Frp World Ana Menü
  • Frp World
    » Anasayfa
    » Forum
    » Anketler
    » Akademi
    » Kitap Tanıtımları
    » Haber Arşivi
    » Haber Gönderin
    » Makale Gönderin

  • Üyelere Özel

  • Kişisel
    » Hesabınız
    » Özel Mesajlar
    » Üye Listesi
    » Üye Arama
    » Siteden Çıkış

  • Site Bilgileri
    » Top10
    » Site Hakkında Yorumlarınız
    » İstatistikler
    » Destekleyen Siteler

  • Kullanıcı Menüsü
    Hoşgeldin, Diyar Gezgini
    Üye Adı
    Şifre
    (Kayıt Ol)
    Üyelik:
    Son Üye: yqiqufa
    Bugün: 16
    Dün: 23
    Toplam: 90345

    Şu An Bağlı:
    Ziyaretçi: 950
    Üye: 2
    Toplam: 952

    Şu An Bağlı:
    01 : ofine
    02 : yqiqufa

    FrpWorld.Com :: View topic - İhanetin İzinde (Orta Dünya - Ortak Çykü)
    Forum FAQ  |  Search  |  Memberlist  |  Usergroups   |  Register   |  Profile  |  Private Messages  |  Log in

     İhanetin İzinde (Orta Dünya - Ortak Çykü) View next topic
    View previous topic
    Post new topicReply to topic
    Author Message
    catboy
    Site Yazarı
    Site Yazarı





    Joined: Jan 19, 2007
    Posts: 3268
    Location: Izmir

    PostPosted: Sat Jan 02, 2010 2:23 pm Reply with quoteBack to top

    İHANETİN İZİNDE

    1. Bölüm "Ayrıkvadi"

    Image

    Ayrıkvadi, bu sene çok fazla konuk ağırlamıştı. İyi halkı temsil eden herkes Elrond’un evinde toplanmıştı ve bir toplantı düzenlenmiş, Sauron tehdidine karşı neler yapılması gerektiği konuşulmuştu.

    Sauron, bir maia idi yani orta dünyada yaşayan diğer ırklar gibi kılıçla öldürülemezdi. Ama Elrond, Sauron’un zayıf noktasını biliyordu. Sauron, ikinci çağda tüm iyi halkı etkisi altına alabilmek için sihirli bir yüzük yapmıştı. Bu yüzüğü işlerken de kendi gücünün bir kısmını yüzüğün içine de aktarmıştı.

    Elrond’un da yer aldığı Son ittifak diye bilinen bir savaş yapılmıştı ikinci çağın sonunda ve Sauron’un bedeni mağlup edilmişti, lakin yüzük yok edilmediği için Sauron hala yaşıyordu. Ama artık bir bedeni yoktu, çünkü yüzüğüne bağlı olduğundan ondan ayrı kaldığında sadece ruhu Mordor’a kaçabilmeyi başarmıştı ve orada da kapaksız, kızıl ışıklar saçan devasa bir kedigözüne bürünmüş, Baraddur Kalesi’nin tepesine yerleşip Orta Dünya’yı gözetlemeye başlamıştı.

    Elrond, divanda fazla detaya girmeye gerek duymadan Son İttifak savaşından bahsetmişti ve iyi halkı Sauron’u yenmek istiyorlarsa yüzüğün yok edilmesi konusunda da ikna etmişti. Shireli bir hobbit olan Frodo, yüzüğü taşıma sorumluluğunu üstlendi, geriye Frodo ile beraber gidecek grup üyeleri belirlemek kalmıştı. Ama Elrond, grup yola çıkmadan önce çevrede büyük çapta bir araştırma başlatmıştı, bu tehlikeli yolculukta yardımcı olabilecek herkese haberler ulaştırılacak ve en önemlisi de Mordor’a en kısa ve tehlikesiz olan yollar belirlenecekti.

    Danışmanı Erestor, divanda konuşulanlar ile ilgili ayrıntılı bir rapor yazmıştı ve Elrond ile beraber bir kez daha divandaki meseleleri gözden geçiriyorlardı. Erestor, gerekmedikçe konuşmazdı. Divanda ise sadece bir defa konuşmuştu, o da bir öneri getirebilmek için.

    Elrond daha yüzüğün yok edilmesi meselesine gelmediği için herkes öncelikle yüzüğü güvenilir bir yerde saklamayı düşünüyordu. En çok düşünülen şey, yüzüğün Orta Dünya’nın batısındaki sonsuz denize atılıp unutulmasıydı. Hem yıllar önce daha yüzüğün varlığı ortaya çıkmadan, Saruman Ak Divan’ı da yüzüğün Ulu Nehir vasıtasıyla denize gidip kaybolduğu yalanını söylemişti. Böylece düşmanın yalanı gerçek olabilirdi, ama Mithlond’dan katılan Galdor, denizlerle içli dışlı olduğundan bunun mümkün olmayacağını mantıklı bir şekilde anlatmıştı.

    Ardından Valar’ın yaşadığı ölümsüz diyarlara yollama fikri atılmıştı, ama yüzük Orta Dünya’da yapıldığı için Orta Dünya’nın sorunuydu ve Valar’ın bu meseleyle ilgilenmeyeceği açıktı.

    Erestor, Frodo’nun Ayrıkvadi’ye yüzüğü getirilirken yaşadığı maceralarını dinlemişti merakla ve Tom Bombadil’in bahsinin geçmesi üzerine yüzüğün ona emanet edilebileceğini önermişti. Ama bu önerisi kabul görmemişti, o da bir daha konuşmadan sessizce konuşulan konularla ilgili kısa notlar almıştı.

    “Yeni konuklarımız geldi mi?” diye sordu Elrond, danışmanına.

    “Gelenler oldu. İsterseniz haber vereyim, toplantı salonuna geçsinler.” diye yanıt verdi Erestor.

    “İyi olur, Erestor. Herkesin yardımına ihtiyacımız var bugünlerde. Oğullarım hala dönmedi değil mi?”

    “Dunedain kafilesi ile dün yola çıkmışlardı. Etten avlaklarındaki ork kampını araştıracaklardı. Kendi amaçları olan haydut bir ork çetesi mi yoksa Nazgullerle bağlantılı mı çalışanlardan, bunu öğrenecekler ve duruma bağlı olarak da harekete geçecekler.”

    “Aragorn ama hala burada değil mi?” diye sordu bu sefer Elrond. Aragorn da Elrond için bir oğul gibiydi, onu Elrond büyütmüştü ve Aragorn, gerçek ismini bile yirmi yaşına kadar öğrenememişti. Dunedain olduğunu öğrendikten sonra da gezgin hayatı başlamıştı.

    “Buralarda olması lazım, ama Gandalf ile birlikte akşamüstü bir etrafı turlayacaklardı. Athelas otları karın altında kaybolmadan önce toplamayı düşünüyorlardı.” diye yanıt verdi Erestor. Athelas otu, Aragorn’un sıklıkla yara tedavilerinde kullandığı bir bitkiydi. Uzun yollarda, etrafta tıbbi bir yardım alınacak imkân olmadığında bu ot işe yarardı. Hastayı ya da yaralıyı iyileştirmezdi ama hastalığın ilerlemesini ya da yaranın iltihap kapmasını engellerdi en azından.

    “Gitmeden önce bana haber versinler, tamam mı?”

    “Olur. Onlara iletirim.”

    “Sen yeni gelenlere haber ver şimdi, ben birazdan onlarla konuşmak için geleceğim.”

