Frp World Ana Menü
  • Frp World
    » Anasayfa
    » Forum
    » Anketler
    » Akademi
    » Kitap Tanıtımları
    » Haber Arşivi
    » Haber Gönderin
    » Makale Gönderin

  • Üyelere Özel

  • Kişisel
    » Hesabınız
    » Özel Mesajlar
    » Üye Listesi
    » Üye Arama
    » Siteden Çıkış

  • Site Bilgileri
    » Top10
    » Site Hakkında Yorumlarınız
    » İstatistikler
    » Destekleyen Siteler

  • Kullanıcı Menüsü
    Hoşgeldin, Diyar Gezgini
    Üye Adı
    Şifre
    (Kayıt Ol)
    Üyelik:
    Son Üye: riabovasb4t5
    Bugün: 26
    Dün: 23
    Toplam: 90355

    Şu An Bağlı:
    Ziyaretçi: 856
    Üye: 1
    Toplam: 857

    Şu An Bağlı:
    01 : riabovasb4t5

    FrpWorld.Com :: View topic - ODY
    Forum FAQ  |  Search  |  Memberlist  |  Usergroups   |  Register   |  Profile  |  Private Messages  |  Log in

     ODY View next topic
    View previous topic
    Post new topicReply to topic
    Author Message
    Tangrel
    Kullanıcı
    Kullanıcı





