Bogus
Site Yazarı
Joined: Nov 29, 2006
Posts: 864
Location: Istanbul
|
Posted:
Sat Apr 03, 2010 10:11 pm |
|
Derin Bir Anlamı Yok!
Serhat onu ölümden kurtaracak hiç bir şeyin kalmadığını anladığında içini bir rahatlık kapladı.
Bunu anlamak için de doktor olması gerekmiyordu. Her şey o kadar açıktı ki, ölüm kendisi daha gelmeden kokusunu bile göndermiş, vücudunu ödem ve irinle doldurmuş, hasta yatağını kesif bir teslimiyet ve bitkinlikle doldurmuştu. Serhat son gününde vücudunun iflasına tanık olmuş, idrakı ölmeye fırsat bulamadan öldüğünü kabul etmek zorunda kalmıştı.
Karaciğeri yetmiyordu. Çalışmıyordu. Yapması gereken hiç bir şeyi yapmadığı gibi, kanserli hücreleriyle zaten ölümü kabullenmiş vücudu daha da hızlı bir ölüme sürüklüyordu. Doktorlar karında biriken ödemi şırıngalarla çekse de, o daha da fazlasını, daha da ölümcül bir şekilde vücuda salmaya devam ediyordu. Ve böylece Serhat sırt üstü yatağında yatarken, aslında öldüğünü anladı ve tıbbın neyin mücadelesini verdiğine bir anlam veremeden bilincinin kapanacağı, melek ya da şeytan, karşısına her ne çıkacaksa onu beklemeye başladı.
Ama ölüm epik değildi. Serhat Aşil değildi. Savaşmadan, geride adını bırakacak bir ölümü bulamadan ölümü kabullenmek zorunda kalmıştı. Yatağında yalnızdı ve tek tesellisi ölümün ta kendisinin de yalnız olmasıydı.
Defalarca gözlerini kapadı ve onları günahlarının affedileceği veya onu ızdıraba sürükleyeceği bir boyuta açmaya çalıştı. Ama o da olmadı. İstediği kadar yaşamak elinde olmadığı gibi, tam istediği anda canını teslim etmek de elinde değildi. Beklemek en kötüsüydü ve beklemek her şeyi daha da sıradanlaştırıyor, ölümündeki, olacağı varsa da olamayan, en ufak dramayı da beraberinde götürüyordu.
Ve işte bu farkındalığında Serhat, giderayak, ölümüne hiç bir anlam yükleyemediğinden olsa gerek, hiç değilse hala yaşarken, daha önce hiç yapamadığı bir şeyi yapmaya çalıştı. Daha önce hiç söylenmemiş bir sözü söylemeye karar verdi ve bunun için de hasta yatağında, bir hastane odasında, ona ilham verecek neredeyse hiç bir şey yoktu. Ne işe yaradığını bilmediği cihazlardan, ve etrafını saran odanın duvarlarından başka...
Ama işte tam da o anda, hiç bir umudu da olmadığı halde, aklına bir söz geldi.
Eli hemşireyi çağıran düğmeye gitti, sanki onu suyun dibinden çekip çıkaracak bir dalmış gibi düğmeye sarıldı ve bütün gücüyle bastı. Bir kaç defa arka arkaya bastı. Bu hareketi bir yerlerde bir alarmı tetikledi ve odasına, başka bir odada sıradan bir gün geçiren bir doktoru ve hemşireyi getirdi.
Serhat onları gördüğü anda zihninde kurduğu sözcükleri sıralayıverdi. Sanki ölmeden önce hayatın anlamını bulmuş bir dervişti... Hoş elinden de bundan başkası gelmemişti.
"Bir çatıyı ayakta tutamayan hiçbir duvar var olmaya layık değildir."
Hemşire bu sözü umursamadı bile... Doktor bir an için durdu ve düşündü ama bu, içinde bulunduğu durumda zaman kaybetmeye değmeyecek bir şeydi. Yapılması gereken her şeyi yaptı ve Serhat'ı iki saat daha bilinci kapalı bir şekilde yaşatmayı başardı.
Ama Serhat'ın kalbi nöbetçi doktorun mesaisi bitemeden durdu ve Serhat'dan geriye sadece doktorunun söylediği:
"45 dakika daha dayanamadı herif... Çlüm saati 05:15." kaldı. |
_________________ <div><strong>ÇıÄ?lıkta henüz umut vardır, çıÄ?lık atmak güç ister. Tehlike, fısıltıdadır. Çünkü fısıltı bir tükeniÅ?in ifadesidir.</strong></div> |
|