Frp World Ana Menü
  • Frp World
    » Anasayfa
    » Forum
    » Anketler
    » Akademi
    » Kitap Tanıtımları
    » Haber Arşivi
    » Haber Gönderin
    » Makale Gönderin

  • Üyelere Özel

  • Kişisel
    » Hesabınız
    » Özel Mesajlar
    » Üye Listesi
    » Üye Arama
    » Siteden Çıkış

  • Site Bilgileri
    » Top10
    » Site Hakkında Yorumlarınız
    » İstatistikler
    » Destekleyen Siteler

  • Kullanıcı Menüsü
    Hoşgeldin, Diyar Gezgini
    Üye Adı
    Şifre
    (Kayıt Ol)
    Üyelik:
    Son Üye: KirbyJoine
    Bugün: 8
    Dün: 23
    Toplam: 90337

    Şu An Bağlı:
    Ziyaretçi: 1477
    Üye: 0
    Toplam: 1477

    FrpWorld.Com :: View topic - 24
    Forum FAQ  |  Search  |  Memberlist  |  Usergroups   |  Register   |  Profile  |  Private Messages  |  Log in

     24 View next topic
    View previous topic
    Post new topicReply to topic
    Author Message
    catboy
    Site Yazarı
    Site Yazarı





    Joined: Jan 19, 2007
    Posts: 3268
    Location: Izmir

    PostPosted: Tue Aug 31, 2010 8:19 pm Reply with quoteBack to top

    Image

    Birazdan okuyacağınız bölüm 08:00 ile 09:00 arasında geçmektedir.
    Olaylar gerçek zamanlı olarak ilerlemektedir.

    New York, 08:01:02


    Yoğun geçen kar yağışının ardından güneş kendini yeni göstermeye başlamıştı. En sonunda kış yerini bahara bırakmaya karar vermişti. Yollarda yürümek işkenceydi hala ama, dükkanların camları bile soğuktan çatlamıştı, direklere yanlışlıkla değdiğinde ise derini kopartacak kadar soğuğun hala etkisini sürdürdüğünü acı içinde keşfedebiliyordun.

    Sarı peruğunu belli edercesine hızlıca yürümesini sürdüren kadın cep telefonunun tuşlarına hızla bastı ve karşı tarafın açmasını bekledi. O esnada sağ baş parmağını emerek kanı durdurmaya çalışıyordu, belli ki soğuğun hala etkisini sürdüğünü keşfedenlerin grubuna katılmıştı. Demin dengesini kaybedip tutunduğu direkte hala kanından bir parça buz kristalleri halinde de olsa görülebiliyordu.

    Karşı taraftan hırıltı bir erkek sesi duyuldu: Â?Beni arama dememiş miydim, kadın?Â?

    Kadın yüzüne bulaşmış kanı silerken fısıltı halinde soruya cevap verdi: Â?Çncelikle bana bu şekilde hitap etme diye kaç defa demem gerekiyor? Bana saygı duymazsan bu işi burada bitiririm.Â?

    Fısıltısından bile tehdidi hissedilebiliyordu. Karşı taraf tehdidi ciddiye almamış olacaktı ki ses tonunu değiştirmeden konuşmasını sürdürdü: Â?Hitap şeklimden mennun değilsen anlarım, ama bana bir daha bu şekilde aptalca tehditlerde bulunma. Yoksa bir şekilde seni bulurum ve karşılığını veririm, kadın.Â?

    Â?Çyle olsun, sadece planlarda bir değişiklik olup olmadığını soracaktım.Â?

    Artık eskisi kadar kendine güvenerek konuşamıyordu, çünkü en ufak tehdide pabuç bırakmayacak biriydi karşı taraftaki. Zaten bu bir nevi denemeydi kadın için, patronunu test etmişti neye nasıl tepki vereceğini görmek için.

    Â?Değişiklik yok. Diğerleri harekete geçtiler bile. Seni bekliyor olmalılar.Â?

    Â?Peki, sadece emin olmak istedim.Â?

    Â?Son kez uyarıyorum, benim sabrımı bir daha bu ucuz numaralarla test etmeye kalkma. Bir daha da beni arama.Â?

    Telefon kapanmıştı çoktan, ama kadın hala telefonu kulağına yakın tutuyordu. Buraya kadar gelmişti, artık devam etmek zorundaydı. Bu uğurda nelerini feda etmişti, artık geri dönüşü yoktu bu işin.

    BankaÂ?ya giriş yaptığında güvenlik görevlisine gülümsemeyi ihmal etmedi ve kendine bir sıra numarası alıp en yakın koltuğa oturdu. Gözleri etrafta tanıdık avına çıkmıştı. Sıradakilerden biri olan mavi bereli, kahverengi paltolu adamı tanımıştı. İki koltuk yanında oturan koyu siyah saçı ve mavi lensleriyle göz alıcı bir güzelliğe sahip genç kızı da görmüştü. Bunlardan başka bir kişi daha olması lazımdı ve o da içeri girmek üzereydi.

    Devon stresini azaltması için ağzına attığı sakızını çiğnerken bankaya yaklaştı, güvenlik görevlisi de onun tedirgin hareketlerini o daha bankaya yaklaşırken fark etmişti. Ama silahına davranmakta geç kalmıştı ve Devon daha hızlı hareket ederek bankaya girmeden onu vurmayı başarmıştı.

    İçeri girdiğinde ise planın ikinci kısmında rol alması gereken kadını gözleri aradı. Kadın da onu bekliyordu zaten. Sarı peruğunu düzelterek ayağa kalktı ve Devon ise hemen kadına bir tabanca fırlattı. Koyu saçlı genç kız ve sırada bekleyen mavi bereli adam ise rehine gibi davranıyorlardı.

    Â?Sanırım bunun bir soygun olduğunu hatırlatmamıza gerek yok.Â? diye bağırdı Devon ve sakızını yere tükürdü.

    Kadın, DevonÂ?a yaklaştı ve adamın dudağına bir öpücük kondurdu: Â?Senin geleceğini bilmiyordum, dememişlerdi bana.Â?

    Devon da aynı tepkiyi verdi, o da soygun da yanına verecekleri kişinin kim olduğunu bilmiyordu.

    Â?Bu işte de beraber olmamıza sevindim, Mandy.Â?

    08:06:11... 08:06:12... 08:06:13...

    CTU New York 08:18:49

    Anti-Terörist Birimi için sıkıcı bir gündü. Bir banka soygunu haberi vardı, ama o NYPD (New York Polis Departmanı)Â?nın işiydi. Senatör ve hatta Amerikan BaşkanlarıÂ?na yapılan suikast girişimleri, teröristlerin veya düşman ülkelerin gönderdiği kimyasal, biyolojik ve nükleer silahlar, Beyaz Saray gibi ülke için önemli binalara olan saldırılar derken bunca yıl oldukça hareketli dönemler geçirmişlerdi. Bir sürü müdür, ajan ve analizci gelmiş gelmişti buradan. Ama artık eskisi gibi değildi her şey, burayı CTU yapan elemanlarının çoğu ya emekli olmuş ya da görevlerinin birinde düşmanlar tarafından öldürülmüştü. Zaten emeklilik en fazla müdürlerin başına gelirdi ve bu genelde istifa ya da görevde başarısızlık bahanesiyle kovulma sonucunda olan bir emeklilik şeklinde olurdu.

    Casus uçaklar konusunda oldukça deneyimli olan ve sürekli New York semalarında gezintiye çıkan, arada da CTU bilgisayarlarını çıplak kadın resimleri için bir arşiv olarak kullanan Arlo bile artık CTUÂ?nun eskisi kadar keyifli bir yer olmadığını düşünmeye başlamıştı. Hatta bazı ajanlar aralarında şu banka soygunu olayıyla ilgilensek mi diye bile tartışıyorlardı ama tabi ki içinde terörizm ile ilgili bir kavram geçmediği sürece hiç bir suç onların ilgi alanına girmezdi. Yoksa diğer teşkilatların var olma amacı kalmazdı.

    Makineden bir bardak ılık su doldurmak amaçlı ayağa kalkan Arlo bu süre zarfında etrafta koşuşturan genç bayanların bacaklarını gözetlemeyi de ihmal etmedi. Arada bir yakalandığı da olurdu, ama CTUÂ?nun en zeki elemanı unvanını sürdürdüğü sürece bu davranışlarına katlanmak zorunda kalacaklarını bildiğinden rahattı.

    Â?Hey, Elle. Bugün ne yapıyorsun?Â? diye sordu cesaret patlaması yaşadığı bir an. Yeşil gözleri ve ince hatlı yüzüyle ElleÂ?i kendince elde etmeye çalışıyordu, ama Elle arkadaş canlısı bir şekilde karşılık vermeye çalışsa da ArloÂ?yu sinir bozucu buluyordu. Hem zaten sevgilisi vardı ve olmasa bile Arlo gibi bir inek sevgilisi olsun istemezdi.

    Â?Bitirmem gereken raporlar var, Arlo. Başka sorun yoksa, rahat bırak beni lütfen.Â?

    Lütfen lafı kullanıldığı sürece Arlo bayanların peşini bırakmazdı ve yine bırakmayacaktı.

    Â?Belki de bu haftaiçi bir ara sinemaya gidebiliriz diyecektim, çok kaliteli bir aşk filmi gelmiş de belki hoşuna gider diye düşündüm.Â?

    Â?Senin kaliteden anladığın içinde geçen seks sahnelerinin yoğunluğu olduğu sürece seninle sinemaya gitmem, Arlo.Â?

    Â?Ne, ben sanatsever insanım ve önyargılı da değilim, iki insan sevişiyorsa bunda ne kötülük var. Böyle dar kafalı olduğunuz için insan evrim geçiremedi bir türlü, maymunlarla akraba olmak hoşuna mı gidiyor?Â?

    Â?Anlaşılan senin hoşuna gidiyor, Arlo. Yoksa bu kadar şebek yüzlü olmanın başka bir nedeni mi var?Â?

    şebek lafı geri çekilme sinyali demekti Arlo için, daha fazla uzatmadı ve ElleÂ?i yenildiği savaş alanında yalnız başına zaferini kutlaması için bıraktı.

    O sırada CTUÂ?nın kocaman ekranlarından birinde bir soygunun görüntüleri gösterilmeye başlandı ve CTU müdürü Kate Hoffman ofisinden çıktı. Emin adımlarla ekranın bulunduğu tarafa yürüyordu. Kumral saçından yayılan mis gibi deniz kokusu ArloÂ?yu kendine getirmeye yetmişti, gerçi hep kendine hatırlatması gerekiyordu. CTU müdürü kırk sekiz yaşındaydı, yani öz annesinden dört yaş küçüktü. Onu koluna takıp gelini olarak tanıtamazdı annesine, ama yine de o saçına sıktığı parfümü yüzünden aşık olmasına ramak kalıyordu her seferinde.

    Â?Lütfen herkes buraya bakabilir mi?Â? diye söze girdi Kate.

    Lütfen diye söze başlarsın da seni dinlemez miyiz, diye içinden düşünmeyi ihmal etmedi Arlo ama sonra öksürerek ciddi bir pozisyon aldı ve müdürünün anlattıklarını dinlemeye başladı.

    Â?şu anda New YorkÂ?ta bir banka soygunu gerçekleştiğini biliyorsunuz, polis olay mahalinde ama bizi asıl ilgilendiren mesele, soygunculardan biri.Â?

    Sarı peruğunu her ne kadar kimliğini saklamak için kullansa da CTUÂ?da gelişmiş bir yüz tanıma programı vardı ve kadın soyguncunun kimliği belirlenmişti bile çoktan. Mandy isminde biriydi, gerçek ismi olmadığı kesindi ama kendisinin bile artık asıl adını unuttuğu tahmin ediliyordu ve soyadı da bilinmeyenler arasındaydı.

    Â?Eski başkanlara yapılan suikast girişimleri de dahil olmak üzere bir sürü terör eylemine karışmış bir suçlu.Â?

    Arlo söze girme gereksinimi duymuştu, her ne kadar müdür konuşurken kimsenin çıt çıkarmamasını içten içe istese de.

    Â?Bildiğim kadarıyla Mandy bundan bir kaç yıl önce bizzat Beyaz Saray tarafından affedilmişti.Â?

    Â?Çyleydi ama, bir daha bu ülkeye dönmemesi ve herhangi bir suça karışmaması şartıylaydı bu. Bunun dışında deneyimli bir suikastçinin böyle basit bir banka soygunu için tutulacağını sanmıyorum, bu işin içinde başka şeyler çıkabilir.Â?

    Â?Belki de paraya ihtiyacı vardır, suikastçilik dönemi geride kaldığına göre kimse de ona başka iş vermiyordur, iyi bir aşçı olduğunu sanmıyorum doğrusu.Â?

    Â?O halde kadın sezgisi diyelim bu duruma, seni bu cevabım yeterince tatmin eder mi?Â?

    Â?Tabi ki de efendim, sizin gibi bir kadının sezgisine karşı çıkmak ne haddime!Â?

    Â?O halde işimize dönelim, birazdan polisler bir operasyonla soyguncuları yakalamak için harekete geçecekler. Yakalandıklarında CTUÂ?ya getirilmelerini talep ettim. Sorgu için hazırlık olun kısacası. şimdilik bu kadar.Â?

