Frp World Ana Menü
  • Frp World
    » Anasayfa
    » Forum
    » Anketler
    » Akademi
    » Kitap Tanıtımları
    » Haber Arşivi
    » Haber Gönderin
    » Makale Gönderin

  • Üyelere Özel

  • Kişisel
    » Hesabınız
    » Özel Mesajlar
    » Üye Listesi
    » Üye Arama
    » Siteden Çıkış

  • Site Bilgileri
    » Top10
    » Site Hakkında Yorumlarınız
    » İstatistikler
    » Destekleyen Siteler

  • Kullanıcı Menüsü
    Hoşgeldin, Diyar Gezgini
    Üye Adı
    Şifre
    (Kayıt Ol)
    Üyelik:
    Son Üye: arosyf
    Bugün: 35
    Dün: 35
    Toplam: 90399

    Şu An Bağlı:
    Ziyaretçi: 1544
    Üye: 1
    Toplam: 1545

    Şu An Bağlı:
    01 : arosyf

    FrpWorld.Com :: View topic - Gerçekler (Yorum Başlığı)
    Forum FAQ  |  Search  |  Memberlist  |  Usergroups   |  Register   |  Profile  |  Private Messages  |  Log in

     Gerçekler (Yorum Başlığı) View next topic
    View previous topic
    Post new topicReply to topic
    Author Message
    Edmond
    Kullanıcı
    Kullanıcı





    Joined: Jul 03, 2006
    Posts: 5509
    Location: Ã?anakkale

    PostPosted: Mon Dec 20, 2010 9:23 pm Reply with quoteBack to top

    Bilemiyorum, senaryo kıtlığım var. Düşüncelerim yoğun fakat Bogus'un tavsiyesi üzerine senaryoya gömmeye çalışıyorum. Dolayısıyla böyle bir şey ortaya çıktı. Pek beğenmedim açıkçası bölümü Very Happy Düşüncelerimi anlatamadığım için olsa gerek. yAzmamış gibi hissettim kendimi Very Happy

    Velhasılkelam yorumlarınızı alabilirim Dil

    _________________
    I always knew I was a star And now, the rest of the world seems to agree with me.

    The reason we're successful, darling? My overall charisma, of course.

    I never thought of myself as the leader. The most important person, perhaps.

    -Freddie Mercury
    Back to top View user's profileSend private messageSend e-mailVisit poster's websiteYahoo MessengerMSN Messenger
    catboy
    Site Yazarı
    Site Yazarı





    Joined: Jan 19, 2007
    Posts: 3268
    Location: Izmir

    PostPosted: Mon Dec 20, 2010 9:57 pm Reply with quoteBack to top

    Alp girdi meydana, hareketlendi ortalık. Bu bölümü sevdim, özellikle diyalogları. Yani ben ne bileyim beni bir kitabı okutan etken diyaloglardır aslında belki de bu nedenle ben de diyaloglara daha çok kasıyorum kendi öykülerimde. Neyse işte açıkçası bu bölümü üçüncü bir kişinin belirgin bir rol almasından dolayı daha çok sevmiş de olabilirim, doktoru saymıyorum onun orada amacı şevval'i yok saymak yani o öykünün kötü karakteri, şevval'in baş düşmanı Smile
    Back to top View user's profileSend private messageVisit poster's website
    Bogus
    Site Yazarı
    Site Yazarı





    Joined: Nov 29, 2006
    Posts: 864
    Location: Istanbul

    PostPosted: Tue Dec 21, 2010 2:58 pm Reply with quoteBack to top

    Ben son iki bölüme bayıldım. Bu haliyle anlatımın daha da güzel oldu. Didaktik havasından kurtuldu. Karakter bize kendi görüşlerini, kendi düşüncelerini anlatıyor. Bizi ikna etme çabası gitti.

    Senaryo kıtlığı derken ne demek istediğini tam olarak anlamadım. Karakterin başından neler geçecek bilmiyorum, aklıma gelmiyor demek istiyorsun sanırım.

    Böyle bölüm bölüm yazıp yayınlarsan bir yerde tıkanma sorunun her zaman olacaktır diye düşünüyorum.

    Bu bölüm bölüm yazma olgusu bizim sitede çok moda. İyidir kötüdür tartışmam ama daha önceden tamamı yazılmış bir metin bizimle parça parça paylaşılmıyorsa, her zaman için yazarın hikayesini kuş bakışı, başı ile sonuyla görmesini engelliyor. Bu da hikayede bir çıkmaz sokağa sapıldığında yarım bırakılmasına, devamının getirilememesine neden olabiliyor.

    Ben hikayelerin önce başından sonuna yazılması taraftarıyım. Ama bu sadece benim için doğru olan bir şey. Herkesin kendi yöntemleri olabilir, olmalıdır da zaten.

    Aklında her zaman ne anlatmak istediğin olsun. Sonra anlatmak istediğin şeyi anlattığın olayları kurgula.

    Mesela ben bir hikayemde günümüz insanının sürekli etkisi altında yaşadığı ama bunu başkalaştırmaya çalıştığı şehvet duygusunu anlatmak istemiştim. Bir işkembe salonunda karşı masada oturan kızdan hoşlanan birisini anlatmıştım. Sonra da kızın peşinden taksiye binmişti. Karakterin başından geçen olay bu iki satırdı sadece.

    Mesela Catboy ise olayları hikayeleştirmeyi daha çok seviyor. Karakterlerin iç dünyasını, iç seslerini değil, dış seslerini, diyaloglarını dinliyoruz. Bir seyirci gibi başlarından geçen olayları ve o olaylara verdiği tepkileri okuyoruz. Ama bunu yaparken her şeyi bilen, her şeyi gören konumunda değiliz. Sinema gibi bize gösterilenle yetiniyoruz.

    Senin bu hikayede kullandığın stil daha farklı. Bize burada karakter düşüncelerini aktarıyor. Burada da her şeyi bilmiyoruz ve her şeyi görmüyoruz, bize karaktein aktardıklarını biliyoruz sadece.

    Bu yüzden bize düşüncelerini anlatan bir karakterin sinematik bir şekilde olayları da anlatmasını bekleyemeyiz. Hatta bu konuda bir kurgu oluşturması da gerekmiyor. Burada onun iç düşüncelerini tetikleyen, başından geçmiş olaydan bahsetmen yeterl ki bunu da şu ana kadar yapabiliyorsun zaten.

    Senin karakterinin başından geçen olayların olağan üstü, daha önce hiç düşünülmemiş, görülmemiş olaylar olması şart değil. Bu tür "senaryolar" daha çok olay odaklı hikayelerde gereklidir. Senin hikayende karakterinin olaylar karşısındaki düşünceleri önemli olduğu için, en sıradan olay bile farklı düşünceler tetikleyebilir.

