Frp World Ana Menü
  • Frp World
    » Anasayfa
    » Forum
    » Anketler
    » Akademi
    » Kitap Tanıtımları
    » Haber Arşivi
    » Haber Gönderin
    » Makale Gönderin

  • Üyelere Özel

  • Kişisel
    » Hesabınız
    » Özel Mesajlar
    » Üye Listesi
    » Üye Arama
    » Siteden Çıkış

  • Site Bilgileri
    » Top10
    » Site Hakkında Yorumlarınız
    » İstatistikler
    » Destekleyen Siteler

  • Kullanıcı Menüsü
    Hoşgeldin, Diyar Gezgini
    Üye Adı
    Şifre
    (Kayıt Ol)
    Üyelik:
    Son Üye: arosyf
    Bugün: 35
    Dün: 35
    Toplam: 90399

    Şu An Bağlı:
    Ziyaretçi: 1159
    Üye: 1
    Toplam: 1160

    Şu An Bağlı:
    01 : arosyf

    FrpWorld.Com :: View topic - Kaybolan ülke
    Forum FAQ  |  Search  |  Memberlist  |  Usergroups   |  Register   |  Profile  |  Private Messages  |  Log in

     Kaybolan ülke View next topic
    View previous topic
    Post new topicReply to topic
    Author Message
    iNDRia
    Kullanıcı
    Kullanıcı





    Joined: Apr 15, 2004
    Posts: 1
    Location: ankara

    PostPosted: Thu Apr 15, 2004 10:36 am Reply with quoteBack to top

    GİRİş

    Â?Masallarda, sadece masallarda anlatılıyor artık.Â?dedi Lord Blacktorn Â?Artık kendi ülkemi,kaybolan ülkemi, hatırlayamıyorum.Â?diye devam etti. Â?Artık öyle bir yer yok sevgili lordumÂ? dedi karanlıktaki ses.Lord Blackthorn oturduğu tahttan kalktı ve büyük bir öfke ile karanlıktan duran siluete baktı ve haykırdı Â?Hayır. O ülke her zaman vardı ve her zaman olacak. Ta ki ben kül oluncaya kadar, ta ki küllerim güzel SosariaÂ?nın toprağına karışıncaya kadar ülkem var olacakÂ?. Lord Blackthorn biliyordu ki onun sözü kanundu ve o siluet ona karşı çıkmayacaktı. Ama düşündüğünün aksine siluet onun dediklerine aldırmadı. Â?Sen ancak kendini kandırıyorsun. Çlken çoktan kayboldu. Hatırlasana BritishÂ?i ve o güzel ülkenizi.Â?dedi siluet ve devam etti Â?HatırlaÂ?. Lord Blackthorn yavaşça gözlerini açtı. Ne olduğunu anlamaya çalıştı. Onun bir yeteneği vardı. Gerçi birçok kimse ona yetenek der ama Blackthorn ona lanet demeyi uygun görmüştü. Blackthorn geleceği görebiliyordu ama sadece kendi geleceğini. Bu yüzden düşündü acaba ülkesi yok mu olacaktı?, bir daha kimse onu hatırlamayacak mıydı?
    Blackthorn yatağından kalktı ve üstüne gösterişli elbisesini giydi.Ve aşağı inmek için odadan çıktı. Aşağı indiğinde bir elçi onu bekliyordu. Elçi, Lordu görünce önünde eğildi ve titreyen sesiyle,korkunun verdiği o sesle, konuşmaya başladı. Â?Efendim size kötü haberler getirdim.Â? Lord Blackthorn gerçekten meraklanmıştı. İlk önce rüyası ve şimdi de kötü haberler. Ve elçi devam etti Â?Lord British, burayı istila etmek için planlar kuruyor efendim.Â? Blackthorn büyük bir kızgınlıkla Â?Emin misin?Â? dedi ve devam etti Â?Eğer dediğin doğruysa sevgili BritishÂ?i ziyaret etme zamanı geldi demektir. Ona güzel bir hediÂ?Â? konuşması kapıdan gelen siyah zırhlı bir şövalye tarafından kesildi. Gelen BlackthornÂ?un generali İziyanÂ?dı. İziyan küçüklüğünden beri BlackthornÂ?la beraberdi. Blackthorn onu oğlu gibi görürdü ama aynı zaman da sözünün yarıda kesilmesinden de hoşlanmazdı. Â?Dediği her şey doğru. British bize saldıracak. Hemen bir şeyler yapmalıyız.Â? Dedi İziyan. Blackthorn sinirli bir ifadeyle Â?Sözümü kestin İziyan bu büyük bir kabalık ama BrtishÂ?e lord dememen daha da büyük bir kabalık. Biliyorsun bir lorda ancak başka bir lord adıyla hitap edebilir. Daha düşük rütbeli biri değil.Â?. İziyan yaptığı kabalığı biliyordu ve hemen özür diledi ve ekledi Â?Lordum hemen bir şeyler yapmalıyızÂ?. Blackthorn birkaç şey fısıldadı. Vücudu git gide kaybolurken Â?Her şey yazıldığı gibi olacakÂ? dedi ve yok oldu.

