Frp World Ana Menü
  • Frp World
    » Anasayfa
    » Forum
    » Anketler
    » Akademi
    » Kitap Tanıtımları
    » Haber Arşivi
    » Haber Gönderin
    » Makale Gönderin

  • Üyelere Özel

  • Kişisel
    » Hesabınız
    » Özel Mesajlar
    » Üye Listesi
    » Üye Arama
    » Siteden Çıkış

  • Site Bilgileri
    » Top10
    » Site Hakkında Yorumlarınız
    » İstatistikler
    » Destekleyen Siteler

  • Kullanıcı Menüsü
    Hoşgeldin, Diyar Gezgini
    Üye Adı
    Şifre
    (Kayıt Ol)
    Üyelik:
    Son Üye: NathanielH
    Bugün: 0
    Dün: 35
    Toplam: 90364

    Şu An Bağlı:
    Ziyaretçi: 2041
    Üye: 1
    Toplam: 2042

    Şu An Bağlı:
    01 : usezymum

    FrpWorld.Com :: View topic - Sahipsiz Bohçam
    Forum FAQ  |  Search  |  Memberlist  |  Usergroups   |  Register   |  Profile  |  Private Messages  |  Log in

     Sahipsiz Bohçam View next topic
    View previous topic
    Post new topicReply to topic
    Author Message
    Bogus
    Site Yazarı
    Site Yazarı





    Joined: Nov 29, 2006
    Posts: 864
    Location: Istanbul

    PostPosted: Thu Aug 20, 2009 12:08 pm Reply with quoteBack to top

    Kopuş tam olarak ne zaman başladı bilmiyorum. Olan bitene kopuş demek doğru olur mu onu da bilemiyorum... Bildiğim tek şey Ocakbaşı’nın altında moderatör olarak adımı göremediğim zaman hissettiğim içimdeki boşluk duygusu. Çok uzun zamandır hiç bir şeye elimi sürmediğim, her şeyi kendi haline bıraktığım halde neden şimdi içimde bir boşluk hissediyorum?

    Ailemin yanından taşındığım zaman da böyle olmuştu... Bir akşam eve geldiğimde odama girdim. Oda aynı odaydı, yatak, masa, dolaplar hepsi yerli yerindeydi ama artık benim odam değildi sanki... Eşyalar farklıydı sanki... Masadaki kağıtlar, CD’ler, kitaplar... Kendini ilk başta fark ettirmeyen ama göz alıştıkça ortaya çıkan, artık oranın sana ait olmadığını fısıldayan detaylar... Oda hala benimdi ama ben artık orayı odam gibi hissetmiyordum.

    Ocakbaşı odam gibi değil... Onu hiç sahiplenmedim ama ocağı hiç sönmeyen bu taş binaya karşı her zaman bir aidiyet hissim var. Bu diyarda kendimi en rahat ve mutlu hissettiğim yer bu ocağın başı...

    Peki Ocakbaşı hala burada duruyorsa ben neden içimde bir boşluk hissediyorum?

    Kılıcımı alıp orduya yazılmadan önce her gün buranın yerlerini süpürür, yanan şömineyi odunla besler, birbirine girmiş masaları sandalyeleri ertesi gün için tekrardan düzenlerdim. Ertesi gün ve daha ertesi gün geldiğinde hikaye anlatmaktan dili damağı kurumuş ozanlara şarap ve bira ikram eder, daha önce hiç duymadığım, dinlemediğim hikayelere şiirlere alkış tutardım. Yorulurdum ama bir hikaye, bir dize daha duymak tüm yorgunluğumu alıp götürürdü..

    Peki ya yarışmalar? Diyar diyar gezen ozanlar hiç üşenmeden dereleri tepeleri aşıp aylar süren yolculuklardan sonra ocakbaşının kapısından içeri girerlerdi. Kendilerine bir köşe beğendikten sonra onları dinleyenlerle hikayelerini paylaşır, en güzel hikayeleri bulmaya, onları en güzel şekilde anlatmaya çalışırlardı... Sadece bu kadar mı? Peki ya onlara kendi ellerimle yaptığım hediyeler... şenlik, şamata ve her şeyden önce dostluk?