    Joined: Jul 29, 2003
    Posts: 8
    Location: Ä°stanbul

    PostPosted: Tue Jul 29, 2003 1:03 pm Reply with quoteBack to top

    -Prelüde-


    Bölüm I

    Karanlık Gecenin Sürpriz Misafirleri

    Güneşdoğumu Celene dolunay, Luna yeniay, 612
    Natirius gözlerini kaparken o lanetli geceyi getirdi gözlerinin önüne. O gece hayatını değiştirmişti. Çzerinden tam on dokuz yıl geçmişti. Kafilelerde, koruyuculuk yaptığı zamanlardı. Daha yirmi sekiz yaşındaydı. Hayatının en iyi zamanları sayılırdı. Çok iyi kılıç kullanır, saldırıyı havayı koklayarak anlardı. O zamana kadar rakipleri kılıcının önünde bir bir diz çökmüşlerdi. Girdiği bütün dövüşlerde bir tek yara bile almamıştı.
    Natirius, hafızasında anıları canlanırken irkildi. İlacın etkilerinden biri de buydu. İç organlarının yandığını hissediyordu. Anılar bütün benliğini kapladı ve kendini rüyalara teslim etti. Karanlık bir geceydi. Gökte ne ay ne de yıldız vardı. Hava hafif esiyordu. Yerler akşam yağmış olan yağmur yüzünden ıslaktı. Bir aydır yolculuk yapan kafilenin yolculuğu bitmek üzereydi. şehrin koruyucu sınırlarına varmaya sadece bir iki gün kalmıştı.
    Kafile zengin dört tane tüccardan, onların ailelerinden, onların kölelerinden, on altı araba dolusu satılacak yükten oluşuyordu. Son beş gündür de onlara bir de soylu bir aile eşlik ediyordu. Bu soylu aile de tüccarlardan birinin arabasında gidiyorlardı.
    Kervan, yağmur bastırınca buldukları ilk açıklığa kamp yapmışlardı. Ortada arabalar, etrafına çadırlar şeklinde kurulmuştu kamp. Kampı koruyan yirmi altı tane kılıçlı muhafız vardı. O zamanlar kaptandı, Natirius.. Natirius, o gece bir şeyler olacağını biliyordu ama ne zaman nasıl kestiremiyordu. Hava sanki doğal değildi.
    Saldırı başladığında ortama sessizlik hakimdi. Natirius saldırı yapacak gurubu bu kadar az kişi olarak beklemiyordu. Belki de gafil avlanmasının sebebi buydu. Hava bir anda aydınlandı ve yağmur yeniden başladı. şimşekler etrafı aydınlatırken gökten çamur şeklinde altı tane kütle yere düştü ve etrafa yayıldı. Korumalar onlara baka kaldı. Hepsi bir birinden habersiz altı adam, kütleleri incelemek için yaklaştı. Biri iyice karanlığa yaklaşırken onun içinden çıkan eli fark etti. Ama çok geçti. El, onu bir anda kolundan yakaladı ve kendine çekti. Çamurdan çıkmakta olan ikinci bir el ve kılıç göründü. Kılıç hızla boynuna girdi ve orda yan döndü. Diğerlerinin ölümleri de bundan daha basit olmadı. Çamurlardan hızla zırhlar içinde simsiyah giyinmiş altı şövalye belirdi. Ellerinde iki elle kavradıkları tam ve ayrımlık kılıçla. Giden korumalardan ancak biri kılıcını çekecek zamanı buldu. Düşmanına korku dolu atarak kılıcını savurdu. Kılıç düşmanının sol koluna girdi. Karşısındaki şövalye hiç böyle bir şey beklemiyormuş olmalı ki bir adım geri çekildi. Bu korumaya kılıcını çekip bir saldırı daha yapmak için şans tanıdı. Koruma saldırı yapmak yerine kılıcını bırakıp geri doğru kaçmaya çalıştı. Arkasındakilerden biri elini kemerine takılı olan kırbaca götürdü. Sol eliyle kavradığı kırbacı o saniye çekti ve savurdu. Koruma daha ikinci adımında boğazından yakalanmıştı. Kırbacın açtığı yaradan hızla içeri zehir dolmaya başlamıştı bile. Çlüm hızla zavallı korkmuş korumanın üstüne çöktü.
    Geriye kalanlar şaşkınlıklarını üstlerinden atmaları uzun sürmedi. Arkadaşlarının ölümüne sebep olan korkuyu onlarda paylaşıyorlardı. Kaptanlarının bağırması onları kendilerine getirmişti. Bir çok saldırı da olduğu gibi savunma pozisyonu aldılar. Natirius düşmanı tanıyordu. Bunlara karşı düzenli bir savunma işe yaramazdı. Bunlar Â?Karanlığın GözyaşlarıydılarÂ?. Buraya özel bir şey için gelmiş olmalıydılar. Bu savaşçılar HextorÂ?un seçkin BlackguardÂ?larından oluşurlardı. Sadece çok özel durumlarda ortaya çıkarlar ve görevlerini yerine getirmek için öldürür yada ölürlerdi. Onlarla karşılaşan çok az kişi hayattaydı.