    1
    GÇREV



    Indria, kılıcını kaptı ve kalkanını diğer koluna taktı. Artık dövüş için hazırdı. Rakibinin o korku veren gözlerine baktı. Aslında korkmuyordu ama içinden bir ses ona korkması gerektiğini söylüyordu. Â?Dövüş başlasınÂ? diye haykırdı General Arein. Indria biliyordu ki bu dövüş hayatını değiştirecekti. Bir Â?Gümüş YılanÂ? olması için son sınavdı. Eğer bir Gümüş Yılan şövalyesi olursa Lord British komutası altına girecekti ve bu en büyük onurdu. General Arein Lord BritishÂ?e bu dövüşün gereksiz olduğunu ve IndriaÂ?nın gerçek bir yetenek olduğunu anlatmıştı. Ama BritishÂ?in 7 yüce erdeminden biri de Â?AdaletÂ?Â?di. Bu yüzden herkes eşit olmalıydı. Tabi ki General buna karşı gelmeyecekti.
    Indria kılıcını kaldırdı ve savaş konumuna geçti. Ona doğru koşan rakibini ilk önce bir çelmeyle yere yığdı ve kılıcıyla sağ koluna bir çizik attı. Rakibi kızmaya başlamıştı. Indria oyun oynamayı severdi. Ama bunun bir sınav olduğunu bu yüzden oyunu fazla sürdürmemesi gerektiğini biliyordu. Rakibi ona doğru kılıcını savurdu. Indria onu kalkanıyla savuşturdu ama bu büyük bir hataydı. Rakibi kuvvetli bir tekmeyle onu yere yığdı. IndriaÂ?nın karnı çok fena ağrıyordu. Yerde acı çekerken rakibi kılıcıyla IndriaÂ?nın bacağına bir çizik attı. Indria ona baktığında rakibini yüzünde ki o korkunç gülümsemeyi gördü. Artık IndriaÂ?da sinirlenmeye başlamıştı. Ayağa kalktı ve rakibinin ona saldırmasını bekledi. Rakibinin bütün ataklarını enfes hareketlerle savuşturuyordu. General Arein bu hareketleri büyük bir şaşkınlıkla izliyordu. Sanki Indria ringde dans ediyordu.
    IndriaÂ?nın rakibi yorulmuştu. Indria son darbeyi indirmeden önce doğru anı bekliyordu. Ve kılıcını büyük bir hızla rakibinin kalbine sapladı. Rakibi yere düşene kadar büyük bir acı içerisinde bağırıyordu. Indria kanın akışını, rakibinin ölürken çırpınışlarının hepsini seyretti. Ve sonunda ölmüştü. Ringe hemen bir büyücü çıktı ve haykırdı Â?An CorpÂ?, birden IndriaÂ?nın rakibi sanki yeni doğmuş bir bebek gibi sağlıklı olarak hayata döndü. Indria yeni bir ders daha almıştı. Artık bir büyücüyle yaptığı kavgalarda daha dikkatli olacaktı.
    Ringden indiğinde General, IndriaÂ?yı kutladı ve ona Gümüş Yılanlar şövalyelerin kullandığı kalkanı verdi. Kalkanın üstünde gümüş renkli bir yılan vardı. Gerçekten çok güzel bir kalkandı. Indria o kalkanı GeneralÂ?in elinden kaptı ve GeneralÂ?e teşekkür etti. Artık başarmıştı o da bir Gümüş Yılan şövalyesiydi. General IndriaÂ?ya onunla gelmesini söyledi. Indria ve General Arein Lord BritishÂ?in taht odasına geçtiler. Tahtın üzerindeki adam IndriaÂ?nın dikkatini çekti. Tahtta oturan BritishÂ?di. Onun hakkında birçok hikaye duymuştu. Ve o şimdi karşısındaydı.
    Lord Brtitish, IndriaÂ?ya seslendi Â?Benimle birlikte tekrar etÂ? dedi. Indria emire uydu ve onun dediklerini aynen tekrar etti. Â?Ben Indria Sulthek, bir Gümüş Yılan şövalyesi olarak Lord BritishÂ?e her zaman sadık kalacağım ve onun emirlerine itaat edeceğim. Onun 7 yüce erdemini onurlandırmak için elimden geleni yapacağım. Çzveri, Cesaret, Merhamet, Dürüstlük, Maneviyat, Adalet ve şeref. Bir Gümüş Yılan şövalyesi olarak yemin ediyorum.Â?
    Birden British duraksadı sanki bir şeyi dinliyordu.Çok kızmış gibi görünüyordu. Lord British herkese odadan dışarı çıkmasını söyledi. Odadakiler şaşırmıştı çünkü hiçbir zaman Lord British bu kadar sinirli olmamıştı. Odadan herkes çıkınca British haykırdı Â?Saklandığın yerden çık Blackthorn yüzünü göster banaÂ? biraz sessizlikten sonra Blackthorn karanlıktan odanın ortasına doğru yürüdü. Â?Nasıl yaparsın bunu yemin etmiştinÂ? diye bağırdı. Blackthorn büyük bir şaşkınlıkla Â?Sen neden bahsediyors un? Bana saldıran, ülkemi işgal etmeyi planlayan sensin.Â?. British Â?Unutulmuş eski dili nasıl tekrar açığa çıkartırsın. Senle bir antlaşmamız vardı ve sen buna karşı geldin.bu yüzdenÂ?Â? Lord British cümlesini tamamlayamadan Lord Blackthorn bağırdı Â?Sen neden bahsediyorsun. Ben her zaman sözlerimi tutarım ve Unutulmuş eski dili kullanmadım. Bunu yaptığımı nasıl düşünürsün?Â?. Lord British şaşırmıştı Â?Eğer sen yapmadıysan kim yaptı peki senden ve benden başka kim biliyor bu dili?Â? dedi. Blackthorn Â?Yaşlanıyorsun British eğer biri Unutulmuş eski dili kullansaydı hissederdim. Biliyorsun ben Onun koruyucusu ve gözetmeniyim. Mutlaka hissederdimÂ? dedi. British tatmin olmamıştı ama galiba gerçekten yaşlanıyordu bu düşünceler aklından geçerken aklına bir fikir geldi ve devam etti Â?Tatmin olmadım onayınla Unutulmuş eski dili kontrol etmesi için bir grup göndermek istiyorumÂ? dedi. Blackthorn Â?Gerek yok ama kontrol etmene izin veriyorum. Fakat tek bir şartla. İziyanÂ?da o grupta olacakÂ? dedi. British artık tatmin olmuştu ve büyük bir sevinçle kabul etti. Lord Blackthorn birkaç şey fısıldadı ve ortadan kayboldu. Arkasından bir ses Â?İziyan 3 gün içinde BritainÂ?da olur. Lütfen ona da bana gösterdiğin nezaketi gösterÂ? dedi.
    ● ● ●
    General Arein çalışma odasına girdi ve IndriaÂ?yı aradı. Bulduğunda Indria oturuyordu. Â?Baban hayatta olsa seninle gerçekten gurur duyardıÂ? dedi. Indria, GeneralÂ?in geldiğini fark etmemişti. Kafasını kaldırdı. General sözüne devam etti Â?İlk görevine hazır mısın evlat?Â? dedi. IndriaÂ?yı büyük bir heyecan kapladı. Â?Lord British seni bekliyor. İlk görevini sana anlatacakÂ? dedi ve gitti.
    Lord British ona kısaca görevini anlattı. Ve ona 5 gün içinde toplanması gerektiğini söyledi. Bir şeyi araştırmak için Destard mağarasına gitmesi gerekiyordu. Gerçekten bu şeyin ne olduğunu çok merak ediyordu.
    Indria akşam evine gittiğinde kapısına asılı bir parça kağıt gördü. Yavaşça kağıdı eline aldı ve etrafına baktı ama kimse yoktu. Gece geç saat olmasına karşın burada her zaman insan sesleri olurdu ama bu gece burada hiç ses yoktu. Kağıdı yavaşça açtı ve okumaya başladı. Kağıtta Â?Çabuk Altın Kupa HanıÂ?na gelÂ? yazıyordu. Indria hemen fırladı. O kadar hızlı koşuyordu ki onu gören onu sanki bir oka benzetirdi. HanÂ?a vardığında etraf karanlıktı. Hiç beklemediği bir anda ışıklar yandı. Tanıdığı bütün insanlar buradaydı. Duvarda kocaman bir yazıda Â?Gümüş Yılan şövalyesi seni kutluyoruzÂ? yazıyordu. Indria gerçekten çok sevinmişti demek sokaklarda ki sessizlik bu yüzdendi. Indria bunları düşünürken yanına güzel bir kız yanaştı. Kızın üzerinde kırmızı üzeri altın rengi işlemeli bir elbise vardı. Saçlarını toplamamış sanki onları diğer kızlar kıskansın diye bilerek omuzlarından aşağıya salmıştı. Indria yanına yaklaşan kıza sarıldı ve kulağına fısıldadı Â?Glorim bunu seninle yalnız kutlamak isterdimÂ?. Glorim Â?Merak etme seninle daha sonra ilgileneceğim sevgilim ama şimdilik dostlarımızla beraber kutlayalım lütfenÂ?. Indria bu güzel kıza nasıl hayır diyebileceğini düşündü. O gece doyasıya eğlendiler.
    ● ● ●
    Sabah Indria erken kalkmıştı ve eşyalarını topluyordu. General Arein, ona bugün hazır olmasını söylemişti. Glorim, IndriaÂ?nın yanına geldi ve ona arkadan sarıldı. Gözlerinden yaşlar süzülürken yalvarıyordu Â?Gitme Indria. Lütfen gitme.Â?. Biliyordu ki boşu boşuna yalvarıyordu. Indria nasıl olsa gidecekti. Indria Â?Biliyorsun gitmek zorundayım. Lord BritishÂ?e asla karşı gelemem. Olmaz .Â? dedi. Ve kapıdan çıkıp giderken düşünüyordu GlorimÂ?i üzmek istemezdi ama LordÂ?a ve GeneralÂ?e de karşı gelemezdi.
    Indria, Lord BritishÂ?in kalesine vardığında hiç tanımadığı bir şövalye gördü. şövalyenin üstündeki zırh gerçekten çok güzeldi. Zırh simsiyahtı ve üzerinde rünlerle işlenmiş bir pelerin vardı. Lord British hemen konuya girdi Â?Indria seni İziyanÂ?la tanıştırayım. İziyan sana görevinde yardımcı olacak. O Lord BlackthornÂ?un generali.Â? Indria, Blackthorn lafını duyunca hemen gözleri açıldı. British hemen ekledi Â?Merak etme şu an Lord BlackthornÂ?la müttefikizÂ? Indria birazda olsa rahatlamıştı. İziyan, IndriaÂ?nın yanına yaklaştı ve ekledi Â?Hemen yola çıkalım. Bu görev tüm Sosaria için çok önemli. Ne kadar erken başlarsak o kadar iyiÂ?. Indria neler olup bittiğini kavrayamıyordu. Lord British Â?İziyan ve diğerleri çıkın, IndriaÂ?yla yalnız konuşacağımÂ? diye emretti. Herkes çıkınca IndriaÂ?ya seslendi Â?Lütfen otur ve dikkatle dinle. Sana anlatacaklarım aramızda kalacak. Anlatacaklarım sana görevinde yardımcı olacak ve sana ışık olacak.Â?