    Kate konuşması bittikten sonra ofisine geçerken Arlo ister istemez müdürünün bacaklarına bakıyordu.

    08:23:34... 08:23:35... 08:23:36...

    New York Bankası, 08:45:09

    Â?Kasayı açtık, gerekenleri de almayı başardık. Yapmamız gereken neyse yaptık. Artık tüymemiz gerekiyor.Â? diye belirtti Devon.

    Â?Haklısın, polisler birazdan içeri damlar ve rehineleri tek tek öldürmekten fazla elimizde kozumuz da kalmaz.Â? dedi acımasızca Mandy.

    Â?Hiç değişmemişsin, Mandy.Â?

    Â?Yufka yürekli olsaydım, zamanında başkanın elini sıkmazdım.Â?

    Amerikan BaşkanıÂ?nı öldürmek için kendi eline sürdüğü kimyasal maddeyle başkanın elini sıkmıştı. Ama artık o günler geride kalmıştı. Terörist liderleri, çıkarcı iş adamları ve yozlaşmış siyasetçilerin en popüler tercihlerinden biriydi. Bir sürü kişiyle çalışmış ve hep de işlerinde başarılı olmuştu. Yakalanmamayı başarmıştı. Ama sonunda geride takip edilebileceği bir iz bırakmıştı ve bu yakalanmasına neden olmuştu. Neyse ki adına çalıştığı terörist liderinin yeri hakkında bilgiye bir tek o sahipti de başkan tarafından bizzat affedildiğine dair bir belgeyle özgürlüğünü geri almıştı.

    Rehinelerin arasında yer alan koyu saçlı kızın sesi duyulduğunda kaçış planları da devreye sokulmuş oluyordu.

    Â?Lütfen yapmak istediğiniz şeyi yaptınız, paraları da alın gidin artık. Annem hasta, ilaçlarını bekliyor.Â?

    Â?Demek öyle, kalk ayağa fahişe. Ben böyle numaraları yemem.Â? diye bağırdı Mandy ve genç kızı kolundan yakaladı. Devon arkasında bir kaç para dolu torbayla, rehine olarak yanına aldığı genç kız bankadan dışarı çıktılar.

    Polisler elbette genç kıza zarar verecekleri korkusuyla geri çekileceklerdi. Her zaman böyle olmuştu ve bu kural hiç değişmemişti. Rehineler için de iki durum vardı, rehine işi bitince ya suçlu tarafından infaz edilirdi ya da aslında rehinenin de suçlu ile birlikte olduğu ortaya çıkardı.

    Jenny için de durum ikincisiydi. Banka soygununun bir parçasıydı. JennyÂ?nin masum bakışları da işlerini kolaylaştırıyordu. Bir polis arabası çalıp kaçmaları kolay olmuştu. Rehine arabada olduğu sürece arabaya saldıramazlardı, en fazla helikopter ile takip edebilirlerdi. Ama altgeçide vardılar mı helikopter de sorun olmaktan çıkacaktı.

    Diğer rehineler de bankadan çıkartıyorlardı polis tarafından. Aralarında mavi bereli ve kahverengi paltolu olan cebindeki dosyayı tekrardan kontrol ettikten sonra yoluna devam etti. Polisin onu izlemediğine emin olduktan sonra da telefonuyla birisini aradı. Hırıltılı sesiyle patronu heyecanla konuştu: Â?Halledildi mi?Â?

    Â?Evet, efendim. Belge elimde. Soygun amacına hizmet etti.Â?

    Â?Güzel, çabuk onu bana getir.Â?

    Â?Yola çıktım bile.Â?

    Güneş sıcaklığını iyice gösteriyordu, bu yüzden kel kafasını soğuk tutmasın diye taktığı mavi beresini çıkarttı ve bereyi paltosunun ceplerinden birine tıkıştırdıktan sonra bir taksi çağırdı.

    08:51:06... 08:51:07... 08:51:08...

    New York, Cole OrtizÂ?in Dairesi, 08:58:04

    Cole OrtizÂ?in bugün izin günüydü güya, ama gelen telefon hemen CTUÂ?ya gelmesi yönündeydi.

    Â?Cidden uykumun en güzel anını berbat ettiğin için sana nasıl bir harekette bulunmamı isterdin? Çç aydır zaten her gün CTUÂ?dayım, bırak bugün senin o şebek yüzünü görmeyeyim, Arlo.Â?

    Â?Müdür tüm izinleri iptal ettirdi ve herkesi CTUÂ?ya çağırdı.Â? diye ısrar etti Arlo.

    Â?Çyle demek, sanırım bana olan gıcıklığından.Â?

    Â?Hayır, büyük bir olay var. Gelince açıklarım.Â?

    Â?Tamam, yirmi dakikaya geliyorum.Â?

    Ama önce sakal tıraşı olmama müsaade edin en azından, diye iç geçirdi Cole ve banyoya doğru yol aldı.

    08:59:58... 08:59:59... 09:00:00
    Back to top View user's profileSend private messageVisit poster's website
    catboy
    Site Yazarı
    Site Yazarı





    Joined: Jan 19, 2007
    Posts: 3268
    Location: Izmir

    PostPosted: Thu Sep 02, 2010 1:01 am Reply with quoteBack to top

    Image

    24Â?ün önceki bölümlerinde...

    MANDY

    Â?Sadece planlarda bir değişiklik olup olmadığını soracaktım.Â?
    Â?Değişiklik yok. Diğerleri harekete geçtiler bile. Seni bekliyor olmalılar.Â?
    ---
    Â?Sanırım bunun bir soygun olduğunu hatırlatmamıza gerek yok.Â?
    Â?Senin geleceğini bilmiyordum, dememişlerdi bana.Â?
    Â?Bu işte de beraber olmamıza sevindim, Mandy.Â?

    CTU NEW YORK

    Â?şu anda New YorkÂ?ta bir banka soygunu gerçekleştiğini biliyorsunuz, polis olay mahalinde ama bizi asıl ilgilendiren mesele, soygunculardan biri. Eski başkanlara yapılan suikast girişimleri de dahil olmak üzere bir sürü terör eylemine karışmış bir suçlu.Â?
    Â?Bildiğim kadarıyla Mandy bundan bir kaç yıl önce bizzat Beyaz Saray tarafından affedilmişti.Â?
    Â?Çyleydi ama, bir daha bu ülkeye dönmemesi ve herhangi bir suça karışmaması şartıylaydı bu. Bunun dışında deneyimli bir suikastçinin böyle basit bir banka soygunu için tutulacağını sanmıyorum, bu işin içinde başka şeyler çıkabilir.Â?


    DAVID PRESS

    Â?Belge elimde. Soygun amacına hizmet etti.Â?
    Â?Güzel, çabuk onu bana getir.Â?
    Â?Yola çıktım bile.Â?

    COLE ORTIZ

    Â?Çç aydır zaten her gün CTUÂ?dayım, bırak bugün senin o şebek yüzünü görmeyeyim, Arlo.Â?
    Â?Müdür tüm izinleri iptal ettirdi ve herkesi CTUÂ?ya çağırdı.Â?
    Â?Tamam, yirmi dakikaya geliyorum.Â?
    ---

    Birazdan okuyacağınız bölüm 09:00 ile 10:00 arasında geçmektedir.

    New York, 09:00:01

    Altgeçide girdiklerinde polis arabasından inip yayan olarak yollarına devam etmişlerdi. Köprünün altından dümdüz devam edip ara sokaklarda izlerini kaybettiriyorlardı. Arabaların giremeyeceği bir şekilde kaçıyorlardı ve helikoperin onları fark etmemesi için de hep üstü kapalı yerlerden geçiyorlardı.

    Devon pes etmiş gibiydi, özellikle sırtında taşıdığı para dolu torbalar yüzünden artık daha fazla koşamayacak duruma gelmişti. MandyÂ?nin bu tarz geciktirmelere kızdığını biliyordu ama en azından iki dakika dinlemeden daha fazla ilerleyemezdi.

    Â?Durun hele, dinlenelim azıcık.Â? diye sızlanınca Mandy ise kızgın suratıyla hemen ona döndü. Tahmin ettiği gibi geciktirmesinden dolayı kızgın değildi aslında.

    Â?şu torbaları sana at demiştim, gördüğün en yakın çöp kovasına. Ağırlık taşımamız gerekiyor.Â?

    Â?O kadar parayı atmaya niyetim yok ama.Â?

    Â?Sırtında taşıdıklarından daha fazla para seni bekliyor, yapma şöyle açgözlülük. Senin yüzünden yakalanacağız yoksa.Â?

    Devon daha fazla bir şey diyerek MandyÂ?i sinirlendirmemesi gerektiğini biliyordu, bu yüzden onun dediklerien boyun eğdi ve para dolu torbaları yakınlarında olan çöp kovasına atmak için ilerledi. Ama başka biri bu karardan mennun değildi.

    Jenny, rehine numarası yaparak Mandy ve DevonÂ?ın kaçmasına yardım etmişti. Soygunun aslında başka bir işi için örtbas olarak kullanıldığından haberdardı ama soygun parasının böyle kenara atılacağını bilmiyordu. Bu durum hoşuna gitmemişti. Devon ağır torbaları atmak için harekete geçtiğinde adamın sırtından tabancasını kaptı ve tabancayı MandyÂ?e doğrulttu.

    Â?Çabuk tabancanı bana doğru gönder.Â?

    Â?Kızım, aptal olma. Çç torba para için her şeyi mahvetme.Â? diye karşılık verdi Mandy. Tabancasını ise hiç ona göndermeye niyeti yoktu.

    Â?Belki siz bu iş için bayağı bir para koparacaksınız ama bana soygun parasının üçte biri verilecek şeklinde denmişti, bu yüzden bu işe girmiştim. şimdi ise siz hakkım olan kısımla beraber paraları çöpe atıyorsunuz.Â?

    Devon: Â?Merak etme, patronla konuşuruz. Sana da payını verir.Â? diye ikna etmeye çalışsa da Mandy duruma daha duygusuzca yaklaşıyordu.

    Â?Tabancayı kullanacaksan kullan, hadi durma. Çldür bizi de tüm paralar sana kalsın. Sonra da tamamen kendi başına kalırsın ve polislerden kaçmayı başarsan bile, bu işi mahvettiğin için patron senden öç almaya çalışacaktır.Â?

    Â?Beni ilgilendirmez, ben sadece payımı istiyorum.Â?

    Â?Payını almak istiyorsan bundan daha ikna edici şekilde davranmalısın.Â?

    Jenny aynı anda hem DevonÂ?a hem de MandyÂ?e tabancayı tutmaya çalışsa da durum gitgide kötüleşiyordu. Polis de etraftayken daha fazla burada oyalanamazdı.

    Â?Peki, sadece taşıyabileceğim kadarını alacağım, sonra da sizi bırakacağım.Â?

    DevonÂ?ın yere bıraktığı torbalardan ikisini boşta kalan eliyle kaldırmaya çalıştı, ama yalnızca birini kaldırabildi ve onu taşırken bile zorlanıyordu. Yavaşça geriye doğru adım attı ve onlardan uzaklaşmaya çalıştı. O sırada da köprünün altından çıkmış, açık araziye yaklaşmıştı ve yakınlarda olan polis helikopteri onu görebilmişti.

    Helikopteri fark eden Jenny ani bir hareketle başını yukarı çevirdi ve bu fırsattan yararlanan Mandy hemen tabancasını kaldırıp üç kez ateş etti. Kanlar içinde yatan JennyÂ?e son bir bakış atan Devon, arkasını bile dönmeden koşmaya başlayan MandyÂ?nin peşinden gitti.

    09:04:54... 09:04:55... 09:04:56...

    CTU New York, 09:20:07

    Cole Ortiz, CTU binasına girdiğinde hala yanağındaki tıraş olurken kesmiş olduğu yarayla ilgileniyordu, iki de bir eli yarayı kaşımak için gidiyordu. Bunun sinir bir durum olduğunu düşünürken Arlo da yanına geliyordu.

    Â?Gelmeyeceksin sanmıştım.Â?

    Â?Müdür herkesi çağırıyor diyen sendin.Â?

    Â?Tabi ya, öyle demiştim.Â?

    ArloÂ?nun alaylarını duymazlıktan gelen Cole müdürün ofisine doğru ilerledi. Bugünün olayının banka soygunu olduğunu CTUÂ?ya gelirken öğrenmişti çoktan, yanında taşınabilir ufak bilgisayarı vardı ve oradan sadece ajanların anında her şeyden haberdar olabilmeleri için kurulmuş CTUÂ?nun özel sitesine girebiliyordu. Tabi gizli bilgilerin yer almadığı bu siteye sadece on altı haneli şifreleriyle ajanlar girebiliyordu, terörist örgütlerin çoktan bu siteye sızmış olduklarını tahmin ediyorlardı zaten. Amaç sadece izinde olan ajanların temel durum hakkında bilgi edinmeleri olduğundan fazla dikkate alınmıyordu. Hatta çoğu zaman sahte bilgilerin de eklendiği oluyordu ve o bilginin sahte olduğunu belirten anahtar sözcükleri bilmek gerekiyordu bunun için de.

