Frp World Ana Menü
  • Frp World
    » Anasayfa
    » Forum
    » Anketler
    » Akademi
    » Kitap Tanıtımları
    » Haber Arşivi
    » Haber Gönderin
    » Makale Gönderin

  • Üyelere Özel

  • Kişisel
    » Hesabınız
    » Özel Mesajlar
    » Üye Listesi
    » Üye Arama
    » Siteden Çıkış

  • Site Bilgileri
    » Top10
    » Site Hakkında Yorumlarınız
    » İstatistikler
    » Destekleyen Siteler

  • Kullanıcı Menüsü
    Hoşgeldin, Diyar Gezgini
    Üye Adı
    Şifre
    (Kayıt Ol)
    Üyelik:
    Son Üye: yqiqufa
    Bugün: 16
    Dün: 23
    Toplam: 90345

    Şu An Bağlı:
    Ziyaretçi: 1665
    Üye: 2
    Toplam: 1667

    Şu An Bağlı:
    01 : ofine
    02 : yqiqufa

    FrpWorld.Com :: View topic - Ocakbaşı Hikayeleri Kış Teması 2009 - Buzullar!
    Forum FAQ  |  Search  |  Memberlist  |  Usergroups   |  Register   |  Profile  |  Private Messages  |  Log in

     Ocakbaşı Hikayeleri Kış Teması 2009 - Buzullar! View next topic
    View previous topic
    Post new topicReply to topic
    Author Message
    catboy
    Site Yazarı
    Site Yazarı





    Joined: Jan 19, 2007
    Posts: 3268
    Location: Izmir

    PostPosted: Mon Dec 14, 2009 7:16 pm Reply with quoteBack to top

    OCAKBAşI HİKAYELERİ KIş TEMASI 2009 - BUZULLAR!

    Image

    FRPWORLD gururla sunar;

    Kaptan Fellemous

    Masmavi gökyüzü ne ara simsiyah bulutlarla kaplanmıştı, ne zaman bir hortum gemiyi oradan oraya savurmaya başlamıştı? Bu sorulara yanıt arayacak kadar bile zamanı yoktu kaptanın, gemiyi ilerdeki buzul tabakasına çarpmadan yönlendirmesi gerekiyordu.

    Â?Mavi sakalımın üzerine tükürüklerini saçmayı kes, koca deniz. Ben senin gibi kaç tane azgın suyu terbiye ettim.Â? diye bağırdı Kaptan Fellemous.

    Sakalı mavi değildi, ama lakabı Â?Mavi SakalÂ? idi. Bu lakabının aslında ilginç bir öyküsünün olduğunu sanan genç tayfalar yanıldıklarını hiçbir zaman bilemeyeceklerdi, çünkü kaptan gizemli takılmayı severdi ve geçmişi hakkında neredeyse hiç konuşmazdı. Evet, lakabının hiçbir öyküsü yoktu. Kendisi bu lakabı beğenmiş ve bu lakabı kullanmaya başlamıştı. Gemisinin ismini de Â?Mavi SakalÂ? olarak belirlemişti.

    Buzul tabakası tahmin ettiğinden daha hızlı bir şekilde gemiye yaklaşmıştı. Ne ara gemiye çarpacak kadar yaklaştı, akıl erdirememişti kaptan. Bunu da bir ara düşünmesi gerekecekti, bu yüzden aklının bir köşesine yazdı. Gerçi çarpmanın etkisiyle ayakları yerden kesilmiş ve gemiden de düşmüştü.

    Kafasını sert buzul zeminine çarpıverdi. Gözlerinin önünde kızıl renkte bir nehir akıyordu sanki ama bu nehir kafasından akan kandan oluşuyordu.

    Ayağa kalkmaya çalıştığındaysa gemisinin batmak üzere olduğunu fark etti. Elinden bir şey gelemezdi, o da yere oturdu ve üşüyen ellerine üflemeye başladı. Tayfaları gemiden buz gibi sulara atlıyorlardı. O da sadece izliyordu olayları. Neden bu kadar sakindi, gemisini ve tayfalarını kurtarmak için çaba göstermiyordu, işte bunu da ileride düşünse iyi olacaktı.