    Mesela Albert Camus'nun Yabancı isimli romanında karakterin annesi bir düşkünler evinde ölüyordu ve sonrasında bu olaydan etkilenen kahramanın başından çok muazzam olaylar geçmemiş olmasına rağmen karakterin olaylara olan tepkisi Camus'yu nobel ödüllü bir yazar ve varoluşçuluğun (aslında varoluşçu olarak nitelendirilmekten hoşlanmazdı ve kendisini daha çok absürdizm'e yakın görürdü) önde gelenlerinden yaptı.

    Camus'nun karakteri herkes eninde sonunda öleceğini, çürüyüp toprak olacağını bildiğine göre niye yaşamak için bu kadar çaba gösterildiğini sorguluyordu ve bunu absürd buluyordu. Başından geçen olaylara bu düşünce ile tepkiler veriyor, bu boşvermişlik havasında diğer insanlardan farklılaşıyor, nihayetinde bir yabancıya dönüşüyordu. Camus bugün bir filozof olarak tanınıyor. Senin yapmak istediğin şeye yakın olduğunu gördüğüm için bu örneği vermek istedim.

    Yani senaryoya çok fazla takılma. Ne anlatmak istediğine karar ver ve günlük hayatta bile başına gelen her olayı bu gözle yorumla.

    O zaman bir çıkmaz sokağa da girmez, şimdi ne olacak demezsin.

    _________________
    <div><strong>ÇıÄ?lıkta henüz umut vardır, çıÄ?lık atmak güç ister. Tehlike, fısıltıdadır. Çünkü fısıltı bir tükeniÅ?in ifadesidir.</strong></div>
    Back to top View user's profileSend private messageVisit poster's websiteMSN Messenger
    Edmond
    Kullanıcı
    Kullanıcı





    Joined: Jul 03, 2006
    Posts: 5509
    Location: Ã?anakkale

    PostPosted: Tue Dec 21, 2010 4:22 pm Reply with quoteBack to top

    Teşekkürler yorumlarınız için öncelikle.

    Daha sonra senaryo kıtlığı konusunda şunu demek istiyorum. Benim amacım gerçekten hikaye yazmak değil, düşüncelerimi ve hatta bir nebze felsefelerimi paylaşmak, dışarı vurmak. Bu hikayeye başlamam da tamamen bu düşünceye dayalı.

    Fakat daha sonra senin önerinle didaktik yazıyı bıraktım, gerçekten ben de daha iyi olduğunu fark ediyorum.

    Senaryo konusunda normalde, eğer gerçekten büyük çaplı bir hikaye yazmak isteseydim, kesinlikle böyle bölüm bölüm yazmazdım. Çünkü kıtlık olması bir yana, yazarken etkilenmeler oluyor, ve hikayenin bütünlüğü bozuluyor.

    Ama benim bu sitede paylaştığım bütün öykülerin amacı kendimi geliştirmek. Hiçbirinde mükemmel bir hikaye yazmak gibi bir amacım yok. Dolayısıyla ben tamamen yazı şeklimin yönlenmesi ve sizin (veya çevremde okuttuğum arkadaşlarımın) eleştrilerinizi almak için yazıyorum, ve sayenizde de geliştiğimi hissediyorum. Eğer ki hikayeyi bitiremezsem veya bozulursa ileride, bu beni üzmez, çünkü kendimi geliştirmek istiyordum (bu hikayede fark ettiyseniz senaryodan çok anlatım açısında) ve inanıyorum ki bu da oluyor Smile

    Senaryom yok, gün içinde kafamda geçen düşünceleri anlatıyorum. Mesela dün sabah aklımda çocukların ne kadar masum olduğu vardı. Senaryo içinse yalnızca bu karakterin ne meslek yaptığını düşündüm. En iyi olduğum şeyin satranç olduğunu düşündüğüm için satranç antrenörü yapmak kararı aldım. Karakterin bulunduğu mesleğe hakim olamaması işime gelmezdi.

    Yani senaryolar bu şekilde günden güne gelişiyor.

    Teşekkürler tekrar Smile

    Bir de Catboy, doktorla da, Alp'le de tekrar ve tekrar görüşülecek. İki karakterin de büyük önemi var gözümde Smile

    _________________
    I always knew I was a star And now, the rest of the world seems to agree with me.

    The reason we're successful, darling? My overall charisma, of course.

    I never thought of myself as the leader. The most important person, perhaps.

    -Freddie Mercury
    Back to top View user's profileSend private messageSend e-mailVisit poster's websiteYahoo MessengerMSN Messenger
    Efla
    Site Admin
    Site Admin





    Joined: Apr 10, 2004
    Posts: 3916
    Location: Ankara

    PostPosted: Sat Dec 25, 2010 2:33 pm Reply with quoteBack to top

    Aslında son derece ironik bir durum...

    Düşüncelerini anlatmak yerine hikayeni anlatmaya başladıkça ben düşüncelerini daha iyi anlamaya başladım. Sanırım herhangi bir dilin doğrudan düşünceleri aktarmaktaki yetersizliğinden kaynaklanıyor bu. İnsanoğlu da böyle durumlarda kendi yöntemlerini buluyor. Düşüncelerini anlatmak için yani...

    Hikaye yazmak bunlardan biri, şiir de öyle. Ne yaparsak yapalım kafamızdakini olduğu gibi başkasına aktaramıyoruz. Keşke bunu yapmanın bir yolu olsaydı. Çoğu insan bunun kötü olacağını düşünebilir ama bence insanlar tahmin ettiğiniz gibi yargılamazdı sizi. Hem yanlış anlaşılmalar da olmazdı. şahsen benim sözcüklerden bağımsız olarak düşüncelerimi aktarma şansım olsaydı bunu yapardım. Belki de çoğu zaman insanların benim hakkında aslında olmadığım şeyleri düşünmesiyle alakalı bir durum belki de. ÇZellikle benle konuşmak yerine başkasının yorumlarıyla benim hakkımda fikir oluşturdukları zaman...

    Ama belki de bunu yapamamamız bir çeşitlilik sağlıyor. Bir şeyi olduğu gibi anlatmaya çalıştığımızda bile tam olarak anlatamıyoruz. Ve garip bir biçimde bu insanların farklı şeyler düşünmesine yol açıyor. Bu iyi... Belki de herkesi aslında aynı insan olmaktan alıkoyan tek şey.

    Son bölüm oldukça hoşuma gitti Edmond, eline sağlık. Bence sitede yeni bir tarz da doğmuş oldu. Bütün yazı yazan arkadaşlarımızın kendine has bir tarzı var. Fakat bir kısmınınkini pek sık göremiyoruz burada artık (taş burada bu başlığı takip eden birine gidiyor olabilir =) )

    Hikayeyi okurken herkesin hayali bir arkadaşının olduğu olmayanlara ucube, zayıf gözüyle bakılan bir dünya fikri geldi aklıma. Çokça hikaye yazıyor olsam yazardım bunu ama nedense hikaye yazmak benim için pek kolay bir uğraş değil. Başına oturduğum zaman bir şeyler karalıyorum ama duygularımı genelde ya şiir yada müzik yoluyla ifade etmek daha çok işime geliyor nedense. Belki de hikayelerin sürekliliği, uzunluğu ve benim bu konudaki maymu iştahlılığımla ilgili bir şeydir.