    Müdür Kate Hoffman, ofisinde telefonla konuşmaktaydı. Ofis sade bir şekilde döşenmişti. Kapının kenarına konulmuş olan basit vazoyu saymazsak ofis süsten uzak tutulmuştu. Ofisin içinde de bir masa, iki deri koltuk ve bir dolaptan başka mobilya yer almıyordu. Ofis sadece müdürün rahat bir şekilde telefon görüşmesi yapabilmesi için yapılmıştı sanki.

    Müdürünün telefon konuşmasını bitirmesini bekliyordu Cole sakince. Uykusunu pek alamamıştı. İki saatlik uykuyla duruyordu. O sırada yine farkında olmadan eli yanağındaki yaraya gitmişti ve kanatana kadar kaşımıştı.

    Â?Bunun bir numara olduğunun anlamaları gerekiyordu, bu kadar aptal nasıl olabiliyorlar. Bana beş dakikada bir bilgi vereceksiniz, o kadının yakalanmasını istiyorum. Umarım yeterince kendimi ifade edebilmişimdir.Â?

    Sert bir şekilde telefonunu kapattıktan sonra ofisinde onu sakince bekleyen ajanına döndü.

    Â?Bugün izin günün sanıyordum.Â?

    Â?Efendim, tüm ajanların gelmesini istemişsiniz. Arlo bana öyle demişti.Â?

    Â?O mu seni aradı?Â?

    Â?Evet?Â?

    Â?Eğer izindeki ajanları buraya çağırmak isteseydim bunu bir analizciye yaptırmazdım, haberleşme bölümü bunun için var, öyle değil mi?Â?

    Bir şaka kurbanı olduğunu acı bir şekilde fark eden Cole sinirlerine hakim olma sürecini çabuk geçiştirdi.

    Â?O zaman burada olduğuma göre konu hakkında yardımcı olmak isterim.Â?

    Â?Aslında yardımını isterim, sonuçta en iyi ajanlarımdan birisin. Ama bugün izin günün, yüzündeki şişkinlikten uykusuz olduğun anlaşılıyor, yoksa tıraş olurken bu kadar derin bir yara açacak biri değilsin. Bu yüzden gidebilirsin.Â?

    Cole hemen müdürün ofisinden çıkıp soluğu ArloÂ?nun yanında aldı ki Arlo zaten yanına geleceğini bildiğinden hazırlıklıydı.

    Â?Kahve? Hem de çift şekerli ve köpüğü bol. En sevdiğinden.Â?

    Â?Bırak şebekliği, Arlo. Bu hiç hoş değildi.Â?

    Arlo başka bir şey demedi ve Cole için özel olarak hazırlamış olduğu kahveyi kendisi içmeye başladı. Bilgisayar ekranına döndü. Casus uçaklarını soygunun yapıldığı yerde gezdiriyordu. Polisler genç bir kızın cesedinin başındalardı ve kızın yakınlarında bankadan çalınan para torbaları vardı.

    Â?Çok enteresan. Mandy için işini iyi bilir derlerdi. Paraları geride bırakacak kadar işler kötüye gitmiş olmalı.Â? diye yorumda bulundu Arlo.

    Â?Eğer amaç sadece soygun değilse...Â? diye sesli düşündü Cole ve yeni bir telefon görüşmesi öncesi bir kaç dakika soluklanan müdürünün yanına koştu. Arlo da yeni bir heyecan fırtınasının kopmakta olduğu düşüncesiyle ColeÂ?un peşinden gitti.

    Â?Soygun asıl yaptıkları iş için bir örtbas olmalı, olayı soygun olarak gösteriyorlar ama iş bu kadar basit olamaz.Â? diye hemen konuya girdi Cole.

    Kate içten içe en başından böyle düşünüyordu zaten, para dolu torbaların geride bırakılmış olması da bu düşüncesini kanıtlar nitelikteydi. ColeÂ?a hak verdi, ama şimdi öncelikli olarak soyguncuların yakalanması gerekiyordu ki soygunun ne amaçla yapıldığı anlaşılsın.

    Â?Belki banka kasasında paranın dışında başka bir şey saklıdır.Â?

    Â?Nasıl bir şey mesela?Â?

    Â?Çnemli bir belge olabilir. Bunu öğrenmenin tek bir yolu var, bankanın sahibiyle görüşmeliyiz. O bize bu konuda yardımcı olabilir.Â?

    Arlo hemen cep bilgisayarını çıkarttı ve on beş saniyelik bir klavye tıklatmasının ardından: Â?Henry Reed, adamımız bu.Â? dedi.

    Â?Adresi benim cep bilgisayarıma gönder.Â? dedi Cole hemen.

    Â?Bu işi cidden yapmak istiyor musun?Â? diye sordu Kate, gerçi cevabı çoktan belliydi.

    Â?Bir şeyler yaparak oyalanmazsam, ArloÂ?nun midesinde her an bir delikle karşılaşabilirsiniz, efendim.Â?

    Â?Mesaj alınmıştır. Hadi git, bakalım gerçek neymiş öğren.Â?

    Arlo yüzsüzlüğünü bozmadan: Â?En iyisi ben kahvem soğumadan bitireyim.Â? dedi ve yanlarından ayrıldı.


    09:26:17... 09:26:18... 09:26:19...

    New York, Henry ReedÂ?in dairesi, 09:35:48

    David Press, diğer elinde mavi beresi belgeyi patronuna uzatırken elinin titremesini engelleyemedi. Patronu hırıltılı bir öksürüğün ardından belgeye göz attı ve doğruluğuna emin olduktan sonra saklamak için tekerlekli sandalyesiyle kasasına yaklaştı. Belgeyi koyup kasasını kapattı ve hemen oksijen maskesini takıp uzun uzun nefes aldı. Artık en ufak zorlamada nefesi kesiliyordu.

    Kel kafasını kaşıyan David, korkusunun geçtiğini düşünerek konuşmaya başladı: Â?Belge artık elinizde olduğuna göre, ben de paramı alıp gitsem diyordum.Â?

    Â?O iş kolay.Â? dedi kısaca patronu ve masasının üstünde duran zarfı alıp DavidÂ?e uzattı.

    Zarfın içinde ne kadar para olduğuna bile bakmadan paltosunun cebine attı David, ama odadan ayrılmaya niyeti yok gibiydi.

    Â?İşimiz bitti, çıkabilirsin.Â?

    David öncelikle bir konuda güvence istiyordu: Â?Kızım JennyÂ?den haber alamadım. Ne zaman gelirler?Â?

    Â?Güvenli eve gitmiş olmaları lazım, adresi biliyorsan kızınla orada buluşabilirsin.Â?

    Â?Evet, adresi hatırlıyorum. Teşekkür ederim, efendim.Â?

    David, odadan çıktı. Yirmi dakikaya buradan güvenli eve anca varırdı. O Mandy denilen kadına güvenmiyordu, bu nedenle kızına hemen kavuşmak istiyordu.

    DavidÂ?in odadan çıkmasının ardından masanın üstündeki ufak cihazdan bir kadın sesi duyuldu: Â?Bay Reed, CTUÂ?dan gönderilmiş bir ajan sizinle görüşme talep etmektedir.Â?

    Henry, cihazın üstündeki düğmeye basarak konuştu: Â?Ne ile ilgili olduğunu söylediler mi?Â?

    Â?Soygunun yapıldığı size ait olan banka ile ilgili bilgi almak istiyorlarmış.Â?

    Henry biraz düşündükten sonra: Â?Peki, odama gönderin.Â? diye belirtti.

    Cole OrtizÂ?in zenginlerle ilgili düşündükleri tartışma konusu yaratacak cinstendi. Zenginlerin kendini beğenmişliğini ve kendileriyle konuşmak için güvenlik memurlarının bile önemli bir siyasetçilermiş gibi izin beklemelerini sinir bozucu buluyordu.

    Soygunun yapıldığı banka kendinin, mağdur olan sensin, senin polislere paralarını geri almak için yalvarman gerekirken ne bu rahatlık, biraz insan telaş yapar, endişelenir yahu, demek istemiş olsa da saygısızlık etmeden konuşmaya özen gösterdi Ajan Ortiz.

    Â?Polis bana bilgi verdi, paraların tamamı ele geçirirmiş. Bu durumda olayın da kapatılmış olacağını düşünmüştüm.Â?

    Â?Çyle olması gerekirdi, ama soyguncular hala yakalanamadı ve para torbaları geride bırakılıp ortadan kaybolduklarından dolayı soygunun başka bir amaç taşıdığını düşünüyoruz, efendim.Â?

    Â?Neden böyle düşünüyorsunuz?Â?

    Â?Çünkü soygunculardan biri tanınmış bir suçlu ve böyle basit işlere bulaşacak biri de değil.Â?

    Â?Benden tam olarak nasıl bir bilgi paylaşımında bulunmamı bekliyorsunuz, Ajan Ortiz? Durumu anladığımı söyleyemeyeceğim.Â?

    Durumu anladığını söylesen şaşardım şeklinde başlayan bir cümle kullanmamak için kendini zor tutmuştu Cole, ama sakince konuşmaya devam etti. İkide bir oksijen maskesine sarılan bu zengin iş adamına biraz daha hoşgörü gösterebileceğini düşünüyordu.

    Â?Bankanız sadece para kasası olarak mı kullanılıyordu, yoksa önemli belgelerin de saklandığı oluyor muydu?Â?

    Â?Bankaların sadece para saklamak amaçlı olmadığını hepimiz biliriz, yanılıyor muyum Ajan Ortiz?Â?

    Bana edebiyat yapmasana, cahil biri yok karşında diye öfkelenmemek için bacağını şiddetle sıkmaya başlamıştı Cole, yine saygı çerçevesinde işlerin yürümesi için sakin olmaya gayret etti.

    Â?Herhangi bir belge kaybı var mı peki, efendim?Â?

    Â?Bilmem, daha bu konuda bir araştırma yapma şansımız olmadı. Bir kaç saate kaybın ne olduğu ortaya çıkacaktır. Bu işler aceleye getirilirse yanlış hesap ortaya çıkabilir, Ajan Ortiz. Sanıyorum parasal konularla aranız pek yok.Â?

    Beni sınamaya kalkma, sakın bunu deneme diye ayağa kalkmasına ramak kalmıştı. Gülümseyerek hem karşı tarafa sinirlendiğini fark ettirmemeye çalıştı, hem de kendisini sakinleştirdi.

    Â?Yeterince bilgim var sanıyorum, efendim. Neyse o zaman, herhangi bir belge kaybınız olmuşsa bunun hemen bildirirsiniz. Biz de ona göre sıradaki hareketimizi belirleriz.Â?

    Ayağa kalktı ve hemen bu zenginin odasından çıkmak istiyordu. Ama Bay ReedÂ?in son bir alaycı lafı daha vardı.

    Â?Bu bir satranç değil, Ajan Ortiz, oyun da değil. Lütfen durumu ciddiye alabilecek ajanlarla bir daha muhatap olmak istiyorum. şimdi çıkabilirsiniz.Â?

    Seni ciddi bir şekilde çeşitli biçimlere sokardım ama zaten yeteri kadar sana ayarı veren vermiş, daha bana gerek kalmamış demeyi artık cidden çok istiyordu. Yine de bir şey demedi, iyi günler bile dilemeden odadan çıktı.

    09:42:33... 09:42:34... 09:42:35...

    New York, 09:54:02

    Güvenli eve varmışlardı. Eski bir fabrikaydı burası. Bir oyuncak fabrikası diye tahmin etmişti Mandy. Devon hala JennyÂ?nin ölmüş olduğuna inanamıyordu.

    Â?Sen ne yaptın? Farkında değil misin, babası da bu işin içindeydi? Gelecek ve kızını soracak.Â?

    Â?Olan oldu, artık biraz sakin olur musun?Â?

    Â?Olamıyorum, çünkü eminim ki babası gelince burada bir olay çıkacak ve sonunda sen o adamı da öldürmek zorunda kalacaksın."

    "İyi ya, sonu senin de söylediğin şekilde olacaksa sorun yok zaten.Â?

    Çamur içinde kalmış ayakkabısını siliyordu sakince ve Devon bu tür bir sakinliğe anlam veremiyordu.

    Â?Bay Reed, buraya sığınacağınızı söylemişti.Â? diye bir ses duyuldu girişin olduğu taraftan.

    David buraya varmış olduklarını görünce rahatlamıştı, ama onlara yaklaştığında kızı JennyÂ?i göremedi.

    Devon MandyÂ?e dönerek: Â?Bırak önce ben halletmeye çalışayım.Â? dedi. Mandy ise hiç ilgilenmiyordu, ayakkabısındaki çamurdan kurtulmak onun için daha önemliydi.

    Â?David, sakin kalmayı başarabileceksen sana söyleyeceklerim var.Â?

    Â?Sadece kızım nerede onu söyle, Devon.Â?

    Mandy bakışlarını DavidÂ?e çevirdi, hissiz bir tonda: Â?Kızın öldü.Â?

    David sanki biri midesine vurmuş gibi hissetmişti, yere yıkıldı ve mavi beresi içeri giren rüzgarın etkisiyle uzak taraflara doğru sürüklendi. Mavi berenin uzaklaşmasını izledi, o bereyi ona iki hafta önceki doğum gününde Jenny hediye etmişti.