    2
    UNUTULMUş ESKİ DİL


    Â?Çok eskiden Sosaria Â?da sadece birkaç köy vardı. Daha o zaman büyüler kısıtlanmamış ve köylülere yasaklanmıştı. Fakat iki arkadaş büyünün ne olduğunu çok merak ederlerdi.bu yüzden bir gece büyücüleri takip ettiler. Böylece onları gizlice izleyip büyünün ne olduğunu öğreneceklerdi. Ama sandıklarının aksine büyücüler çok güçlüydüler. Onların orda olduklarını biliyorlardı ve onları tuzağa düşürdüler. iki arkadaş neler olup bittiğini anlayamadan bir lav çukurunun üstünde asılı olduklarını anladılar. Tüm büyücüler onların ölmesine hem fikirdi sadece bir büyücü dışında Büyük büyücü Helmindo dışında. Helmindo onlara büyü öğretecekti böylece büyü diğer nesillere taşınacaktı.
    Aradan 15 yıl geçmişti. iki arkadaş da birer usta büyücü olmuştu. Biri büyüleriyle hayat verirken, diğeri büyüleriyle yok ediyordu. Bu farklılığın nedenini anlamamışlardı. Helmindo onlara Â?Her insanın içinde farklı tür büyü mevcuttur. Bu sayede büyü asla yok olmazÂ? demişti. iki arkadaş da büyü güçlerini kendilerini güçlendirmek için kullandılar ve SosariaÂ?da ki ilk şehri inşa ettiler, güzel Britain.
    Biri Kral, diğeri ise Baron olmuştu. Ama ikisi de bir konuda anlaşamamıştı. Çlkeyi nasıl yöneteceklerine karar verememişlerdi. Biri Â?Mutluluk ancak düzenle sağlanırÂ? diyordu, diğeri ise Â?İnsanlar ancak kaos la tatmin olabilirlerÂ? diyordu. Böylece Düzen ve Kaos adında iki birlik oluştu.
    Bunun üzerine iki arkadaş kendi ordularını topladı ve iki düşman oldular. ikiÂ?side büyülerini birbirlerini yok etmek için kullandılar. Ama Sosaria buna daha fazla dayanamadı ve Afet oldu. Bu Afet de neler olduğunu kimse bilmiyordu. Ama bunun üzerine iki düşman tekrar arkadaş oldular. Ve bu büyüleri unutacaklarına yemin ettiler. Ve diğer büyücüleri öldürdüler. Böylece Unutulmuş eski dil bir daha ortaya çıkamazdı. Unutulmuş eski dili uzaklarda bir mağara olan DestardÂ?a götürdüler. Baron olan Â?Artık ben Unutulmuş eski dilin koruyucusuyum.Â? Dedi ama bilmediği bir şey vardı. Bu iş ondan çok şey alıp götürecekti. Baron yavaş yavaş yeni gücünü keşfetmeye başlamıştı. Artık geleceği görebiliyordu. Sadece kendi geleceğini görüyordu. Ve sevdiği insanların nasıl yok olduklarını görüyordu. Gerçekten çok zor bir şeydi. Ama o başa çıktı.Â? BritishÂ?in gözleri yaşla doldu ama devam etti Â?Evet Indria bu hikayede ki Kral olan benim, Baron olan ise Lord Blackthorn. Hadi artık İziyanÂ?ı fazla bekletme. Hemen yola çıkın ve lütfen bize iyi haberler getirin.Â? Dedi. Indria itiraz etmeden selam verdi ve odadan çıktı. Artık yeni görevine hazırdı. Düşünmeye başladı daha ilk görevinden kahraman olacaktı tabi eğer başarabilirse.
    Indria, GeneralÂ?in yanına gitti. General ona zırh ve silahlar verecekti. Indria en usta demircilerin elinden çıkmış zırhları görünce nefesi kesildi. Gerçekten bu kadar güzel şeyler yapılabilirmiydi, hep bunu düşünüyordu ta ki General ona seslenene kadar Â?İstediğini seç. Hepsi senin emrinde.Â?. Indria ilk önce Valorite bir zırha baktı. Bu kızıl zırh ona gerçekten yakışmıştı. Ayrıca Valorite zırhlar ateşe dayanıklıydı. Böylece bir büyücüye karşı avantajı olurdu ama bir şeyler eksikti. Zırhı üzerinden çıkardı ve Kasvetli Bakır denilen bir madenden yapılan zırha baktı. Bu gerçekten aradığı şeydi. Kasvetli Bakır zırh hem fiziksel saldırılara hem de büyülere karşı dayanıklıydı. şimdi sıra silahtaydı. General hemen atıldı Â?istediğin silahı seç demirciler de o silahı rünlerle büyülesinÂ? dedi. Indria hemen Gölge adı verilen madenden yapılan bir katana kaptı. Katana gerçekten hafifti ve ayrıca Gölge madeninden yapılması onu normal bir Katana dan daha hafif kılıyordu. Bu da onu kullanılmasını daha kolaylaştırıyordu. Indria kılıcı kaptı ve yukarı doğru kaldırdı. Siyah katana güneşte çok güzel parlıyordu. KatanaÂ?yı bir demirci kaptı ve hemen üstüne rünlerle süslemeye başladı.
    Yaklaşık bir saat sonra demirci işini bitirmişti. Indria sabırsızlıkla hemen kılıcı kaptı. Pek bir fark göremedi. Demirci gülümseyerek Â?Onu kullanırken asıl gücünü anlayacaksın. Fakat ona bir ad takmalısın.Â? Indria haykırdı Â?Senin adın bundan böyle Â?KaderÂ? olsun. Böylece bana kaderim de yardım edebilirsin.Â?. Kılıç, hafifçe parladı ve kabzasında birden altın renkli bir ışık çıktı. Işık kaybolduğunda orda küçük bir yazı oluşmuştu. Kılıcın kabzasında Kader yazıyordu.
    İziyan, IndriaÂ?nın yanına yaklaştı. Hadi hemen yola çıkalım. İki şövalye General AreinÂ?i ve Lord BritishÂ?i selamladıktan sonra yola düştüler.