    Erestor, Elrond’u yalnız bıraktı ve yeni gelenleri karşılaşmak için ön bahçeye doğru yol aldı. Galeri salonundan ilerliyordu daha kestirme olur diye. Tablolar ve heykellerle donanmıştı bu salon. Hatta salonun ortasına bir fıskiye bile yapılmıştı. Erestor, ne zaman bu salondan geçse bir tablo hep gözüne takılırdı. Son ittifak resmedilmişti tabloda ve Numenor insanların kralı Elendil ile Elf beyi Gil-Galad’ın Sauron ile olan epik savaşının olduğu sahneye yer verilmişti. Elendil’in kılıcı Narsil ikiye bölünmüştü, ama yine de kırık kılıcıyla olsa bile yılmadan savaşmasını sürdürüyordu. Gil-Galad ise mızrağını ileri doğru uzatmıştı. Sauron ise koca topuzunu havaya kaldırmış ve tehditler savuruyordu.

    Erestor, bu epik savaşın sonunu biliyordu Elrond’un anılarından. Çünkü sadece o savaşa bitmiş kişilerden Elrond şu anda sağdı. Savaşın her bir detayını, Elrond’dan öğrenmişti. Elendil ve Gil-Galad, Sauron’u savaşarak yormuşlardı ama Sauron, herhangi bir kılıç yarasından etkilenmezdi. Yine de yorgun düşmüştü ağır topuzu kaldırmaktan. En sonunda ağır yaralanan Elendil ve Gil-Galad, ölmüştü ve Sauron zaferinin tadını çıkartıyordu. Ama göremediği şey, babasının kırık kılıcını kapan İsildur’un arkadan ona saldırmasıydı. Düşük bir olasılık, iyi halkın şansıydı belki de bu ama gerçekleşmişti ve Sauron ağır topuzuyla İsildur’a saldıramadan, İsildur kırık kılıcıyla Sauron’un yüzüğünün takılı olduğu parmağı kopardı. İsildur bunu bilerek yapmış olamazdı, zaten gözü hiçbir şeyi görmüyordu. Sadece şans ondan yanaydı ve yüzüğü kopunca da Sauron yenilmişti.

    Erestor, galerinin bulunduğu bir üst kattaki odadan söylenen bir şarkıyla kendine geldi. şarkıdan etkilenen Erestor, kendini tutamadı ve üst kata çıktı. Odada kimin kaldığını biliyordu, şarkıyı kimin söylediğini de. şarkı, Erestor’un sonradan hatırlayacağı kadarıyla şöyleydi:

    “Seni beklediğimi biliyorsun
    Ama yine de sen gitmek için ısrar ediyorsun
    Mutlu olmak varken yola çıkmak niye?
    Yine de ben burada seni bekliyorum
    Vakit varken son bir defa gülümse bana
    Sonra karanlık girecek aramıza”

    Elrond, ona Akşamyıldızı derdi. Elflerin en güzeli oydu, büyükannesi Galadriel’in asil duruşunu ve babası Elrond’un da cesur yüreğini almıştı. Arwen, yıldızların kraliçesi Varda’nın Orta Dünya’ya hediyesiydi sanki. şarkı söyleyerek bir şeyler dikiyordu. Erestor, Arwen’in ne diktiğini anlayamamıştı o anda. Arwen işini bırakıp, Erestor’a selam verdi.

    “İyi günler, Erestor.”

    “İyi günler, leydim. şarkınızı duydum da tutamadım kendimi, kusura bakmayın. O güzel yüzünüzü bir görmek istedim.”

    “Teşekkür ederim, Erestor.” dedi Arwen nazikçe. Ardından: “Aragorn’dan haberin var mı?” diye sordu.

    “Buralarda olması lazım.” diye geçiştirdi Erestor soruyu, sonra da Elrond’un ona verdiği görev aklına geldi ve: “şimdi gitmem lazım, görüşürüz leydim.” dedi ve gitti.

    Erestor, ön bahçeye vardığında yeni gelen daha fazla kişinin olduğunu fark etti. Gülümseyerek: “Ayrıkvadi’ye hoş geldiniz.” dedi. Sonra da: “Elrond sizi toplantı salonunda ağırlayacak. Geldiğiniz için teşekkür ederiz.” diye ekledi.

    “Başlangıç olarak sormak istediğiniz sorular varsa bana sorabilirsiniz, ama çoğu sorunuza Elrond’un yanıt verebileceğini hatırlatırım.” dedi ve yeni gelenlerin sorularını bekledi.

    Not: Ayrıkvadi’ye varma maceranızdan da kısaca bahsederek yazınıza başlarsanız sevinirim, arkadaşlar. Erestor’a sorunuz yoksa da belirtirsiniz ama herkes yazmadan devamını yazmam mümkün değil.


    Last edited by catboy on Mon Jan 04, 2010 9:39 pm; edited 1 time in total
    Back to top View user's profileSend private messageVisit poster's website
    Walter
    Yönetici





    Joined: Oct 22, 2005
    Posts: 523
    Location: Gilead

    PostPosted: Sat Jan 02, 2010 3:53 pm Reply with quoteBack to top

    Tumar bir taşa oturmuştu elini kılıcının kabzasına dayayıp beklemekteydi. O sırada gelen elf kibar kibar konuşurken etrafa şöyle bir baktı çeşitli ırklardan adamlar, buradaydı. O ise bu kötülüğün nasıl olduğunu bilmeyen adamlara karşı söyleyecek bir şeyi yoktu. Gözleri elfi izlerken aklı tamamen başka bir yerdeydi.

    O buraya nerdeyse üç atı çatlatarak gelmişti. Komutan Boromir'e o bu yerden gitmeden yetişmek için Gondor hükümdarı Denethor tarafından görevlendirilmişti. Komutanı gitmeden ona Denethor'un söylediklerini haber vermeliydi. Elf soru sorabilirsiniz dediği an aklındaki soruyu hemen elfe yöneltti.

    "Ben Telendor oğlu Tumar, Gondor'un baş habercisiyim. Acilen Gondor'un birinci başkumandanı Denethor oğlu Boromir'i görmem gerekmekte, kendisine bazı havadisler getirdim." dedi elfe mağrur bir şekilde. Başını kaldırmış elfin, çekik ve uğursuz gözlerine bakmaktaydı.

    _________________
    BeÅ? dakika süren savaÅ?lar binlerce yıl süren efsaneler yaratır. O yüzden savaÅ?ta korkuyla deÄ?il tatmin hissi duyarak ölmelisin. O zaman arkandan aÄ?layacak insan kalmıÅ? olur.
    Back to top View user's profileSend private messageSend e-mail
    Dura
    Kullanıcı
    Kullanıcı





    Joined: Jan 27, 2004
    Posts: 281
    Location: Derfas

    PostPosted: Mon Jan 04, 2010 9:46 am Reply with quoteBack to top

    haftalık yazışmaları getiren asker nefes nefese girdi hanın küçük odasından içeri.. Eolin i selamlayıp zarfları iletirken:

    "efendim.. 8nci sınır süvari takımından Timar.. emrinizideyim.."


    tam vaktinde gelmişti..

    kalkıp yorgun askerin omzundan tuttu ve gülümseyerek onu kenardaki sandalyeye oturttu birşey söylemeden.. zarflara şöyle bir üstünkörü göz atarken "acil" damgalı ve başkomutanlık mührü ile mühürlenmiş ve diğerlerinden ayrı tutulmuş bir zarf dikkatini çekti..