    _________________
    Chaos is the law of nature,
    Order is the dream of man.
    Back to top View user's profileSend private messageVisit poster's website
    Alenthas
    Forum Yöneticisi





    Joined: Oct 04, 2007
    Posts: 2670
    Location: Innsmouth

    PostPosted: Sat Dec 25, 2010 8:02 pm Reply with quoteBack to top

    Duygulandım abi sen ne yaptın ya Very Happy Aslında aşk hikayesi gibi başladı, o yüzden kendimi biraz zorladım ama sonralarda güzel bağlamışsın, karakterin kendisiyle çelişmesi çok hoşuma gitti. Felsefe konusuna gelince benim de bunu düşündüğüm olur bazen, hatta sırf bu konsept üzerine deli bir adamla ilgili hikaye yazmayı planlıyordum (bundan bir yıl önce falan), tabi benim yazdığım polisiye olacaktı. Hala da düşünüyorum yazmayı ama bir türlü başlayamadım. Nereden geldim buraya ya? Felsefeye katılıyorum dedim kendi planlarımdan bahsetmeye başladım Very Happy

    şey vardı hatta, izledin mi bilmiyorum. Alacakaranlık Kuşağı, böyle her bölüm acayip acayip şeyler olurdu (Twilight Zone mıydı orijinal ismi?). Bir bölümde kadına estetik ameliyat yapılıyor yüzünden. Çok çirkinmiş meğer. Sonunda yüzündeki sargıları açılıyor, doktorlar ameliyatın başarısız geçtiğini söylüyorlar ve kadına bir ayna veriyorlar. Kadın kendine baktığında yüzünü görüyoruz ve aslında çok güzel bir kadın, ağlamaya başlıyor hıçkıra hıçkıra. Akabinde doktorların yüzünü görüyoruz, çarpık, iğrenç suratları var. Surat demeye bin şahit ister, o derece. Bunu yaklaşık 5 yıl önce (belki daha fazla olmuştur) görmüştüm, o zamandan beridir hiç unutmam, çok hoşuma gitmişti. Bunu da ona benzettim. Zaten gördüğümüz renkler bile aynı değilmiş, herkes renkleri biraz da olsun farklı görürmüş.

    Bir de şey düşünürüm bazen, deliler ya deli değilse, aslında biz deliysek? Bizim göremediğimiz gerçekleri görüyorlarsa?

    _________________
    Image
    Back to top View user's profileSend private message
    Edmond
    Kullanıcı
    Kullanıcı





    Joined: Jul 03, 2006
    Posts: 5509
    Location: Ã?anakkale

    PostPosted: Sat Dec 25, 2010 10:44 pm Reply with quoteBack to top

    @Efla: Yorumun için teşekkür ederim. Evet, insan hiçbir zaman duygularını anlatamayacak yazıyla. Açıkçası müziğin bunu yapabilecek tek sanat olduğunu düşünüyorum. Fakat öte yandan her yandan fışkırır gibi geliyor insandaki düşünce duygular. Anlatmak istiyorsun ister istemez.

    Ve evet, farklılıkların garipsendiği bir dünya çok acı.

    @Alenthas: Aşk hikayesi gibi başlatmak zorundaydım. Hikayenin anlaşılabilmesi için. Hoş şu an baktığımda tam olarak başaramadığımı fark ediyorum, ama yine de aklımdaki diğer düşünceler daha kötüydü başlangıç için.

    Alacakaranlık Kuşağı fenadır. Biliyorum, çok izleyemedim ama, gerçekten iyidir. Ve yine farklılıkların üzerinden ilerler her şey.



    Deliliğe gelince. Bu konu o kadar tartışmaya açık ki, ben deli diye bir kavram olmadığına inanıyorum. Herkes kendince bir şeyler düşünür, bize ters geldiği için biz yadırgarız, ama bu onları deli yapmaz. Eğer biz sayıca az olsaydık bizi deli yapardı Smile En azından toplum gözünde.

    Bizim göremediğimiz gerçekler? Ya da onların göremedikler? Aslında gerçek dediğin şey görmeyle, duymayla, hissetmeyle olan bir şey değil bence. İnandıkların gerçektir. İnanmadıklarınsa değil. Yoksa gerçeği basit bir maddeden ayıran bir şey kalmazdı geriye.

    Ve teşekkürler yorumun için Smile

    _________________
    I always knew I was a star And now, the rest of the world seems to agree with me.

    The reason we're successful, darling? My overall charisma, of course.

    I never thought of myself as the leader. The most important person, perhaps.

    -Freddie Mercury
    Back to top View user's profileSend private messageSend e-mailVisit poster's websiteYahoo MessengerMSN Messenger
    Bogus
    Site Yazarı
    Site Yazarı





    Joined: Nov 29, 2006
    Posts: 864
    Location: Istanbul

    PostPosted: Sun Dec 26, 2010 9:25 pm Reply with quoteBack to top

    Galiba Efla taşı bana attı...

    Eğer bana attıysa, başlığın konusundan birazcık sapma pahasına bu konuda kısaca bir iki şey söyleyebilirim. Hoş bana atmadıysa da ben biraz gocundum sanırım.

    Ocakbaşı'nın ve Frpworld'ün benim için önemi hemen hemen aynıdır. En sevdiğim köşesidir burası bu sitenin ve buradaki insanları da buraya yazdıklarından tanırım. Güzel bir yerdir de burası müdavimleri tanımak için. Herkes bir şeyler yazdı buraya çünkü... Eskisi gibi burada çok iz bırakmamamın sebebi ise tamamen zaman. Çzel hayatımda ve iş hayatımda artan sorumluluklar için gereken kaynağı biraz buradan kısmak zorunda kaldım. Hiç bir zaman burası için yazmamış olsam da artık bir şeyler yazacak zamanı da çok fazla bulamıyorum.

    Yazmak biraz da rüya görmek gibi bir şey aslında. İnsanın hayatının sentezidir yazdıkları. Ne yazarsanız yazın, yazdığınız her şey olduğunuz, olmak istediğiniz, olmaktan korktuğunuz, olmaya başladığınız, olamadığınız ve bunun türevlerinin bir sentezidir. Yaratıcılık bu malzemeleri özgün harmanlamaktan geçer.

    Neden rüya görmek dedim? Çok az uyku uyuyan insanlar daha az rüya görürler. Beyin o gün yaşadıklarını rem uykusuna geçip özümseyecek huzurlu "boşluğu" bulamaz çünkü. Oradan oraya koşturduğunuz zaman da aynı şekilde yazmak için gerekli "boşluğu" bulamazsınız. Hayat tecrübeleriniz kaçıp gider, siz onları özümseyemeden birbirinden ayırt edilemez bir yığın oluşturur.

    Neyse uzatmayacağım.

    Edmond hikayeye eklediğin son eklenti olmamış. Herkes olumlu şeyler söylüyor ama benim fikrim bu yönde değil.