    Â?Kızımı koruyamadım, onu benden aldınız.Â? diye söyleniyordu, gözyaşları süzüldükçe zihninde JennyÂ?nin mutlu sesi yankılanıyordu: Â?Doğum günün kutlu olsun, babacığım. En sevdiğin renge sahip bu bereyi bulana kadar iki saat dolaştım. Ama umarım buna değmiştir.Â?

    Â?Değmez olur mu, canım kızım?Â?

    Â?Seni seviyorum, babaların en muhteşemi.Â?

    Â?Asıl ben seni seviyorum, tatlım. İyi ki varsın, iyi ki yanımdasın.Â?

    Â?Her zaman yanındayım, babam benim.Â?

    Â?Kızım, canım kızım benim...Â?

    Devon ne diyeceğini bilemiyordu. Mandy ise çoktan çamurlu ayakkabılarına dönmüştü bile. David gözyaşlarını silerek: Â?Nasıl olduğunu anlatın, kızım nasıl öldü bilmek istiyorum.Â? diye haykırdı.

    Â?Bir yanlış anlamaydı her şey sadece. Kızın paraların geride bırakılacağını bilmiyormuş, paraları almaya kalktı. Sonra polis helikopteri onu görünce olanlar oldu.Â?

    Â?Kızımı polis mi öldürdü, Devon? Doğruyu söyleyin bana.Â?

    Â?Yeter, ben öldürdüm tamam mı?Â? diye bağırdı Mandy. Başı ağrımıştı, sıkılmıştı bu durumdan.

    Â?Sen... Seni şeytan... Kızıma nasıl kıyabildin, seni pislik?Â?

    Â?Bize silah tutan senin kızın oldu, David. Gerçekten doğruyu söylüyorum.Â? diye araya girdi Devon. Ama artık iş işten geçmişti.

    DavidÂ?in yanında tabanca yoktu, sadece koruma amaçlı cebine koymuş olduğu bir çakısı vardı. Onu çıkarttı ve MandyÂ?e öfkeyle koştu.

    Â?Kızımı benden aldın, ben de seni...Â?

    Güm! Alnına denk gelmişti kurşun.

    Silah sesi boş binada yankılandığında Devon ürpermişti. Umarım etrafta duyan olmamıştır diye umut etmişti. Mandy ise tabancasını yerine koydu ve ardından: Â?Artık burası güvenli değil, gidelim.Â? dedi.

    09:59:58... 09:59:59... 10:00:00
    Back to top View user's profileSend private messageVisit poster's website
    catboy
    Site Yazarı
    Site Yazarı





    Joined: Jan 19, 2007
    Posts: 3268
    Location: Izmir

    PostPosted: Thu Sep 02, 2010 9:33 pm Reply with quoteBack to top

    Image

    24'ün önceki bölümlerinde...

    CTU NEW YORK

    Â?Soygun asıl yaptıkları iş için bir örtbas olmalı, olayı soygun olarak gösteriyorlar ama iş bu kadar basit olamaz.Â?
    Â?Bunu öğrenmenin tek bir yolu var, bankanın sahibiyle görüşmeliyiz. O bize bu konuda yardımcı olabilir.Â?
    Â?Henry Reed, adamımız bu.Â?
    Â?Adresi benim cep bilgisayarıma gönder.Â?

    HENRY REED

    Â?Kızım JennyÂ?den haber alamadım. Ne zaman gelirler?Â?
    Â?Güvenli eve gitmiş olmaları lazım, adresi biliyorsan kızınla orada buluşabilirsin.Â?
    Â?Evet, adresi hatırlıyorum. Teşekkür ederim, efendim.Â?
    ---
    Â?Bay Reed, CTUÂ?dan gönderilmiş bir ajan sizinle görüşme talep etmektedir.Â?
    Â?Ne ile ilgili olduğunu söylediler mi?Â?
    Â?Soygunun yapıldığı size ait olan banka ile ilgili bilgi almak istiyorlarmış.Â?
    Â?Peki, odama gönderin.Â?
    ---
    Â?Herhangi bir belge kaybı var mı peki, efendim?Â?
    Â?Bilmem, daha bu konuda bir araştırma yapma şansımız olmadı. Bir kaç saate kaybın ne olduğu ortaya çıkacaktır. Bu işler aceleye getirilirse yanlış hesap ortaya çıkabilir, Ajan Ortiz. Sanıyorum parasal konularla aranız pek yok.Â?
    Â?Yeterince bilgim var sanıyorum, efendim. Neyse o zaman, herhangi bir belge kaybınız olmuşsa bunun hemen bildirirsiniz. Biz de ona göre sıradaki hareketimizi belirleriz.Â?

    MANDY

    Â?Kızımı polis mi öldürdü, Devon? Doğruyu söyleyin bana.Â?
    Â?Yeter, ben öldürdüm tamam mı?Â?
    Â?Kızımı benden aldın, ben de seni...Â?
    Gümmm!
    Â?Artık burası güvenli değil, gidelim.Â?
    ---

    Birazdan okuyacağınız bölüm 10:00 ile 11:00 arasında geçmektedir.

    CTU New York, 10:00:01

    Ajan Ortiz CTU binasına geri döndüğünde banka sahibi ile ilgili edindiği izlenimleri paylaşmak için müdürünün yanına gitti hemen.

    Â?Çok rahat davranıyor. Garip bir şeyler var bu adamda. Kesin bir şeyler saklıyor, ama soygunla bir ilgisi var mı emin olamadım.Â?

    Yorgunluktan deri koltuğa yığıldığında müdürünün ofisinde uyumayı bile düşünmeye başlamıştı. Kate, arada bir kafasını yere doğru eğen ajanının anlattıklarını dinledi ve bir süre durum değerlendirmesi yaptı.

    Â?Bu işin peşindeyiz, ne de olsa başka yapacak işimiz yok. Ama Mandy yakalanmadan başka yapacak bir şeyimiz de kalmadı.Â?

    Â?Haklısın, efendim. Beklemekten başka yapacak bir şey yok, polisler umarım en yakın zamanda yakalarlar.Â?

    Gözleri kapanmak istiyordu, zorla gözlerini açık tutuyordu ama yakında göz kapaklarını onu yenecek gibiydi. Göz kapaklarının altına kibrit çöpü koymayı düşünürken müdürünün sesiyle kendine geldi.

    Â?Hadi, git evine dinlen, Cole. Bugünü de işe gelmiş gibi sayarız, yarın da izin günün olur. İyi bir uykuyu çoktan hak ettin.Â?

    Â?Teşekkür ederim, efendim. Çok iyi olur bu, gerçekten de.Â?

    Deti koltuktan kalkmaya niyeti yoktu, en azından bacakları kalkmamak için direniyordu. Yine de son bir gayretle kalktı ve müdürünün ofisinden çıktı.

    Arlo son gelişmeleri bizzat ColeÂ?dan öğrenmek için yanına yaklaşıyordu ki Cole kendisinden uzak durması için sağ avcuyla gerekli işareti gösterdi. Hemen eve gitmek ve uyumak istiyordu. Arlo da daha fazla ColeÂ?u sinirlendirmek istemediğinden geri çekildi.

    O da kendisine istediği iki şekerli, köpüğü bol kahvesini getirmekte olan çaylak analizcisine seslendi: Â?Çç dakika geciktin.Â?

    Â?Biliyorum, efendim. Ama yakındaki kahve makinesi bozuldu demiştiniz, ben de uzaktaki kahve makinesine gitmek zorunda kaldım.Â?

    Genç analizci eli yandığı halde bardağı tutmaya devam etti. Arlo da bilerek bardağı gencin elinden almadı bir süre daha. Ardından da: Â?Bu kahvede köpük kalmamış, bana yenisini getir.Â? dedi.

    Â?Ama efendim, zaten buraya getirinceye kadar köpüğü kayboluyor. Ben ne yapabilirim ki?Â?

    Gözlüğü yere düştü düşecekti, ama elinde tuttuğu sıcak bardağa odaklandığından başka bir şeyle ilgilenemiyordu. En sonunda merhamet duygusuna yenilen Arlo bardağı gençten aldı ve gerçekten de kahvenin sıcak olduğuna o da hak verdi. Ama o bardağı elinde tutmak yerine masasının üstüne koymayı akıl etmişti hemen.

    Â?Benim dediğim her söze sorgulamadan hep güvenecek misin, Gürhan?Â?

    Â?Tabi ki. Aksini düşünmem bile.Â?

    Â?O zaman bir dahaki sefere yakınımızda duran kahve makinesi bozuk dediğim zaman, uzaktakine gitmeden önce bir de kendin kontrol etmeyi akıl edersin umarım.Â?

    Genç ajan Gürhan diyecek bir şey bulamamıştı. Bir Türk olarak CTUÂ?da çalışmaya hak kazanmıştı ve bu işte yükselmek istiyordu. Bu yüzden herkesle iyi geçinmek istiyordu. Herkese hemen inanıyordu, ama Arlo da her seferinde bunun aksini yapması gerektiğini belirtiyordu, ardından gene onu kandıracak bir şey söylüyordu. Gürhan gene kanıyordu onun dediklerine.

    Â?şimdi masana geç ve raporlarını bitir.Â? dedi Arlo, birisine emir vermek ne de zevkliymiş diye düşünmeden edemedi.

    Â?Onları zaten bitirmiştim, efendim.Â?

    Â?Çyle mi? Aferim, o halde sunucuları bir kontrol et, herhangi bir veri kaybı olup olmadığını anlamak için.Â?

    Â?Size kahve getirmeden önce kontrol etmiştim, isterseniz bir daha kontrol ederim.Â?

    Â?Gerek yok, o zaman masana geç ve ben senden bir şey isteyene kadar otur.Â?

    Gürhan bu emir karşısında şaşkınlığını gizleyemese de uymak zorundaydı ve ArloÂ?nun masasının iki sağında yer alan masasına gitti.

    Â?Salak.Â? dedi arkasından Arlo, gencin duymayacağı şekilde.

    10:07:04... 10:07:05... 10:07:06...

    New York, Henry ReedÂ?in dairesi, 10:21:08

    Henry işlerin halledilmiş olmasından memnundu. CTUÂ?nun olaya hemen el atmasından rahatsız olmuş olsa da işlerin kendi lehine sonuçlandığını düşünüyordu. Telefonu aniden çalınca ürperdi. Beklediği bir telefondu aslında, hatta biraz daha erkenden arayacaklarını tahmin etmişti.

    Â?Belgeler elimde, artık size ulaşmalarını sağlayacak hiç bir kanıt kalmadı.Â?

    Â?Belgeyi hemen yok etmeni istiyorum.Â?

    Â?Ben de öyle isteyeceğinizi tahmin etmiştim, ama ne olur ne olmaz diye kasamda bekletiyordum. Eğer arzunuz bu yöndeyse hemen kasadan çıkartıp yok ederim.Â?

    Â?Çabuk ol. O belge ortadan kalkmalı.Â?

    Soğuk, emreden bir ses, yüzünü kimselere göstermeyen biri diye düşündü Henry. Belgede adı geçen bu kadar önemli kişi arasından hangisinin olduğunu tahmin bile edemezdi. Belgede yirmi altı kişinin adı geçiyordu, çoğu önemli siyasetçi veya iş adamıydı.

    İşini şansa bırakamazdı, belgeyi yok edecekti gerçekten de ama önce bir not defterine belgedeki kişilerin isimlerini yazacaktı. Sonra da not defterini özel kasasında saklayacaktı. Belge ise arzu edildiği gibi yok edilmiş olacaktı.

    Gümüş kaplama çakmağını çıkarttı ve belge iki saniyede tutuştu. Masasının altında duran ufak çöp kovasına attı hemen yanmakta olan belgeyi ve bir süre siyah dumanın havaya karışmasını izledi. Tabi ardından uzun süren bir hırıltı öksürük sürecine girecekti.

    10:24:06... 10:24:07... 10:24:08...

    New York, 10:46:31

    Berbat, diye düşündü Mandy. Gerçekten de bebat bir oteldi. Ama şimdilik en güvenli yerlerden birisi burasıydı. DevonÂ?ın eskiden takıldığı uyuşturucu bağımlısı arkadaşlarının buluşma yerlerinden biriydi. Otelin bodrum katında gizli odalar vardı ve o odalarda uyuşturucu satışı gerçekleşiyordu. Polisler kaç defa şikayet üzerine burayı basmışlardı, ama o odaları bulamamışlardı. Sadece uyuşturucu kullandığı tespit edilen otel müşterileriyle karşılaşmışlardı. Gizli odaların bulunmaması için özellikle köpeklerin koku duyularıyla oynayan bir takım kimyasallar kullanıldığını tahmin etmişti Mandy, ama bu konu hakkında kimseye soru sormadı. Uyuşturucu işi ilgilenmediği tek suç dalıydı.

    Küflenmiş duvarların, paslı demirlerin, örümcek ağlarının eksik olmadığı bu yerde rahat edememişti Mandy. Yine de sessizce Devon ile birlikte odalarında bir süre zaman geçirmeyi kabul etmişti. Yatak gıcırdıyordu. Lamba arada bir bozuluyor, ama bir süre sonra kendi kendine tekrar çalışıyordu. Arada bir de hamam böcekleri üstlerine çıkmaya çalışıyordu. Yine de her şeye rağmen Mandy, DevonÂ?a istediği şeyi vermişti. İkisi de ter içinde iki kişilik koca yatakta yatmaktalardı.