    bu mektup sınır birlikleri kumandanlığı istihabarat biriminden geliyordu.. hemen mührü kırdı ve mektuba göz gezdirdi.. görünüşe bakılırsa ayrıkvadide Elrond efendi bir amaç için bir grup toplamakta.. mektupta görevin ayrıntıları verilmiyordu.. ve fakat bu mektubu getiren Timar isimli subay ın fiziksel özellikleri tanımlandıktan sonra, görevi ve tüm istihbari doküman ve bilgileri, haber kaynaklarını kendisine teslim ettikten sonra görevi ona devrederek ivedilikle Ayrıkvadi'ye at sürmesi emrediliyordu..

    gizli parola ve işaret şifreleri ile bu haberin doğruluğundan emin olmak için Timar ı sorguladı.. tüm şifreleri kendisine veren Timar'dan emin olduktan sonra gerekli hazırlıkları tamamlayıp görevini devretti ve hızla yola çıktı.. yol boyu bir sıkıntı ile karşılaşmadan tez elden Ayrıkvadi'ye ulaştı..

    henüz atını elf seyis efendilere teslim etmekteydi ki kapıdaki elf beyini işitti.. Elrond'dan söz ediyordu bu bey..

    efsanevi Elrond..

    onun hikayelerini bilirdi.. son zamanlardaki hareketlerinin bir kısmından da haberdardı görevi dolayısı ile.. çeşitli ırklardan bir grubun divanını yöneteceği bilgisine sahipti ama içeriği konusunda şüpheli duyumlar almıştı.. her ne olursa olsun efendi Elrond ile tanışma onuruna bu kadar yakın olmak heyecanlandırmıştı onu.. ağır adımlarla ilerledi kapıdaki elf beyine doğru..

    "halimi bağışlayın, (üstündeki tozu ve kiri göstererek) uzun yoldan geliyorum.."

    bir an durakladı,

    "selam olsun efendi.. size Rohan'ın selamını getirdim.. ben, Bozyeleli Eolin, hizmetinizdeyim.."

    sağ elini kalbinin üzerine koyarak saygıyla eğildi..

    _________________
    Aurë entuluva...!!
    Back to top View user's profileSend private messageICQ Number
    WeS_DeX
    Kullanıcı
    Kullanıcı





    Joined: Jan 03, 2007
    Posts: 736
    Location: Grand Line

    PostPosted: Mon Jan 04, 2010 1:59 pm Reply with quoteBack to top

    Güneş henüz yeni doğmuştu. Reiwen güverteye çıktığında beyaz bir güvercinin haber kutusuna tünediğini ve bacağında ufak bir parşömen taşıdığını görünce şaşırdı. Güvercine doğru giderek parşömeni aldı. Ticaret amaçlı yaptıkları bir seferden geri dönmek zorundaydı. Ayrıkvadi'ye doğru yolculuğuna görebildikleri en yakın yerleşim yerinden başladı. Kendisinin dışındaki diğer 4 elf bir sorun olmadan yükleri götürürken, kendisi de Ayrıkvadi'ye doğru hızla yola çıkmıştı. Parşömen Galdor'dan gelmişti ve kendisinin de Ayrıkvadiye yola çıktığı yazılıydı.

    Yetişebildiğine sevinmişti. Henüz Galdor'u görememişti fakat zaten buraya hangi amaçla çağırıldığını anlayabiliyordu. Elrond'la bir görüşmede yer alacağı için mutluydu ama bir o kadar da tedirgindi. Yine de yüzünden bir şey anlamak mümkün değildi. Kendisi dışında da birileri vardı ve hepside önemli kişiler olmalıydı.

    Karşısında duran elfi dinledikten sonra bir sorusunun olmadığına karar vererek kendisini tanıttı "Reiwen Denizyolcusu, Mithlond sularından. Galdor'dan aldığım haber üzerine buradayım." diyerek referansını tamamladı.

    Edit: Tarafımdan coğrafik yönden yanlış bilgiler içerdiği gerekçesiyle Esgaroth ile ilgili kısımlar çıkartılmıştır.

    _________________
    Just because you were born a noble, you can act like God? - Griffith (the White Hawk)
    Back to top View user's profileSend private messageSend e-mail
    Possessed
    Site Ã?izeri





    Joined: Mar 13, 2006
    Posts: 958
    Location: Tanrilarin Unuttugu Yerden...

    PostPosted: Mon Jan 04, 2010 4:46 pm Reply with quoteBack to top

    İşte Ayrıkvadi sonunda Ekiel'in önünde tüm ihtişamıyla belirmişti. Çç gündür yollardaydı ve sıcak bir kap yemek için nelerini vermezdi! Dumanlı Dağlar'ın kuzeybatı eteklerinde küçük bir kasabadaydı üç gün önce. Gundabad'dan geldiği sanılan bir ork grubunu tepeledikten sonra bir savaş beyi ona Ayrıkvadi'deki dedikodulardan bahsetmişti. O da bu söylentiler üzerine bu elf kentini ziyaret etmeye karar verdi. Doğudaki tehditin farkında olan Ekiel her bilgi kırıntısını değerlendirmeye çalışıyordu. Onu Dumanlı Dağlar'a getiren de buydu.

    Uzun zamandır uğramamıştı Ayrıkvadi'ye, sevinçle karışık bir heyecanla koşarak şehre girdi. Duyduğu söylentilerin doğru olduğunu kabul ederek zamanında yetiştiğini uma uma küçük bir kalabalığın toplandığı bahçeye girdi. Kalabalığa karıştı, konuşulanları dinlemeye çalıştı. Çnde bir elf konuşuyordu.

    "Selam olsun efendiler!" diye öne atıldı Ekiel. "Kusura bakmayın duyumlar üzerine geldim buralara. Ufak da olsa yardım edebilmek en büyük umudum. Doğudaki son haberleri öğrenmek istiyordum. Ama ayrıntılı bir toplantı yapılacaksa bir an önce başlayalım derim. Zaman aleyhimize işliyor olabilir."

    _________________
    I am Lord Amean, The King of North, Leader of Zederus..
    Back to top View user's profileSend private messageVisit poster's websiteMSN Messenger
    catboy
    Site Yazarı
    Site Yazarı





    Joined: Jan 19, 2007
    Posts: 3268
    Location: Izmir

    PostPosted: Mon Jan 04, 2010 10:23 pm Reply with quoteBack to top

    Erestor, gelenlerin sorularını tek tek yüzlerine bakarak yanıt vermek yerine topluca yanıt vermeyi uygun görmüştü. Bu yüzden herkesin soracağı soruları sakince bekledi.

    Gondor’dan gelen Tumar, Komutan Boromir’i soruyordu ki bir Rohanlının Ayrıkvadi’ye vardığını gördü. Bu şaşırtıcı bir gelişmeydi, tam da geçen gün divanda Rohan’ın durumu tartışılmıştı.

    Sauron, güç yüzüklerini döverken dokuz tanesini insanların krallarına vermişti, insanlara bu kadar eli açık davranmasının nedeni insanların daha çabuk kandırılabilir ve kontrol altına alınabilir olmalarıydı. Çyle de oldu. Cüceler ve elfler güç yüzüklerinin amacını fark ettiler, ama insanlar geç kalmışlardı ve yüzüklerin etkisi altına girdiler. Sonunda bu insan krallar, Nazgul adı verilen hizmetkârlara dönüştüler.