    Buraya kendini geliştirmek için yazdığını, bu yüzden hikayeyi biraz müsvedde olarak kullandığını söylediğin için eleştirimi de fazla dizginlemeyeceğim.

    Bölüm bölüm yazılan hikayelerde olan bir hastalık başladı senin hikayende de... Nasıl kayış gibi uzayan dizilerin arada filler bölümleri oluyor, bu da bu hikayenin filler bölümü oldu. Anlatım savsaklandı, cümleler kısaldı, karakterin iç hesaplaşmaları yerini diyaloglara verdi. Halbuki doktorun bir cümlesini 200 kelimelik paragraflarla irdelerdi bu karakter... Ama daha çok cevap vermeye başladı.

    Bir de canımı sıkan bir nokta daha var. Bunu daha önce de bu sitede eleştiri olarak bir kaç defa söyledim. O da araştırma.

    şimdi burada bir psikiyatrist ve hastasının konuşmasını okuduk... Peki gerçekte bu konuşma böyle mi olur? Bir psikiyatrist hastasına böyle mi geri bildirimlerde bulunur? Hastasının sözleri karşısında duygularını ortaya döker mi?

    Dikkat ederseniz böyle yapmazlar, şöyle yaparlar demiyorum. Soruyorum sadece. Size inandırıcı geldi mi bu hikayedeki doktor? Daha fazla şey söylemeyeceğim bu konuda, çünkü sonra deli sanılma ihtimalim doğacak Smile

    Ben hayatımda hiç psikiyatriste gitmedim. Hiç ihtiyacım olmadı demiyorum, ayrı konu. Ama arkadaş çevreme Call of Cthulhu oynatırken bu işin nasıl yapıldığını uzun uzun araştırmak zorunda kaldım. Küçüklüğünden beri psikiyatristlere giden arkadaşlarımla konuştum, filmlerden ve kitaplardan ipuçları topladım, hatta sonunda bu dalda okuyan birisi ile karşılaştığımda onu sorulara boğup öğrenebildiğim her şeyi öğrenmeye çalıştım. (İngiltere'de hüküm giymiş suçluları rehabilite eden, bir diplomat kızı, Türk bir kadındı. Başlı başına gurur kaynağı bir insandı.)

    Gelmek istediğim nokta şu. Benim izlenimim Edmond'ın anlattığı gibi değildi, bu yüzden bu tutarsızlık çorbadaki sinek gibi beni oldukça rahatsız etti. Ama dediğim gibi, ben hiç bu tecrübeyi kendim yaşamadım, o yüzden bilmiyorum. Her hastalığın tedavisi, terapisi de ayrıdır eminim ama burası olmamış gibi...

    Psikiyatrist tezinizin anti tezi değil. Size kafa atmanız için orta kesen bir karakter değil. O işini yapan bir insan ve bu yazıyı bir psikiyatrist okuduğunda "demek bizi böyle insanlar sanıyorlar" dememeli.

    Ben Edmond'ın karakterini, anlattığı hikayeyi, ortaya koyduğu ikilemleri, ve en önemlisi anlatımını çok sevdim. Bu hikayeyi ısınmak için yazdığını söyledi, bu yüzden onu anlayışla karşılıyorum ama bir yazarın araştırmaya da ısınması lazım. Bence daha çok araştır Edmond. Akvaryum'da verdiğin yaşanmışlığı doktor-hasta ilişkisinde de ver.

    Belki 20 seansın toplamında bu kadar tespitte bulunacak bir doktor bir seansta bu kadar ileri gitmemeli. Yargı kelimeleri değil, karaktere sorularla -tam soru değil de sorumsu bunlar daha çok aslında - gelmesi gözümden kaçmadı, bu olumlu ama yeterli değil.

    Gelelim Efla'nın neden anlatılanı daha iyi anladığına...

    Daha iyi anlıyor çünkü bunun çok basit bir açıklaması var.

    Sosyal Psikolojinin bu konuda yaptığı deneyler var. Bir konuyu tartışan iki insan ve seyircilerden oluşan bir düzenek kuruyorlar.

    Çnce tüm seyircileri bir konuşmacının arkasına koyuyorlar. Seyircilerin ezici çoğunluğu tartışmayı arkasında oturdukları konuşmacının görüşlerini benimsiyor.

    Daha sonra hepsini diğer konuşmacının arkasına koyuyorlar ve başka bir tartışma konusu seçiliyor. Bu sefer de seyirciler diğer konuşmacının söylediklerine ikna oluyorlar.

    Son olarak da her iki konuşmacının da arkasına eşit şekilde konumlandırılıyorlar ve çoğunluk arkasında oturdukları konuşmacıyı inandırıcı buluyor.

    Bu deney hikaye yazan birisi için altın değerinde. Okuyucuyu karşınıza alarak anlatırsanız, ona karşı didaktik bir üslup kullanırsanız inandırıcı olamazsınız. Yapmanız gereken bir karakter yaratmanız, okuyucuda onda kendisinden bir şeyler bulabilmesi için dört köşeli bir çerçeveye hapsetmemeniz, okuyucunuzun kendi iç dünyasına, muhakeme yeteneğine güvenmeniz, yani bir anlamda onu arkanıza almanız gerekiyor.

    Bunu uzun anlatmama gerek yok bence, ne demek istediğimi anladınız bence. Her okuyana bir kişinin doğrusunu kabul ettirmek mümkün değildir, ama bir olay karşısında karakterin doğrusunu anlatırsanız ve bunu yaparken kesin yargılardan kaçınıp sorular sorarsanız, okuyucu da bu soruların içinde kendisini bulacak, onlara verdiği cevapları, aslında bir cevap vermese de karakter de veriyormuş gibi düşünecek, böylece karakterin, yani anlatmak istediğiniz fikrin arkasında yer alacaktır.

    Edmond bunu yapmaya başladı, daha da iyi yapacak. Acele etmez, karakterine orta kesen doktorlar kullanmazsa eğer...

    _________________
    <div><strong>ÇıÄ?lıkta henüz umut vardır, çıÄ?lık atmak güç ister. Tehlike, fısıltıdadır. Çünkü fısıltı bir tükeniÅ?in ifadesidir.</strong></div>
    Back to top View user's profileSend private messageVisit poster's websiteMSN Messenger
    catboy
    Site Yazarı
    Site Yazarı





    Joined: Jan 19, 2007
    Posts: 3268
    Location: Izmir

    PostPosted: Sun Dec 26, 2010 9:37 pm Reply with quoteBack to top

    Bogus'un yorumlarına bir şey diyemeyeceğim çünkü benim 24 öyküm içinde benzer yorumlar yapmıştı haklı olarak, pek araştırmadan yazdığımız oluyor çoğu zaman bu bölümde de benzer şeyler vardı psikolog bence de biraz amatörce konuşuyordu hastasıyla ama ben bu bölümü sevdim, sebebi de sadece tek bir cümleyle öyküyü iletletmiş olması.