    Â?Bundan sonra ayrı ayrı gitmemiz daha doğru olacaktır.Â? diye belirtti Mandy, üstüne giyinirken.

    Â?Buna gerek yok bence.Â? dese de Devon, MandyÂ?i ikna etmenin imkansız olduğunu biliyordu.

    Giyindikten sonra Mandy: Â?Seninle tekrar karşılaştığıma memnun oldum, Devon.Â? dedi. İçten bir gülümseme eşlik ediyordu sözlerine. Devon da gülümseyerek karşılık verdi.

    Â?O zaman bu bir veda mı?Â?

    Â?Bir daha görüşebileceğimizi sanmıyorum, Dev. Bu çok tehlikeli olur, hatta en iyisi bunun için önlem almamız. Tabi beni seviyorsan...Â?

    Â?Biliyorsun, Mandy. Sormaman gerekli zaten.Â?

    Â?Keşke böyle bitmeseydi.Â?

    Mandy ağlıyordu, hayatından çıkardığı kişilerin sayısının iyice arttığı bilinciyle. Kimseyi sevemezdi, kimseyle yakın temasta bulunamazdı, yoksa birine bağlanır ve işini yapmak zorlaşırdı.

    DevonÂ?a ateş ettiğinde kalbine gelmesine dikkat etti, böylece hemen ölmesini sağlamıştı acı çekmeden. Son kez DevonÂ?a baktı ve gözyaşlarını silip yoluna devam etti.

    10:51:09... 10:51:10... 10:51:11...

    New York, Cole OrtizÂ?in Dairesi, 10:57:02

    Cole kendisine sıcacık bir çikolatalı süt hazırlamıştı. Sonra yatağını yastığa koyacak ve bütün gün, hatta iki bütün gün uyuyacaktı. Evdeki tüm elektronik cihazları kapattı, hatta ileri gidip telefonların da kablolarını söktü, işini garantilemek için. Bir daha Arlo gibi kişiler tarafından uyandırılmak istemiyordu.

    En son olarak perdeleri de kapatıp güneşin ve soğuğun içeri sızmasını da engelledi. Sonra mavi çizgili pijamalarını giyip yatağına uzandı. Gözlerini kapatmıştı ki alnına dayanmış bir silahla tekrar göz kapaklarını kaldırmak zorunda kaldı.

    Â?Sessizce ayağa kalk, ajan.Â?

    Yüzünde gaz maskesi takılı adamın hırsız olmadığı belliydi. Cole bunun bir kabus olmasını diliyordu ki gaz maskeli adam bir sprey çıkarttı ve spreyle ColeÂ?un yüzüne sıktı. Bayıltıcı bir gaz olduğunu daha sıkıldığı ilk an anlayan Cole zaten uykusuz olduğu nedeniyle de hiç bir şekilde irade gösteremeden gazın etkisiyle bayıldı.

    10:59:58... 10:59:59... 11:00:00
    Back to top View user's profileSend private messageVisit poster's website
    catboy
    Site Yazarı
    Site Yazarı





    Joined: Jan 19, 2007
    Posts: 3268
    Location: Izmir

    PostPosted: Tue Sep 07, 2010 12:46 am Reply with quoteBack to top

    Image

    24'ün önceki bölümlerinde...

    CTU NEW YORK

    Â?Bu işin peşindeyiz, ne de olsa başka yapacak işimiz yok. Ama Mandy yakalanmadan başka yapacak bir şeyimiz de kalmadı.Â?
    Â?Haklısın, efendim. Beklemekten başka yapacak bir şey yok, polisler umarım en yakın zamanda yakalarlar.Â?
    Â?Hadi, git evine dinlen, Cole. Bugünü de işe gelmiş gibi sayarız, yarın da izin günün olur. İyi bir uykuyu çoktan hak ettin.Â?
    Â?Teşekkür ederim, efendim. Çok iyi olur bu, gerçekten de.Â?
    ---
    Â?Çç dakika geciktin.Â?
    Â?Biliyorum, efendim. Ama yakındaki kahve makinesi bozuldu demiştiniz, ben de uzaktaki kahve makinesine gitmek zorunda kaldım.Â?
    Â?Benim dediğim her söze sorgulamadan hep güvenecek misin, Gürhan?Â?
    Â?Tabi ki. Aksini düşünmem bile.Â?
    Â?O zaman bir dahaki sefere yakınımızda duran kahve makinesi bozuk dediğim zaman, uzaktakine gitmeden önce bir de kendin kontrol etmeyi akıl edersin umarım.Â?

    HENRY REED

    Â?Belgeler elimde, artık size ulaşmalarını sağlayacak hiç bir kanıt kalmadı.Â?
    Â?Belgeyi hemen yok etmeni istiyorum.Â?
    Â?Eğer arzunuz bu yöndeyse hemen kasadan çıkartıp yok ederim.Â?
    Â?Çabuk ol. O belge ortadan kalkmalı.Â?

    MANDY

    Â?Bir daha görüşebileceğimizi sanmıyorum, Dev. Bu çok tehlikeli olur, hatta en iyisi bunun için önlem almamız. Tabi beni seviyorsan...Â?
    Â?Biliyorsun, Mandy. Sormaman gerekli zaten.Â?
    Â?Keşke böyle bitmeseydi.Â?
    ---

    Birazdan okuyacağınız bölüm 11:00 ile 12:00 arasında geçmektedir.

    CTU New York 11:00:01


    Cole gittikten sonra ofisinden hiç çıkmamıştı müdür Kate, olaylar arasında bir bağlantı bulmaya çalışıyordu. ColeÂ?un imalarına göre banka sahibi Henry Reed bir şeyler saklıyordu, belki de banka soygunuyla bir ilgisi vardı. Sorular üst üste geliyordu, Kate de kendine göre cevaplar bulmaya çalışıyordu sorulara.

    Soru: Neden bir insan sahibi olduğu bankanın soyulmasına aracılık eder?

    Cevap: Bankasında saklanan çok kıymetli bir belgenin o belgeden haberdar olan birilerinin farkına varamayacağı bir şekilde bankadan çıkartılması için soygun ayarlanmış olabilir.

    Soru: Bu kıymetli belgede ne olabilir?

    Cevap: Bir anlaşma ile alakalı belgedir, ama asıl önemli olan imzalar ve isimler olmalı, o belgeyi ele geçiren kişiler belgede adı geçen imza sahiplerinden de haberdar olabilirler.

    Soru: Bu kıymetli belgenin tam olarak kıymeti nedir, birinin canını yakacak bir belge mi?

    Soru-cevap oyunu cevabını bilemediği bu sorunun ardından Kate için bitmişti. Kırmızı kalemiyle çıkardığı sonuçları ajandasına not aldı kısaca. İş bitince de odasından çıktı.

    Â?Gür... Güray, neyse adın, bir baksana.Â? diye seslendi yeni gelen analizciye. Analizci genç biriydi ve genelde heyecandan dili tuturur kekelerdi.

    Â?Adım... Gü... Gürah... han...Â? dedi birden müdürüyle karşılaşan Gürhan.

    Â?Pardon, yeni isimleri öğrenmem biraz zaman alabiliyor Gürahhan.Â?

    İsmini yanlış söylediğinin farkında olsa da bozuntuya vermeden gülümsedi Gürhan ve heyecanını bastırmaya çalışarak: Â?Ne istemiştiniz, efendim?Â? diye sordu.

    Â?Kahvem bitmiş de odamdan çıkıp yenisini alacaktım ama sen bir koşu getirsen de ben şimdi yürümesem.Â?

    Â?Peki, efendim. Ben hemen getiriyorum.Â? dedi Gürhan ve yanından geçtiği masalara çarparak koşturdu. Son aldığı darbe çok kötü bir yerine gelmişti, Arlo bile bunu göründü acıdı, ama sonra: Â?Sanırım birisinin ikinci defa sünnet olması gerekecek.Â? diye yorumda bulundu, GürhanÂ?ın inancını da hatırlayarak.

    11:07:04... 11:07:05... 11:07:06...

    New York, 11:18:21

    Cole gözlerini açtığında hala onun bayılmasına neden olan ilacın kokusunu hatırlayabildiğini fark etti acı bir şekilde. Karanlık bir odadaydı, ama birisinin odaya girip ışığı açması fazla sürmemişti.

    Â?Sonunda uyandın.Â?

    Adamın sesinden evine hırsız gibi girip onu kaçıranın o olduğunu anladı. Yüzünün bir kısmında yanık izleri vardı, Cole deneyimlerinden bunun kimyasal bir silahtan kaynaklandığını anlayabilmişti.

    Â?Bu biraz tatsız bir başlangıç oldu farkındayım. Ama senin gibi birine ihtiyacımız vardı. Seni ikna etmeye de zamanımız yoktu.Â?

    Cole adamın içki kokan ağzından çıkan daha fazla cümle duymamak için konuşma ihtiyacı hissetti. En azından o zaman mide bulandırıcı içki kokusundan bir süreliğine kurutlmuş olacaktı.

    Â?Birini bir şey yapmaya ikna etmenin daha kolay yollarının olduğunu duymuştum, kaçırmak bunlardan biri değil.Â?

    Adam başka bir şey demedi ve cebinden bir kağıt parçası çıkartıp ColeÂ?a fırlattı. Cole hemen üzerine fırlatılan kağıt parçasına baktı, sonuçta kağıt parçasının ona zarar verecek bir silaha dönüşmesi olasılığı düşüktü.

    Kağıt illegal bir anlaşmanın belgesiydi, daha doğrusu onun kopyasıydı. Çoğunu tanımasa da imza sahiplerinin bir kısmını biliyordu, çoğu siyasetçi ya da iş adamıydı.

    Â?Bu bankadan çalınan belgenin kopyasıdır.Â? diye açıkladı yaralı yüzlü adam.

    Â?Bunu bana neden gösteriyorsun? Benimle ne ilgisi var?Â?

    Â?Çünkü bir tek sen bu banka soygununun arkasında başka bir şeyin daha olabileceğini tahmin ettin.Â?

    Aslında önce müdürüm böyle düşünmüştü, diye söylemeye yelteniyordu ki son anda vazgeçti. Müdürünün de başını yakmanın alemi yoktu durduk yere.

    Â?Bu anlaşmada adı geçen kişiler gizli bir örgütün elemanlarıdır ve ben bu örgütü ortaya çıkarmaya çalışan bir grubun üyesiyim.Â?

    Â?O zaman bu bir davetiye mi?"

    Bu karşılığı beklemiyordu, bu yüzden ColeÂ?un aniden böyle demesini gülerek karşıladı adam.

    Â?Evet, Cole. Bunu bir davetiye olarak görebilirsin.Â?

    Â?Peki, bu grubun bir lideri var mı yoksa hep senin yanık suratın ve içki kokan ağzınla mı muhatap olacağım?Â?

    Bu karşılığı da beklemiyordu, ama bunu gülerek karşılayamadı, sinirlenmiş olsa da bir şey demedi ve odadan ayrıldı. Çıkmadan ışığı kapatmıştı, arkasından da kapıyı kilitlenmişti.

    Â?Kahretsin, en azından saat kaç onu söyleseydiniz. Bu karanlık odada gece mi gündüz mü kafam karıştı.Â?

    11:24:44... 11:24:45... 11:24:46...

    New York, Henry ReedÂ?in dairesi, 11:43:14

    Belge tamamen yok edilmişti böylece. Ama isimleri unutmamak için Henry not defterine geçirip kasasına saklamıştı. Bir nevi sigortaydı bu. Başına bir iş gelirse birileri bunu ödeyecekti en azından.

    Henry, bir süre tekerlekli sandalyesinde uyuyakalmıştı ama kafasını kaldırdığında daha saatin fazla geçmemiş olduğunu fark etti. Bazı zamanlar on saat sandalyede uyuyakaldığı oluyordu, kimse de ilgilenemiyordu çünkü uyandırıldı mı çok ani tepkiler verebiliyordu çalışanlarına kovmak gibi. Sonra zaten iyice kullanılmaz hale gelen belinin altı ağrıdan bütün gününü zehir ediyordu.

    Ne zamandır odada onun uyanmasını beklemişti, emin değildi. Ama önemli olan şimdi odasında olmuş olmasıydı. Polislerin onu yakalayacağını ummuştu, ancak öyle olmadı. Mandy, HenryÂ?nin karşısındaydı.

    Â?Sıra bana geldi demek. Biliyordum, en baştan seni kullanmasının sebebi buydu. Bu yüzden seni işe almam için ısrar ettiler.Â?

    Mandy sessizdi, hiç konuşmadan bekliyordu. HenryÂ?nin ise diyecekleri bitmemişti.

    Â?Beni öldürünce iş bitecek sanıyorlar, ama değil isimlerini biliyorum ve ölsem bile o isimleri açığa çıkartmanın bir yolunu bulurum.Â?

