliyordu. Kötüler kadar acımasız olmazsan yenilirsin.

    Dağın arkasına geçtiklerinde Kadim'i arabadan indiren rahip "Bu yolda dümdüz yürümeye devam et evlat, benim yolum obür tarafta. Bir saat 'e kalmaz Veldora'ya varırsın ve unutma dikkatli ol dikkat çekme" dedi.


    Last edited by byga on Thu Jan 06, 2011 8:26 pm; edited 6 times in total
    Back to top View user's profileSend private messageVisit poster's website
    byga
    Kullanıcı
    Kullanıcı





    Joined: Jan 03, 2011
    Posts: 16

    PostPosted: Tue Jan 04, 2011 2:32 am Reply with quoteBack to top

    -Bir gün bu iyiliğinin karşılığını alacaksın dedi Kadim. İhtiyar içinden "Biliyorum Kadim, senin kaderin yazılmadı ama kalbini görebiliyorum" dedi ve yoluna devam etti.

    Kadim Veldora'nın kapısına vardığında kapıda nöbetçi olmadığını gördü. Her şehrin girişinde eskiden nöbetçiler olurdu. Babasının anlattıklarından biliyordu bunu ama artık zaman değişmişti ve dünya karanlık tanrıların kontrolündeydi. Veldora şehri Sorot dağlarının güneyinde kurulmuş. Bir zamanlar Balyat diyarının en zengin ve en güçlü bölgesi olan Veldora bölgesinin tek şehri idi. şimdi ise harap olmuş evler, dilenciler ve her yerde ağaçlarda sallandırılmış cesetlerden geçilmiyordu. Bir an için Kadim'inin gözünün önüne bir parıltı gelip geçti. Veldoranın eski halini, güzelliğini görmüştü sanki. Uyanıkken hayal görmek hayra alamet bir şey değildi. Kadim kendini toplayıp yoluna devam etti. şehir pazarına geldiğinde millet mallarını satmak için bağırıyor ve müşteriler ile pazarlık ediyordu.

    Alanda dolaşan askerler pazarın güvenliğini korumakla görevliler herhalde diye düşündü ama gene de ilgi çekmemeye dikkat ediyordu. Kukuletasını başına geçirip pazarın içinde dolaşmaya başladı. Bu şehirde ne işi olduğunu bilmiyordu ama burda olması gerektiğini hissediyordu zaten akşam olmaya başlamıştı ve bir handa kalıp sabah yoluna devam etmeye karar verdi.

    Pazarın arka sokağına geldiğinde sanş eseri bir han gördü. Tabelasında Gümüş At Hanı yazıyordu ve gümüş bir at resmi vardı. Handan içeri girip etrafına baktı. Han kalabalıktı bu hem iyi hemde kötü bir şeydi. Bu kalabalıkta belki kimse kendisi ile uğraşmazdı belkide her an bir olay çıkabilirdi. Bar'ın arkasında genç bir kız içki servisi yapıyordu. Ona doğru yürümeye başlayan Kadim hemen bir oda kiralayıp yatmayı düşünüyordu. Bar'a oturup kızın kendisi ile ilgilenmesini bekledi. Aradan yarım saat geçmiştiki kız gelip "sizin için ne yapabilirim genç efendi" dedi. Kadim kafasını kaldırıp kıza baktı. Kendisine gülümseyen bu genç kızda bir şey ilgisini çekmişti. Kaçak köydeki fahişelere benzemiyordu. Kıpkızıl saçları, mavi gözleri ve pembe dudakları ile çok güzeldi ama farklı duruyordu. Sanki Bar'ın arkasında değilde başka yerlere aitmiş gibi. Kadim kukuletasını çıkarıp "Yatacak bir yer" dedi.

    Kız "Baba, oda isteyen biri var bakarmısın ?" diye seslenince arka odadan tombul kafası kel bir adam çıktı. Yorgun görünüyordu, üstündeki pis giysilerden arkada tamirat işleri ile uğraştığı belli oluyordu. Ağzındaki tütünü çiğneyerek "tamam ilgileniyorum" dedi. Elini üstüne silerek, kafası önlüğünde bar'a yaklaşan adam, kafasını kaldırıp bir an Kadim'i görünce durdu. Sonra kendini toparlayıp "Buyrun, bu taraftann diyerek merdivenleri gösterdi. Arka taraftaki odaya vardıklarında "Kaç gece kalacaksınız ?" diye sordu hancı. Kadim "Sabah ayrılacağım, ücreti hemen ödeyebilirim" dedi. Bu adamın ilk kelimesinde ne küçük görme vardı nede para istemişti. Kadim ister istemez adam'a iyi davranmak zorunda hissediyordu kendini.