    Bu dört duvarın ve bu hiç sönmeyen ocağın bende yarattığı duygu, o haz, o doyum nerede? Neden artık bir hikaye daha duymak için tüm bu zahmetleri kucaklamıyorum? Neden değiştim? Neyi kaybettim veya fazladan neyi buldum?

    Uzun zaman önce ordudan geri döndüm ve uzun zamandır kaybettiğim şeyi bulamıyorum. Belki de kaybettiğim şeyin yerini başka bir şeyle doldurdum.

    Günler artık daha kısa. Hiçbir şey Ocakbaşı’ndaki gibi pastel değil. Konuşmalar bira, hikayeler bal likörü, şiirler şarap gibi gelmiyor artık. Sanki tat duyumu kaybettim. Her şey bir an önce olsun bitsin istiyorum.

    Aynaya baktığımda sırtında bohçası olan, kendi bildiğini okuyan o eski aptalı göremiyorum. Bohça gitmiş, boynumda bir zincir var artık. Hala aptalım ama aptalca konuşmaya cesaret edemiyorum.

    İçimdeki hikayeler dinleyen, hikayeler yazan çocuğu asıl ilgisiz bırakmışım ben... O gitmiş aslında... O terk etmiş beni. şimdi anlıyorum içimdeki bu boşluk hissinin nedenini. O hep benimle olur, hiç bir yere gitmez, beni asla bırakmaz sanıyordum. Halbuki onun kalkıp gittiğini ancak anahtarlar Ocakbaşının kapısınıı açmadığında fark ettim. Beyaz yakalı gömleğimin kolu ile camı ovaladım ve içeri baktım. Bir sopaya geçirilmiş sahipsiz bir bohça, duvara dayanmış duruyor, içinde hikayeler, unutulmuş mu bırakılmış mı kimse bilemez, kimbilir belki de sahibini bekliyor... İyisi mi orada dursun.

    Belki bir gün, hikayeler yazan hikayeler dinleyen çocuk geri gelir onu unuttuğu yerden almak için...

    _________________
    <div><strong>ÇıÄ?lıkta henüz umut vardır, çıÄ?lık atmak güç ister. Tehlike, fısıltıdadır. Çünkü fısıltı bir tükeniÅ?in ifadesidir.</strong></div>
    Back to top View user's profileSend private messageVisit poster's websiteMSN Messenger
    Efla
    Site Admin
    Site Admin





    Joined: Apr 10, 2004
    Posts: 3916
    Location: Ankara

    PostPosted: Thu Aug 20, 2009 12:59 pm Reply with quoteBack to top

    Herşeyden bağımsız olarak yine çok güzel bi yazı olmuş. Kendini güzel ifade edebilmek bir yetenek sanıtyorum. Ben de bildiğim şekilde ifade etmeye çalışayım biraz.

    Kirada kalmak gibi bir şey aslında.
    Hiç özenmediğin gibi özenyorsun,
    Dayayıp döşyürorsun içini.
    Senin mi değil mi bilemiyorsun ama.
    Hep içinde olsan da,
    Hep biraz uzak sana,
    Uazkta olsan,
    Kopamaz yine bir parçan,
    İçinde taşırsın.

    Çocuk bakmak gibi aslında,
    Neyin varsa verirsin bazen,
    En güzelini istersin onun için.
    Kendin için bile istemediğini hem de.
    Sadece büyüdüğünü görmek için.
    Hem de hiç bir şey beklemeden geriye.
    Ya da beklemediğini sanarak...
    Bir gün olup da ayrılınca yanından.
    Çzlersin, dönsün diye beklersin.

    Ocakbaşı gibi aslında.
    Isıtıyor insanın içini.
    Huzur buluyorsun yanında.
    Ama o bile ilgi bekliyor.
    Odun atmayınca içine,
    O bile esirgiyor ateşini.