    Â?Buzullar akıp gidiyor, nereye böyle bu yolculuk ey azgın sular? Yanıt versin biri bana, söylesin artık. Ne diye bu öfke, bu nefret bize karşı?Â? diye haykırdı azgın sulara ardından.

    Buzulların da ona verecek bir yanıtın vardı aslında ama fısıltıları kaptanın kulağına ulaşamıyordu bile. Belki diyarın yazarları, çizerleri ve şairleri bize buzulların öfkesinin nedenini anlatırlar da kaptan ile beraber biz de öğreniriz. Buzulların öyküsünü anlatın bize, onların yolculuklarının nedenlerini açıklayın ve öfkelerinin altında yatan sırları.

    Ocakbaşı Hikâyeleri Kış Teması 2009, Buzullar konsepti altında öykülerinizi, şiirlerinizi ve çizimlerinizi bekliyoruz...

    Not: Yorumlar burada olmasın, diğer başlığı kullanalım. Burada eserler olsun sadece, daha düzenli olacaktır...


    Last edited by catboy on Thu Mar 04, 2010 9:46 pm; edited 2 times in total
    Back to top View user's profileSend private messageVisit poster's website
    Firble
    Forum Yöneticisi





    Joined: Mar 12, 2004
    Posts: 6496

    PostPosted: Tue Dec 29, 2009 11:15 pm Reply with quoteBack to top

    Buzulun Doğumu

    Bir zaman bir yaşam vardı.
    Yolların kenarında çiçekler açardı mesela
    Serçeler öterdi evlerin damlarında
    Sivrisinek soktu mu canını acıtırdı adamın
    Biraz utansak da kimi zaman yaşamdan bizler
    Çıkardık evimizin kapısından
    Çnce yavaşça adımlar atardık
    Giderek hızlandır ayaklarımız koşardık

    Sonra değişti bir şeyler
    Belki de korktuk
    Kaybetmekten
    Aynı kalsın istedik herşey
    Oysa bilmiyorduk
    Yaşamdan vazgeçmekti
    Aynı kalmanın bedeli

    Ve neyi dilediysek gerçekleşti
    Çnce su damlaları kapladı sanki çevremizi
    Soğuğu iliğimize kadar hissettik
    Çşüdük
    Su damlaları katılaştı
    Bir buzul oluştu etrafımızda
    Hala bir parça üşüyorduk belki
    Ama sonra bir an geldi
    Artık hissetmedik soğuğu
    Neyi kaybettiğimizi düşünmeden
    Çylece yatacak kadar buzulun içinde
    Hissetmiyorduk.

    Yine çiçekler vardı
    Serçeler, sivrisinekler ve bizler
    Çyle gözükse bile gözümüze
    Aynı değildi hiçbir şey

    Böyle doğdu işte buzul
    Belki bizler yarattık onu
    Belki de çocukça bir dilek yarattı
    Çylesine gelen aklımıza
    Ancak bir defa sardığında etrafı
    Bizi vazgeçti
    Yaşamı yaratan tüm dileklerden
    Dev bir hareketsizliğin içine hapsetti yaşamı

    _________________
    HARBE GÄ°DEN
    Harbe giden sarı saçlı çocuk! <br>Gene böyle güzel dön; <br>Dudaklarında deniz kokusu, <br>Kirpiklerinde tuz; <br>Harbe giden sarı saçlı çocuk! <br>
    Orhan Veliden
    Back to top View user's profileSend private message
    Possessed
    Site Ã?izeri





    Joined: Mar 13, 2006
    Posts: 958
    Location: Tanrilarin Unuttugu Yerden...

    PostPosted: Thu Jan 14, 2010 12:45 am Reply with quoteBack to top

    Dev Buzullar vs. Kaptan Fellemous - Namıdiğer Mavi Sakal

    Image

    _________________
    I am Lord Amean, The King of North, Leader of Zederus..
    Back to top View user's profileSend private messageVisit poster's websiteMSN Messenger
    Firble
    Forum Yöneticisi