    Mandy sakinliğini bozmadan beklemesini sürdürdü. Bu durum HenryÂ?i çileden çıkartmıştı. Çksürük krizi de peşisıra gelmişti. Çksürüğünü dindirmek için oksijen maskesini eline aldı hemen.

    Â?Beni sınamaya kalkma demiştim, kadın.Â? diye bağırdı öksürüğü kesilince. Bu son lafı oldu.

    Mandy o uyurken tekerlekli sandalyesine takılı olan oksijen maskesini çıkartmış yerine metan gazı içeren başka bir tüp yerleştirmişti. Renksiz, kokusuz bir gaz, etrafta nasıl öldüğüne dair bir ipucu barındırmayacağı bir ölüm şekli. Pencereyi açıp metan gazının odadaki varlığını silmişti çoktan.

    HenryÂ?nin kasasına yaklaştı. Cep telefonuna DavidÂ?den gelen son mesajını açtı. Altı haneli 534872 şifreyi girdi hemen. İşinin ehliydi, kasanın şifresini öğrenemeden HenryÂ?i öldürmemesi gerektiğini biliyordu. Bu nedenle Henry belgeyi kasasına yerleştirirken DavidÂ?in yanında olacağını ve şifreyi öğrenebileceğini tahmin etmiş, onunla anlaşma yapmıştı. David şifreyi gördükten sonra MandyÂ?e mesajla göndermişti. Ama anlaşmanın sonu gelemeden Mandy, DavidÂ?i öldürmek zorunda kalmıştı.

    Kasadan HenryÂ?nin saklamış olduğu not defterini buldu ve hemen oradaki isimleri asıl çalıştığı patronuna mesajla gönderdi.

    Â?Buraya kadar.Â? dedi zafer edasıyla Mandy, görevi bitmiş, yapması gerekeni yapmıştı.

    Patronundan biraz sonra gelecek son mesajı bekliyordu artık. Sonra da yine uzun bir süre ortalarda görünmeyecekti.

    11:47:32... 11:47:33... 11:47:34...

    CTU New York, 11:57:56

    Arlo öfkeyle köpürüyordu: Â?Hey, Gürhan. Sana sesleniyorum, duymuyor musun? Son raporları göndermeni bekliyorum hala.Â?

    Gürhan endişe dolu sesiyle kendi masasından karşılık verdi: Â?Merak etmeyin, hemen gönderiyorum, efendim.Â?

    Â?On beş dakika önce de aynısını demiştin.Â?

    Â?Jason Mass.Â? diye mırıldandı yazarken farkında olmadan Gürhan.

    Gürhan son ismi de defterine geçirmekle meşguldü telefonuna gönderilmiş mesajdan. Mesaj MandyÂ?dendi. Yirmi altı isim göndermişti mesajında. İsimlerin tamamını yazdıktan sonra MandyÂ?e mesaj attı: Â?Tamamdır.Â?

    Ardından işinin başına döndü ve son raporları ArloÂ?ya bilgisayarından gönderdi. Ayağa kalktı ve ArloÂ?ya tuvalete gideceğinin haberini verdi. Kimsenin görmediğine emin olduktan sonra telefonunu çıkardı ve birisini aradı. Kendinden emin bir şekilde: Â?Liste tamamlandı.Â? dedi.

    11:59:58... 11:59:59... 12:00:00...
    Back to top View user's profileSend private messageVisit poster's website
    catboy
    Site Yazarı
    Site Yazarı





    Joined: Jan 19, 2007
    Posts: 3268
    Location: Izmir

    PostPosted: Sat Oct 16, 2010 5:11 pm Reply with quoteBack to top

    Image

    24'ün önceki bölümlerinde...

    HENRY REED

    Â?Sıra bana geldi demek. Biliyordum, en baştan seni kullanmasının sebebi buydu. Bu yüzden seni işe almam için ısrar ettiler.
    Beni öldürünce iş bitecek sanıyorlar, ama değil isimlerini biliyorum ve ölsem bile o isimleri açığa çıkartmanın bir yolunu bulurum.
    Beni sınamaya kalkma demiştim, kadın.Â?
    Â?Buraya kadar.Â?

    COLE ORTIZ

    Â?Bu anlaşmada adı geçen kişiler gizli bir örgütün elemanlarıdır ve ben bu örgütü ortaya çıkarmaya çalışan bir grubun üyesiyim.Â?
    Â?O zaman bu bir davetiye mi?Â?
    Â?Evet, Cole. Bunu bir davetiye olarak görebilirsin.Â?
    Â?Peki, bu grubun bir lideri var mı yoksa hep senin yanık suratın ve içki kokan ağzınla mı muhatap olacağım?Â?

    GÇRHAN ÇZTÇRK

    Â?Tamamdır.
    Liste tamamlandı.Â?
    ---

    Birazdan okuyacağınız bölüm 12:00 ile 13:00 arasında geçmektedir.

    New York, 12:00:01


    Karşısında yaşlı bir adam duruyordu. Beklediği şey bu değildi. Cole ağrıyan başını tutamanın siniri içindeydi, elleri bağlı bir şekilde hala aynı odada olduğunu fark etti. Yaşlı adam elinde piposu ColeÂ?un ayılmasını bekliyor gibiydi. ColeÂ?un ayıldığını görünce de konuşmaya başladı.

    Â?Benim adım Michael Whitley. Sana kısaca neler döndüğünü anlatmaya geldim.Â?

    Â?Olan şey şu, beni kaçırdınız.Â?

    Â?Leon demişti arada bir geyik yapma potansiyelin olduğunu.Â?

    Â?Leon yanık suratlı arkadaş mı?Â?

    Â?Evet, onun da bahsettiği üzere biz gizli bir örgütün peşindeyiz. Kendileriyle ilgili bir kanıt bulduk, örgütün neredeyse hepsinin isminin geçtiği bir belge ama belgenin orijinali bir bankada saklıydı. Bankadan biz çalamadan onlar harekete geçtiler, sahte bir banka soygunu düzenlediler ki onlar bu belgeyi bankadan başka bir yere götürürken polis bize engel olsun. Bankayı sürekli gözlüyorduk, onlar da bunun farkındaydı yani direk Henry Reed elinde bu belge bankadan çıkamazdı.Â?

    Cole en azından neden böyle değerli bir belgeyi bankadan çıkartmak için sahte bir banka soygunu düzenlendiğini anlamıştı, ama hala kafasına soru işaretleri vardı. En büyüğü de bu olayın kendisiyle ne ilgisi olduğu sorusuydu.

    Â?Tamam, güzel açıkladın. Kısa, öz, en aptal kişinin bile olayı anlayabileceği bir şekilde gayet tok sesinle elinde pipo bana dik ve sert bir bakış atmayı da ihmal etmeyerek yaptın açıklamanı. Belgenin orijinalini ele geçirme fırsatını kaçırdınız kısaca. Bu mu yani?Â?

    Â?Kısaca bu.Â?

    Â?O zaman benim neden hala ellerim bağlı, neden hala bu odada bekletiliyorum ve neden beni en baştan kaçırdınız? Madem bu örgütün peşindesiniz, peşini bırakmayın benimle uğraşacağınıza. Yahu siz kimin neyisiniz de kendinize böyle kutsal bir amaç edindiniz, güvenlik güçlerine ya da en azından CTUÂ?ya bir mektup gönderseydiniz biz sizin yerinize harekete geçebilirdik.Â?

    Yaşlı adam güldü, daha çok anırır gibi bir ses çıkarttı. Piposunu da elinden düşürmüştü bu eylemi esnasında.

    Â?Bu kadar basit değil, hele ki CTUÂ?da bir casus varken hiç değil.Â?

    Â?CTU içeri sızmayı başarmış casuslarıyla ünlüdür, ama şu anda eminim temiz olduğumuza.Â?

    Yaşlı adam bu konuda ColeÂ?u ikna etmek için çaba harcamadı bile, başka bir konudan bahsetmek istiyor gibiydi daha çok.

    Â?Henry Reed, örgütün ona zarar verebileceği endişesiyle orijinal belgeyi kendisi alıkoymaya kalktı ama yaklaşık on beş dakika evvel polis onu kendi evinde ölmüş bir şekilde buldu. Tahminimiz Mandy isimli suikastçi tarafından öldürülüp elinden de belgenin alınmış olması yönünde. Sahte banka soygununun da başında Mandy vardı zaten.Â?

    Â?Ben Mandy, Henry için çalışıyor diye düşünüyordum.Â?

    Â?Biz de en başta böyle bir yanılgıya kapılmıştık, Bay Ortiz. Ama anlaşılan Mandy örgütün içinden daha yüksek konumda biri tarafından tutulmuş ya da işin içinde başkaları da var.Â?

    Bu sefer gülme sırası ColeÂ?daydı.

    Â?Bu iş nereye gidiyor şimdi anladım. Benden bu yüzden yardım istiyorsunuz. Zaten biliyorsunuz, ama elinizde kanıt yok. Bu örgüte karşı çalışan başka bir grup daha var ve bu belgeyi şimdi onlar ele geçirdiler. Sizler de bu diğer grup kim bulmanın peşindesiniz.Â?

    Â?Peki, yardım edecek misiniz Bay Ortiz?Â?

    Â?Bir şartım var, en azından CTUÂ?da güvendiğim kişilere haber vereyim ki onlar da yardım edebilsinler.Â?

    Â?Mesela kimlerden bahsediyoruz burada?Â?

    Â?Her ne kadar arada bir sinir etse de güvendiğim biri olan baş analizcilerden Arlo Glass olabilir, bir de CTU müdürü Kate HoffmanÂ?a güvenebiliriz.Â?

    Yaşlı adam birden kızar gibi baktı.

    Â?İşte o olmaz.Â?

    Â?Kim, Arlo mu yoksa Kate mi?Â?

    Â?Tam olarak hepsini bilmesek de Kate HoffmanÂ?ın casus olduğuna eminiz.Â?

    12:10:08... 12:10:09... 12:10:10...

    CTU New York, 12:18:04

    Kate bilgisayarına gelen yeni haberi okuyordu. Henry Reed evinde ölü olarak bulunmuştu. İlk belirlenen metan zehirlenmesi olduğu şüphesiydi.

    Â?Henry Reed demek ki en baştaki adam değil.Â? diye sesli düşündü Kate.

    O sırada odasına elinde bir bardak kahveyle Gürhan geldi.

    Â?Bir daha istersiniz diye düşündüm de, yoğun bir gün sonuçta.Â?

    Â?Aaah, iyi düşünmüşsün, Gürrahan.Â? dedi Kate yine ismi yanlış hatırlayarak.

    Gürhan bardağı masaya bıraktıktan sonra tabancasını çıkartarak KateÂ?e doğrulttu.

    Â?Anlaşılan ikimiz de saklanmak konusunda iyi olduğumuzu kanıtladık.Â?

    Kate ne olduğunu anlamamış gibiydi.

    Â?Gürayhan, ne yapıyorsun? Güvenliği çağırmadan bu deliliğe bir son ver.Â?

    Â?Bir kere adım Gürrahan ya da Gürayhan değil, adım Gürhan, ortadaki harf r olarak söyleniyor. İkincisi ise benim senden daha fazla bağlantımın olduğunu bilmen gerektiği. Ben yalnızca içinde bulunduğum grupla bağlantıda olmam, hem görevim gereği peşinde olduğum örgüt kimse oradan bir bağlantı edinmeye çalışırım ama bununla da yetinmem, peşinde olduğum örgüte düşman olan diğer gruplarda da kendime bağlantılar kurarım ki ona düşman olan grup harekete geçmeden benim de haberim olsun.Â?

    Kate kafası karışmış bir şekilde bakmasını sürdürdü. Belki de cümle uzun ve karışık gelmişti. Her ne kadar cümle yazılı bir şekilde sunulmuş olsaydı anlaşılması daha kolay olabilirdi ama söylendiği zaman ne demeye çalışıldığı belli olmuyordu.

    Â?Sen bir grup için casusluk yapıyorsun, bir örgütün peşindesin ve benim de o örgüte düşman olan başka bir grup için casusluk mu yaptığımı ima ediyorsun? Anlamam gereken bu mu o cümlenden?Â?

    Â?Hemen hemen doğru sayılır. Hatta daha açıklayıcı ve anlaşılır da denebilir.Â?

    Kate daha fazla ısrar etmedi. Kabul etmiş gibi bir bakış attı.

    Â?O zaman MandyÂ?nin tasması sende mi? HenryÂ?i öldürtüp belgenin aslını elde eden kişi sen misin?Â?

    Â?Bak bu doğru işte.Â?

    Â?şimdi ne olacak, beni öldürecek misin?Â?

    Â?Hayır, demem o ki artık bu işin peşini bırakabilirsiniz. Belge emin ellerde ve yakında örgüt adalete teslim edilecek. Siz yeter ki bana engel olmayın.Â?

    Â?Bunu yapamam, hatta seni içinde bulunduğum grup gelene kadar tutmam istendi.Â?

    Gürhan birden tuzağa düştüğünü anladı ama geç kalmıştı. Kapı aniden açıldı ve içeri Arlo ile birlikte iki güvenlik görevlisi girdi.

    Â?Bu zibididen hep şüphelenmiştim zaten. Fazla korkaktı.Â? diye söyledi Arlo.