    -Kimlerdensin ? Diye sordu hancı ücreti söylemeden.

    -Uzaktan geliyorum ihtiyar dedi Kadim sinirlenerek. Sorgulanmak istemiyordu sadece yatıp sabah oluncada yoluna devamk etmek istiyordu.

    -Kızma dedi hancı seni "eski bir dostuma benzettim de" Yüzünde hafif bir tebessüm vardı hancının "Babanın ismini öğrenebilirmiyim ?" dedi.

    -Yatmak istiyorum, iyi geceler dedi Kadim ve kapıyı kapatmaya yeltendi. Kapının arasına ayağını koyan hancı.

    -Sen Leydi Dilara'nın oğlumusun ? Dedi. Annesinin ismini duyan Kadim bir an durduktan sonra "Evet annemin ismi Dilara babam da Mervin ama ne leydi nede lordtular." Lafını bitirdiğinde kılıcını hancının boğazına dayamıştı bile. "şimdi bana ne istediğini söylemezsen gırtlağını keserim" dedi.

    Hancı boğazında hissettiği soğuk çeliğin korkusuyla yutkunarak ;

    -Lütfen sakin olun Lordum, dedenize çok benziyorsunuz. Ben dediniz Lord Kagan'ın uşağı Mikal emrinizdeyim. Dedi

    - Bana bak ihtiyar, ne dedemi tanırım nede Lord Kagan dediğin adamı sadece biraz uyumak istiyorum.

    -Lütfen izin verin size açıklayayım, dedenize çok benziyorsunuz. Eğer bana beş dakikanızı ayırırsanız size çok önemli şeyler anlatacam. Babanız Mervin Lord Kagan'ın başkomutan'ı, anneniz de tek kızıydı. Siz Veldora Lord'usunuz, bundan eminim. Bu benzerlik, anneniz ve babanız başka açıklaması olamaz.

    -Pekala hancı, ilgimi çektin içeri geç ve konuş bakalım.

    Odaya girdikten sonra hancı sandalyeye oturup anlatmaya başladı.
    - Senin deden Lord Kagan Veldora bölgesinin hakimi ve Kral Timur'un gözde lordlarında biriydi. Büyük savaşta Kral için savaştı. Karısı ölmüştü ve tek varlığı seninde annen olan kızı Leydi Dilara idi. Kral'ın kardeşi Nahrub anneni Lord'umdan isteyince şiddetle karşı çıkmıştı. O gün ordaydım. Ve sanki dünmüş gibi hatırlıyorum. Yemek salonundaydılar, ben babnızın yanında emirlerini bekliyordum. Nereye giderse gitsin benide götürürdü. Nahrub'un kızını istediğini duyunca bunun asla olmayacağını ve kızının evlenmek için hazır olmadığını söyledi. Nahrub ısrar edincede sinirlenip artık bu konuyu kapatmasını misafiri olmasaydı onu öldüreceğini söyledi. Nahrub sinirle masadan kalkıp o gün Veldora'dan ayrıldı. 2 hafta sonra büyük savaş başladı. Baban ordusunun başında Timur'un ordusuna katılmak için yola çıktı, bende her zamanki gibi yanındaydım. Timurun ordusuna ulaştığımızda ordunun başında Nahrub olduğunu gördük. Kral tanrılar katına davet edilmiş olduğundan ordunun başında kardeşi vardı. Savaş alanında kanlı bedenler çığlıklardan oluşan müzikle dans ediyorlardı sanki. Hiç böyle bir savaş görmemiştim. Bir an başımı babanın olduğu bölgeye çevirince kendisinin yere yıkıldığını gördüm. Nahrub başında gülüyordu. Lord Kagan'ı öldürmüştü. Ben oraya vardığımda Nahrub uzaklaşıyordu, onu öldürecektim peşinden giderken babanın yanına geldiğimde bacağımı tutu. Mikal anlatmasını bırakıp sürahiden kendine bir kadeh şarap koydu.