    Joined: Mar 12, 2004
    Posts: 6496

    PostPosted: Mon Feb 01, 2010 4:44 pm Reply with quoteBack to top

    Buzulun Yasami

    Buz tamamen durdurmaz yasami
    Zaten o nedenle biter yasam buzun icinde
    Cunku en soguk aninda bile buzulun yasaminin
    Bir seyler insanin icinde devam eder yasamaya
    Bir seyler ise durur oldugu yerde
    Ve iste insan dayanamaz
    Icindeki bir yan yasayip
    Digerinin durmasina
    Her yaniyla, tum acilari, mutluluklari, tadlari ile
    Yasayacaktir insan yasayacaksa
    Iste buzul bunu engeller
    O nedenle yipratir insani
    Aslinda sadece insani degil
    Nice canliyi

    Ve yasami tamamen durdurmak
    Hep ayni ani yasamak isteyen
    Bunun aslinda yasamamak oldugunu anlamayan bizler
    Buzulun bile bunu basaramayacagini fark ettik
    Eger buzul basarsaydi bunu
    Sonsuza dek dondursaydi bize
    Anlamayacaktir ne kaybettigimizi
    Cunku zaten alinmis olacakti tum insanligimiz elimizden

    Olmadi ama
    Buzul yavaslatti ama durdurmadi yasami
    Ve biz yavasca degisirken Dunya etrafimizda
    Bir yanimiz kosmak ister bir yanimiz geride kalirken
    Anladik yasamin anlamini
    Buzul bize anlatti bunu
    Biz onun icinde
    Var olmaya calisirken

    Ve yasamin bir buzun icinde
    Yari donmusken bedenimiz bile
    Ne kadar guzel oldugunu fark ettik bir yandan
    Bir yandan buzun icinden cikacagimiz
    Yeniden her yanimizla birden yasayacagimiz ani bekledik
    Boylece gecti buzulun yasami
    Gunesin kendini yeniden gosterdigi o an gelene dek.

    _________________
    HARBE GÄ°DEN
    Harbe giden sarı saçlı çocuk! <br>Gene böyle güzel dön; <br>Dudaklarında deniz kokusu, <br>Kirpiklerinde tuz; <br>Harbe giden sarı saçlı çocuk! <br>
    Orhan Veliden
    Back to top View user's profileSend private message
    buzdaglarininleydisi
    Kullanıcı
    Kullanıcı





    Joined: Sep 21, 2006
    Posts: 204
    Location: EskiÅ?ehir

    PostPosted: Tue Feb 09, 2010 7:45 am Reply with quoteBack to top

    Kaderim

    Buzdan bir kalbin doğuşu yada yeniden uyanışı gibi hayata,
    Açtığım gözler benim mi bilmiyorum
    Tanıyamadığım benliğim belki
    Belki içimde kaybolmuş gitmişliğim liderim.
    O çekiyor iplerimi, belki o dolduruyor bu zırvalar ile beynimi.
    Soğuğu görüyorum ta içimde hissediyorum ama titremiyorum.
    Zaman donmuş olabilir mi?
    İnanırım aslen , o kadar soğuk ki kalem,
    Buzdan duvarlar sarmış ruhumu ve bedenimi saran görünmez camdan duvarlar gibi.
    O kadar soğuk ki neden bulmaz halen kader, kaybolmuş ellerimi
    Neden almaz ruhumu?
    Bilmez mi, zaten onun olanım
    Ona varacak yolda koşanım , ruhumdan uzak,uzak...
    Kederim görmüyor önümdeki kar yığınlarının geçit vermediğini,
    Kaderim almıyor korunaklı kollarına ve vermiyor o güzel huzuru, donan bakışlarıma.
    Kalbim buz gibi atmıyor artık,
    Ruhum benimle mi bilmiyorum, bu lanetin sırrı ne?
    Ama biliyorum bir tek şeyi, unutulan bedenimi
    Bitmeyen, dinmeyen serzenişi mi!
    Ey kader , al beni yumuşak kollarına
    Umudun doğduğu dallarına güneş vurur değil mi?
    Al benide tam o dallarına, çözülsün bedenim ,
    Senin olursa olsun bu ruh
    Yeterki verme beni bu gaddar kışın kollarına.
    Bana değer verdğini fısıldıyor birde utanmadan kulağıma
    Meğer beni sevmiş korurmuş asırlarca,
    Olsun yinede , böyle sevgi eksik olsun.
    Değer vermek, korumak kolamak
    Ne zaman işi oldu ruhsuz kışın.
    O değil mi sevgilileri ayıran, o değil mi ki ırak eden yolları
    O değil mi ki çığlarıyla, rüzgarıyla, yağmuruyla öldüren.
    O değil mi ki beni yokeden , bebeyi anasız
    Sevdalıyı sevdasız eden kara basan.
    Kurtar beni kaderim kurtar, ruhumu yitirmiş bir derbederim.
    Ama senden önce kara kışın eline geçen bir bedenim,
    Sana teslimim sensin yolum, izim, ey kaderim.
    Back to top View user's profileSend private messageSend e-mail
    Firble
    Forum Yöneticisi