    Gürhan güvenlik görevlileri tarafından götürülürken Kate de birisini arıyordu.

    Â?Tamam, yakaladık onu.Â?

    Karşı taraftaki Cole idi.

    Â?Biz de on dakikaya geliyoruz. Ben gelene kadar sorguya başlamayın, onunla ilk yumruk temasında ben bulunmak istiyorum.Â?

    12:24:20... 12:24:21... 12:24:21...

    CTU New York, 12:34:11

    Michael Whitley piposunu cebinden tekrar çıkartmamak için zor tutuyordu. Alışkanlıklar kolay kaybolmuyordu. CTU ajanı Cole Ortiz ve MichaelÂ?ın en güvenilir adamlarından Leon da yanındaydı. CTUÂ?ya ilk girdiğinde tarifi imkansız bir duyguya kapılmıştı. Kendini pek güvende hissettiğini söyleyemezdi, ama içinde oluşan güven duygusuna da engel olamıyordu. Sanki evine gelmişti.

    Kate gelen konuklarını karşıladı. Babası olarak gördüğü kişiyi çalıştığı iş yerinde ağırlamak gibi bir onura erişmişti.

    Â?Hoşgeldiniz...Â?

    Â?Hoşbulduk, kızım.Â?

    ColeÂ?un buraya gelirlerken Michael ile fazla olmasa da konuşma fırsatı olmuştu. CTU içersinde casus olarak KateÂ?i kullanıyordu Michael ama bu operasyondan onu gizli tutmaya özen gösteriyordu, bu nedenle Cole, KateÂ?i de yanımıza alalım dediğinde ilk başta karşı çıkmıştı. Çünkü kızı olarak gördüğü kişiyi direk ön saflara getirmek istemiyordu.

    Â?Demek CTUÂ?nun ilk müdürü olarak buraya geri dönmek bu zamana kısmetmiş.Â? dedi güleryüzüyle Michael.

    Â?Zibidiyi sorgu odasında hazırladık, isterseniz hemen sizi oraya götürebilirim.Â? diye araya girdi Arlo. Gürhan ismini söylerken zorlanıyordu, bu nedenle artık ona herkesin ortasında rahatlıkla çeşitli argo lafları söyleyebiliyordu.

    Â?Dediğim gibi ilk onunla ben görüşeceğim, öyle anlaştık.Â? dedi hemen Cole.

    Â?Peki, öyle olsun. Buyurun o zaman Cole onu sorgularken bizler de aynanın diğer tarafındaki yerlerimizi alalım.Â? dedi Kate.

    Gürhan koluna takılmış serum şişesine bakıyordu, bir beş dakikadır başka bir yöne başını çevirmemişti. Ardından odada hazır bekleyen işkence aletleri konusunda uzmanlaşmış ajana döndü.

    Â?Dozu ayarlama konusunda iyisindir umarım, yanlış bilgi vermek istemem yoksa.Â? diye alay etti Gürhan.

    Â?Merak etme, ağzından baklayı almamız için gereken doz neyse onu vereceğim.Â?

    12:39:42... 12:39:43... 12:39:44...

    CTU New York, 12:50:08

    Â?Merhaba, Görrrran.Â? dedi bastırarak Cole.

    Â?Adıma neredeyse hiç yaklaşamadım, hele o kadar r harfini heba etmeni de hesaba katarsak çok utanç verici oldu.Â?

    Â?Artık sana istediğim şekilde isim söyleyebilirim, Gönan.Â?

    Â?Bak bu hiç olmadı, en azından r harfini yerinde bıraksaydın.Â?

    Â?Çok mu sinir ediyor seni bu durum?Â?

    Â?Hiçte bile, yabancı bir ülkede dilinizi bilmeyen aptalların arasında yaşayacaksınız alışmanız gereken bir şey bu. İsmi Ahmet olan bir arkadaşım vardı, neden Los Angelas şehrinde nükleer bomba patlatmaya çalışan teröristlerle takıldı daha iyi anlıyorum.Â?

    Â?Buraya senin terörist dostların hakkında konuşmaya gelmedim, ama ilgi çekici bir konu olduğu kesin. Çnce asıl meseleyi halledelim, anlaşılan seninle daha çok görüşmelerimiz olacak.Â?

    Gürhan bu sefer sinirlenmiş gibiydi.

    Â?Amaçlarımız aynı değil mi? Ne fark eder? Ha sizler o örgütü çökertmişsiniz, ha benim içinde bulunduğum grup. Her şeyi illa Amerika halledecek, her yıl 4 Temmuz günü dünyayı uzaylılardan kurtaracaksınız diye bir kural yok.Â?

    Â?Demek başka bir ülkeye bağlı bir grup bu, Türkiye mi yoksa?Â?

    Â?Ben TürkÂ?üm diye hemen ülkeme saldırın değil mi? İşte bu kadar beyinsizsiniz, her şeyi bu kadar basit görmeyi bırakırsanız ve benim yardımımı kabul ederseniz birlikte kutsal bir amaç uğruna bir araya gelebiliriz.Â?

    Â?Neymiş o kutsal amaç?Â?

    Â?Barış tabi, bundan daha kutsal bir şey daha olabilir mi?Â?

    Cole geri çekilmişti. Bir şey söylemeden odadan çıktı ve KateÂ?in yanına gitti. Etkilenmişti sanki. GürhanÂ?ın bakışında bir şeyler görmüştü. Doğruluk payı olabilir miydi söylediklerinde?

    Â?Amacımızın GürhanÂ?ın hangi gruba bağlı çalıştığını bulmak, Cole. şimdi sulu gözlerinin üzerine biraz kum dök de kendine gel.Â? diye söylendi Kate.

    Â?Ama efendim anlamadığım bir şey var. Michael da herkesten gizli çalışarak bu örgütün peşindeydi. Ben bile ilk başta kötü tarafın eline düştüm sandım, belki o da iyi bir amaca hizmet eden bir grubun içindedir. Hiç mi olası değil?Â?

    Cole normalde bu kadar çabuk ikna olmaz ve savunmacı olmazdı. Kate ne diyeceğini bilememişti.

    Â?Bir de ben görüşeyim. Buna izin var mı?Â? diye sordu Michael.

    Â?Bilemiyorum ki.Â? dedi Kate sıkıntıyla.

    Â?Merak etme, bana zarar vermeye kalkacak değil ya.Â? dedi gülümseyerek.

    Michael sorgu odasına girdi, piposuna da elina aldı hemen.

    Â?Seni tanıyor muyum?Â? diye sordu Gürhan.

    Â?Numara yapmayı bırak, bağlantıları iyi olan biri olarak casusunun kim olduğunu öğrendiğin grubun başındaki kişiyi de biliyor olman lazım.Â?

    Â?Evet, sen Michael WhitleyÂ?sin. Benim gibi sen de o belgenin peşindeydin, ama ben senden daha hızlı davrandım. Henry ReedÂ?i takip ediyordum, ne zaman o MandyÂ?den böyle bir sahte sorgun ayarlamasını istedi ben de MandyÂ?e ulaşıp onu yanıma çektim. Daha fazla para verdiğin sürece MandyÂ?nin sadakatini satın almak zor olmuyor.Â?

    Â?Belge şimdi nerede?Â?

    Â?Mandy güvenli bir yere bıraktı çoktan ve o gittikten sonra da belgeyi daha güvenli bir yere götürdük, daha sonra da daha daha güvenli bir yere taşınacak. Bu böyle sürecektir herhalde, ta ki belgedeki kişiler yakalanıncaya kadar.Â?

    Â?Hangi grup adına çalışıyorsun?Â?

    Â?Kutsal bir amacı olan bir grup adına, sadece barış isteyen bir grup adına çalışıyorum.Â?

    Â?Adı yok mu bu grubun?Â?

    Â?Senin grubunun adı yok diye biliyorum, illa benimkinin neden ismi olsun?Â?

    Â?Çünkü ben sadece bir kaç kişiyle beraber sırf bu belgeyi ele geçirmek için uğraşan, amacımız bitince de dağılacak olan bir grubun başındayım. Senin bahsettiğin şey ise daha çok bir kardeşlik gibi hatta bir tarikat gibi duruyor. İsmi, hatta bir sembolü olan bir grup olmalı.Â?

    Gürhan, MichaelÂ?ın tahminlerinden de sorularından da sıkılmıştı.

    Â?Bu kadar yeter. Daha fazla konuşmayacağım.Â?

    Â?Hayır, konuşacaksın, konuşmalısın da.Â? diye üsteledi Michael.

    Â?Kimseye zarar vermeye niyetim yok, ama beni rahat bırak. Yoksa ilk zarar görecek olan kişi sen olursun.Â?

    İşkence aletlerinin başında bekleyen ajan tetikte bekliyordu. Çzellikle böyle bir sözden sonra daha dikkatli olmaya başladı.

    Â?Barış mı istiyorsun? O zaman önce barıştan yana olduğunu göster.Â? dedi Michael.

    Â?Barış için çoğu zaman fedakarlıkta bulunmak gerekir, bu bazen savaş gibi görülebilir ama bazı savaşlar barışa giden yolu simgelerler.Â? diye bağırdı Gürhan ayağa kalkarak. Başı dönüyor olsa da bunu belli etmedi.

    Â?Otur hemen.Â? dedi odadaki ajan.

    Â?Bana daha fazla emir veremeyeceksiniz.Â?

    Gürhan serum yüzünden koluna batırılmış olan iğneyi çıkarttı ve onu kendi boğazına sapladı.

    Â?Barış için...Â?

    12:59:58... 12:59:59... 13:00:00...
    Back to top View user's profileSend private messageVisit poster's website
    catboy
    Site Yazarı
    Site Yazarı





    Joined: Jan 19, 2007
    Posts: 3268
    Location: Izmir

    PostPosted: Tue Dec 28, 2010 5:44 pm Reply with quoteBack to top

    Image

    24Â?ün önceki bölümlerinde...

    MICHAEL WHITLEY


    Michael Whitley: Â?...biz gizli bir örgütün peşindeyiz. Kendileriyle ilgili bir kanıt bulduk, örgütün neredeyse hepsinin isminin geçtiği bir belge ama belgenin orijinali bir bankada saklıydı. Bankadan biz çalamadan onlar harekete geçtiler, sahte bir banka soygunu düzenlediler ki onlar bu belgeyi bankadan başka bir yere götürürken polis bize engel olsun. Bankayı sürekli gözlüyorduk, onlar da bunun farkındaydı yani direk Henry Reed elinde bu belge bankadan çıkamazdı.Â?

    Cole Ortiz: Â?Bu iş nereye gidiyor şimdi anladım. Benden bu yüzden yardım istiyorsunuz. Zaten biliyorsunuz, ama elinizde kanıt yok. Bu örgüte karşı çalışan başka bir grup daha var ve bu belgeyi şimdi onlar ele geçirdiler. Sizler de bu diğer grup kim bulmanın peşindesiniz.Â?

    Michael Whitley: Â?Peki, yardım edecek misiniz Bay Ortiz?Â?

    Cole Ortiz: Â?Bir şartım var, en azından CTUÂ?da güvendiğim kişilere haber vereyim ki onlar da yardım edebilsinler. CTU müdürü Kate HoffmanÂ?a güvenebiliriz.Â?

    Michael Whitley: Â?Tam olarak hepsini bilmesek de Kate HoffmanÂ?ın casus olduğuna eminiz.Â?

    CTU NEW YORK


    Kate Hoffman: Â?Hoşgeldiniz...Â?

    Michael Whitley: Â?Hoşbulduk, kızım. Demek CTUÂ?nun ilk müdürü olarak buraya geri dönmek bu zamana kısmetmiş.Â?

    GÇRHAN ÇZTÇRK

    Gürhan Çztürk: Â?Anlaşılan ikimiz de saklanmak konusunda iyi olduğumuzu kanıtladık.

    Kate Hoffman: Â?Sen bir grup için casusluk yapıyorsun, bir örgütün peşindesin ve benim de o örgüte düşman olan başka bir grup için casusluk mu yaptığımı ima ediyorsun? Anlamam gereken bu mu o cümlenden? O zaman MandyÂ?nin tasması sende mi? HenryÂ?i öldürtüp belgenin aslını elde eden kişi sen misin?Â?

    Gürhan Çztürk: Â?Bak bu doğru işte. Belge emin ellerde ve yakında örgüt adalete teslim edilecek. Siz yeter ki bana engel olmayın.Â?

    Kate Hoffman: Â?Bunu yapamam, hatta seni içinde bulunduğum grup gelene kadar tutmam istendi.Â?
    ---
    Michael Whitley: Â?Barış mı istiyorsun? O zaman önce barıştan yana olduğunu göster.Â?

    Gürhan Çztürk: Â?Barış için çoğu zaman fedakarlıkta bulunmak gerekir, bu bazen savaş gibi görülebilir ama bazı savaşlar barışa giden yolu simgelerler. Barış için...Â?

    Birazdan okuyacağınız bölüm 13:00 ile 14:00 arasında geçmektedir.

    CTU New York, 13:00:01


    Sedyenin üzerinde hızla revire doğru götürülüyordu Gürhan, ama herkes çoktan onu öldü kabul etmişlerdi. Michael hala şoktaydı, onu durdurmak için hiç bir şey yapamamıştı. Her şey aniden oluvermişti.