    Nazgullerin sağlam atları vardı, bu kadar sağlam ve hızlı koşabilen atlar ise hemen akla Rohan’ı getiriyordu. Çünkü Rohan, en çok süvarileri ve bindikleri o eşsiz atlarla tanınırdı. Hem Saruman’ın yaşadığı yer Isengard da Rohan’ın karşısında yer alıyordu. Yani Rohan’ın düşmanlarla iş birliği altında olması olasıydı. Gondor’dan gelmiş olan Komutan Boromir ise divanda Rohan’ı savunmuş ve onların yiğit insanlar olduğunu anlatmıştı. Lakin Gandalf yakın zamanda Rohan’a gitmişti ve Kral Theoden ile de karşılaşmış, ondan hızlı bir at rica etmişti. Ama Theoden Gandalf’a yardım etmemiş, dahası onu kovmuştu. Gandalf’ın bu anlattıkları Boromir’i de şaşırtmıştı.

    Erestor yeni gelenlere şöyle bir göz gezdirdi, sonra kendilerini tanıtmalarını bekledi. Herkes, kendi ırkından divana gelmiş olanları soruyordu. O da topluca yanıt verdi bu sorulara: “Komutan Boromir dinlenme bölümlerindeydi en son. Gelişiniz onlara haber verilecektir.”

    Ardından Mithlond’dan gelen elf Reiwen’e döndü. Onunla daha yakından ilgileniyor gibiydi. Her ne kadar Ayrıkvadi’deki elflerin Elrond’un, Lorien Hanımı Galadriel’in kızı ile evlenmiş olmasından dolayı Lothlorien elfleriyle arası daha iyi olsa da Erestor daha çok Mithlond’da yaşayan elfleri severdi. Onların gemilerini görmek ve yaşadıkları maceraları dinlemek heyecan verici geliyordu.

    “Galdor, bu sabah Mithlond’a geri dönmek için yola çıktı. Çzgünüm, ama kaçırdınız onu efendim.”

    Erestor daha fazla yeni gelenleri ayakta tutmak istemiyordu. Gülümseyerek: “Beni takip ederseniz sizi toplantı salonuna götüreceğim.” dedi ve geriye döndü.

    Çn bahçeyi boydan boya geçtiler. Güz mevsimi geçiyordu, bu yüzden ağaçların büyük bir kısmı yapraklarını dökmüştü. Bir ağacın altında Kuyutorman’dan geldiği giyim tarzından belli olan bir elf sessizce oturuyor ve Ayrıkvadi’nin muhteşem manzarasını seyrediyordu. Kuyutorman’da yaşayan orman elfleri, daha sade ve genelde koyu yeşil renkte deriden yapılma kıyafetler giyerlerdi. Ama bu elf diğer orman elflerine nazaran biraz olsun süslenmişti. Başının üstünde de yeşil yapraklardan bozma minik bir taç takılıydı.

    Erestor, konuklara orman elfini göstererek: “Orada oturan elf, Kuyutorman Prensi Legolas’tır. Ama şimdi iyisi mi rahatsız etmeyelim onu. Yorucu bir gün geçirdi, dinlenmek istiyordur.” dedi.

    Bahçeden ilerlemeye devam ettiler ve büyük bir çardağı andıran, kocaman pencereleri olan, ahşaptan yapılma bir binaya girdiler. Binanın ortasında ufak bir ateş yanıyordu. Erestor, ateşin etrafına sıralanmış sandalyelerini gösterdi ve: “Rahatınıza bakın, Elrond gelmek üzeredir. şimdi ben gidiyorum. Size iyi günler dilerim.” dedi. Sonra da yanlarından ayrıldı.

    İki dakika geçmemişti ki Elrond geldi. Çoğu kişinin sadece tarih kitaplarında ismini görme şerefine anca erişeceği biriyle karşılaşan herkes gibi bir anda ne diyeceği bilemeyen konukların her biriyle tek tek tokalaştı ve kendisine ayrılmış olan sandalyeye oturdu.

    Elrond hiçbir zaman kendisini yüceltmek için taht yaptırıp, halkından daha yükseklerde oturmaya meraklı krallar ya da liderler gibi olmamıştı, olmayacaktı da. Bu yüzden kahvaltı dışında günün diğer öğünlerini halkıyla birlikte ortak salonda yerdi, sıradan sandalyelere oturarak diğerleri gibi. Sadece kahvaltıda ailesiyle birlikte olmaktan yanaydı, ya da ara sıra dunedainlerden biri olan Aragorn ile yaşlı hobbit dostu Bilbo da kahvaltıda Elrond’a eşlik ederdi.

    Konukları bir süre Elrond’un konuşmasına başlamasını bekledi. Elrond, geçen gün gerçekleşen divanı hatırlamıştı. Bu yüzden bir süre konuşmasına başlayamadı. Divanda konuşulan meseleler çok ağır ama konuşulması şart olan konulardan oluşuyordu. İyi halkın hepsinin artık yüzleşmek zorunda olduğu meselelerdi bunlar.

    “Ayrıkvadi, iki asırdan beridir iyi halk tarafından Son Sıcak Yuva adıyla anılmaktadır. Bu benim ve halkım için büyük bir onur oldu her zaman, lakin sizin de bildiğiniz üzere doğuda yükselen karanlık dört bir yanımızı sarmaya başladı çoktan. Artık harekete geçme zamanımız geldi de geçiyor. Divanın yapılacağı gün gelmiş olsaydınız sizin de katılmanıza izin verilirdi elbette, ama bu mühim değil. Ben sizin için önemli olan kısımlardan bahsedeceğim nasılsa.”

    Bir süre sakince bekledi, o esnada parmağında zar zor fark edilen bir yüzükle oynuyordu istemsizce. Bu yüzüğü anca dikkatli bakan gözler fark edebilirdi, o dikkatli bakan gözler de elflere ait olabilirdi. Cüceler ya da insanların o yüzüğü görebilme olasılığı çok düşüktü. Bu yüzden parmağında tam olarak neyle oynadığını bilmeyen konuklar Elrond’un konuşmasına devam etmesini beklediler.

    “Çncelikle Rohan’dan bir konuğumuzun gelmiş olmasına sevindim. Çünkü meselenin büyük bir kısmı kendisini de ilgilendiriyor. Isengard’daki Orthanc kulesinde yaşayan büyücü Saruman’ın hain olduğu kesinleşti ve Sauron için bir ordu topladığı da. Bu nedenle öncelikle tehlikede olan ülkelerden biri Rohan oluyor. Her ne kadar Kral Theoden’in konu hakkında ne kadar bilgisi olduğu da kesin olarak bilinmiyor olsa da Saruman’ın yakında Rohan üzerinde hak iddia edeceğini öngöremeyecek olan yoktur aramızda herhalde.”

    Elrond, konukların daha konuşmalarına izin vermiyordu. Kendisi diyeceklerini bitirdikten sonra soruları alacaktı. Sakin sesiyle konuşmasını sürdürdü:

    “Gandalf, Saruman’ın hain olduğunu divanda bildirince çoğu kişinin aklına acaba Saruman ile yakın zamanda çok fazla görüştüğü bilinen Radagast’ın da mı hain olduğu geldi. Rhosgobel’deki evinde bulunamadı. Beornlar da görmediğini söylemişler cücelere yakın zamanda kendisini. Bir Gandalf’tan duyduğumuz dev kartalların Radagast tarafından Gandalf’ı, Saruman’ın elinden kurtarması için göndermiş olduğudur. Bu yüzden de hain olmadığı düşünülüyor, ama ne olursa olsun Radagast’ın bulunması gerekiyor. Sizlerden eğer bu zor günlerde bizlere hizmet etmeyi gerçekten istiyorsanız ricam Rhosgobel’e yola çıkmanız ve çevresini iyice araştırıp Radagast’ın yeri ile ilgili ipucular toplamanız, mümkünse de bulabilmeniz.”