    Joined: Mar 12, 2004
    Posts: 6496

    PostPosted: Wed Feb 10, 2010 10:17 pm Reply with quoteBack to top

    Buz yaşamı yenet sanıyorsun.
    Yenebilir.
    Yaşamın da gücü sonsuz değildir
    Başka birçok şey gibi tıpkı
    Buz da yapabilir bunu
    Bitirebilir yaşamı...

    Ama yine de
    Yaşam öyledir ki
    Yeterince zaman verildiğinde
    Yollar bulabilir kendisine
    Var olmak için
    Ve bir defa bu yolu buldu mu?
    Onu yok edecek olan şey
    Onun dostu da oluverebilir bir anda...

    Buz da öyledir.
    Bir defa koruyabildi mi kendisini buzdan
    Arkadaş olur yaşam buzla
    Onu anlar, saygı duyar
    Hatta kimi zaman yardımını bile isteyebilir buzun
    Kendisini yok edecek başka düşmanlara karşı...

    Buz seni tehdit ettiğinde
    Kendine bakmalısın o nedenle
    Kendi gücüne
    Güneş sana yardım edebilir
    Ama belki Güneş kadar
    Belki ondan da fazlası
    Yaşamın gücünde gizli
    Yeter ki keşfetsin bu gücü
    Yeter ki kullansın
    Çyle ki kim bilir
    Belki Güneş ile buzu bile arkadaş yapabilir
    Böylesi bir güç.

    _________________
    HARBE GÄ°DEN
    Harbe giden sarı saçlı çocuk! <br>Gene böyle güzel dön; <br>Dudaklarında deniz kokusu, <br>Kirpiklerinde tuz; <br>Harbe giden sarı saçlı çocuk! <br>
    Orhan Veliden
    Back to top View user's profileSend private message
    Firble
    Forum Yöneticisi





    Joined: Mar 12, 2004
    Posts: 6496

    PostPosted: Thu Feb 18, 2010 2:46 am Reply with quoteBack to top

    Buzulun Çlümü

    Ve bir gün gelir
    Tuhaf bir acı duyarsın
    Tüm vucuduna yayılmış
    Bir uyanışın acısıdır bu
    Ya da yeniden eski hızı ile yaşamanın
    Buz erimeden önce yumuşarmış
    Çyle ki onu delip geçmek çocuk işiymiş
    Ancak o erirken
    Çıkmak istemeyiz biz çoğu zaman
    Bizim için zaman yavaşlamıştır ya
    şimdi etrafımızdaki Dünyaya çıkınca
    Bir şeylerin geçip gittiğini biliriz
    Ve artık bambaşka olan bir hayatı yakalayamamaktan korkarız
    Ve de buz eridikçe biz büzülüp küçülmek isteriz buzun içinde
    Ancak Güneş bir defa ısıtmaya başladı mı doğayı
    Dayanamaz buz...
    Ve belki de o Güneşi de biz yaratırız...
    Buzu yarattığımız gibi belki
    İçimizde bir yan artık çıkmak
    Nice zamandır görmediğimiz
    İlerleyen zamana ayak uydurmak ister
    Ve buz erimeye başladıkça
    Yıllardır Dünya ile aramızda duran duvar küçülür giderek
    Sonunda son buz parçası da kalktığında üstümüzden
    Uyanırız
    Ve o ilk an zordur
    Ayağa kalkmak
    Yürümek yeniden başlamak
    Ancak Güneş devam eder ısıtmaya
    Ve bizler o nicedir kayıp olan gücü
    Hissetmeye başlarız yeniden
    Ve bir an gelir
    Hazırız artık deriz
    O bir zamanlar bırakıp kaçmak istediğimiz hayatı
    Yeniden tüm hızı ile yaşamaya
    Hazırız

    Karlı bir New York akşamından selamlar

    Ozan Firble...