    Karakterin zamanında bir kaza geçirdiğini öğreniyoruz ve bu tek cümle bölümün doldurma bir bölüm olmadığını, tam tersi öyküyü genişlettiğini ispatlamaya yetiyor, yani bölümün doldurma bölüm olduğuna katılmıyorum. Diğer konularda ise araştırma ile ilgili yorumlarda Bogus güzel bir noktaya parmak basmış, ama ben kurgunun ilerlemiş olmasından gayet memnunum... Smile
    Back to top View user's profileSend private messageVisit poster's website
    Alenthas
    Forum Yöneticisi





    Joined: Oct 04, 2007
    Posts: 2670
    Location: Innsmouth

    PostPosted: Sun Dec 26, 2010 10:20 pm Reply with quoteBack to top

    Ben bir hikaye yazarken bilmediğim şeyleri araştırmaya çalışırım. Hatta bir kale tasviri yapacakken en yüksek suru olan kaleyi yaklaşık 1,5 - 2 saat araştırmıştım (10-15m civarındaydı yanılmıyorsam, bir Alman kalesi). Yalnız psikoloji öyle 4-5 saat araştırıp ya da House MD izleyerek öğrenilecek türden bir şey değil (adam gibi de örnek yok ki, konu tıp olsa bir sürü seçenek var ama... Dil ). Psikiatristin biraz amatörce konuştuğunu fark ettim ama beni rahatsız etmedi, arkadaşça bir yaklaşım çizdiğini varsaydım.

    Neyse yani demek istediğim şey Edmond'ın bunu araştırıp öğrenmesi, yeterli bilgiye erişmesi uzun ve yorucu bir çaba olacaktır. İnternet üzerinde de sadece temel düzeyde bilgi bulunabilir konu üzerinde (büyük boyutlu, sıkıcı pdfler indirilmediği sürece). Bu da bir öykü için büyük ve gereksiz bir çaba olacaktır kanaatindeyim.

    Sherlock Holmes'ın çizgiromanını okudum geçen. Watson ile Holmes yeni tanışıyorlar. Watson Holmes'in zekasına hayran kalıyor ama edebiyat, siyaset, astronomi gibi şeyler hakkında hiç bir şey bilmemesine hayret ediyor. Hatta Holmes dünyanın güneşin etrafında döndüğünü bile Watson'dan yeni öğreniyor. Bunun ardından kendine işe yaramayan bu bilgiyi unutacağını dile getiriyor. Sherlock Holmes'a göre kendine ihtiyacı olmayacak şeyleri bilmek beyninde çok önemli bir yer kaplıyor ve yeni şeyler öğreneceğine işine odaklanmanın daha önemli olduğunu savunuyor. Tabii genel kültür önemli bir şeydir fakat pratik bir insan için dünyanın güneşin etrafında döndüğü bilgisi ne işine yarayabilir ki? Bunun yanı sıra ayın hareketlerini bilmek Holmes için çok yararlı olabilir, sonuçta med-cezire sebep oluyor ve bir şekilde bu bilgiyi Holmes kullanabilir. Fakat dünyanın güneşin etrafında dönmesi işine yarayan bir bilgi değildir bu durumda.

    şunu anlatmak istiyorum: Tabii bir kişi hikaye yazarken ne yazdığını bilmeli, araştırmalı, ama arabası olmadığı halde sırf indirimde diye de lastik almamalı.

    _________________
    Image
    Back to top View user's profileSend private message
    Efla
    Site Admin
    Site Admin





    Joined: Apr 10, 2004
    Posts: 3916
    Location: Ankara

    PostPosted: Sun Dec 26, 2010 10:41 pm Reply with quoteBack to top

    Evet taş yerini bulmuuuş. =) Hayat gerçekten zorlayabiliyor insaı özellikle bu aralar daha yoğun farkediyorum. Kesinlikle öğrenciyken Frpwolrdde takılmak daha kolaymış.

    Hikaye yazmanın (ben biraz genelleyebilirim bir şeyler yazmak olarak sanırım) rüya görmek gibi olduğuna katılıyorum. Bence çok başarılı bir örnek olmuş. Çok uyuyan insanların daha çok rüya gördüğü de doğru. Fakat insanlar aslında her zaman rüya görürler. Görmediklerini sandıklarında bile... Çzellikle hikaye yazma konusunda tecrübeli bir insanın aslında hikaye yazmadığına inanmıyorum. Sadece kağıda yazmıyor olabilir. Zaman zaman kafasında uçuşan hikayeler olmaması imkansız. Biraz vakit ayırarak evcilleştirmek kağıda aktarmak lazım belki de...

    Diğer bir yandan da malesef insan hayatta asıl yapmak istediğini söylediği şeyleri erteleyip. Aslında çok da keyifle yapmadığı şeyleri sürekli yapabilme konusunda korkunç bir kabiliyete sahip. Aslında ne kadar hoşumuza gittiğini hatırlayınca vakti daha kolay buluyoruz belki. Ama anlıyorum. Ben de eskisi gibi istediğimi yapamıyorum. Ama ben biraz da bogus'un bu işi ciddiyetle yapmasına bağlıyorum. Kötü diyemem buna ama belki de biraz fazla ciddiyetle... Biraz sonra bu meseleye geri döneceğim.

    Genelde yazdıklarımı, yorumları pek de kısa tutmamaya çalışırım. Ama derler ya "Deli deliyi görünce çomağını saklarmış." Bogus'un yazdıklarını görünce ben de çomağımı sakladım. =) Yazdıklarının büyük kısmı bence çok doğru geri kalan kısmı da benim "bakış açısı" diye bırakabileceğim bir kısım. Yani yanlış denilemez. Zaten daha ziyade "tartışma" gözlükleriyle değil "öğrenme" gözlükleriyle okumak gerek. Yazar olmak gibi bir isteğim olmamasına rağmen bakış açısından epey şey çıkarttım Bogus'un, sanırım böyle istekleri olan arkadaşlar daha da fazla yararlanacak şey bulabilir.

    Neden (istediğim gibi) hikaye yazamadığımı. Yada yazasım gelmediğini merak ediyordum. Aslında az çok cevap bulmuş oldum sanırım. Yaratıcılığı, hayal gücünü o kadar disiplinli bir şekilde bir kurgu üzerine oturtmak, bunun için de araştırma yapmak zor bir iş ve sabır istiyor. Aslıdna saydıklarım ayrı ayrı yaptığım şeyler ama bir arada olunca demek ki çok ilgimi çekmiyor. Belki zaten bir şekilde kendimi ifade etmek için alternatif yolalr bulmuş olduğumdandır.