    -Devam et dedi Kadim.

    şarabı bir dikişte içen Mikal;

    -Nerde kalmıştım ? Ha evet baban bacağımı tuttu. Onun hala yaşadığını görünce bir umutla yanına eğildim. Sizi kurtaracam efendim dedim. Tam kucaklayacaktım ki. Dur dedi benim işim bitti ama tanrılar bana bir yol gösterdi Mikal. şehre dön ve orda bir iş kurup yaşamaya devam et. Heybemde yeterince altın var. Bu savaşı tanrılar başlattı ve Karanlık tanrılar kazanacak. Karanlık tanrıların tarafındaymış gibi davran çünkü Kral Timur onların tarafına geçti. Bir gün benim soyumdan biri seni bulacak ona bu olanları anlat ve intikamımı almasını söyle. Nahrub'un parmağımdan aldığı hanedanlık yüzüğünü kendi parmağına taksın. Soyumun sonu yanına geldiğinde güçlü ama toy olacak. Bana sadık olduğun gibi onada sadık ol onu sakla ve eğit. Zamanında önce gitmesine izin verme yoksa soyum kuruyacak dedi. Sizi görünce Lord Kagan'ın soyunun sonuncusu olduğunuzu hemen anladım. Babamda Kraliyet uşağıydı ve dedenizle beraber büyüdüm. Onun kopyası gibisiniz. Lütfen izin verin size bildiklerimi öğretiym Lord'um.

    Kadim bu adamın dediklerinin doğru olduğunu içinde bir yerde biliyordu. Buna emindi hatta ama bir şey hissettirmeden;

    -Annemin ve babamın ismini bildin ama sana neden inanıymki hancı. Hem benim uzun bir yolum var beni yolumdan alıkoymaya yada tuzağa düşürmeye çalışmadığını nerden bilebilirim.

    -Sizde söylediklerimin gerçek olduğunu biliyorsunuz efendim, kanınız gerçeği hissetmenizi sağlayacaktır. Söyleyin bana buraya geldiğinizden beri hiç mi bir şey hissetmediniz ? Evinizde olduğunuzu düşünmediniz. Hem size kötülük düşünsem bunları anlatırmıyım, odanızı gösterip askerlere haber verirdim.

    Kadim şehre girdiğinde gördüğü bir anlık hayali düşündü. Veldoranın güzel halini mutlu halkı. Evet buraya geldiğinde kendini evinde gibi hissetmişti. Bu adamı dinleyecekti, hem aşağıdaki güzel kızıda daha yakından tanımak istiyordu.

    - Tamam ihtiyar anlat bakalım, ne yapmam gerekiyor..


    Last edited by byga on Thu Jan 06, 2011 9:28 pm; edited 1 time in total
    Back to top View user's profileSend private messageVisit poster's website
    byga
    Kullanıcı
    Kullanıcı





    Joined: Jan 03, 2011
    Posts: 16

    PostPosted: Wed Jan 05, 2011 5:50 pm Reply with quoteBack to top

    - Ailenin intikamını almak için yeterince güçlü değilsin, bir süre burada kal ve sana bildiklerimi öğretiym. Soranlara handa çalışan bir akrabam olarak tanıtacam seni. Burda işler öğleden sonra açılır. Akşam içmeye gelenler ve yatacak bir yer arayan yabancılardan başka kimse olmaz. Sabahlarıda antreman yaparız. Size başkalarının yanında bir lord gibi değil de hizmetkar gibi davranacam beni şimdiden affedin lütfen. Ama insanlar sizin kim olduğunuzu bilmemeli.

    Kadim bir süre sessiz kaldıktan sonra "Tamam" dedi. Bir süre burda kalmak kendisine iyi gelecekti. Yola devam etmeden biraz daha güçlenmesi gerektiğinin kendisi de farkındaydı.