    3
    Ruh Orman



    3 gündür yoldaydılar. Tek yaptıkları yürümekti. Indria ve Iziyan hiç konuşmamışlardı. Fakat Indria ilk adımı atacaktı ve IzıyanÂ?a yaklaştı, konuşmaya başladı Â?Uzun zamandır mı Lord BlackthornÂ?un yanındasın?Â? Iziyan, IndriaÂ?ya baktı ve devam etti Â?Ben küçükken ailem Lord BlackthornÂ?a kötü zamanında yardım etmiş. O da şimdi bana yardım ediyor.Â?. Indria Â?Aileni görüyor musun?Â? dedi IziyanÂ?ın gözleri doldu ama ağlamak istemiyordu Â?Hayır ben küçükken köyümüz orc saldırına uğradığında ailem katledildiÂ? dedi. Indria artık susması gerektiğini anladı ve yürümeye devam ettiler.
    Günün sonunda yorulmuşlardı. Bir ara verdiler ama daha tam oturamadan sesler duymaya başladılar. Iziyan, IndriaÂ?ya olduğu yerde kalması için emir verdi. Kendi seslerin ne olduğunu anlamak için gitmişti. Indria yanılmıyorsa bunlar orc sesleriydi. Iziyan geri döndüğünde gözleri parlıyordu. IndriaÂ?ya döndü ve Â?Bir orc alayını yok etmeye var mısın? Bana ne kadar iyi olduğu göster.Â? dedi. Indria sonunda o güzel kılıcı KaderÂ?i kullanacaktı.
    Orclar hiç beklemedikleri bir anda iki yoldaş aralarına daldı. Indria ilk önce güzel bir hareketle bir orcun kafasını uçurdu. Diğer orclar daha ne olduğunu anlayamadan 2Â?si yere inmişti. Iziyan da güzel dövüşüyordu. Tek başına iki orcu yere sermişti. Orc alayı sadece 10 kişiydi ama Indria bunla yetinmesi gerektiğini biliyordu.
    Indria arkasında soğuk bir nefes hissetti. Ve birden alayın komutanı IndriaÂ?yı esir aldı. Komutan, KaderÂ?i aldı ve çalılara attı. Iziyan arkasını döndü. Çstü orc kanı olmuştu. IndriaÂ?yı orc komutanın esir aldığını görünce sinirlendi. Orc komutan ona kılıcını atmasını söylüyordu. Ama Iziyan kılıcını atmak yerine bağırdı Â?Kal Vas FlamÂ? birden orc komutanın vücudü bir ateş sütununun içinde kaldı. Ve yere yığıldı. Indria yerdeki yanık cesede baktı. IziyanÂ?a döndü Â?Vay be! Bana da bu numaraları öğretirsen sevinirimÂ? dedi. Iziyan, IndriaÂ?nın ondan korkmaya başladığını hissediyordu. Â?Kılıcına seslenÂ? dedi ve devam etti Iziyan Â?Kılıcına seslen ve sadece senin sahip olduğun gücü görÂ?, Indria bağırdı Â?KaderÂ? ve birden kılıcı elinde beliriverdi. Indria gerçekten şaşırmıştı. Demirciler harika silahlar yapıyordu.
    Iziyan orcların eşyalarını karıştırırken DestardÂ?a giden bir harita buldu ve IndriaÂ?ya seslendi Â?Orclar. Onlarda bizim peşimizde olduğumuz şeyin peşindeÂ? ve devam etti Â?Ama kim? Kim bu orcları görevlendirdiÂ? dedi. Indria hiç ses vermedi. Iziyan tekrar seslendi Â?IndriaÂ? ama gene ses yoktu. Arkasını döndüğünde onu gülme tuttu. Indria bir ağaca yaslanmış uyuyordu.
    Sabah olduğunda Iziyan, IndriaÂ?yı uyandırdı. Trinsic 2 gün uzaklıktaydı ve Iziyan oraya uğramak, güzel bir yatakta yatmak istiyordu. Doğrusu IndriaÂ?nın buna hayır diyebileceğini hiç sanmıyordu. İki yoldaş tekrar yola koyuldular. Iziyan daha fazla dayanamadı ve sordu Â?Biliyorsun bu görev hayatımıza mal olabilir. Arkanda bıraktığın biri var mı Indria Sulthek?Â? Indria güzel GlorimÂ?i hatırladı. Â?Evet. Sevgilim Glorim. Offff! Onu çok özlüyorum.Â? dedi. Iziyan ona baktı ve devam etti Â?Peki evlenmeyi düşünüyor musun?Â? Â?Bu görev biter bitmez.Â? Dedi Indria.