    Yirmi bir muhafız V şeklini aldı. Arka ortada okçular vardı. Altı okçu aynı anda yaylarını gerdi ve okları fırlattı. Blackguardlar okları rahat bir şekilde kılıçlarıyla kestiler. O kadar kolay olmayacaktı hiçbir şey. Altısı birden hızla kılıçlarını çekmiş gruba saldırdı. Daha ilk saldırıda beş koruma yere serilmişti. Diğer korumalar hemen Blackguardların etraflarını çevirdiler. Karanlıkların savaşçıları çok rahattılar. Her yönden gelen saldırılara karşı koyuyorlardı. Kılıçlarını çok iyi savuruyorlardı. Açılan yaralar geniş ve ölümcüldüler. Natirius karşısındakinin kılıcı kullanış tarzından eğitimini almadan önce barbar olduğunu anlamıştı. Bunu, saldırırken attığı çığlıktan anlamak mümkündü. Etrafındaki bütün saldırıları dev kılıcını havada çevirerek geri püskürtüyordu. Natirius, bu savunma sistemini delmenin tek yolu bir iki adam feda etmek olduğunu biliyordu. Hızla, Â? şimdiÂ? dedi ve bir adım ileri atıp geri çekildi. Yanındaki iki kişi kendiyle birlikte ileri atıldı. Ama, onlar kendisi kadar hızlı bir şekilde geri çekilememişlerdi. Dev kılıç sağındakinin boğazını doğradı. Zaman artık Natirius için çok yavaş akıyordu. Yüzüne doğru akan kanların görüşünü bozmasına izin vermeden bacaklarını biraz kırdı ve hızla ileri atıldı. Kendisi hareketine başladığında kılıç tam önünden geçmiş solundaki arkadaşının ilk önce kalkanını, sonra da kaburgalarını parçalamış ve dışarı çıkmıştı. Kılıç hızla BlackguardÂ?ın arkasından geri yükselmiş ve NatiriusÂ?a doğru geliyordu. Kılıç beklediğinden daha az yavaşlamıştı. Natirius o an sanki durdu. Zırhtaki o dar açıklığa kılıcı bir sokabilsem diye geçirdi içinden.
    Gözlerini açtığında üstü başı kan olmuş bir şekilde boğazını yarıp yere yıktığı BlackguardÂ?a bakıyordu. Hemen diğerlerini kontrol etti. BlackguardlarÂ?dan biri daha yere yıkılmıştı. Yanı başında kendisiyle birlikte beş cesetle. Onun ölümünün sebebi, göğsündeki ve kafasındaki ondan fazla oktu. Biri de çok geri de yıkılmıştı. Bu daha en başta kolu yaralanandı. Geriye üç tane savaşan Blackguard kalmıştı. Bunlardan biri iyice yaralanmış etrafındaki biri yaralı iki koruma ile savaşıyordu. Bir Blackguard etrafındaki korumaları yere sermiş koşarak çadırlara doğru ilerliyordu. Diğer Blackguard etrafındakiler bitince okçu yarı-elflerin üstüne atılmıştı. Yarı-elflerden birinin, Lurilyre, kolu yarılmış kısa kılıcı ile kendini korumaya çalışıyordu. Sağ kolundaki toka şeklindeki koruma parçalanmış, sağ kolu kan içinde kalmıştı. Neyse ki solaktı. Diğer yarı-elf, Hilmridrel, çok iyi bir kılıç dövüşçüsüydü. Oktaki becerisinin aynısını kılıçta da gösteriyordu. Karşısındaki canavarın kılıcından sıyrılıp hemen karşı saldırıya geçiyor aynı hızla da geri çekiliyordu. Kardeşin yaralanması moralini bozmuş gibiydi. Blackguard bir ara boşluktan yararlanıp bir elini LurilyreÂ?in göğsüne bir elini koyup Â?HextorÂ?un Ateşi içini ısıtsınÂ? dedi. LurilyreÂ?in yüzü bir anda kasıldı, sonra geriye doğru uçtu. Bu açıktan yararlanan Hilmridrel BlackguardÂ?ın yanına kaydı. Kalkanın yokluğundan yararlanıp Sol kolunu yardı. Yara BlackguardÂ?ın çift el kılıç kullanmasını bayağı zorlaştıracak seviyedeydi.