    Araştırma konusunda sonuna kadar katılıyorum. Farkedilse de farkedilmese de hikayeyi etkileyici kılıyor ve içini dolduruyor. Yani daha sulu bir karpuz gibi... (Nerden çıktı şimdi bu örnek, tamam canım biraz karpuz istemiş olabilir) Dieğr yandan da okuyucuya çok şey katıyor. Ben genellikle okurken okunan şeyin bir hikaye yada roman olduğunu hep aklımın bir köşesinde tutatım. Bunu yapmamın sebebi aslında gördüğüm tutarsızlıkları kendi çapımda kapatmak. Bir insanın her şeyi bilmesini beklememeli neticede. Aynı anda her şeyden anlaması çok ütopik olurdu. Bir yere kadar hoş görmek gerekiyor. Fakat bazen gerçekten bunu düşünmeyi unuttuğumu farkettiğim oluyor bazı şeyleri okurken. O zaman daha da içine çekiliyorum hikayenin. Okuduğum süre boyunca hikayenin içinde yaşıyorum. Araştırma da belki bu konudaki en önemli unsur. Eğer bu sefer hikaye yazmaya değil de hikaye okumaya rüya görmek dersek okuyana rüya gördüğünü anlamasını sağlayacak bir şey vermemiş oluyorsunuz. Herşey o hikayenin gerçekliğinde gerçek gibi...

    Fakat hikayenin yazılış tarzı konusundaki görüşlerimiz biraz farklı sanırım Bogus'la. Ben de baştan sona kurgulanmış hikayeleri çok severim. Sadece bu türde yazılmış şeylerde görebileceğimiz şeyler var çünkü. Başta gördüğümüz bir olayın en alakasız bir yerle bağlantısı olabilir. Tıpkı hayattaki gibi. Ama diğer bir yandan da çerçeve çizmek demek belli şeyleri sınırlamak demek oluyor. Akışın nereye gittiğini daha önceden belirleyip o yol üzerinden akıtılıyor. Oysa ki yazarken hikayeyle beraber yolculuk etmek de farklı bir tat olsa gerek.

    Hemen bir örnek vereyim. Otostopçunun Galaksi Rehberi'ni bilirsiniz belki. Yazarı Douglas Adams bir bölüm bittiğinde diğer bölümde ne olacağı hakkında hiçbir fikri yokmuş. Tamam kitabın tarzının bunu kaldırmaya daha müsait olduğunu kabul ediyorum ama bu tarzla da muazzam eserler çıkabileceğini düşünmeme ebep oluyor.

    Belki de bunun sebebi yazarın da hikayeyi aslında yazarken keşvetmesi. Yani yazdıkça aslında kendi de bilmediği yanlarını keşfediyor. Çnceden rotayı çizmemiş olması başlangıçta hiç tahmin bile edemeyeceği yerlere gitme fırsatı veriyor. Daha sonra ne olacağını okuyan gibi merak da edebiliyor. Bence bu da kuvvetli bir öğe.

    Neticede ikisine de ayrı bir tarz olarak bakıyorum ben. Benki her şeyde olduğu gibi bir orta noktada karar kılmak gerek. Aslında bunları yazdıktan sonra hikaye yazmanın yazılım geliştirmeye benzediğini farkettim (mesleki çağrışım) Yazılım geliştirme yöntemleri için de bir çok model vardır. Bu modellerin biri diğerinden daha doğru değildir. Ama farklı ihtiyaçları karşılarlar. Mesela bir yazılım için adım adım gereksinimleri belirleyip daha sonra yazılımı tasarlayıp sonra da kodlayabilirsiniz. Bu sizin tasarımınızı ve yazılımınızı sağlam kılar. Ama bu bahsettiğim süreçleri birbirinin içine geçirerek yeni gereksinimler geldikçe tasarımınızı ve kodunuzu buna göre değiştirme şansınız da vardır. Çğrendiklerinizi uygulama şansı verir ve uygulamanız geliştirilmeye daha açık olur. Daha fazla ayrıntıya girip sıkmayayım sizi ama ana fikri aldınız sanırım =)

    Eh güzel bir tartışmaya da vesile oldu Edmond'un hikayesi ne güzel oldu...

    _________________
    Chaos is the law of nature,
    Order is the dream of man.
    Back to top View user's profileSend private messageVisit poster's website
    Walter
    Yönetici





    Joined: Oct 22, 2005
    Posts: 523
    Location: Gilead

    PostPosted: Sun Dec 26, 2010 10:53 pm Reply with quoteBack to top

    Mademki, konu araştırma üzerinden gitmiş bende bir iki kelam edeyim.

    Araştırma önemlidir, bir karakter kılıç savuruyor diyebilirsiniz ama bu kılıcı nasıl savuruyor, gücünü nereden alıyor kılıcı nasıl tutuyor. Karşıdaki nasıl savunuyor. Ben tasvir ederken bu durumun fiziksel yansıması ne derece mümkün.

    Sol eliyle savrulan kılıç adamın sağ omzuna iner, genelde vuruş açısı dolayısıyla, bunu gidip sol omza vurdu derseniz biraz abeslik kaçar. Tabi sol omza da vurabilir ama tamamen koltuk altını açık eder rakibine. Kendi adıma ben genelde, bu tür haraketlerin betimlenmesi daha iyi olsun dye dövüş konusunda haraketleri bizzat deniyorum. dövüş teknikleri konusunda belgesel ve videolar izliyorum. Değişik silah tipleri araştırıyorum, hikayeme mataryel olması için. Neden mi bunu yapıyorum ?

    Drizzt bir haraket yapıyor, kitapta ne yaptığını anlayamıyoruz. Yok deviniminden, olasılığından. İki de bir de artemisin kaşını nasıl olsa patlatmasından. Bundan sıkıldım, yazdığım hikayelerde döbvüş akışını okuyucular hissedecek, oeeh bu ne ya demeyecek, olma olasılığını anlayabilecek.

    Sadece Dövüş konusu değil, her konuda, Barikedo diye sarma sigara var tütün yapılışının sarılmının, yapraklarının ne zaman toplandığının bilgisi. Ya da gemi bilgisi sancak pruva nedir, dümen ne yönde çevrilir. Kano nasıl yüzdürülür ? Ayrıca Kan ve Kar hikayesini yazarken, New Yorku boydan boya Google Earth'den gezdim, Central Park. Empire Satate gibi yerlerde geçtiği için trafik güzargahı üzerinde çalıştım.

    Gelelim niye gerekli bunlar hikayenin tutarlılığını, simgeleyen şeyler. Bu hikayede psikolog davranışları olur yarın başka hikayede başka bir şey. Çzellikle davranış konusu, ve fantastik dünyyalarda şehir yaratma, ekonomisinden, üretimine ticaretine askeri stratejisine kadr hepsi araştırılıp yazılmalı.

    Bogus, doğru şeyler yazmış, bu bölüm yavaşlamış hikaye ama bu normaldir, ara ara insanlar yavaşlar ilham söner gibi olur. Tabi diyalog konusu çok önemli durum öyküsü yazıyorsn diyalog fazla geçmemli bir söze bogus'un tabiriyle 200 sözcük geçmeli netice. Bunlar daha ilerlemen için konuyu güzelleştirmen için söylediğimiz sözler Edmond bilirsin, Daha iyi yazacağını iyi bir şekilde gittiğini, söyleyebilirim.