    ● ● ●
    Iziyan endişeliydi. Yolları Ruh OrmanÂ?dan geçiyordu. Duyduğuna göre oradaki ağaçlar canlıydı ve hiç de dost canlısı değillerdi. Indria ise sadece KaderÂ?i inceliyordu. Bir daha onu ne zaman kullanacaktı acaba.
    Sonunda Ruh OrmanÂ?daydılar. Iziyan etrafını dikkatlice inceliyordu. IndriaÂ?da hemen kılıcına davrandı ve saldırı pozisyonu aldı. Böylece daha dikkatli yürüyordu. Sonunda IziyanÂ?ın beklediği an gelmişti. Karşısında o ağaçlardan biri vardı. Hemen bağırdı Â?An Ex PorÂ? birden ağaç durdu, kımıldayamıyordu. Indria tüm hızıyla koştu ve KaderÂ?i ağaca soktu ama ağaca hiçbir şey olmamıştı. Iziyan durmadan haykırıyordu Â?Kal Vas FlamÂ? ağaç ateş sütunun içinde kalınca az da olsa hasar almıştı. Iziyan tekrar bağırdı Â?Kal Vas FlamÂ?. Ağaç tekrar ateş sütunun içinde kalmıştı ama acıyla IndriaÂ?ya vurmuştu. Bu ağaç gerçekten çok güçlüydü.
    Birden bir kız sesi duyuldu Â?Lütfen beni öldürmeyin. Size yalvarıyorum.Â? Ağaç konuşmuştu. Indria ve Iziyan hayretle ağaca bakıyorlardı. Ağaç o büyüleyici sesiyle tekrar konuşmaya başladı Â?Lütfen öldürmeyin beni. Beni bir büyücü lanetledi ve bu şekle soktu. Lütfen yardım edin bana.Â? Indria kıza acımıştı ve sordu Â?Sana nasıl yardım edebiliriz?Â? ağaç tekrar konuştu. Â?Az ilerde bir türbe var o türbenin adı Ruhlar türbesidir. Oraya gidelim. Benim tekrar eski halime gelebilmem için o türbede birilerinin benim adıma dua etmesi gerekiyor.Â?
    Hemen yola koyuldular. Iziyan ne kadar bu türbeye gitmek istemese de IndriaÂ?nın ısrarları üzerine yola düştüler. Türbeye vardıkların da Indria hemen dua etmeye başladı Â?Lord British adına. Lütfen bu kızı bağışla. Senin erdemlerinden biride Merhamettir. Biliyorum ki bu erdem senin en sevdiğindir. Sana yalvarıyorum. Lütfen bu kızı bağışla.Â? Birden ormanın içinden bir fısıltı geldi Â?Kutsal olan erdemler adına sen bağışlandın artık özgürsün.Â? Birden ağaç güzel genç bir kıza dönüştü. Iziyan olanlar hayretle izliyordu. Blackthorn ona böyle şeylerden hiç bahsetmemişti. Hele ki affetmek nedir hiç bilmiyordu. Lord Blackthorn ona her zaman derdi ki Â?Her insan kendi kaderinden sorumludur. Kimse bunu değiştiremez.Â? Iziyan artık herkesin kaderinin birbirine bağlı olduğunu anladı. Artık biliyordu ki Indria ve o birbirlerinden çok şey öğreneceklerdi.

    ● ● ●

    Sonunda TrinsicÂ?e gelmişlerdi. Iziyan hemen bir oda tuttu. Ve IndriaÂ?yla beraber uyudular. Burada 1 hafta kalacaklardı. Görevleri ne kadar acil olursa olsun dinlenmeye ihtiyaçları vardı. Bu 1 haftada Iziyan, IndriaÂ?ya büyü öğreteceğine söz vermişti.
    TrinsicÂ?e vardıklarında İziyan kalacak bir yer bulurken, IndriaÂ?da silahların ve zırhların tamiri ile ilgilendi. Eşyaları yerleştirdikten sonra IndriaÂ?nın ısrarı üzerine Iziyan büyü öğretmeye başladı.
    Indria küçükken biraz büyü öğrenmişti ama sonradan yakın dövüşe merak salınca büyüyü bırakmıştı. şimdi ise yeniden öğreniyordu. Tam 3 gün boyunca büyü çalıştı. Artık kendisini az da olsa iyileştirebiliyor ve gece için ışık yaratabiliyordu. Iziyan zamanı geldiğinde IndriaÂ?yı da uyardı ve artık yola çıkma vakti gelmişti. Indria hep düşünüyordu, DestardÂ?a ne vardı? Bir dil nasıl saklanabilirdi ki? Yola çıktıklarında Indria hemen konuşmaya başladı. Â?Iziyan sence Unutulmuş eski dilÂ?i nasıl saklamışlardır? Bir kavanoz içine mi koymuşlardır acaba?Â? Iziyan büyük bir kahkaha kopardı, Â?Hahahaha. Yerinde olsam bunun için endişelenmezdim zira artık öleceksin. Sen benim için artık bir ayak bağı olamayacaksın.Â? Indria ne olduğunu anlamamıştı. Iziyan bağırdı Â?Kal Vas FlamÂ? ama IndriaÂ?nın büyülü kılıcı Kader büyüye karşı sahibini koruyordu. Iziyan Â?Ah şu demirciler. Lanet olsun hepsine.Â? Dedi. Indria kılıcını İziyanÂ?a saplamak için hazırladı ama Iziyan birkaç cümle fısıldadı. Indria bunun hiç bilmediği bir dil olduğunu anladı. Ama artık düşünmesi yersizdi.
    Lord Blackthorn büyük bir öfke ile meditasyon dan kalktı ve etrafa küfürler yağdırmaya başladı. Â?Iziyan seni küçük yılan, şimdi burada olacaktın kiÂ? Zavallı Indria.Â? Blackthorn bir şey daha gördü. İmgelem çok kısa sürmüştü ama onu kalbinden yaralamıştı. Gördüğü son şey IndriaÂ?nın cansız bedeninin yere düşüşüydü.