    Natirius arkadaşlarına yardım etmek için koşmaya başladı. BlackguardÂ?ı arkasından yakaladı. Kılıcı karanlıkların muhafızının sırtında derin bir yara açtı. Yana doğru baktıklarında Lurilyre yerde kan kusuyordu. HilmÂ?in morali sıfır olmuştu. Hextor uşağı bayağı dayanıklıydı. Bu iki yara onu hiç yavaşlatmamışçasına bir harekette bulundu. Bu hız bu zırhın içinde nasıl olabilir dedi içinden Natirius. Adam hızla geriye döndü, bir adım geriye atı. Savunma pozisyonu aldı. Bu pozisyonda beklenmeyecek çeviklikle ve beceri ile kılıcı NatiriusÂ?un koluna indirdi. Natirius son anda darbeyi küçük kalkanı ile kesti. Büyülü kalkan ortadan ikiye ayrıldı. Uzun kılıç koluna girdi. Natirius yanındaki yarım-elfin büyülü sözcükler söylediğini duydu. Blackguard elindeki kılıcı HilmÂ?e çevirdi . Hilm büyüsünü bozmadan tamamladı. Çevik bir hareketle kılıçtan sıyrıldı. Ellerini kara muhafızın göğsüne bastırdı. Â?Kardeşimin kahrı içine dolsun ve her hareketinde onun kahrı ile yaşa.Â? Blackguard ne olduğunu anlamıştı. Â?KahretsinÂ? dedi ve bir adım geri attı. Kılıcı hızla yarı-elfe savurdu ama kılıç mantıksız bir şekilde savruldu. Natirius boşluğu değerlendirmek için yaralı koluyla şövalyenin üstüne çullandı. Kara muhafız ne kadar kalkanı ile kesmeye çalıştıysa da yemiş olduğu lanet sanki vücudundaki bütün gücü çekmişti. Ayakları birkaç saniyeliğine yerden kesilmişti muhafızın.
    Tam bu anda arkada savaşmakta olan yaralı muhafız etrafını temizlemişti. HilmÂ?in üstüne atılmıştı. Hilm onu neyse ki fark etmiş ve hemen önüne kalkan büyüsü çekmeyi başarmıştı. Yaralı kara muhafız önündeki görülmeyen bir duvarda takıldı. Kılıcı duvarı geçti ama saldırının bütün hızı kırılmıştı. Hilm rahatça kaçtı.
    Natirius ile kara muhafız yere yıkıldılar. Kara muhafızın elinden kalkanı düşmüştü. Natirius üstte kara muhafız altta bir birlerine bakıyorlardı. Saldırıda NatiriusÂ?un da elinden kılıç uçmuştu. Natirius bütün gücüyle üstüne bastırdı. Sol eli belindeki hançeri buldu. Blackguard sinsi bir gülücük attı. Zırhlı eldivenin ucunda karanlıkta bir şey parladı. Natirius bunu nasıl düşünememişti. Seri bir hareketle kendini topladı. Kolunu muhafızın soluna bastırdı. Muhafız yarasına basılan acıyla sağ elini hızla NatiriusÂ?un gırtlağına savurdu. Başını hızla geriye doğru çekerken dizlerinin üstüne kalktı. Bıçağın keskin tarafı yüzünde hiç geçmeyecek bir yara açmıştı. Lanetin yarattığı etkiyle bıçak boğazı ıskalamıştı. Yaratılan boşluktan yararlanan Natirius elindeki bıçağı HextorÂ?un uşağının miğferinin açıklığından gırtlağına soktu. Bir çığlık koptu gecenin karanlığında. Çığlık nefret taşıyordu ilk önce. Sonra korkuya dönüştü. Sonunda bir duygu taşıyorsa da hırıltılar yüzünden anlaşılmıyordu. NatiriusÂ?un altındaki beden cansız bir şekilde kaldı. Çığlıkla birlikte Natirius etrafında olan biteni daha iyi algılamaya başladı. Uzaklarda kadın erkek sesleri duyuluyordu. Bir anda ilerlerde bir patlama olduğunu duydu. Çnündeki iki çadır yıkılmıştı. Yanıyorlardı. Arkasındaki savaşta Hilm yaralıydı ama avantajı eline geçirmişti. Bu iki yarım-elfe böyle bir muharebede güvenirdi. Çnündeki zavallı Lurilyre cansız bir şekilde yerde yatıyordu.
    Hızla ayağa kalktı. Asıl Blackguard, çadırlara dalmış, oradakileri katlediyordu. Hızla doğruldu ve yanan çadır tentesinin üstünden zıpladı. Yaralı kolundan akan kanlar avucunun içini dolduruyordu. Bir anda aklına silahsız olduğu geldi. Daha kötüsü karşısındaki dövüşçünün büyüleri vardı. Tam ona doğru koşarken üzerine doğru koşan iki insan fark etti. Bunlar, korumakla görevli oldukları tüccardan biri ve onun yarı çıplak güzel kölelerinden biriydi. Arkalarından birinin mırıldanmaları geliyordu. Bu daha çok büyü sözcüklerine benziyordu. Deminki patlama geldi aklına. Gerisine doğru zıpladı ve yere yüzüstü kapaklandı Natirius. Birden etrafındaki havanın çekildiğini hissetti. Bir an nefes alamadı. Etraf ısındı. Sert bir şey uçarak kendine çarptı. Gözlerini açıp bakmaya korkuyordu. Eti zırhının altında kavruldu. Gözlerini açtığına üstündeki yanmış bir kadın cesedi idi. Diğer tüccarda ölü sol yanındaydı. Kalkacak gücü nasıl buldu bilmiyordu. Uzanıp yanındaki kılıcı aldı. Anlaşılan tüccar can havliyle kendini korumak için bir kılıç almıştı. Kafasını kaldırdı ve rakibini gördü. Dokuz çadırlık kamp o an için çok sessiz geldi.