    Ama bazı şeyler hiç kaybolmuyor,
    Burukluğun içinde bile,
    Huzur veren şeyler var insana.
    Bilirsin ki hep orda duruyor.
    Ateşi yanmasa da,
    Tozlansa da etrafı ocakbaşının.
    Bir gün geri dönebilmeyi umarsın çünkü.
    Dönersin de bazen...


    Yetki alınıp verilmesi diğer arkadaşlara haksızlık olmamasıyla ilgili bir durum. O anda ilgilenen kişilerin yetkili görünmesi daha iyi.

    Ama görünüyor ki Bogus hala yazabiliyor =) Yani çocuk hala oralarda olmalı. Bağırmıyorsa bile bir şeyler fısıldamış.

    Ocakbaşının anaharlarından istediğimiz kadar yapabiliyoruz. Kaybolması pek sorun olmuyor. Yeter ki içeri girmek isteyen olsun...

    _________________
    Chaos is the law of nature,
    Order is the dream of man.
    Back to top View user's profileSend private messageVisit poster's website
    Firble
    Forum Yöneticisi





    Joined: Mar 12, 2004
    Posts: 6496

    PostPosted: Thu Aug 20, 2009 10:43 pm Reply with quoteBack to top

    Ben de yazayım kendimce bakalım.

    Dönmekten korkmanın en önemli nedeni belki
    Bulamamaktır eski kendini
    Değişmişsindir
    Anlamamışsındır değiştiğini
    Ve işte o eski kapıdan girdin mi içeri
    Bir anda yıllar sonra bakmış gibi olursun aynaya

    Oysa eski sen var olmayacaktır bir daha
    Zaman hep oyunlar oynar bizle
    Yeni sen yeni şeyleri yeni yollarla söyleyecektir
    Ve sen korkup adım atamadıkça
    Gitmek istediğin yerlere
    Yaşamın sınırlanacak
    Yaşlanma dedikleri şey nice şairin
    O zaman başlayacaktır.

    Elbette yeni yollar olacak hayatta
    Ama bir gün dönmek istediğinde o eski şehre
    Korkmamak lazım....
    Değiştirse de zaman seni
    Diyebilmek için
    Sonuna kadar yaşadım ben diye.

    _________________
    HARBE GÄ°DEN
    Harbe giden sarı saçlı çocuk! <br>Gene böyle güzel dön; <br>Dudaklarında deniz kokusu, <br>Kirpiklerinde tuz; <br>Harbe giden sarı saçlı çocuk! <br>
    Orhan Veliden
    Back to top View user's profileSend private message
    Display posts from previous:      
    Post new topicReply to topic


     Jump to:   



    View next topic
    View previous topic
    You cannot post new topics in this forum
    You cannot reply to topics in this forum
    You cannot edit your posts in this forum
    You cannot delete your posts in this forum
    You cannot vote in polls in this forum


    Powered by phpBB © 2001 phpBB Group

    :: HalloweenV2 phpBB Theme Exclusive ::
     
    FRPWorld.Com ülkemizdeki fantezi edebiyatı ve frp sevenleri bir araya getirmeyi amaçlayan bir web sitesidir. 2003 yılında kurulmuş olan sitemiz kullanıcı ve yöneticilerimizin katkıları ile büyüyüp Türkiyenin en büyük frp sitelerinden birisi olmuştur. Galerisi, indirilecekler kısmı, akademisi, yazarları ile sitemiz tam bir frp hazinesidir. FRPWorld sizin de desteklerinizle böyle olmaya devam edecektir. FRP'nin doyumsuzca yaşandığı bu diyara hoş geldiniz.

    FRPWorld, yeni bir frp dünyası


    Sitede bulunan yazı, doküman ve diğer içerikler siteye ait olup başkaları tarafından kopyalanması, dağıtılması ya da ticari amaçla kullanılması yasaktır.
    Siteye yapmış olduğunuz katkılar frpworld.com'un olup bunları yayınlama ya da yayınlamama hakkı site yöneticilerine aittir.


    Sayfa Üretimi: 0.51 Saniye