    Elrond’un görevi açıktı. Kayıp büyücü Radagast’ı arayacaklardı. Ama herkesin soracağı sorular vardı. Elrond da bunun gayet farkındaydı ve şimdi bekleme sırası Elrond’da idi. Onlar anlatacak, o da dinleyecek ve sonra da sorularına yanıt verecekti.


    Last edited by catboy on Sat Jan 09, 2010 7:32 pm; edited 1 time in total
    Back to top View user's profileSend private messageVisit poster's website
    Dura
    Kullanıcı
    Kullanıcı





    Joined: Jan 27, 2004
    Posts: 281
    Location: Derfas

    PostPosted: Tue Jan 05, 2010 4:24 pm Reply with quoteBack to top

    (oturduğu sandalyeden kalkarak doğrudan Elrond'a döndü yüzünü, konuşurken ses tonu karşısındaki adamdan etkilendiğini eleveriyordu.. o da bunu saklamak gereği duymamıştı.. işi gereği politik konuşup olmadığı biri gibi görünmeyi de iyi bilirdi.. ancak burada çocukluğunun kahramanlarından birinin karşısında buna hiç gerek duymadı..)

    Efendi Elrond, öncelikle sizinle yüzyüze konuşmak benim için bir onurdur.. bunu bilmenizi isterim.. çocukluğum sizin ve tüm sizin gibi kahramanların epik öykülerinizi dinleyerek geçti..

    ben Rohan'lıyım ancak vatanım hakkındaki şüphelerinizi anlamakta güçlük çekmekteyim.. nicedir anayurda ayak basamasam da benim gibi pek çok vatanseverin ülkelerinden ayrı kalmak zorunda olduklarını biliyorum.. ve bu hasret biz Rohan erleri için herkesten daha büyük bir acıdır.. yurdumun kırları, tepeleri, haraları ve düzlüklerde özgürce dörtnala koşan eşsiz kısrakları şu an bile gözümde tütmektedir..

    yalnız şüphe edilecek olan ne bu muhteşem kısraklar ne de Rohan erleridir..


    (bir an durdu, bakışları düştü.. yüzünü hüznün gölgesi kapladı.. tereddüt vardı yüzünde.. uzunca bir an sustuktan sonra devam etti)

    şüphe gizlilikten kaynaklanır.. o yüzden açık konuşacağım.. sizden bu bilgiyi saklayacak değilim.. ben Rohan ordusunda yüzbaşıyım.. belki biliyorsunuz..

    (üniformasındaki armadan Efendi Elrond'un bunu anladığını düşündü)

    ordumuz, yurdumuzun tüm erlerinden oluşur.. savaş zamanı herkes asker, herkes savaşçıdır.. ama ben profesyonel askerim.. ve görevim dolayısı ile biliyorum ki ordumuzun içinde asla barınamayacak olan bir yılan ne yazık ki kralımızın yanındadır.. kralımızı büyüleyen bu kara büyücüyü ne yaptıysak yok edemedik.. Theoden'in yanında ona vesveseler fısıldayan bu sıçan kılıklı adam bir casus.. ve fakat kralımızın en yakınları bile kendisini uyarmasına karşın büyüyle etkilendiğinden bir gücü kalmadı artık en büyük Rohan'lının.. yalnız bu sıçanı yok etmeden önce bağlantılarını bulmalıyız.. birinin emrinde.. biri için çalışıyor ancak ne kadar incelikli araştırsak da bu esas kaynağı bulamadık.. belki bu Mordor'daki şeytandır.. ya da onun başka bir uşağı..

    sarayın içinde her ne olursa olsun Rohan ihanet içinde değildir..
    (sesi yükselmeye başlamıştı) bu hastalıklı hilkat garibesi yüzünden kralıma ve vatanıma leke sürülmesine izin vermem beklenmesin.. ben Eolin.. ki Bozyele yurdundanım.. en yiğit erlerin ve güçlü aygırların yurdundan.. vatanım için harcadım ömrümü..

    (nefes nefese kalmıştı ve sesi titriyordu.. cümlesini tamamlamadan sustu.. nefesini kontrol edebilene kadar bekledi.. karşısındaki insanın büyüklüğünü düşünüp içindeki vatanseverlik kaynaklı öfkeyi bastırdı.. bir an sustuktan sonra daha temkinli devam etti konuşmasına.. daha sakin ancak şimdi çok daha soğuktu ses tonu)

    Rohan ihanet içinde değildir.. ne yazık ki kralım Theoden'in gücü kalmamıştır.. ancak bu Grima isimli uğursuz sıçanın da ne halkım üstünde ne de ordumuz üstünde bir etkisi yoktur.. hiç Nazgûl beygiri gördünüz mü bilmem Efendi Elrond.. ben gördüm hem de birkaç hafta önce Bree yakınlarındaki düzlüklerde.. birinin ya da birşeyin peşindeymiş gibi koşan çürümüş cehennem beygirleri idi gördüklerim.. Rohan küheylanı değil.. ve asla hiçbir Rohan küheylanı düşmanın eline geçmemiştir.. bu böyle bilinsin..

    _________________
    Aurë entuluva...!!
    Back to top View user's profileSend private messageICQ Number
    Possessed
    Site Ã?izeri





    Joined: Mar 13, 2006
    Posts: 958
    Location: Tanrilarin Unuttugu Yerden...

    PostPosted: Wed Jan 06, 2010 1:22 am Reply with quoteBack to top

    Karşısındaki Rohanlının sözü biter bitmez bir köşede sakince anlatılanları dinleyen Ekiel bir anda konuşuverdi, bir çift sözü olacaktı at beyinin tutumuna.

    "Rohan beyi, vatanseverliğinizi anlıyorum ama kralınıza toz kondurmama çabanız hoş görünmedi!" Oturduğu yerden lafa daldığını fark ederek toparlandı ve kucağındaki miğferini kolunun altına alarak ayağa kalktı. Pelerinini düzeltirken konuşmasına tekrar başladı.

    "Efendiler kabalığımı bağışlayın, ben Lothlorienli Marangoz Ekiel. Kılıç kullanmayı öğrendiğimden beri çok yurt gezdim, çok adam tanıdım. En yiğit savaşçılar Rohan'dan çıkar, bu yüzden saygım sonsuzdur; ama insanlar da bir böyledir bir şöyle. Kral Theoden yerinde karar veremiyorsa bunu bir günah keçisine yüklemek ne kadar doğrudur? Anlattıkların doğruysa güzel yeleli atların efendileri bu kadar açık bir suçlunun boynunu neden vurmamış? Rohan düşmana çok yakın olduğu için denge politikası uyguluyor olabilir, bu da kendi vatanına ihanet değildir, kral sivilleri korumalıdır. Yalnız düşmana kılıç sallayacak tüm beylerin yardımımıza koşması gereklidir. Kral Theoden de bize ve bu beylere köstek olmamalıdır."

    Ekiel'in amacı Rohanlı subayı kızdırmak değildi; ama at beyinin anlattıkları pek mantıklı gelmemişti doğrusu. Aklı başında at beylerinin bu olaylara bir tepkisi yok muydu yani? Belki biraz basit düşünüyordu ama kralın bir danışmanı kralı yönlendiriyor demek kralın zayıflığını ve etrafındaki diğer adamların güçsüzlüğünü gösteriyordu ki buna Ekiel inanmak istememişti. Rohanlılar onun gözünde daha soylu kişilerdi.