    Dokuz çadırdan beşi yıkılmış ve yanmıştı. Küçük meydan ceset doluydu. Savunmayı çok kısa sürede yaran Blackguard kamp sakinlerini hazırlıksız yakalamış daha kaçamadan avlamıştı. Ortadaki tüccar çadırlarından birinin çadır bezi yırtılmış orda cansız bir beden sarkıyordu. Havada yanık et kokusu hakimdi. Kara muhafız sonradan eklenen soyluların çadırının önünde duruyordu. Çnünde ayaklarının altında genç bir adam cesedi vardı. Gencin elinde de parlayan bir topuz vardı.
    Blackguard sözlerini bitirmeden ona doğru koşmaya başladı, Natirius. Hızla geldi ve çarptı. Ama bu diğeri gibi hazırlıksız ve güçsüz değildi. Büyü sözcükleri kesildi. Bir iki adım geri attı. Kıvrak bir şekil bütün ağırlığını sola geçirdi. NatiriusÂ?un ağzından bir küfür savruldu. Kara muhafızın olduğu yerde dönmesi ile çadırın içine savruldu. Dışarıda bir parlamayla üç tane ışık parçası BlackguardÂ?a geldi. Acıyla Blackguard içeri bir adım attı. Elindeki kılıç bir anda alevlendi. Hızla arkasını döndü ve ağzından NatiriusÂ?un anlamadığı kelimeler döküldü ve o anda gerisine doğru bir büyü gönderdi. Natirius eline kılıcını aldı. Ayağa kalktı. Karşısındaki BlackguardÂ?ı ateşten bir kalkan çevrelemişti. BlackguardÂ?ın yaraları ağırdı. Dışarıda BlackguardÂ?ın baktığı tarafta Hilm kılıcına bir büyü okumuş BlackguardÂ?a bakıyordu. Çfkeyle Hilm ileri atıldı. Blackguard kılıcını havaya kaldırdı. Hilm üstüne koşarken havayı kılıcıyla sağ üstten sol aşağı doğru yardı. Â?Kahrol iyinin bozuk tohumuÂ? diye bir lanet geldi muhafızdan. Hilmridrel, zavallı kadim dost, kılıcı yere düşerek geriye doğru uçtu. Kara kılıç kaburgasının sağ üstünden aşağı doğru parçalamıştı. Ayrıca elleri ve kollarında da yanıklar vardı. Yerde kıvranıyordu. Çlmesi fazla sürmezdi.
    Natirius geri adım attı. Bir şeye çarpıncaya kadar geriledi. Kara muhafız arkasını dönmemişti. Natirius elindeki kılıcı havaya kaldırdı. Blackguard arkasını döndü. Boynunda aşağı kanlar akıyordu. Zırhının her tarafı kan olmuştu. Natirius, hızla saldırdı. Saldırısı başarılı olmuştu. Kılıç, BlackguardÂ?ın silahı tutan eline girdi. Ama yapmış olduğu seri atak savunmasında boşluklar ortaya çıkarmıştı. Yüzüne hızlı bir yumruk indi. Natirius geriye doğru uçtu. Ayakları yerden kesilmişti. Demin eğip durduğu şeye şimdi kafasını çarpıp kalmıştı. Blackguard bir kahkaha patlattı. İnsanın içini buz kestiren bir kahkahaydı bu.
    Blackguard, yavaş yavaş NatiriusÂ?un yanına geldi. Elindeki, kalkanı bir köşeye attı. Natirius elindeki silahın kabzasını sıktı. Elleri ve kolları demin yapmış olduğu saldırı sırasında yanmıştı. Kafası da kanıyordu çarpma sonucu. Kan sol gözüne giriyordu. Tepesindeki yaratık kılıcı iki eliyle tutmuş havaya kaldırmıştı. Hızlı bir ölüm olacağa benziyordu.
    Tam o anda bir mucize gerçekleşti. Çadırın içi mavi bir ışık tarafından kaplandı. Bir bebek ağlaması duyuluyordu çadırda. Bu NatiriusÂ?un çarptığı şeyi açıklıyordu. Bir beşik. Olan bu olay NatiriusÂ?a gereken tek şeydi. Bir fırsat. Blackguard şaşırmıştı. Kılıç havadaydı. Gözleri çenesine doğru yükselen kılıcın keskin ucunu çok geç yakalamıştı. Sıcak kan bir anda NatiriusÂ?un yüzüne boşaldı. O anda birden üstünde dehşet bir sıcaklık hissetti. Ellerini silahın kabzasından çekti. Ama boşuna bir uğraştı ve yanmayı engelleyemedi ve acıyla ayakları boşaldı. Kara muhafızı çevreleyen ateşten kalkan işini görmüştü. İkisi birden yere yıkıldı.
    Orada Natirius ne kadar baygın yattı bilmiyordu. Kalktığında daha sabah olmamıştı. Yaraları nasıl olmuşsa kanamıyor gibiydi. Geri olduğu yere yıkıldı ve uyumaya başladı.
    Back to top View user's profileSend private message
    Tangrel
    Kullanıcı
    Kullanıcı