    Kate, yaşlı adamı sakinleştirmeye çalışıyordu: Â?Kimse böyle olsun istememişti.Â?

    Â?Sanırım onun üzerine çok gittim, daha sakin olmayı başarsaydım belki de böyle olmazdı.Â? dedi pişmanlıkla Cole. MichaelÂ?dan ziyade bu olaydan en çok etkilenen Cole olmuştu.

    Â?Onu günah keçisi yaptık, her şeyin sorumlusu olarak onu gördük. Bunda hepimiz hatalıyız, sadece sen değilsin Cole.Â? dedi Kate.

    Arlo elinde çalan bir telefon yanlarına geliyordu: Â?GürhanÂ?ın telefonu çalıyor. Ne yapmalıyız sizce?Â?

    Â?Belki bağlı olduğu gruptan birileridir.Â? diye tahminde bulundu Michael.

    Â?En iyisi sen telefonu aç, Arlo. Onun patronusun sonuçta, telefonunu masada unuttuğunu söylersen belki karşı taraf inanabilir.Â? dedi Cole.

    Â?Bu iyi fikir.Â? diye onayladı Kate de.

    Arlo fikri pek beğenmemiş olsa da ısrar etmedi ve telefonu açtı.

    Â?Alo, ben Arlo Glass. Gürhan ÇztürkÂ?ün telefonu. Kiminle görüşüyorum acaba?Â?

    Karşı taraftan gelen bir kadın sesi beklenmedik bir şeydi Arlo için.

    Â?Ben Damla, GürhanÂ?ın kız kardeşiyim. O iyi mi? Telefonunu tuvalete giderken bile yanında taşır o.Â?

    Arlo bahane olarak tuvalete gitmeyi kullanacaktı, ama anlaşılan pek işe yaramayacaktı. Ne diyeceğini bilememişti. Kate telefonu ArloÂ?nun elinden aldı.

    Â?Damla Hanım, benim adım Kate Hoffman. CTU müdürüyüm. Çzgünüm ama kardeşinizle alakalı bir durum söz konusu burada, hemen gelebilir misiniz?Â?

    Â?O iyi mi? Yoksa başına bir şey mi geldi?Â?

    Â?Hanımefendi, kesin bir şey söyleyemem bu konuda. Buraya gelirseniz her şeyi daha detaylı bir şekilde size anlatabilirim.Â?

    Â?Lütfen, onun iyi olduğunu söyleyin en azından.Â?

    Kadının kardeşi için ne kadar endişelendiği sesinden anlaşılıyordu. Ne söylemesi gerektiğini Kate de bilememişti. MichaelÂ?a baktı, ne zaman başı sıkışsa babasından ziyade ona giderdi öğüt almak için. Michael gülümsedi. Başka çaresi yoktu, yalan söyleyecekti.

    Â?Kardeşinizin durumu iyi, yanlışlıkla kendini boynundan yaraladı. şu anda ameliyata alındı. Ama doktorlar her şeyin yolunda olacağını söylediler.Â?

    Bir süre kadının ağlamasını dinledi, konuşamıyordu, sanki sözcükler hıçkırıklarının arasında boğuluyordu. Ardından sakinleşince Damla: Â?Peki, hemen geliyorum.Â? diyebildi ve telefonu kapattı.

    13:08:06... 13:08:07... 13:08:08...

    Fidley, Barrow & Bain Avukatlık Bürosu, 13:16:04


    Damla acele ediyordu. Kardeşinin durumunu öğrenmek için öncelikle işyerinden ayrılması gerekecekti. Ama haber vermeden çıkamazdı. Kendisi bir avukattı. İki aydır bu avukatlık bürosunda çalışıyordu.

    Koridorlarda koşturarak ilerlerken aniden açılan asansörden çıkan kişi ile çarpıştı. Çarpıştığı kişi Sandra PalmerÂ?dı. Koyu tenli, uzun boylu ve atletik yapılı bir görünüme sahipti. Disiplinli ve hiç bir şekilde kendinden ödün vermeyen biriydi, ama daha çok eski Amerikan Başkanlarından ikisinin kız kardeşi olarak tanınıyordu.

    Â?Bu değişik bir hoşgeldiniz idi.Â? dedi Sandra gülümsemeye çalışarak.

    Â?Çzür dilerim, efendim. Benim hemen çıkmam lazımdı da.Â? dedi telaşla Damla.

    Â?Damla, sakin ol lütfen. Hem ikimiz de burada aynı konumdayız, bana efendim demene gerek yok.Â?

    Â?Kardeşim CTUÂ?da çalışan bir analist, onu demin aradım ama müdürü çıktı telefona ve bana kardeşimin yaralandığını, şimdi de ameliyata alındığını söyledi. şimdi de oraya gitmem gerekiyor, önce haber vermeliyim yalnız.Â?

    Â?Kimseye haber vermene gerek yok, sen hemen çık, tatlım. Ben seni soran olursa durumu açıklarım.Â?

    Â?Teşekkür ederim, Sandra. O zaman ben hemen gideyim.Â? dedi Damla ve asansöre bindi.

    13:20:19... 13:20:20... 13:20:21...

    New York, 13:26:34

    Gözleri bağlı bir şekilde sürüklenmek başına gelebileceğini düşündüğü bir şey değildi. Dizleri kan içinde kalmıştı. Sol bileğinde ise en az bir kırık kemik olduğuna emindi, daha fazla da olabilirdi. Konuşan iki kişi vardı yakınında, ama odada nefes alma seslerinden tahmin edebildiği kadarıyla kendisi dışında beş kişi daha vardı.

    Â?Her şey hazır mı?Â? diye sordu liderleri olduğu ses tonundan anlaşılan kişi.

    Â?Evet, her şey hazır, efendim.Â? diye cevap verdi hiç tereddüt etmeden hemen biri.

    Â?O zaman sıradaki aşamaya geçebiliriz.Â? dedi ardından lider.

    Â?Gerçekten de bunu yapıyoruz.Â? dedi heyecanla gözleri bağlı adamı adamı sürükleyenlerden biri.

    Â?Gevezelik yapmayın. Acele edin.Â? diye azarladı lider.

    Göz bağı açıldığında nerede olduğuna dair bir ipucu edinememişti. Onu kaçıranların liderleri olan adam yeni tıraş olmuş yüzü ve elinde tuttuğu keskin bıçağıyla onun yanına yaklaştı.

    Â?Benden korkmanıza gerek yok. En azından şimdilik.Â?

    13:27:34... 13:27:35... 12:27:36...

    CTU NEW YORK, 13:45:40


    Â?Bir internet yayını yakaladık, dünyada tüm televizyon kanallarına aktarılmış ve tüm dünya naklen bunu yayınlıyor.Â? diye uyardı Arlo heyecanla.

    CTUÂ?nun devasa ekranında bir video açılmıştı. Yayına çıkmadan önce yakın zamanda tıraşını olmuş, elinde kalaşkinof kırklı yaşlarında bir adam bir açıklama yapıyordu.

    Â?Bundan neden daha yeni haberimiz oluyor.Â? dedi şaşkınlıkla Kate.

    Kimse müdürün dediğiyle ilgilenmemiş gibiydi, herkes videodaki adamın dediklerini dinliyordu.

    Â?Amerikan Halkı, bu zamana kadar ülkenizin yaptıkları karşısında sessizliğinizi korumayı tercih ettiniz. Yaptıkları her şeyde size de bulaşan suçluluk duygusunu bir kenara ittiniz. Ama artık size kendinizi temizleme fırsatı sunuyorum.Â? diyordu adam.

    Gözleri ve elleri bağlı iş adamı kılıklı bir rehine adamın ayaklarının dibine fırlatılmıştı o anda. Rehineyi göstererek: Â?Jason Mass. Dünyanın en büyük petrol platformlarından ikisinin sahibi. Hayırsever bir iş adamı sözde. Ama AfrikaÂ?da ve Orta DoğuÂ?da teröristlere para yediriyor, karşılığında ise diğer ortaklarının işlerine yarayacağı denekler alıyor, bir sürü köyün katliamının baş suçlularından bir tanesi. Bunun dışında illegal yollardan geliştirilip zenginlere ya da terörist liderlerine satılan kimyasal ve biyolojik silahların ticaretinde de baş rolde.Â? diye açıkladı.

    Â?Benim adım Kerem Tekiner. Dediğim gibi size bir fırsat sunmaya geldim, kendinizi aklayabileceksiniz. Bu bahsettiğim insanlardan yirmi üç tane var ve birini sizin için halledeceğim. Gerisi ise size kalmış. Ama bilmeniz gereken bir durum daha var, o da üç saat içinde bu insanların kanlarının kaldırımlara saçılmış bir biçimde görmezsem önce bir hastaneyi, ardından da gelişgüzel bir okulu patlatırım. Ve inanın bunu gerçekten de yaparım.Â?

    Jason Mass kıpırdamadan bekliyordu ölümünü. Sözlerini bitiren Kerem Tekiner ise silahını JasonÂ?ın ensesine dayadı ve: Â?Barış için öncelikle kurban vermek gerekir.Â? dedi ve adamı öldürdü.

    Â?Sıra sizde, geri kalanları öldürmeniz için üç saatiniz var. Av başlasın...Â? diye sözlerini bitirdi Kerem ve kameraya yirmi iki kişinin adının olduğu bir kağıt göstererek yayını bitirdi.

    Yayın kesildi ardından. Herkes şoktaydı. Ne olduğuna anlam verememişlerdi.

    Â?Bu GürhanÂ?ın içinde bulunduğu grup olmalı.Â? dedi düşünceli bir şekilde Michael.

    Â?Bu video canlı mıydı kesin olarak? Belirleyebiliyor muyuz videonun kaynağını? Kanallara nasıl ulaşmışlar aynı anda. Hemen bana biriniz yanıt versin.Â? diye tepinircesine bağırdı Kate.

    Â?Videonun kaynağının yeri ulaşabilir olsa da boşuna kendimizi yormamız taraftarı değilim.Â? dedi Arlo ve ardından devam etti: Â?Bu kadar kolay ulaşmamızın tek bir nedeni olmalı, o da bir yer değiştirici cihaz kullanmış olmaları yani ben A noktasındayım ama bu cihaz sayesinde B noktasındayım gibi görünüyor. İnternetin böyle cilveleri de var maalesef.Â?

    Cole araya girdi: Â?Çncelikle bu yirmi iki kişiyi bulup koruma altına almamız gerekmiyor mu?Â?

    Â?Haklısın, Cole. İroniye bak, en başında o kişileri bulup adalete teslim etmek için bir grup kurmuştum şimdi ise o zengin ukalaları barış için öldürülmemeleri için korumamız gerekecek.Â? dedi acı bir şekilde Michael.

    13:55:05... 13:55:06... 13:55:07...

    New York, 13:58:06

    Â?Sence bunu yapabilecekler mi?Â?

    Soruyu soran adamına baktı Kerem önce sakince, ardından da cevabını verdi: Â?Çnce umursamayacaklardır her zaman yaptıkları gibi, ardından tehditler gerçeğe dönüştüğünde hepsi birer kaplana dönüşecekler ve tüm şehir bir avcılar loncası haline gelecek. Bu şehirden canlı kurtulmalarına imkan kalmayacak.Â?

    Â?Peki, GürhanÂ?a ne olacak? Onun sayesinde CTUÂ?nun ruhu duymadan oranın geniş internet bağlantısını kullanarak aynı anda tüm kanallara videomuzu gönderebildik ve bu kişilerin isimlerini öğrendik.Â?

    Â?Onun için dua edeceğiz, evlat. Her şehit olan askerimize yaptığımız gibi.Â?

    13:59:58... 13:59:59... 14:00:00
    Back to top View user's profileSend private messageVisit poster's website
    Display posts from previous:      
    Post new topicReply to topic


     Jump to:   



    View next topic
    View previous topic
    You cannot post new topics in this forum
    You cannot reply to topics in this forum
    You cannot edit your posts in this forum
    You cannot delete your posts in this forum
    You cannot vote in polls in this forum


    Powered by phpBB © 2001 phpBB Group

    :: HalloweenV2 phpBB Theme Exclusive ::
     
    FRPWorld.Com ülkemizdeki fantezi edebiyatı ve frp sevenleri bir araya getirmeyi amaçlayan bir web sitesidir. 2003 yılında kurulmuş olan sitemiz kullanıcı ve yöneticilerimizin katkıları ile büyüyüp Türkiyenin en büyük frp sitelerinden birisi olmuştur. Galerisi, indirilecekler kısmı, akademisi, yazarları ile sitemiz tam bir frp hazinesidir. FRPWorld sizin de desteklerinizle böyle olmaya devam edecektir. FRP'nin doyumsuzca yaşandığı bu diyara hoş geldiniz.

    FRPWorld, yeni bir frp dünyası


    Sitede bulunan yazı, doküman ve diğer içerikler siteye ait olup başkaları tarafından kopyalanması, dağıtılması ya da ticari amaçla kullanılması yasaktır.
    Siteye yapmış olduğunuz katkılar frpworld.com'un olup bunları yayınlama ya da yayınlamama hakkı site yöneticilerine aittir.


    Sayfa Üretimi: 0.69 Saniye