    _________________
    HARBE GÄ°DEN
    Harbe giden sarı saçlı çocuk! <br>Gene böyle güzel dön; <br>Dudaklarında deniz kokusu, <br>Kirpiklerinde tuz; <br>Harbe giden sarı saçlı çocuk! <br>
    Orhan Veliden
    Back to top View user's profileSend private message
    Firble
    Forum Yöneticisi





    Joined: Mar 12, 2004
    Posts: 6496

    PostPosted: Mon Mar 01, 2010 3:00 am Reply with quoteBack to top

    Elbet kış bitecek
    Buzlar eriyecek
    Hayat tekrar başlayacak
    Ve yeni bir hayat olacak bu
    Belki eskiyi özleyen
    Ya da özleyecek kimse kalmamışsa bile
    Merak edenler olacak
    Ama yeni hayatın da yepyeni bir tadı olacak
    Buzlar belki dağların doruklarını örtmeye devam edecek
    Ancak hayat buzu bile renklendirecek günü gelince
    Ağaçlar ve hayvanlar
    Hatta insanlar
    İnadına yaşayacaklar buzun üstünde bile
    Ve bir zamanlar hayatı dondurmuş olan buz
    Hayatın bir parçası olacak
    Kış bittiğinde...

    _________________
    HARBE GÄ°DEN
    Harbe giden sarı saçlı çocuk! <br>Gene böyle güzel dön; <br>Dudaklarında deniz kokusu, <br>Kirpiklerinde tuz; <br>Harbe giden sarı saçlı çocuk! <br>
    Orhan Veliden
    Back to top View user's profileSend private message
    Breezella
    Kullanıcı
    Kullanıcı





    Joined: Nov 07, 2009
    Posts: 19

    PostPosted: Fri Mar 05, 2010 9:11 am Reply with quoteBack to top

    L'amour

    Gemi derin sularda ilerliyordu. Başında Kaptan Mavi Sakal ve yanında danışmanı yakın dostu Daugretur Gullanterd, maceracı gençler vardı. Uzun boylu, uzun siyah saçlı güzel Breella Carter ve iri yapılı kumral Horlamin Shieldheart...

    Kaptan Mavi Sakal gemisine nerdeyse aşıktı ki geminin adı fransızca aşk anlamına gelen L'amour idi. Zamanına göre çok esnek hareket edebiliyordu ki bu keşif yolculuğuna çıkmışlardı. Birkaç buzulu da arkasında bırakmıştı L'amour...

    Mürettebat sıkıntıyla yol alırken birden gemi sallanmaya başlar ve dönmeye.

    Kaptan Mavi Sakal gözlerini açabildiğinde beyaz bir boşlukta hissetti kendini bir süre, detaylar belirsizdi ve üşüyordu da. Eliyle zemini yokladı; sert, soğuk. Hafifçe doğrulmaya çalışsa da vücunun çeşitli yerlerinden aynı anda yayılan ağrı ile dengesini kaybeder ve hafiften kayar. Tekrar yatar. Seslenmeye çalışır. Sesi çıkmaz. Tekrar uykuya dalar...

    Daugretur da bir buz parçası üzerinde uyanır. Etrafına bakınır her tarafın buz olduğunu anlar. Yavaşça doğrulur. Suyunun donmamış kısmından aldığı yudumlar geçtiği her yeri işaretler midesine ulaşana kadar. Etrafına bakınır. Az ilerde Kaptan Mavi Sakal yatmaktadır. Ona doğru hamle yapar. Çünkü bu soğukta daha fazla hareketsiz kalırsa donabilir. Zorlukla yaklaşır.

    - "Kaptan Uyan! Kaptan!"

    Bir taraftan dürter. Kaptan gözlerini açar.

    - "Kaptan uyuma, uyursan ölürsün."

    - "Daug, Ne oldu bize? Çocuklar nerde?"

    - "Çocukları bilmiyorum ama biz buz kitlelererinin arasında kalmış bir boşluktayız. Suda kalsak çoktan donup ölmüştük."

    - "Peki Nasıl oldu bu Daug?"