    Hancı odadan çıktıktan sonra kadim etrafına göz gezdirdi. Büyükçe bir odaydı. Pencerenin hemen altındaki yatak, kenarda duran bir masa ve dolap tan başka bir şey yoktu.
    Pencereden dışarı bakınca odanın hanın arka tarafına baktığını gördü. Yüksek duvarlarla çevrili bahçeyi ve ahırı içeri girerken fark etmemişti. Zaten görmeside mümkün değildi. Gece epey ilerlemiş olmalıydı, acıktığını hissedebiliyordu ama uyku daha ağır bastırıyordu ve yiyecek bir şey istemek için aşağıya inecek hali yoktu. Tam yatağına uzanmak üzereyken bahçedeki gölgeyi farketti. Barın arkasındaki kız çiçek topluyordu. Kadim bir süre daha uyumamak için kendini zorlayarak kızı izlemeye başladı.

    Güneşin ilk ışıkları yüzüne vurduğunda Kadim huzursuz bir şekilde uyandı. İlk defa rüya görmüştü, kızıl saçlı kızla beraberdi rüyasında ve bu kadar erken uyanmış olmasına kızdı. Yatağı pencerenin altından çekmeliyim diye düşündü. Gözlerini ovuşturarak etrafına baktığında masanın üstünde bir leğen su ve bez gördü. Leğende elini yıkarken kendine kızmaya devam ediyordu. Nasıl olurda odaya birinin girdiğini farketmem. Dikkatsiz davranma Kadim dedi kendine.

    Kılıcını beline takıp,heybesindeki parayıda kuşağına koyduktan sonra çantasından son şarabı da çıkarıp, boş çantayı yatağın altına attı. Aşağıya indiğinde salonda sadece hancı vardı. Onu görünce hemen ayağa kalkıp benimle gel diye işaret etti. Kadim hancıyla beraber barın arkasındaki odaya girince orda kızıl saçlı kızı ve bir kadını daha gördü.

    - İşte bu Veldora bölgesinin son Lordu Kadim, senden dün onlara bahsetmiştim dedi Kadim'e gülümseyerek. Kız dünkü gibi gülümseyerek bakıyordu Kadim'e diğer kadınsa ağlıyordu.

    -Bunlarda kızım Elysa ve karım Asmy. Aslında böle sulu göz biri değildir ama anneni kızı gibi severdi. Seni görünce duygulandı biraz.

    Kadim hiç bir tepki vermeden onlara kısaca bir baktıktan sonra odayı incelemeye başladı. Sanki hanın dışındaki bir dünyaya geçmişti. Burası küçük bir evin salonu gibiydi. Köşedeki şömünenin ateşinde pişen peynirleri gördü. Çok güzel kokuyorlardı acıkmıştı. Tam ortada duran ufak bir yemek masası, yerdeki halılar ve duvarlardaki tablolar şirin bir hava vermişti odaya. İçerde 3 tane daha kapı vardı. Mervin doaptan çıkardığı giysileri uzatarak;

    -Bunları giymeniz daha uygun olur Lordum. Çstünüzdekiler pek buraya uygun değil, birde kılıcınızı dolaba koyalım. Bir çırağın kılıç taşıması dikkat çekebilir.

    -Kılıcımı alamazsın dedi Kadim sinirle. Elysa elini kadimin kılıcına koyup "Lütfen, bu senin iyiliğin için" dedi. Kadim istemeyerekte olsa karşı koyamadı ve kılıcını almasına izin verdi.
    -Hadi bir şeyler yeyin dedi hancının eşi. Hala ağlıyordu. Kadim'in hayatında yaptığı en güzel kahvaltı olmalıydı bu, yada hatırladığı en güzeli. Kendini bu ailenin bir parçası gibi hissediyordu ama içinde bir yerde burukluk vardı. Kahvaltıdan sonra Mikalle beraber salonun ortasındaki kapıdan çıktılar. Dün pencereden gördüğü arka bahçeydi burası. Mikal kenara dayalı iki tane tahta kılıcı alıp birini Kadim'e fırlatarak "Saldır" dedi. Kadim küçümseyen bir bakış atarak saldırdı. Sağ elindeki kılıcı sol tarafından keskin bir kavisle Mikal'in boynuna indiriyordu ki kendini yerde buldu. Ayağı ağrıyordu. Mikal kendinden beklenmeyen bir çeviklikle Kadim'in kılıcından kaçıp kendisininkini ayağında indirmişti.