    Joined: Jul 29, 2003
    Posts: 8
    Location: Ä°stanbul

    PostPosted: Tue Jul 29, 2003 1:05 pm Reply with quoteBack to top

    Bölüm II


    İstenmeyen Misafirler

    Natirius acı içinde kıvranarak düşlerinden sıyrıldı. Zehir, vücudunu git gide daha çok ele geçiriyordu. Acı dolu çığlığı az aydınlatılmış odayı doldurdu. Tavandaki ışık odanın içinde sanki bir şey yanıyormuş etkisi yaratıyordu. O ikisi gelmeden önce yanında oturup çalıştığı masası ikiye ayrılmıştı. Kafası geri gelmeye başlamıştı. Galiba şimdi o masanın üstünde oturuyordu. Taburesi ayağının ucunda yerde duruyordu. Çnündeki dolap kapakları parçalanmış, kilit başka bir tarafa fırlamış yerde yan yatıyordu. şeytanın uşakları gideli ne kadar olmuştu veya ne kadar ömrü kalmıştı hiçbir fikri yoktu.
    Zehrin ikinci etkisini göstermesine az kalmıştı. Bunu da kusamazsa işi bitmişti. Bu zehri çok iyi biliyordu. Yerin altında, gözde bir zehirdi. Nasıl da gafil avlanmıştı? Oysaki yıllardan beri onu bulmalarını bekliyordu. Neyse ki o, güvende buradan uzaktaydı ve onlara hiçbir şey vermemişti ya da o öyle umuyordu. Zehrin en önemli etkilerinden biri de kısa dönem aralıklarıyla bir şeyleri hatırlaman yakın zamanı hemen unutman demekti. Seni sorguya çekenler senin ağzından istediklerini alırken sen o arada bir düşten başkasına geçerdin. Yapılması en son gereken şeyde zamanı yaşamaya çalışmaktı. Düşlerin sana hakim olmasına engel olmamalıydı. Gerçek daha çok acıtır ve zehrin yayılmasını kolaylaştırırdı.
    Bu gece yeni ay vardı ve o gerekli önlemleri yeterince almamıştı. Arka kapıdaki tuzağı kurmamıştı. Başı dönmeye başladı. Yeniden bugünün akşamına döndü. Kapkaranlık bir geceydi. Aynı o gece gibi. Gökte yıldızda yoktu. Bulutlar göğü kaplıyordu. Yerler karlar tarafından kapatılmıştı. Bu dağ kulübesinde tam iki yıldır saklanıyordu. Kulübenin etrafı ağaçlıktı. Ana yol dışında her yere tuzaklar kurmuştu. Ana yolu evin penceresinden görebiliyordu. Kendisine erzak ve mesaj getiren çocuk yüzünden ana yola tuzak koyamıyordu. Evin arka kapısına da tuzaklar yerleştirmişti. Oradan da kimse giremeyeceğine göre ana pencereyi kullanmak zorundaydılar. Çn kapının savunması rahattı. Ya da o öyle sanıyordu. Çn kapıya bakan kurulu iki ağır tatar yayı geriliydi ve doluydu. Uçları yılan zehri sürülüydü. Büyülü bir asa da gerekli sözler söylendiğinde kapının girişine bir yıldırım gönderiyor. Bu korumalar için bir servet harcamıştı. Hepsi bir hiç içindi. Bu gün kılıcını yanına almamış yatağının başında unutmuştu. İçinde büyülü gömleği yoktu. Zaten bu kıyafetin büyülü silahlara karşı pek fazla bir fonksiyonu da yoktu.
    Bugün her zamanki gibi her hafta başı erzak getiren çocuğu bekliyordu. Çok geç kalmıştı. Akşam olmuş hava kararmaya başlamıştı. Bugün yeni ay vardı. Onlar her an gelebilirdi. Yola koyduğu büyülü taş kendisini tehlikeden haberdar etti. Bir şey yaklaşıyordu. Kılıcı yukarıdaydı. Yukarı çıkmalıydı. Dışarı baktı, bu gelen şehirden gelecek çocuğun arabasıydı. Artık gelmez diye düşünmüştü, Natirius. Neyse bu soğukta çocuğu daha bekletmeyeyim dedi. Tam çıkmadan kapının yanındaki büyülü hançer gözüne ilişti. Ne olur ne olmaz eline aldı. Bileğinden yukarı doğru gömleğinin içine soktu. Kolunda çeliğin verdiği tatlı güven duygusu ile dışarı çıktı.
    Â?Holstran bakalım bugün bana ne getirdin? Umarım beni bu kadar beklettiğine değmiştir. Ustan Haral iyidir umarım.Â?
    Holstran ince uzun sevimli bir gençti. Sarı uzun saçları boynundan aşağı dökülür göğsünün üstünde biterdi. Her zaman olabildiğince nazik davranmaya çalışır, güler yüzlülükle içten cevap verirdi. Bu sefer hiç konuşmadan sadece bir el sallamış, zıplayarak arabadan aşağı inmişti. Ondan hiç beklenmeyecek bir güçle arabanın arkasındaki çuvalı sırtlanmıştı.
    Bir terslik vardı. Bir anda sert bir rüzgar esti. Natirius eve geri döndü. Kapıyı Holstran için tuttu. İçerde bir yer göstererek, Â?şuraya bırak Holstran, umarım bu soğuk seni fazla etkilememiştir. İçmek istersen sıcak bir şeylerim var.Â?
    Â?Sağ olun ama buraya almaya geldiğim şeyi hemen alıp gitmeyi tercih ederim.Â? Bu lafın hemen arkasından Holstran hayal meyal görülmeye başladı. Çnünde Holstran diye sandığı şey değişmeye başladı. Simsiyah cüppesi, sırtlan görünüşlü bir adama dönüştü. Holstran hemen hançeri saldırı pozisyonuna getirdi. Adam NatiriusÂ?un arkasına doğru bir göz kırptı. Natirius hemen yanına doğru bir takla attı. O an, odanın içinde iki siyah cüppeli adam gördü. İkisi birden üstleri rünlerle kaplı simsiyah iki kısa kılıç çıkarmışlardı. Silahların kabzaları deri ile kaplanmıştı. İkisi aynı anda saldırıya geçti. Biri elindeki kılıcı hemen bıçağa vurdu. Bıçak, NatiriusÂ?un elinden kolayca kurtuldu. Natirius asanın büyülü sözlerini söyledi. Havada bir anda büyük bir elektriklenme hissedildi. Sonra kulakları sağır eden bir ses duyuldu. Sanki havayı bir şey büyük bir topuzla dövüyordu. Gözleri kör edici bir ışık tavandan kapıya doğru fırladı. Oradaki kara cüppeli katil, hızla yana doğru atlamış ve şans eseri orda olmayarak bu öldürücü ışık demetinden kurtulmuştu. Elindeki kısa kılıç hızla roda doğru fırladı onu takılı olduğu tavandan kurtardı. Diğer katil silahı kabzasıyla NatiriusÂ?un göğüs kafesine bir tane indirdi. Daha Natirius cevap veremeden hemen arkasından ayaklarını kırarak NatiriusÂ?un göz hizasından çekildi. Aynı kabzayı bu sefer dizinin hemen yanında hissetti Natirius. Dengesini yitirdi. Geriye doğru devrildi. Yerde yatarken gördüğü şey arkadaki diğerinin anlamadığı dilde küfürler savurarak asayı alıp ona büyülü birkaç söz söylemesiydi.