    _________________
    I am Lord Amean, The King of North, Leader of Zederus..
    Back to top View user's profileSend private messageVisit poster's websiteMSN Messenger
    WeS_DeX
    Kullanıcı
    Kullanıcı





    Joined: Jan 03, 2007
    Posts: 736
    Location: Grand Line

    PostPosted: Wed Jan 06, 2010 11:56 am Reply with quoteBack to top

    Reiwen Rohan'lının ve Lothlorien'li elfi dinledikten sonra, gergin ve sivri yüzü düşünceli bir hal aldı. Rohan'lının vatanını savunurken ki hiddetlenmesini anlayabiliyordu. Anlattıklarına gelince Theoden'in başka birisi tarafından kullanılıyor olması... Bu bir kralın onurunu yeterince sarsan bir olaydı. Efendi Elrond ise Kral Theoden'in Gandalf'a yardım etmediğini kendilerine söylemişti.

    Lothlorien'li elfin söyledikleri de oldukça mantıklıydı fakat bir cümlesi Reiwen'e konuşma gücü verdi. Sessizce bulunduğu sandalyede kıpırdandı ve söze başladı Denizyolcusu.

    "Efendi Elrond... Burada olmaktan dolayı gurur duyuyorum. Sizinle yüzyüze konuşabilmeyi bırakın, hayatım boyunca sizi görebileceğimi bile düşünmüyordum" dedi ve derin bir nefes alarak konusmasına devam etti "Ben Mithlond elflerinden Reiwen Denizyolcusu. Sizlerle konusmak benim için büyük bir onurdur." dedi ve konuya nereden gireceğini kafasında toparladıktan sonra başladı.

    "Rohan'ın gücü konusunda, savaşçıları konusunda ve tabii ki yiğitlikleri konusunda sanırım hem fikiriz. Kral Theoden'in Gandalf'ın isteğini reddetmesi üzücü bir olay fakat bu, kralın Sauron'un yanında yer aldığına dair en ufak bir ipucu bile sayılmaz. Tehlikeye en yakın yerleşimlerden biri olması nedeniyle Theoden'in kafasında ki düşünceleri anlayabilmemiz pek de mümkün olmayabilir." dedi ve duraksadı. "Eğer ki Eolin Bozyele'nin söyledikleri doğruysa Rohan hakkındaki en büyük endişe bu olmalıdır."

    "Theoden eğer bir büyünün etkisi altındaysa ve yerinde karar veremiyorsa, bunu bir günah keçisine yüklemek ne kadar mı doğrudur?" diyerek sözünü Lothlorien'li Ekiel'e yöneltti "Bir elf olarak, büyüler konusunda biraz daha hassas olmanızı beklerdim Ekiel. Kral Theoden, kara bir büyünün etkisi altındaysa ve yerine, bahsedilen Grima isimli kişi karar veriyorsa yada kralın kararını etkiliyorsa Rohan'ın derhal bu olaya cözüm bulması gerekir. Yoksa Sauron Rohan'ı ele geçirdiğinde, bütün küheylanların da sahibi olur. Bunun olmasını istemeyiz. Rohan'ı kaybetmek herkes için ağır bir darbe olur." diyerek referansını tamamladıktan sonra sandalyesine oturdu.

    _________________
    Just because you were born a noble, you can act like God? - Griffith (the White Hawk)
    Back to top View user's profileSend private messageSend e-mail
    Dura
    Kullanıcı
    Kullanıcı





    Joined: Jan 27, 2004
    Posts: 281
    Location: Derfas

    PostPosted: Wed Jan 06, 2010 2:15 pm Reply with quoteBack to top

    (ellerini iki yana açarak ayağa kalktı, ses tonu kendinden emin ancak yumuşaktı..)

    Efendiler, ülkem hakkında bunca menfî fikre karşı saatlerce konuşup, size saatlerce ne kadar yanıldığınızı pek çok farklı yoldan ispat edebilirim.. ama bunun ne önemi var..?

    bize ne kazandırır..?

    (orada bulunan herkesin gözlerinin içine baktı tek tek.. koyu mavi gözleri, kızıl uzun saçlarının arasında keskin lacivert bir ışık gibi parlıyordu.. devam etti..)

    hiçbirşey..

    sade şunu bilmenizi isterim.. Rohan herhangi bir politika izlemiyor Mordor'a karşı.. çünkü alelâde bir düşmandan söz etmiyoruz.. şeytanla anlaşma yapılmaz.. başınızı kaldırın bir.. burada, bu cennet bahçesinde çok farkedemeyebilirsiniz belki ama karanlık, Ortadünya göklerinde her geçen gün kesifleşirken, Karakule'nin bunca uzağında bile 9lar dolaşmaya başlamışken bu tartışmalar yersiz.. Rohan bu karanlıkla mı anlaşma yapacak..? bırakın lütfen.. çünkü yaterince uzadı bu mesele..

    şimdi Elrond Efendi'nin bize anlattığı görevi düşünelim.. bu konuda konuşalım.. lâkin Radagast ile ilgili hiçbir habere ve bilgi kaynağına sahip değilim.. görevim gereği uçan kuşu bilmem gerekir bu diyarlarda.. ancak Radagast Efendi'nin adı dışında bir bilgi ulaşmadı bana bu güne değin.. eğer Efendi Elrond lûtfedip bize onun hakkında detaylı bilgi verirse memnun olurum.. çünkü Ak Bilge Saruman ve Gri Gandalf dışındaki bu 3ncü şahıs hakkında bildiklerim yetersiz..


    ----------------------------------------

    edit: bir cümledeki "lâkin" kelimesinden kaynaklanan anlam hatası düzeltildi..

    _________________
    Aurë entuluva...!!

    Last edited by Dura on Thu Jan 07, 2010 8:05 am; edited 2 times in total
    Back to top View user's profileSend private messageICQ Number
    catboy
    Site Yazarı
    Site Yazarı





    Joined: Jan 19, 2007
    Posts: 3268
    Location: Izmir

    PostPosted: Wed Jan 06, 2010 3:33 pm Reply with quoteBack to top

    Elrond, Rohanlının söylediklerini saygıyla dinledi. Söylediklerinin çoğuna da hak verdi. Rohan’ın durumunu burada tartışmak boşunaydı, kesin bir karar varılamazdı. Aslında Elrond’a göre buna hakları yoktu da. Bu yüzden Rohanlının da sorusu üzerine Radagast konusuna geri dönmek istedi.

    “Ççüncü çağda Sauron tehdidinin büyümesi üzerine Valar, ölümsüz diyarlardan yardımımıza istari ismiyle anılan büyücüleri gönderdi. Bunlar beş kişilerdi: Gandalf, Saruman, Radagast ve mavi büyücüler. Mavi büyücüler görevleri gereği doğu ülkelerine gittiler ve onlara ne olduğunu diğer büyücüler dahi bilmezler. Benim eşimin de annesi olan Noldor soyundan gelen Lorien Hanımı Galadriel, büyücülerle beraber Ak Divan’ı kurdu. Liderleri de Saruman oldu, Sauron’a karşı iyi halkı bilinçlendirdiler, Nazgulleri batı topraklarından sürdüler ve Sauron’un kayıp tek yüzüğünü aradılar.