    -Çncelikle düşmanını küçük görme, görünüşümde tombul bir hancı olabilirim ama Pla rahiplerinden eğitim almış bir kılıç ustasıyım. Dedenle beraber çok maceralarımız oldu zamanında. Lordum'un sadece uşağı değil aynı zamanda da koruyucusu idim.

    -Sadece dalgınlığıma geldi, hem Pla rahipleri de ne ? Bunu daha önce duymamıştım.

    -Pla'lar bir zamanlar Veldora'nın ikinci şehri olan Alamut şehrinde yaşıyorlardı. 3 yıl önce şehir Timur tarafından yıkıldı. Pla'lara ne olduğu bilinmiyor. Küçükken dedenle oraya eğitim almaya yollanmıştık. Pla rahipleri tanrılara tapmayan ve tek bir tanrı olduğu inancına sahip olağanüstü savaşçılardı. Hadi tekrar dene.

    İki saat çalıştıktan sonra Kadim ter içinde odasına çıkmıştı. Odasına bir küvet konmuş olduğunu görünce sevindi, hemen üstünü çıkartıp küvete girdi. Tüm vücudunda morluklar vardı ve canı çok yanıyordu.15 dakkadır sudaydıki Mikal girdi içeri;

    -Hadi giyin aşağı gel, seni çalışırken görsünler.

    Kadim içinden söve söve giyinirken bir yandan da bu tombul ve yaşlı adamı sevmeye başlamıştı. Antremanda ona biraz sert davranmıştı ama bir baba kadar da sevecendi. Babası Mervin geldi aklına. Gözleri dolmuştu gene, annesi doğumunda ölmüştü, babasıysa 16 yaşında bundan iki hafta kadar önce öldürülmüştü. Ailesini elinden alan tanrılardan bunun hesabını soracaktı.

    Aşağı indiğinde Elysa eline bir tepsi verip masalara servis yapmasını söyledi.

    -Geldiğin iyi oldu Kadim, bu kalabalıkla tek başıma başaçıkmak zor oluyordu. Hadi sallanmada elindeki tepsiyi ilerdeki masaya götür.

    Kadim Elysa'nın gösterdiği masaya bıraktı tepsidekileri.

    _________________
    http://frpworld.com/modules.php?name=Forums&file=viewtopic&t=8759

    Last edited by byga on Thu Jan 06, 2011 9:33 pm; edited 1 time in total
    Back to top View user's profileSend private messageVisit poster's website
    byga
    Kullanıcı
    Kullanıcı





    Joined: Jan 03, 2011
    Posts: 16

    PostPosted: Thu Jan 06, 2011 7:44 pm Reply with quoteBack to top

    Gece yarısına doğru salonda pek fazla müşteri kalmamıştı. Elysa Kadim'in yanına gelip "hadi bir şeyler ye artık" dediğinde acıktığını farketti. Mikal'le Asmy ortalıkta yoktu.

    -Baban nerde ? Diye sordu

    -Annemle tapınağa gittiler. Bugün salı, Ana'ya dua edip şarap adayacaklar.

    -Sen niye o aptal tanrılara dua etmeye gitmedin.

    Elysa gülerek

    -Dediğin gibi aptal olduklarından, onların bizden tek farkı daha güçlü olmaları. Bence onlardan daha üstün bir güç var tek olan ve ben sadece ona dua ederim.

    -Yeni bir dinin rahibesi olmaya adaysın galiba.

    -Hayır, sadece daha büyük bir şeye inanıyorum. Tavuk istermisin ?

    Kadim kafasını sallayarak cevap verdi;
    -Neden tanrıların aptal olduğunu düşünüyorsun?

    -Sen de öyle düşünüyorsun.

    -Tamam ama sen neden öyle düşünüyorsun?

    -Çünkü aptallar, biraz akılları olsa savaşmazlardı. Bu konuyu kapatalım artık. Ben bahçeye çıkacam gelmek istermisin ?

    -Peki salon ?

    -Bu saatten sonra kimse gelmez.

    Elysa arka bahçede çiçek toplarken, Kadim onu izliyordu. Kıpkızıl saçları rüzgarda alev gibi dans ederken, hareketleri bir su perisini andırıyordu. Kadim içindeki tuhaf kıpırtının ne olduğunu bilmiyordu ama hep burda kalmak Elysa'nın yanında olmak istiyordu.