    Onu kaldırarak yerine oturttular. Â? Sana soracaklarımız var. Düzgün cevaplamaya dikkat göster çünkü arkadaşım sabırsız bir kan emicidirÂ? dedi onu yere yıkan. Bu bir insandı. Diğeri cüppesinin kepini indirmişti. Bu bir kara elfti. Simsiyah yüzünde sadece nefret ve tiksinti vardı.
    Kara Elf, ceplerinin birinden bir şişe çıkarmıştı. İçinde yeşil bir şey oynaşıyordu. Kötü bir telaffuzla ağzından kelimeler küfür gibi döküldü. Hiç bu kadar rahatsız edici bir ses duymamıştı. Â?O nerde?Â?
    Evet, onun için gelmişlerdi. Başını bilmediği anlamında iki yana salladı. Elf sinirli sinirli başını iki yana salladı. Â?şansını fazla zorlama, bu birdi.Â? Dedi. Sözlerinden NatiriusÂ?un kalbine korku doldu. Ama yapabileceği bir şey yoktu gerçekten bilmiyordu. Kafasını bir daha salladı. Elf elindeki camı yanındaki insana verdi. Pelerini üstünden attı. Kaslı vücudu ortaya çıkmıştı. Bir elfe göre oldukça uzun ve yapılıydı. Simsiyah deri zırh giyiyordu. Bembeyaz saçları renksiz gözleriyle birlikte korkunç bir görünümü sergiliyordu. En korkuncu ise yüzünün yarısını kaplayan yarık iziydi. Â?Bu iki etti aşağılık insan müsvettesi. Yüzeyde geçirdiğim iğrenç dakikaları uzatıyorsun ve ben bundan pek mutlu olmuyorum. Son şansın.Â? Yanındaki insan rahatsız olmuşa benziyordu ama ona bir şey demeye cesareti yok gibiydi.
    Natirius öleceğini biliyordu. Kafasını sola çevirdi. Uzun denebilecek zamandır yaşadığı yere baktı. Sonra dışarı karanlığa baktı. İlk defa aydınlığı daha korkunç buldu. Başını iki yana salladı. Sonra elfe bakıp tükürdü.
    Elf çileden çıkmış gibi bir bakış attı. Bir tutuşta NatiriusÂ?u oturduğu yerden kaldırdı. Hızla havada çevirerek onu masasına vurdu. Masa altından çatırdadı ve sonra bacaklarından kırıldı. Kaburgasının kırıldığını hissetti, Natirius. Elf yanındaki tabureyi kaptı ve hemen NatiriusÂ?un kafasının üstünden duvara patlattı. Natirius bunun kafasına inse onu öldüreceğini biliyordu. Bunun olması için içinden dua bile etti. Kırık tabureyi ayaklarının dibine atan elf NatiriusÂ?un yanına eğildi. Â?Ne o yoksa seni çabuk öldüreceğimi mi sandın? Sen o hakkını demin kaybettin şimdi sana Karanlık diyardan bir hediyem var.Â? Arkadaşına doğru elini uzattı.
    Arkadaşı hiç bekletmeden elindeki şişeyi verdi. şişe NatiriusÂ?a yaklaşınca içindekini gördü. İçinde AderÂ?in Çlümcül Çpücüğü vardı. Elf elini şişenin içine soktu. Böceği kafasından tutup dışarı çıkardı. Böcek elinin üstünde bir sağa sola gidiyor kaçmaya ısırmaya çalışıyordu. Elfin elinin üstündeki eldiven belli ki bunu engellemek için yapılmıştı. Natirius kımıldamaya çalıştı. Ama bedeni taş kesilmişti. Ne sağa ne de sola gidebiliyor parmaklarını bile oynatamıyordu. Ağzından bir hırıltı çıktı ama kendi bile anlamadı demek istediğini. Elf adamı saçlarından yakaladı ve böceği kafasına yaklaştırdı.
    O anda böcek hızla vücudunun her yerinden kollar çıkararak kollarının ucundaki iğneleri suratının kenarlarına yapıştırdı NatirisÂ?un. Natirius acıdan bir çığlık kopardı. Böcek elfin elinden kurtularak NatiriusÂ?un ağzının içine girdi. NatiriusÂ?a kan tadı geldi. Böcek hızla boğazından içeri kaydı. Beraberinde müthiş bir acı, korku, iğrenme getirmişti böcek. Bir an gırtlaktan geçerken nefessiz kaldı. Sonra başı dönmeye başladı. Gözleri sanki olduğu yerde geriye döndü. Her şeyi tam anlamıyla geriye doğru görmeye başladı. Böcek önce ağzından geri çıkıyor; kıskaçlarını geri sokuyor, elfin eline uçuyor. Elf saçlarını bırakıyor, ayağa kalkıyor. Sonra kendini kaybetti.
    Son duydukları, Â?Artık her halde bu pislik bizi daha fazla uğraştırmadan konuşur.Â? Sonra derin bir çukurdan aşağı düşmeye başladı. Düştü, düştü, düştü... Ta ki o geceye kadar...
    Â?Karanlık bir geceydi. Gökte ne ay ne de yıldız vardı. Hava hafif esiyordu. Yerler akşam yağmış olan yağmur yüzünden ıslaktı. Bir aydır yolculuk yapan kafilenin yolculuğu bitmek üzereydi. şehrin koruyucu sınırlarına varmaya sadece bir iki gün kalmıştı.
    Kafile zengin dört tane tüccardan, onların ailelerinden, onların kölelerden, on altı araba dolusu satılacak yükten oluşuyordu. Son beş gündür de onlara bir soylu ailesi eşlik ediyordu. Bu soylu aile de tüccarlardan birinin arabasında gidiyorlardı.......Â?
    Back to top View user's profileSend private message
    Display posts from previous:      
    Post new topicReply to topic