    4
    AYİN


    Â?QuÂ?el sitma res re bronÂ? diye bağırdı yaşlı büyücü. Oda hafif karanlıktı. Birden odanın ortasında bir ışık belirdi. Bu kör edici ışık yüzünden odada bulunan 4 büyücü de gözlerini sıkı sıkı kapadılar. Gözlerini açtıklarında odanın ortasında çırılçıplak bir adamın olduğunu gördüler. Adamın sırtında bir dövme vardı. Bu dövme Â?VÂ? şeklindeydi ve tüm sırtını kaplamıştı.
    Yaşlı büyücü bağırdı Â?Bu o, sonunda başardık. Eski yazıtlarda ki kahraman bu. Bizi tüm kötülüklerden kurtaracak olan bu.Â? Ve sesini alçaltarak devam etti Â?Selam Dresk.Â? Çıplak adam yaşlı büyücünün neden bahsettiğini anlamıyordu Â?Dresk de kim?Â? dedi. Büyücü Â?Dresk sensin. Eski yazıtlarda sana bu ad takılmış. Sen bizim kurtarıcımızsın.Â? Adam şaşırmıştı Â?Hey ben nerdeyim ve lanet olsun ben neden çıplağım?Â? büyücü adamı dikkatle inceliyordu. Adamın sırtındaki dövmeden başka bir işaret daha vardı. Sol kolunda gümüş renkli bir yılan dövmesi vardı. Büyük bir merakla sordu Â?Senin zamanını anlat bana böylece seni daha iyi tanıyım ve karşılığında ben de sana yardım edeyim. Sen nereden geldin?Â? adam biraz utanmıştı Â?şey acaba üstüme bir şey alabilir miyim? Çıplak konuşmaya pek alışık değilim deÂ? dedi. Yaşlı büyücü Â?Tamam. Seni temizlesinler ve giydirsinler.Â? Ellerini iki kez çırptı Â?Fred gel burayaÂ? etrafından rünler bulunan bir kapıdan içeri yaşlı ve zayıf olduğu kadar etrafına dehşet verici gözlerle bakan bir adam girdi. Fred Â?Emredin efendim.Â?, Â?DreskÂ?i al ve temizle. Ona giyecek bir şeyler ver. Onu 1 saat sonra görmek istiyorumÂ? dedi ve DreskÂ?e döndü Â?Fred senin dediğin her şeyi yapacaktır. Lütfen onunla git ve sonra bana her şeyi anlatÂ? adam başka çaresi olmadığını biliyordu ve FredÂ?i takip etti.
    ● ● ●
    1 saat sonra Dresk büyük taht odasına gitti. Taht odası gerçekten çok büyüktü. Etrafında bir sürü heykeller vardı ama bir şey dikkatini çekmişti. Tahtın arkasında bir amblem vardı. Kocaman bir yuvarlağın içinde kocaman bir Â?HÂ? harfi vardı.
    Dresk merakla sordu Â?Ben nerdeyim? Nasıl geldim buraya?Â? Yaşlı büyücü Â?Normaldir insan ölünce ölümünün nasıl olduğunu hatırlamaz.Â? Dresk gözlerini kocaman açtı ve bağırdı Â? Hayır yalancı ben ölmedim. Eğer ölseydim nasıl geldim buraya? Söyle çabuk.Â? Büyücü Â?Çnce kendimi tanıtayım. Ben büyük büyücü Helmindo. Tüm SosariaÂ?yı ben yönetiyorum.Â? Dresk büyük bir kahkaha attı Â?Hahaha. SosariaÂ?nın yöneticileri Lord British ve Lord BlackthornÂ?dur. Lütfen yalan söylemeyi bırak.Â? Helmindo şaşırdı. Â?Sen nasıl bildin? Benim öğrencilerimin adı British ve BlackthornÂ?dur. Çstelik bu adları ben verdim onlara sen nasıl bilebilirsin? Söyle bana Dresk sen kimsin?Â? Dresk Â?Yeter bee. Bana Dresk diyip durma. Benim adım Indria Sulthek. Ben en son DestardÂ?a doğru gidiyordum ve birden kendimi burada buldumÂ? Helmindo Â?Seni buraya biz getirdik. Çünkü sen bizim kurtarıcımızsın. Seni buraya asıl kötülüğü yenmen için getirdik; Iziyan DershÂ?a.Â? Indria Â?Hayır olamaz. Hatırlıyorum. Iziyan beni öldürmüştü evet hatırladım. DestardÂ?a bir şey aramak için gitmiştik. Neydi? Hah evet hatırladım Â?Unutulmuş eski diliÂ? aramaya gidiyordukÂ? Helmindo Â?Bak umurumda değil senin geçmişin. Sen eski yazıtlarda bahsedilen kurtarıcısın ve senin görevin Iziyan DershÂ?a yı öldürmek anladın mı beni?Â? dedi ve birkaç şey fısıldadı. Indria Â?Neden bahsediyorsun sen? Ben kimsenin kurtarıcısı değilim. Beni çabuk BritainÂ?a gönder ve lütfen çabuk olÂ? Helmindo iyice sinirlenmişti Â?Sen benimle nasıl böyle konuşursun küstah. Ben sana bir şans veriyorum. İntikamını alman için bir şans. Eğer IziyanÂ?ı öldürmezsen gelecekte bir afet yaşanacak ve büyünün büyük bir kısmı yok olacak.Â? Indria Â?Lord BritishÂ?in anlattığı hikayeyi hatırladı Â?Ben bu afeti engelleyemem. Bir gümüş yılan şövalyesi asla intikam almaz. Lütfen beni kendi zamanıma gönder. Sana yalvarıyorum.Â? Helmindo Â?Peki git o zaman ama şunu unutma herkes bir gün yolundan ayrılmak zorunda kalır.Â? Dedi ve bağırdı Â?ShÂ?artek Uus FarÂ? Indria birden yok oldu.
    Fred taht odasına girdi Â?Buyrun beni mi çağırdınız efendim?Â? Â?Evet seni çağırdım. Diğer büyücülere söyle Dresk beklenildiği gibi davrandı ve onu geri gönderdim. Ona bir güç de verdim istediği zaman bu zamana gelebilecek. Hadi git ve herkese anlatÂ? dedi Helmindo ve cevap geldi Â?Peki efendimÂ?
    ● ● ●
    Lord Blackthorn tahtında oturuyordu ve çok kızgındı. Â?Iziyan şuan burada olsan seni hemen şuracıkta öldürürdüm.Â? Dedi. Britian yok olmuştu ve bu onun suçuydu. Çocuğu gibi sevdiği ve onu en iyi şekilde yetiştirdiği insan yani Iziyan ona ihanet etmişti. Lord Blackthorn düşünürken taht odasının karanlık bir köşesinde bir silüet gördü. Â?Artık Britain diye bir yer yok sevgili lordumÂ? dedi karanlıktaki ses.Lord Blackthorn oturduğu tahttan kalktı ve büyük bir öfke ile karanlıktan duran siluete baktı ve haykırdı Â?Hayır. O ülke her zaman vardı ve her zaman olacak. Ta ki ben kül oluncaya kadar, ta ki küllerim güzel SosariaÂ?nın toprağına karışıncaya kadar ülkem var olacakÂ?. Lord Blackthorn biliyordu ki onun sözü kanundu ve o siluet ona karşı çıkmayacaktı. Ama düşündüğünün aksine siluet onun dediklerine aldırmadı. Â?Sen ancak kendini kandırıyorsun. Çlken çoktan kayboldu. Hatırlasana BritishÂ?i ve o güzel ülkenizi.Â?dedi siluet ve devam etti Â?HatırlaÂ?. Silüet birden karanlıktan çıktı ve ışık hızıyla kınında çekti kılıcını BlackthornÂ?un karnına sapladı ve konuştu Â?şimdi sen yoksun ülkende yok.Â? Blackthorn acı içerisindeydi ama ölmeden önceki son saniyelerini düşünerek geçirdi. Gördüğü rüya gerçekleşmişti ama asıl onu üzen şey o rüyada olmayan bir şey. Lord Blackthorn ölüyordu ve onun katili IziyanÂ?dı.