    Saruman güç yüzükleri konusunda diğerlerinden daha fazla araştırma yapmıştı ve araştırmasının sonunda iyice hırslanmış, Isengard’daki kulesinde ikinci çağdan Numenor insanlardan yadigâr bir palantir taşını da bulmasıyla kayıp yüzüğün asıl sahibi Sauron ile pazarlık yapmaya kalkmıştı gizlice. Ama Saruman, Sauron’un iradesi karşısında zayıftı her ne kadar kendisine çok güvense de. Sauron ile gizli bir anlaşma yapan Saruman, Ak Divan’a yüzüğün Ulu Nehir’e düştükten sonra sonsuz denizlere sürüklendiği yalanını söyledi ve Saruman’ın bilgeliğine güvenenler inandı.

    Bir tek Gandalf bu konuyu bırakmamıştı ve kayıp yüzüğü aramaya devam etti. Sonunda da kayıp yüzüğün akıbetini öğrendi ve yüzüğün Ayrıkvadi’ye getirilmesini sağladı ama dahası Saruman’ın hain olduğunu da keşfetti. Saruman, Gandalf’ı yanına çekmeye çalışsa da Gandalf Isengard’dan kaçmayı başardı. Radagast’ın da Saruman tarafından etki altına alınıp alınmadığını bilmiyoruz, ama Gandalf Radagast’ın, Saruman’ın ihanetini dahi bilmediğini düşünüyor.

    Radagast kim diye soracak olursanız, aslında kendi halinde yaşlı bir adam olarak tarif ederlerdi bu sorunuza yanıt olarak beornlar. Hayvanlarla dertleşir, kuşlarla şarkı söyler, ağaçlarla beraber uyumayı tercih ederdi. Ormanda yaşayan her canlı Radagast’a emanetti, çünkü o bu ormanları ve üzerinde yaşayan hayvan ile bitkileri yaratan Yavanna’nın öğrencisiydi ve kendini onun yarattıklarına adamıştı.

    Konuşabilen ırklar yani bizlerle gerekmedikçe konuşmazdı, evinin bulunduğu Rhosgabel’den de pek ayrılmazdı. Sadece Saruman ona emir verirse uzaklaşırdı yurdundan. Saruman’a bağlı biri olarak görülebilir, ama o Saruman’a değil Ak Divan’a sadıktı. Çünkü Saruman, ona emirleri Ak Divan’ın başkanı olarak veriyordu.

    Onu da divana çağırmak için ulaklar gönderdim ama Rhosgobel’deki evinde bulunamadı. Bu yüzden Gandalf başta olmak üzere ben de dâhil onu merak ediyoruz. Rhosgobel’e onun nerede olduğuyla araştırma yapması için elimde fazla adam yok, herkesin zaten farklı görevleri var. Bu yüzden sizden Rhosgobel’e gitmenizi istiyorum.”

    Elrond, Radagast ile ilgili bilinmesi gerekenleri anlattığını düşünüyordu. Konukları daha fazla tutmaya niyeti yoktu ama soruları vardır diye bir süre bekledi. O esnada da içeri bir dunedain girdi. Eski püskü bir pelerini vardı üstünde, daha bu sabah tıraş olduğu belli olan yüzüyle gelenleri selamladı ve Elrond’un yanına gitti.

    “Gitmeden sizi görmemi istemişsiniz.”

    Elrond, sanki karşısında oğluyla konuşuyormuş gibi görünüyordu. Gülümseyerek: “Evet, yeni gelenlerle bir karşılaşmanı istedim de, Estel.” dedi.

    “Gandalf’ın harita üzerinde çalışma yapması gerekiyormuş, Dumanlı Dağlar’ın kış mevsiminde aşmak için en doğru rotayı belirlemeye çalışıyor. Ben tek başıma gidiyorum, athelas otu toplamaya.” diye açıklama yaptı dunedain Elrond’a.

    Elrond, konuklara dönerek dunedaini tanıttı: “Bu Numenor insanların kanını taşıyan son insan, dunedainlerden Aragorn ya da benim ona koyduğum adıyla Estel.”

    “Ya da Shire ve çevresinde bilindiği adıyla Yolgezer.” diye ekledi Aragorn alaycı bir üslupla.

    “Bak aklıma ne geldi? Konuklarımız yorgunlardır ama önce bir Ayrıkvadi’yi turlamak da isteyebilirler. Hem sen athelas otlarını toplarken yalnız da olmazsın, konuklarımızla da ilgilenmiş olursun.” diye önerdi Elrond. Konukların pek fazla reddetme lüksü olmadığından Elrond’un önerisi kabul görmüş oldu.

    Konuklar Elrond’a veda ettikten sonra Aragorn’un peşinden gittiler. Aragorn onları kestirme yollardan hemen Ayrıkvadi’ye yakın olan koruya götürüyordu. Bir süre sonra arkalarından genç bir bayan elfin geldiğini fark ettiler. Elinde pamuktan yapılma, mavi renkli bir atkı vardı. Bunu Aragorn’a uzatarak: “Leydim bunu size gönderdi. İki gündür bununla uğraştığından sizinle görüşemediği için özürlerini de iletti. Bu sabah daha bitirebilmiş. Koruya gittiğinizi biliyordu, bu yüzden soğuk havanın sizi hasta etmesini istememiş.” dedi.

    Aragorn, atkıyı uzunca bir süre kokladı sevgiyle ve sonra atkıyı boynuna doladı. Gülümseyerek: “Teşekkür ederim, Airel. Leydine sevgililerimi yolla, ama gelecek defa mavi renk yerine daha yeşilimsi tonlar kullanırsa müteşekkir olacağımı da ekle.” diye belirtti. Genç elf, yere eğilip saygıyla konuklara iyi günler diledi ve yanlarından ayrıldı sonra.

    Ağacın dibinde ağzında piposu yaşlı bir hobbit katıla katıla gülüyordu Aragorn’un yeni atkısına bakıp: “Mavi rengin bir dunedaine bu kadar çok yakışacağını bilemezdim.”

    “Sen kitabınla ilgilen, Bilbo. Akşama gelip bakacağım, dün akşam yarım bıraktığın şiirine.” diye karşılık verdi Aragorn.

    “Dedim ya sana, sessizliğe ihtiyacım var. Ama sağ olsunlar, homurdanarak uyumayı anca beceren cüceler yüzünden bir türlü şiirime bir son getiremiyorum.”

    “Sen de hep sonlarda zorlanıyorsun, Bilbo. Neyse akşam yanına geldiğimde, birlikte şiirine güzel bir son buluruz. şimdi gitmem gerekiyor.” dedi ve yaşlı hobbitin yanından ayrıldılar.

    Koruya vardıklarında Aragorn yerden kopardığı bir çiçeği gösterdi. Pembemsi renkte, gayet sade bir çiçekti bu.

    “İşte athelas denilen ot budur, Asea Aranion olarak da bilinir. Etrafta bolca bu çiçekten göreceksinizdir. Uzun yolculuklarda dunedainlerin yanlarında taşımayı bir sorumluluk olarak gördükleri bir bitkidir bu. Bu yüzden ne kadar toplarsanız o kadar iyi olur.”

    Açıklamasını bitirdikten sonra: “Ben korunun batı tarafına gideceğim, sizler de grup halinde ya da tek başınıza koruda dolaşıp athelas otlarından toplayabilirsiniz. On dakika sonra burada buluşalım. Hadi size kolay gelsin.” dedi ve yanlarından ayrıldı.

    Evet, basit bir görevdi. Ama ne derler? Görev, her zaman görevdir.