    Boğazını temizler; "Sanırım bu civardaki girdapların birine kapıldık. Yaşıyor olmamız bile şans."

    - "Çocuklar öldü mü dersin?"

    - "Bizim kadar şanslı değillerse evet."

    Çzüntüyle birbirlerine baktılar. Çnlerinden kayan bir beden gördü Kaptan. Ayaklarıyla uzanıp kaymamasını sağladı. Daug, "Breella!" diye bağırdı; "Yaşıyor mu acaba?". Sürünerek yaklaştı, Breella'nın giysilerini aralayarak boğazına dokundu. "Yaşıyor ama uyanmazsa ölecek; Breella! Breeellaaa!".

    Derken bir çatırtı duydular. Buz önlerine kadar çatırdayarak yarıldı. "Heeey!" diyen bir erkek sesi duydular. Bu gürültüye Breella da irkilerek uyandı ve bu ani hareketiyle yavaşça kaymaya başladıysa da elleri ile ufak bir çatlağı yakalayarak kendini sabitleyebildi, başı dönüyordu. Konuşmayı denedi ama acıdan kelimeler boğazında tıkanıyordu.

    Ses tekrar gürledi mağarada. Sesin geldiği yöne baktılar. Horlamin iki buz kütlesi arasına sıkışmıştı. O kımıldadıkça buzlar da çatırdıyordu. "Kaptan!Horlamin burayı başımıza yıkacak!" diye seslendi Daug. Kaptan ise onunla konuşmaya çalışıyordu tüm acısına inat:

    - "Heeey evlat! Sakin ol, buradayız biz. Heey, beni duyuyor musun çocuk?"

    Horlamin'den vahşi bir bağırtı duyuldu. Arından buzlar da sesine eşlik etmeye başlar, çatırdamaya sesleri yankılanıyordu. "Gerizekalı ayı n'olcak" diye söyleniyordu Daug.

    - "Evlat; bağırma, kımıldama. Yanına geleceğiz. Sakin ol."

    Horlamin'e doğru sürünmeye başladılar. Horlamin, soğuktan ve sinirden hırlıyordu. İlk Kaptan, sonra Breella ardında Daug vardı. Horlamin'in gözlerinden çaresizliğin verdiği öfke okunuyordu. Güçlü savaşçı iki buzdan kurtulamıyordu.

    - "Kaptan, bacaklarımı hissetmiyorum."

    - "Sakin ol evlat."

    Daug:

    - "Bu ayıyı burda bırakalım. Zaten bize faydası yok."

    Kaptan Daug'a döner:

    - "Kimseyi bırakamayız. Söyle bakalım onu burdan nasıl çıkarabiliriz?"

    Daug isteksizce:

    - "Kollarından tutun. Ve fazla kımıldamasın. Buzun durumuna bakacağım."

    Kaptan bir kolunu, Breella diğerini tutar. Daug yaklaşır buza eğilir. Düşünceli düşünceli başını kaldırır:

    - "Ancak eritebiliriz. O da çok yavaş ve dikkatlice. Bu Ayı öyle bir yere sıkışmış ki kırarsak burası başımıza çöker."

    - "Eritecez o zaman."

    Daug:

    - "Breella gel buraya. Karları yavaş yavaş ellerimizle eriteceğiz. Canın yanacak, artık bu ayıya ne kadar değerse."

    Kaptan:

    - "Daug!"

    Daug bunun üzerine isteksizce buzları eller, ellerini sürter. Aynısını Breella da yapar. Daug'un kar için özel deri eldivenleri vardır ve bu işi rahatlıkla yapmaktadır. Breella'nın ise bir süre sonra ıslanan eldivenleri parçalanmış, elleri sızlar. Buiş saatler sürer ve bu sürede Kaptan, Horlamin'in sırtını sıvazlar onu konuşturur, uyumasına izin vermez. Breella ise acıyan elleri, yorgunluğuyla uyuklamaya başlar. Artık Kaptan ikisini de dirençli tutmak zorundadır. Ona denizcilikle ilgili hikayeler anlatmaya başlar. Kaptan aklına gelen tüm hikayeleri anlatır ama buz çözülmek bilmez. Aynı hikayeyi üçüncü kez anlatırkenHorlamin'i donduğunu fark ederler.