    Hadi bakalım, İyi yazmalar...

    Walter..

    _________________
    BeÅ? dakika süren savaÅ?lar binlerce yıl süren efsaneler yaratır. O yüzden savaÅ?ta korkuyla deÄ?il tatmin hissi duyarak ölmelisin. O zaman arkandan aÄ?layacak insan kalmıÅ? olur.
    Back to top View user's profileSend private messageSend e-mail
    Edmond
    Kullanıcı
    Kullanıcı





    Joined: Jul 03, 2006
    Posts: 5509
    Location: Ã?anakkale

    PostPosted: Mon Dec 27, 2010 5:01 pm Reply with quoteBack to top

    Yıllardır bu sitedeyim, ilk defa bir öykümün böylesine eleştriler aldığını görüyorum. Bu olayın beni ne kadar mutlu ettiğini tahmin bile edemezsiniz (ya da düşününce, siz de illâ geçmişsinizdir bu yollardan, gayet de edebilirsiniz herhâlde Very Happy ) İlk kez hikayenin ciddiye alındığını hissettim.

    @Bogus

    Hikaye hakkında şizofreni'yi olabildiğince araştırdım, hastalığın sonuçları, sebepleri, mantığı, nasıl işlediği, hepsini öğrendim ve aksi yönde hareket etmemeye çalışıyorum. Ama ne yalan söyleyeyim, piskiyatrist aklımın ucundan bile geçmezdi Very Happy

    şimdi araştırdığım zaman bahsi geçen doktorun psikiyatrist değil de psikolog kavramına daha çok uyduğunu fark ediyorum. Ama öte yandan devletin bir psikiyatriste yollaması gerekir, psikologa değil. Yani karakteri psikolog olarak değiştirmem mümkün değil. Hastalık çünkü.

    Karakterlerin iç hesaplaşmalarını diyaloglara yer vermesini tamamen bu siteden gelen eleştriler doğrultusunda çevirdim. Çok sevinenler de oldu bu olaya, pek sevinmeyenler de. Efla olması lazım, demişti ki "Hikayende sen olayı anlat, felsefeyi alttan ver, doğrudan didaktik bir tonda anlatma." Bu beni diyaloglarla düşünceyi yaymaya itti. Bu yüzden böyle bir şey denedim. Karakterin irdelemesi demek, benim doğrudan felsefemi vermem demek olacaktı, ikisini de denemiş oldum böylece, tekrar ve tekrar hikayeyi okuduktan sonra herhâlde hangisinin daha iyi olduğuna karar verebilirim. şu an ne bu iyi, ne de şu iyi diyebilirim.

    Psikiyatristin mesleğini yapması konusunda size katılıyorum. Ama karakteri konusunda bir açıklama yapmak istemiyorum, çünkü Spoiler vermek işime gelmiyor şu an. Hikayenin finalini kurdum kafamda, toplamda 10 bölüm civarında olacak, ve doktorun karakterini anlatamam bu yüzden, ama şunu söyleyebilirim, doktor tamamen İsmail'in tersinde düşünen, mesleki olarak değil, karakter olarak İsmail'in aksini yapacak bir insan. Gerçek içinde acı çekmeyi yeğler.

    Deney çok çok hoşuma gitti. Hikayeyle alakasız olarak söylüyorum bunu, ama hikaye çerçevesinde ben son bölümlerde hikayeyi gerçekten de Efla'nın (ya da kimdi onu söyleyen ya? Hani olaya ağırlık ver diyen Very Happy ) dilediği gibi çerçevelendirdim. Ama bunu sevmesinin psikolojiden çok hikayenin "onun istediği tarzda, veya sevdiği tarzda" gidiyor olmasının etkisinin daha büyük olduğuna inanıyorum.

    Bir de bölümün doldurma olasına gelince, ilginç gelebilir ama en çok tasarladığım ve tasarlamam gereken bölüm buydu çünkü kalan bölümleri daha iyi anlamanız için şarttı. Çyle de yaptığımı zannediyordum. Açıkçası doldurma izlenimi vermiş olmak beni şaşırttı.

    Ve eleştrin için çok teşekkür ederim Smile Dilerim ki her bölümü böylesine eleştirmeye değer bulursun Smile

    @Catboy

    Teşekkür ederim yorumun için, doldurma bölüm havası vermemiş olmam (en azından herkese Dil ) beni sevindirdi.Karakterin zamanında geçirdiği kazayı daha önce söylemiş olsam da en azından, tekrar koymamın sebebi bir arkadaşın bana hikayedeki birçok bilgi ve karakteri bir kez kullanmanın akıcılığı engelleyeceğini söylemiş olmasıydı. Yani Alp karakterini de, doktoru da, kazayı da, eski eşini de (oraya da gelcez Dil ) bir kez görüyorduk hikayede ve bu akıcılığı engelliyormuş (en azından ona göre, bilemem siz katılır mısınız?) ve tekrar kullanmam iyi olabilirmiş. Ben de onu yaptım.

    @Alenthas

    Araştırma konusunda sana neredeyse tam olarak katılıyorum. Ama öte yandan psikiyatristi gerçekten de araştırmam gerekiyordu. Balık olayını okuduğum NLP kitabından (psikolojiye ilgiliyimdir Very Happy ) görmüştüm, sonra her psikiyatristte olması gerektiğine karar kıldım ve böyle bir şey yaptım. Huzur için şart. Sherlock Holmes'a gelince, ben inanıyorum ki eğer bir yazar olsaydı kitabındaki karakterin ayakkabılarının markasını bile tasarlar, fiyatlarını bile araştırır ve ona göre karaktere giydirirdi, mükemmeliyetçiliğe sahip bir insan çünkü.

    @Efla

    Ben bu konuda Bogus'la aynı fikirdeyim aslında. Bir pencere olarak düşünmemek lazım. Çünkü yazarın geçirdiği her gün zaten hikayeyi değiştirir, tek olaydan bakamaz yazar olaya. Ve bence hiçbir hikaye parça parça verilmemeli. Çünkü yazar (burda ben oluyorum Dil ) okuyucunun etkisinde kalırsa büyük oranda bir sorun yaşayabilir hikayede (ehem üstüme alınmadım Dil ) Bence tek parça hâlinde vermeli. Tamam, Douglas Adams gibi parça parça ve alakasız yazabilir, ama seyirciye bitirene kadar sunmamalı.

    @Walter

    Dövüş konusunda yazdığım birkaç hikayede aynı şeyleri tam olarak aynı sebepten uygulamıştım bir keresinde. Ama dediğim gibi, psikiyatrist hiç aklıma gelmedi, gelse araştırırdım Smile

    _________________
    I always knew I was a star And now, the rest of the world seems to agree with me.

    The reason we're successful, darling? My overall charisma, of course.

    I never thought of myself as the leader. The most important person, perhaps.