    Elysa elindeki çiçekleri kenara bırakıp yere uzandığında Kadim onu izlemeye öyle kapılmıştıki etrafta olan hiç bir şeyi farketmiyordu. Hayal dünyasına gitmiş Elysa ile kendisine ait olan tahtta yan yana oturduğunu düşlüyordu.

    -Kadim, Kadim. Hey kendindemisin ? Gelsene buraya.

    Kadim Elysanın kendine seslendiğini farkedince hemen yanında gidip uzandı.

    -Ne düşünüyordun öyle, dalıp gitmiştin.

    -Hiç,hiç bir şey derken kendine içinden bir küfür savurdu. Hep havasına büründüğü o sert mizaçlı gezgin değilde sanki 16 yaşındaki bir çocuk gibiyim. Gerçi zaten öle değilmiydi. Ama bu kadar aptallaşmasınada gerek yoktu.

    -şu yıldızları görüyormusun, bir yolu olsaydı oraya gitmek isterdim. Annem ölünce oraya gideceğimizi söylüyor. Ben öyle olduğunu sanmıyorum. İnsan ölünce bir daha ölemez değil mi ? Kadim. Eğer ölüler oraya gidiyor olsaydı, ordan dünyaya atlamazlarmıydı? Sevdiklerine, geride bıraktıklarına geri dönmezlermiydi ?

    -Belkide orası daha güzeldir.

    -Annenin orayı sana tercih ettiğinimi söylüyorsun.

    Kadim sinirle ayağa kalktı, Elysa "Çzür dilerim seni kırmak istememiştim,lütfen gitme" dedi fısıldar gibi.

    Kadim bu güzel kıza karşı koyamıyordu, tekrar yere uzanınca Elysa başını Kadim'in göğsüne koyup;

    -Korkuyorum Kadim, insanlar o kadar acımasız, dünya o kadar karanlıkki korkuyorum dedi ağlayarak. "Annem bazen anlatır eskiden buralar çok güzelmiş, insanlar barış içinde yaşar, oyunlar oynar festivaller düzenlermiş. şimdiyse bizi korumaları gereken askerler bile zulmediyorlar.

    -Her şey eskisi gibi olacak sana söz dedi Kadim Elysa'nın gözlerine bakarak. Yeşil gözlerinden akan damlalar bile Elysa'yı çirkinleştirmek bir yana daha da güzelleştirmişti. Birbirlerine yawaş yawaş yaklaşmaya başladılar. Dudakları buluştuğunda Kadim senin için bu dünyayı eski haline getirecem diye içinden söz verdi.

    _________________
    http://frpworld.com/modules.php?name=Forums&file=viewtopic&t=8759
    Back to top View user's profileSend private messageVisit poster's website
    Display posts from previous:      
    Post new topicReply to topic


     Jump to:   



    View next topic
    View previous topic
    You cannot post new topics in this forum
    You cannot reply to topics in this forum
    You cannot edit your posts in this forum
    You cannot delete your posts in this forum
    You cannot vote in polls in this forum


    Powered by phpBB © 2001 phpBB Group

    :: HalloweenV2 phpBB Theme Exclusive ::
     
    FRPWorld.Com ülkemizdeki fantezi edebiyatı ve frp sevenleri bir araya getirmeyi amaçlayan bir web sitesidir. 2003 yılında kurulmuş olan sitemiz kullanıcı ve yöneticilerimizin katkıları ile büyüyüp Türkiyenin en büyük frp sitelerinden birisi olmuştur. Galerisi, indirilecekler kısmı, akademisi, yazarları ile sitemiz tam bir frp hazinesidir. FRPWorld sizin de desteklerinizle böyle olmaya devam edecektir. FRP'nin doyumsuzca yaşandığı bu diyara hoş geldiniz.

    FRPWorld, yeni bir frp dünyası


    Sitede bulunan yazı, doküman ve diğer içerikler siteye ait olup başkaları tarafından kopyalanması, dağıtılması ya da ticari amaçla kullanılması yasaktır.
    Siteye yapmış olduğunuz katkılar frpworld.com'un olup bunları yayınlama ya da yayınlamama hakkı site yöneticilerine aittir.


    Sayfa Üretimi: 0.60 Saniye