    5
    NECROMANCER[b]

    Indria olan biten her şeyi görmüştü. Yukarından Lord BlackthornÂ?un konuşmasını ve ölümünü seyretmişti. Hayretler içerisinde bakıyordu. Konuşmalarda hep yok olan ülkeden bahsediyordu. Demek doğruydu Britain yok olmuştu. Sonra birden elinde duran notu fark etti. Gördükleri o kadar korkunçtu ki bu notu okumak onu hiç heyecanlandırmıyordu. Fakat okuması gerektiğine karar verdi. Notta Â?Indria Sulthek, her ne kadar zamanına geri dönmek istediysen de çantana bir küre bıraktım. Eğer bu küreye bana gelmeni dilersen geriye yani benim zamanıma dönersin. İmza Helmindo.Â? yazılıydı. Indria birden bu olanları durdurabileceğini fark etti. Ve çantasında küreyi çıkardı. Ve fısıldadı Â?beni geri götür.Â? birden etrafta kör edici bir parlama oldu ve Indria yok oldu. Iziyan, IndriaÂ?nın yok oluşunu görmüştü ama kim olduğunu anlamamıştı.
    Â?Bu olanları nasıl durduracağım? Söyle bana ihtiyar.Â? Diye haykırdı Indria. Helmindo çok kızmıştı. Â?İhtiyar mı? Daha nazik olmanı yeğlerdim. Gel yanıma sana bir şey anlatacağım. Anlatacaklarım sana garip gelebilir hatta inanmayabilirsin ama hepsi doğru.Â? Dedi. Indria içinden Â?yine mi?Â? diye geçiriyordu zira Lord BritishÂ?de ona hikaye anlatarak bu olaya bulaştırmıştı. Belki de yeni bir hikaye onu kurtarır. Indria, HelmindoÂ?nun yanına gitti ve orada ki bir mindere oturdu. Helmindo konuşmaya başladı Â?Britain senin zamanından çok daha önce yok oldu. British ve BlackthornÂ?un büyüleri orayı mahvetti. İkisi de büyülerle orayı kendilerine göre inşa ediyordu. Fakat Britain buna dayanamadı ve yok oldu. İki büyücü de o afette yok olmuştu. O günden sonra büyü yasaklandı ve senin bildiğin haliyle Â?Unutulmuş eski dilÂ? gibi bir ad aldı. İki büyücü de yok olmalarına karşın hala Sosaria üzerinde geziniyorlardı. İkisi de hayalet olmuşlardı. Britain ise canlı birisi için bir ova fakat bir hayalet içinse bir metropolis görünümündeydi. İki hayalet büyücü kimsenin bu büyü dilini kullanmasın diye onu korumaya yemin ettiler. Fakat ölü olduklarının farkında bile değildiler. Britain ise tanrıların hep beklediği ama asla başaramadıkları bir yer haline gelmişti. Valmaette adını aldı tanrılar arasında. Valmaette diğer tarafa geçmeye hazır olmayan ruhların kentiydi. Orada diğer taraf için hazırlanıyorlardı. İki büyücü aynı zamanda ValmaetteÂ?in koruyucuları olmuşlardı. Eğer ikisi tekrar yok edilirse şehirde yok olacaktı. Indria sende o ruhlardan birisin fakat hiç beklenmedik bir şey oldu seni öbür taraftan çağırırken bir bedene büründün. Yani artık bir canlısın, etten ve kemiktensin. Iziyan ise şeytanın farklı bir versiyonu. Son zamanlarda Valmaette ruhların ne tarafa gideceklerine karar vermek için kullanılıyordu. Eğer Valmaette yok olursa serbest dolaşan ruhların nereye gideceklerine karar verilemez. Bu da bir karmaşaya neden olur. Tanrılar bir çözüm bulana kadar ölen insanların tüm ruhları SosariaÂ?da kalır. Tabi düşüne bilirsin nasıl olsa tanrılar bu işi hemen halledebilirler ama tanrıların verdiği bir karar geri alınamaz yani çok dikkatli karar vermeliler. Kehanet bununla ilgiliydi. Valmaette yada diğer adıyla BritainÂ?ın yok oluşu. Bu kaçınılmazdı. Seçilmiş kişi olarak senin görevin IziyanÂ?ı durdurmak değil onu şehri yok ettikten sonra öldürmen. Çünkü eğer kehanete göre Iziyan o serbest ruhlarla bir ordu kurmayı planlıyor. Düşünsene asla dokunamayacağın bir ordu ile karşı karşıyasın. Bu ordu asla kurulmamalı. Senin görevin bunu engellemek ama hiç beklenmedik bir şey oldu senin canlanman. şimdi onu yok etmek daha zor olacak.Â? Helmindo hikayesini bitirdiğinde IndriaÂ?nın yüzüne baktı. şaşkınlık ifadesi korkuyla birleşmişti. Â?Peki onu nasıl durduracağım?Â? dedi Indria. Helmindo cevabı biraz düşündükten sonra verdi Â?Bunu sana Glorim söyleyecek.Â? Dedi.

    [b]6
    Gerçek


    Indria uyandı. Nerde olduğunu anlamak için etrafına baktı, evindeydi. Ama nasıl? Nasıl evine gelmişti? Sonra düşündü demek Helmindo onu kendi zamanına getirmişti peki ama hangi gündü bugün? Indria tam bunları düşünürken içeri Glorim girdi. Â?Günaydın şövalye bugün nasılsın? Umarım dün gece fala yormadım seni.Â? dedi Glorim. Indria hangi günde olduğunu anlamıştı, olayların başladığı gün yani IziyanÂ?la ilk tanıştığı gün. Glorim birden ağlamaya başladı. Â?Gitme, yalvarırım gitmeÂ? diye haykırdı ve IndriaÂ?ya sarıldı. Indria tekrar bu anı yaşıyordu. O kadar kötü olmuştu ki gitmekten vazgeçebilirdi. Ama hayır bugün her şey sona erecek. Iziyan asla ordusunu toplayamayacak.
    Indria eşyalarını hazırlıyordu. Aklına birden HelmindoÂ?nun söylediği söz geldi Â?Glorim söyleyecekÂ? bunun anlamı da neydi? Sonunda eşyalarını toplamayı bitirmişti. Koluna hançerini taktı. Hançerini her zaman yanında taşımazdı ama bugün özel bir gündü. Indria kapıdan çıktı ve GlorimÂ?i öptükten sonra yürümeye başladı ve o anda Glorim bir şey dedi Â?O Iziyan piçinin boynunu kesmek isterdim. Hem BlackthornÂ?a ders olur hem de seni gitmekten kurtarırdıÂ? Indria anladı demek boğazını kesecekti. Sonra düşündü bunu HelmindoÂ?da söyleyebilirdi neden böyle bir şey yaptı ki? Herhalde Helmindo kendini güçlü göstermek istiyordu. Â?NeyseÂ? dedi ve yola koyuldu. Sonunda kaleye varmıştı. IndriaÂ?nın kalbi çok kuvvetli atıyordu. Taht odasına girdi ve etrafına baktı. Lord British, IziyanÂ?la konuşuyordu. Lord British, IndriaÂ?yı fark etti ve onu Iziyan ile tanıştırmak için yanına çağırdı. Â?Onun kim olduğunu biliyorum, tanıştırmanıza gerek yok LordumÂ? dedi Indria. British ve Iziyan çok şaşırmışlardı. Indria IziyanÂ?a yaklaştı ve ensesinden tutup kendine çekti. Â?Helmindo bana her şeyi anlattı asla o ruhlar ordusunu kuramayacaksınÂ? dedi ve ışık hızıyla çıkardığı hançeriyle IziyanÂ?nın boğazın kesti. Iziyan birden durdu ve aniden boğazından kanlar fışkırmaya başladı. Muhafızlar gelirken Lord British onlara eliyle hayır anlamında salladı. Indria büyük bir coşkuyla IziyanÂ?a baktı. Iziyan sadece Â?Her şey yazıldığı gibi olacakÂ? dedi ve öldü. Lord British büyük bir kahkaha attı. Indria ne olduğunu anlamamıştı. Büyük bir şaşkınlıkla Lord BritishÂ?e bakıyordu ve birden karanlıktan Helmindo çıktı. Oda kahkahalar atıyordu. Â?Bravo Indria gerçekten bir harikaydınÂ? Indria haykırdı Â?Ne var? Ne oldu?Â? Helmindo bir an sustu ve tekrar konuştu Â?Sonunda ruhların koruyucusu da ortadan kalktığına göre artık Valmaette düşücek ve ordumu toplayabileceğim.Â? Dedi ve tekrar kahkahalar atmaya başladı. Â?Indria yavaş yavaş ne olduğunu anlamaya başlıyordu. Orduyu Iziyan değil Helmindo kuracaktı ve O da HelmindoÂ?ya yardım etmişti. Â?Seni pis yalancı. Beni nasıl kullanırsın? Adi domuz.Â? Diye haykırıyor ve buna benzer bir çok hakaret yağdırıyordu. Â?ValmaetteÂ?in düşmesi kaçınılmazdı. Bu her şekilde olacaktı ama asıl önemli olan ruhlara ne olacağıydı? Onlar başı boş kalınca elbet birisi onlarla bir ordu kurmaya kalkışacaktı. Eski yazıtlar sağ olsun ben hazırlıklıydım ve planlarımı yıllarca önce yapmıştım.Â? IndriaÂ?nın aklına bir şey takılmıştı Â?Iziyan ölürken Â?Her şey yazıldığı gibi olacakÂ? dedi bu ne demek?Â? Helmindo açıkladı Â?IziyanÂ?da kendi ölümünü biliyordu. Yani o da yazıtları okumuştu. Her şeyi biliyordu.Â? Indria her şeyi anlamaya başlamıştı Â?Demek Iziyan o yüzden Lord BlackthornÂ?u öldürmüştü. Generallerin yok edilirse ordu da kurulamazdı. Ve ben; beni niye öldürdü onu da anladım çünkü ben onu öldürecek kişiydim yani ordunun kurulmasına yardım edecek insan.Â? dedi. British, HelmindoÂ?ya döndü ve konuştu Â?Sana zeki bir çocuk olduğunu söylemiştim. Ama biliyorsun ki ölmesi gerek.Â? HelmindoÂ?da aynı fikirdeydi. Birkaç söz fısıldadı ve IndriaÂ?nın cansız bedeni yere yığıldı.