    -Freddie Mercury
    Back to top View user's profileSend private messageSend e-mailVisit poster's websiteYahoo MessengerMSN Messenger
    Efla
    Site Admin
    Site Admin





    Joined: Apr 10, 2004
    Posts: 3916
    Location: Ankara

    PostPosted: Mon Dec 27, 2010 6:05 pm Reply with quoteBack to top

    Edmond wrote:

    @Efla

    Ben bu konuda Bogus'la aynı fikirdeyim aslında. Bir pencere olarak düşünmemek lazım. Çünkü yazarın geçirdiği her gün zaten hikayeyi değiştirir, tek olaydan bakamaz yazar olaya. Ve bence hiçbir hikaye parça parça verilmemeli. Çünkü yazar (burda ben oluyorum Dil ) okuyucunun etkisinde kalırsa büyük oranda bir sorun yaşayabilir hikayede (ehem üstüme alınmadım Dil ) Bence tek parça hâlinde vermeli. Tamam, Douglas Adams gibi parça parça ve alakasız yazabilir, ama seyirciye bitirene kadar sunmamalı.


    Hmm... Bilmiyorum benim söylediklerim zaten sunuştan bağımsızdı. Yani yazım stili olarak nasıl olacağıyla ilgili. İkisi de ayrı avantajları olan ayrı stiller özetle. Birine doğru diğerine yanlış demek doğru olmaz yani..

    Dans etmek, müzik yapmak gibi belki de... Baştan aşşağı tasarlanmış bir kareografi güzeldir. Yada bir şarkıyı baştan sona bestelemek de öyle. Ama aynı şekilde o anki duruma göre doğaçlama dansetmek, çalmak da güzeldir. Hatta belki kafamızdaki şarkıyı sırf o an için farklı çalmak planlamamak. Çünkü her belirlediğin şey başka bir çok ihtimali elemek demektir. Ve bu ihtimaller arasında başlangıçta göremeyeceklerin de var...

    Nasıl sunulacağı da ayrı bir tartışma konusu tabii.

    Ama diyorsanız ki tamamı bittikten sonra sunulmalıdır. E o zaman aslında frpworld'de yaptıklarımızın biraz tersi oluyor. Yani Okuyucudan "popüler olma" anlamında etkilenmesi pek iyi olmayabilir bu noktada katılabilirim ama burada aldığınız tavsiyeler de aslında bir çeşit etkilenme. Yani olması gerektiğini söylediğin gibi yapmış olsaydın. Fikirlerini anlatmak için Bogus'un tavsiye ettiği gibi hikayeleştirmeyi kullanmayacaktın muhtemelen. Bana kalırsa insanın yaptığı kadarının geri bildiriminin almasının ciddi yararları var. En azından kedini geliştirme aşamasında...

    Yazı yazma becerisi kadar çevreden etkilenmeme de zamanla ve yazarın becerisiyle gelişen bir şey. Yani İşini iyi yapan bir yazarın pek de olumsuz etkileneceğini sanmam bundan.

    _________________
    Chaos is the law of nature,
    Order is the dream of man.
    Back to top View user's profileSend private messageVisit poster's website
    Edmond
    Kullanıcı
    Kullanıcı





    Joined: Jul 03, 2006
    Posts: 5509
    Location: Ã?anakkale

    PostPosted: Mon Dec 27, 2010 9:10 pm Reply with quoteBack to top

    Genel olarak aynı şeyi söylüyoruz. Ben bu konuda Bogus'a katılıyorum, yani gerçek bir yazar öyküsü bitene kadar paylaşmamalı. Ama ben tamamen geribildirim dediğin şey için paylaşıyorum ve tek amacım kendimi geliştirmek. Eğer bu hikayeyi gerçekten tutması için yazıyor olsaydım bu şekilde paylaşmazdım. Ama ben istiyorum ki eleştirilsin, insanlar yön versin biraz da, daha ziyade ben nasıl hikaye yazılır eleştrilere bakarak öğreneyim. Dolayısıyla Bogus'un yaptığı gibi acımasızca eleştriler benim istediğim şeyler şu an. Ama tabiî "iğrenç olmuş" demenizi değil, "şurası iğrenç olmuş, şöyle olsa daha güzel olurmuş" demenizi bekliyorum. Ve bu düzeltmelerle yön vericem ileriki bölümlere. Kafamda birkaç temel öğe var hikaye boyunca uygulayacağım (daha ziyade son 5 bölüm falan için) onun dışında ne yapacağıma dair bir fikrim yok. Bu senaryoyu kısa tutmak istiyorum, çünkü mahvetme olasılığım yüksek. Tabiî diyebilirsiniz madem kendini geliştirmek amacın, bırak mahvolsun. Hayır, eğer ki hikaye güzel devam etmezse (daha önceden biliyorum) aldığım zevk azalıyor, eğer hikayeleri zirvede bırakabilirsem (ve yeni bir hikaye için senaryom hazır) daha fazla zevk alıyorum, daha çok geliştiğimi hissediyorum.

    Velhasılkelam tekrar teşekkür ederim yorumlarınız için Smile

    Bir de gelişmiş bir yazar elbetteki çevreden etkilenmemeyi başarabilir, ama ben sanmıyorum birisi bana "Bak böyle yapmışsın olmamış bu" dediği zaman onu yapmayı sürdürebileceğimi Smile

    _________________
    I always knew I was a star And now, the rest of the world seems to agree with me.

    The reason we're successful, darling? My overall charisma, of course.

    I never thought of myself as the leader. The most important person, perhaps.

    -Freddie Mercury
    Back to top View user's profileSend private messageSend e-mailVisit poster's websiteYahoo MessengerMSN Messenger
    Display posts from previous:      
    Post new topicReply to topic


     Jump to:   



    View next topic
    View previous topic
    You cannot post new topics in this forum
    You cannot reply to topics in this forum
    You cannot edit your posts in this forum
    You cannot delete your posts in this forum
    You cannot vote in polls in this forum


    Powered by phpBB © 2001 phpBB Group

    :: HalloweenV2 phpBB Theme Exclusive ::
     
    FRPWorld.Com ülkemizdeki fantezi edebiyatı ve frp sevenleri bir araya getirmeyi amaçlayan bir web sitesidir. 2003 yılında kurulmuş olan sitemiz kullanıcı ve yöneticilerimizin katkıları ile büyüyüp Türkiyenin en büyük frp sitelerinden birisi olmuştur. Galerisi, indirilecekler kısmı, akademisi, yazarları ile sitemiz tam bir frp hazinesidir. FRPWorld sizin de desteklerinizle böyle olmaya devam edecektir. FRP'nin doyumsuzca yaşandığı bu diyara hoş geldiniz.

    FRPWorld, yeni bir frp dünyası


    Sitede bulunan yazı, doküman ve diğer içerikler siteye ait olup başkaları tarafından kopyalanması, dağıtılması ya da ticari amaçla kullanılması yasaktır.
    Siteye yapmış olduğunuz katkılar frpworld.com'un olup bunları yayınlama ya da yayınlamama hakkı site yöneticilerine aittir.


    Sayfa Üretimi: 0.57 Saniye