     Jump to:   



    View next topic
    View previous topic
    You cannot post new topics in this forum
    You cannot reply to topics in this forum
    You cannot edit your posts in this forum
    You cannot delete your posts in this forum
    You cannot vote in polls in this forum


    Powered by phpBB © 2001 phpBB Group

    :: HalloweenV2 phpBB Theme Exclusive ::
     
    FRPWorld.Com ülkemizdeki fantezi edebiyatı ve frp sevenleri bir araya getirmeyi amaçlayan bir web sitesidir. 2003 yılında kurulmuş olan sitemiz kullanıcı ve yöneticilerimizin katkıları ile büyüyüp Türkiyenin en büyük frp sitelerinden birisi olmuştur. Galerisi, indirilecekler kısmı, akademisi, yazarları ile sitemiz tam bir frp hazinesidir. FRPWorld sizin de desteklerinizle böyle olmaya devam edecektir. FRP'nin doyumsuzca yaşandığı bu diyara hoş geldiniz.

    FRPWorld, yeni bir frp dünyası


    Sitede bulunan yazı, doküman ve diğer içerikler siteye ait olup başkaları tarafından kopyalanması, dağıtılması ya da ticari amaçla kullanılması yasaktır.
    Siteye yapmış olduğunuz katkılar frpworld.com'un olup bunları yayınlama ya da yayınlamama hakkı site yöneticilerine aittir.


    Sayfa Üretimi: 0.64 Saniye