    Horlamin son nefesini verdikten dakikalar sonra bile Horlamin'e şaşkın, korkulu bakmaktaydılar. Neden sonra çok acıktıklarında silkindiler. Breella:

    - "Ne yiyeceğiz?"

    Kaptan ve Daug birbirlerine baktılar. Yiyecek hiçbir şey yoktu. Tek bir balık bile. Uzun bir süre daha beklediler çaresizce. Daug:

    - "Bu ayıyı yiyelim."

    - "Ne ayısı?" dedi Kaptan.

    Horlamin'i işaret etti Daug.

    Kaptan ve Breella gözlerini kocaman açtılar. Kaptan:

    - "Olmaz öyle şey!"

    Breella:

    - "Horlamin bizim arkadaşımızdı."

    Daug:

    - "Başka çaremiz mi var!"

    Daug bıçağını çekti ve Horlamin'e doğru usulca ilerledi. Kaptan durdumak istiyordu ama soğuk ve açlık onun tüm gücünü tüketmişti. Zaten o kadar acıması da olamaz kimse diye düşünüyordu. FakatDaug bıçağını saplayıp ince deriyi yüzmeye başladığında hiçbiri dur demedi. Hatta uzun zamandır kurumuş ağızları sulanmaya başlamıştı. Yerler kanla sulanıp tekrar donarken Daug bu asil görevini tamamlamıştı. Sol kolunundan ayıklanmış taze Horlamin ile yanlarına döndü. Bir parçasını kesip ağzına attı, kanlı eti çiğnerken kanlar çenesinden aşağıya akıyordu. Lokmasını yutup, bir parça daha kesti Daug. Ve ardından diğerleri de...

    Bir sarsıntı içinde dehşetle gözlerini açtı Horlamin. Gemideydi. Ve gemi şiddetle sarsılıyordu. Hiddetle kamarasından güverteye çıktı. Sarsıntıdan direğe sıkıca tutunmak zorunda kaldı. Girdap... Aklına rüyası geldi. Bedeni saç diplerine kadar ısındı. Kılıcını çekti ve koşarak Kaptan köşküne gitti. Daug ordaydı Kaptanın yanında... Bir hamlede kellesini uçurdu. Sonra Kaptan'a sapladı kılıcı... "Evla... " diyemeden öldü Kaptan. Hızla Breella'nın kamarasına indi. Kılıcını yatakta yatan bedene defalarca sapladı. Ardından güverteye çıktı. Sarsıntılara rağmen dizleri üstüne çöktü ve haykırdı. Bir dalga geldi ve Horlamin'i gemiden denize sürükledi. Girdap durduğunda ne gemiden bir parça, ne de Horlamin etraftaydı. Sadece sakin okyanus vardı.
    Back to top View user's profileSend private message
    Display posts from previous:      
    Post new topicReply to topic


     Jump to:   



    View next topic
    View previous topic
    You cannot post new topics in this forum
    You cannot reply to topics in this forum
    You cannot edit your posts in this forum
    You cannot delete your posts in this forum
    You cannot vote in polls in this forum


    Powered by phpBB © 2001 phpBB Group

    :: HalloweenV2 phpBB Theme Exclusive ::
     
    FRPWorld.Com ülkemizdeki fantezi edebiyatı ve frp sevenleri bir araya getirmeyi amaçlayan bir web sitesidir. 2003 yılında kurulmuş olan sitemiz kullanıcı ve yöneticilerimizin katkıları ile büyüyüp Türkiyenin en büyük frp sitelerinden birisi olmuştur. Galerisi, indirilecekler kısmı, akademisi, yazarları ile sitemiz tam bir frp hazinesidir. FRPWorld sizin de desteklerinizle böyle olmaya devam edecektir. FRP'nin doyumsuzca yaşandığı bu diyara hoş geldiniz.

    FRPWorld, yeni bir frp dünyası


    Sitede bulunan yazı, doküman ve diğer içerikler siteye ait olup başkaları tarafından kopyalanması, dağıtılması ya da ticari amaçla kullanılması yasaktır.
    Siteye yapmış olduğunuz katkılar frpworld.com'un olup bunları yayınlama ya da yayınlamama hakkı site yöneticilerine aittir.


    Sayfa Üretimi: 0.60 Saniye