    SON


    Helmindo yemek masasından kalktı ve çalışma odasına doğru yöneldi. Suratında büyük bir gülümseme vardı. Düşünüyordu her şeyin bir sonu vardı ve krallığının sonu ne zaman gelecekti.
    Sonunda odasına gelmişti. Masasının üzerinde duran saf altından yapılmış işlemeli kutuyu açtı ve içinden bir kağıt parçası aldı. Bu kağıt parçasını 100 yıldır her gün okuyordu. O kağıtları krallığını kurmasında büyük rol oynadığını biliyordu. Sosaria artık Â?Gölgeler ÇağıÂ?Â?na girmişti. Tüm SosariaÂ?yı sadece kendi yönetiyordu ve bu çok zor bir işti aynı zamanda çokta yorucuydu.
    Kağıdı okumaya başladı;
    Â?Dresk doğduğu zaman
    Ruhlar kentinin düşüşü başlayacak.
    Dresk savaşçı olduğu zaman
    Ruhlar kentinin düşüşü kesinleşecek.
    Bir kişi, DreskÂ?e yol gösterecek,
    İyi yada kötü.
    Dresk ruhların koruyucusunu sonsuz uykuya yatırınca
    Sosaria için yeni bir çağ başlayacak.
    Dresk, SosariaÂ?da ün yapacak
    İyi yada kötü.Â?
    Helmindo bu satırları okurken düşündü yazıtlarda geçen her şey gerçekleşmişti. Helmindo birden düşüncelere daldı.Indria SulthekÂ?i düşünüyordu. Indria ölünce tüm Sosaria Â?SulthekÂ? soyadını lanetlerle anar olmuştu. Indria ölmeden önceki gece GlorimÂ?i hamile bırakmıştı. Bir oğlan çocuğu olmuştu. Adını Xander koydular. Anne ve çocuk hep karanlıkta saklanarak yaşadılar. Ama bir gün Xander büyük bir yemin etmişti. Aile şerefini kurtaracaktı ne olursa olsun. İnsanlar her ne kadar nefret beslese de bazı insanlar da dostlukla karşılıyordu SulthekÂ?leri. İşte öyle bir çiftçinin kızına aşık olmuştu. XanderÂ?ın bir kızı olmuştu. Adını Comeille koydular. Xander kızını bir suikastçi olarak yetiştirmişti.
    Birden Helmindo düşünmeyi kesti çünkü gözü yazıtlara takılmıştı. Yazıtlarda ki yazı değişiyordu. Yani yazılar ekleniyordu. Yavaşça yeni yazıları okudu Â?DreskÂ?eÂ?Â?..yolÂ?Â?.gösterenÂ?Â?.kişiÂ?Â?.KurduğuÂ?Â?..orduyaÂ?Â?.katılacak.Â?
    Helmindo Â?OlamazÂ? diye haykırdı. Bir den arkasında bir ses geldi. Bir portal açılımıştı. Helmindo bakmasa bile hissedebiliyordu. Çok güzel bir kız sesi konuştu Â?Geber!Â? dedi ve hançeriyle HelmindoÂ?nun boğazını kesti. Helmindo ise sadece birkaç kelime fısıldadıktan sonra öldü Â?Her şey yazıldığı gibi oldu:Â?


    SON
    Back to top View user's profileSend private message
    Display posts from previous:      
    Post new topicReply to topic


     Jump to:   



    View next topic
    View previous topic
    You cannot post new topics in this forum
    You cannot reply to topics in this forum
    You cannot edit your posts in this forum
    You cannot delete your posts in this forum
    You cannot vote in polls in this forum


    Powered by phpBB © 2001 phpBB Group

    :: HalloweenV2 phpBB Theme Exclusive ::
     
    FRPWorld.Com ülkemizdeki fantezi edebiyatı ve frp sevenleri bir araya getirmeyi amaçlayan bir web sitesidir. 2003 yılında kurulmuş olan sitemiz kullanıcı ve yöneticilerimizin katkıları ile büyüyüp Türkiyenin en büyük frp sitelerinden birisi olmuştur. Galerisi, indirilecekler kısmı, akademisi, yazarları ile sitemiz tam bir frp hazinesidir. FRPWorld sizin de desteklerinizle böyle olmaya devam edecektir. FRP'nin doyumsuzca yaşandığı bu diyara hoş geldiniz.

    FRPWorld, yeni bir frp dünyası


    Sitede bulunan yazı, doküman ve diğer içerikler siteye ait olup başkaları tarafından kopyalanması, dağıtılması ya da ticari amaçla kullanılması yasaktır.
    Siteye yapmış olduğunuz katkılar frpworld.com'un olup bunları yayınlama ya da yayınlamama hakkı site yöneticilerine aittir.


    Sayfa Üretimi: 0.60 Saniye