    Not: Aranızda kaynaşmak için yaptığım bir şey bu, karakterleriniz kaynaşsınlar, birbirlerini tanısınlar. Fırsat bu fırsat, bir de tabi ot toplamayı unutmayın!
    Back to top View user's profileSend private messageVisit poster's website
    Walter
    Yönetici





    Joined: Oct 22, 2005
    Posts: 523
    Location: Gilead

    PostPosted: Wed Jan 06, 2010 5:14 pm Reply with quoteBack to top

    "Lanet olsun, " diye homurdandı Tumar "Benim komutan Boromir ile konuşmam gereken acil meseleler varken. Burada ot toplamak için uğraşıyoruz."

    Dedikten sonra, yerleri incelemeye başladı. Bu işten pek anladığından değil ama ithiliende de bulunduğundan az çok bitkilerden anlıyordu.

    "Gösterdiği şey Kralfoyasıdır. En azından Gondor da öyle derler. Bu elfleşmiş insanlar her şeyi elfçe teleffuz etmeye uğraşıyorlar ve ellerindeki ilk fırsatta insanları suçluyorlar. Sence de öyle değil mi Rohanlı ?"

    Konuşurken yüzü Rohanlı Bozyele'ye dönüktü.

    "Ben sana inanıyorum." dedi kararlı bir sesle. "Rohanlılar her zaman sözüne sadık mert adamlar olmuşlardır. Biz doğudaki tehditle savaşırken, halkımızın kanları dökülürken yardımımıza sadece Rohanlılar'dan başka hiçkimse gelmedi. Buradan yüksek perdeden laflar söylerken bunları görmüyorlar, burada geceleri rahat uyuyorlarsa bu Gondor ve yardımlarıyla Rohan sayesindedir."

    _________________
    BeÅ? dakika süren savaÅ?lar binlerce yıl süren efsaneler yaratır. O yüzden savaÅ?ta korkuyla deÄ?il tatmin hissi duyarak ölmelisin. O zaman arkandan aÄ?layacak insan kalmıÅ? olur.
    Back to top View user's profileSend private messageSend e-mail
    Dura
    Kullanıcı
    Kullanıcı





    Joined: Jan 27, 2004
    Posts: 281
    Location: Derfas

    PostPosted: Thu Jan 07, 2010 6:15 am Reply with quoteBack to top

    onları suçlamıyorum kardeşim.. halâ tehditin büyüklüğünü anlamış değiller.. o yüzden de asıl düşmanı unutup günah keçisi arıyorlar kendilerine.. elfler izole edilmiş ülkelerinde cennet hayatı yaşıyorlar ama dış dünyadan da bihaber olduklarını sanmam.. sadece fazla şüpheciler o kadar..

    (ilerleyip biraz uzaklaşmış olan kolcuyu göstererek) bu Yolgezer'i bilirim.. o beni bilir mi emin değilim ama muhtemelen tanıyordur.. uzun süredir aynı bölgelerde dolaşıyoruz.. yakın çevredeki yabanda bilmediği delik yoktur.. özü iyidir ama bu topraklar gibi yaban olmuştur tavırları da.. ona güvenebilirsin emin ol.. uzaktan tanıdığım kimseye vermediğim bir payedir bu.. ama bu Dúnedain sağlam adamdır..

    aha.. !!!

    bak orada bir öbek kral foyası var, yoncaların arasında..

    _________________
    Aurë entuluva...!!
    Back to top View user's profileSend private messageICQ Number
    Dura
    Kullanıcı
    Kullanıcı





    Joined: Jan 27, 2004
    Posts: 281
    Location: Derfas

    PostPosted: Thu Jan 07, 2010 6:30 am Reply with quoteBack to top

    (gördüğü kral foyası bitkisine niye bu kadar sevinmişti bilmiyordu ama o tarafa doğru gülümseyerek ve hızlıca seyirtti.. bitkinin narin yapraklarına dokunurken dalıp gitti.. ve yanındaki Gondorlu ile konuşur gibi değil de sanki sayıklar gibi mırıldandı..)


    bir Gondorlu olan rahmetli annem bizi uyuturken bir şarkı söylerdi.. halâ bir tehdit anında yalnız kaldığımda ve korku beni sardığında söylerim bu ninniyi kendime.. sanki annem gelir ve beni korur gibi gelir o kesif karanlıkta gizli tehlikelerden..


    (gözleri çok uzaklara dalıp gitmişti.. önce bir melodiyi mırıldandı sonra şu sözleri söyledi uyumlu ve huzur verici bir ninni gibi)


    tüm ışıklar sönünce,
    ölüm gölgesi büyüyünce,
    üfleyince kara nefes,
    gel athelas, gel athelas!
    şifa kralın ellerinden,
    hayata döner ölen!

    _________________
    Aurë entuluva...!!
    Back to top View user's profileSend private messageICQ Number
    WeS_DeX
    Kullanıcı
    Kullanıcı





    Joined: Jan 03, 2007
    Posts: 736
    Location: Grand Line

    PostPosted: Thu Jan 07, 2010 10:27 am Reply with quoteBack to top

    Korunun doğu kısmına doğru sakin adımlarla yürümeye başladı Reiwen. Her adımında cıkan hışırtılı seslerle beraber, zihnini rahatlatmak için derin derin nefes alıp veriyordu. Athelas otlarını duymuştu. Bu uzun yolculuklarında Athelas otlarının epey yardımının dokunacağını biliyordu. Bir kaç adım daha...

    Adımlarının tam önünde, pek de büyük sayılamayak bir ağacın altında bir düzine Athelas otu görmüştü ve eğilerek otları dikkatli gözlerle incelemeye başladı. Bir yandan da ellerini nazikçe otların üstünde gezdirerek, bu güzel bitkileri hissetmeye ve düşünceleriyle baş başa kaldığı bu nadir dakikaların keyfini çıkarmaya başladı. Uzun ve tehlikeli bir yolculuk olacağına dair süphe yok. Bu karanlık günlerde, karanlığa karşı durmak... Bir süre geçtikten sonra Yolgezerin sözünü hatırlaması üzerine, Athelas otlarını toplamış vaziyette kendinden emin, koruda toplanacakları yere doğru yavaş adımlarla yol almaya başlamıştı.

    _________________
    Just because you were born a noble, you can act like God? - Griffith (the White Hawk)
    Back to top View user's profileSend private messageSend e-mail
    Display posts from previous:      
    Post new topicReply to topic


     Jump to:   



    View next topic
    View previous topic
    You cannot post new topics in this forum
    You cannot reply to topics in this forum
    You cannot edit your posts in this forum
    You cannot delete your posts in this forum
    You cannot vote in polls in this forum


    Powered by phpBB © 2001 phpBB Group

    :: HalloweenV2 phpBB Theme Exclusive ::
     
    FRPWorld.Com ülkemizdeki fantezi edebiyatı ve frp sevenleri bir araya getirmeyi amaçlayan bir web sitesidir. 2003 yılında kurulmuş olan sitemiz kullanıcı ve yöneticilerimizin katkıları ile büyüyüp Türkiyenin en büyük frp sitelerinden birisi olmuştur. Galerisi, indirilecekler kısmı, akademisi, yazarları ile sitemiz tam bir frp hazinesidir. FRPWorld sizin de desteklerinizle böyle olmaya devam edecektir. FRP'nin doyumsuzca yaşandığı bu diyara hoş geldiniz.

    FRPWorld, yeni bir frp dünyası


    Sitede bulunan yazı, doküman ve diğer içerikler siteye ait olup başkaları tarafından kopyalanması, dağıtılması ya da ticari amaçla kullanılması yasaktır.
    Siteye yapmış olduğunuz katkılar frpworld.com'un olup bunları yayınlama ya da yayınlamama hakkı site yöneticilerine aittir.


    Sayfa Üretimi: 0.67 Saniye