Frp World Ana Menü
  • Frp World
    » Anasayfa
    » Forum
    » Anketler
    » Akademi
    » Kitap Tanıtımları
    » Haber Arşivi
    » Haber Gönderin
    » Makale Gönderin

  • Üyelere Özel

  • Kişisel
    » Hesabınız
    » Özel Mesajlar
    » Üye Listesi
    » Üye Arama
    » Siteden Çıkış

  • Site Bilgileri
    » Top10
    » Site Hakkında Yorumlarınız
    » İstatistikler
    » Destekleyen Siteler

  • Kullanıcı Menüsü
    Hoşgeldin, Diyar Gezgini
    Üye Adı
    Şifre
    (Kayıt Ol)
    Üyelik:
    Son Üye: ZeldaHardi
    Bugün: 39
    Dün: 35
    Toplam: 90403

    Şu An Bağlı:
    Ziyaretçi: 2155
    Üye: 0
    Toplam: 2155

    FrpWorld.Com :: View topic - Walter'ın Hikayeleri
    Forum FAQ  |  Search  |  Memberlist  |  Usergroups   |  Register   |  Profile  |  Private Messages  |  Log in

     Walter'ın Hikayeleri View next topic
    View previous topic
    Post new topicReply to topic
    Author Message
    Walter
    Yönetici





    Joined: Oct 22, 2005
    Posts: 523
    Location: Gilead

    PostPosted: Fri Aug 28, 2009 9:18 pm Reply with quoteBack to top

    Andarion'u bir bebekle Stihis'in karlı sokaklarına getiren şey neydi ? Kimdi bu intikam isteyen adam ? Neden Kara Büyücünün oğlu olmayı seçmişti ? Bunları öğrenmek için Choros'un ya da Andarion'un geçmişine doğru bir yolculuğa çıkalım.

    -Kehanetler zamanı planlamak içindir. –

    Çlülerin Bekçisi, Wallace Greece

    Justisar Günlükleri VI. Kısım


    _Astgar C.H.O. Yıllıkları_

    25 Endion 1293

    4. Çağ




    Sürgün



    Bir kış günü kimilerinin Wartline dediği Humanaptra’nın soylularına ayrılmış bir mahallesinde kuru bir ağacın dallarında donan bir minik serçe donarak karların arasına düştü. Yalnız, aç ve üşüme duygularıyla ölüme gitmişti. Büyük bir dünyada çok küçük bir şeydi belki de lakin yinede bir ölümdü duygusuz, sert ve merhametsiz.

    O sırada siyah deriden yapılma küt burunlu tokalı bir çizme ölü serçeye bastı. Adam serçenin kırılan minik kemiklerini duymadı bile, uzun ve seri adımlarla karşıdaki büyük eve doğru gidiyor, kukuletasının arasından kesik kesik nefes alarak ilerliyordu.

    Mükemmel bir taş işçiliyle yapılmış, iki katlı görkemli görünen bir evin merdivenlerini çıkan adam kucağında daha iki üç günlük bir bebeği taşıyordu. Bebek mavi kumaşa sıkıca sarılmıştı. Çyle ki yüzü görünmüyordu bile. Minicik bir açıklıktan nefes alıyor adamın bile zor duyduğu hafif mırıltılar çıkarıyordu.

    Adam emin adımlarla taş basamakları çıkıyor kaymamak için yere sağlam basıyordu zira çok kıymetli bir şey taşıyordu, ona zarar vermek istemezdi. Pek uzun yol yürümemiş olmasına rağmen, yeşil pelerini karla kaplanmıştı. Kukuletası yüzünü kapatıyordu ama yürüyüşünden ne kadar mutlu olduğu belli oluyordu.

    Bebeği kar getiren sert rüzgârdan korumaya çalışarak evin kapısına kadar geldi. Karlarla örtünen bu şirin iki katlı evin yeşil dikdörtgen bir kapısı vardı. Kapıyı deri eldivenli eliyle üç kez tıklattı. Kapı sessizce açıldı. Geriden gelen ışık kapıyı açan adamın yüzünü gölgede bırakıyordu.

    “İçeri gelsene Andarion.” dedi adam sesi sertti ama yine de şefkat doluydu. “Bu soğukta fazla dışarıda kalmamalısın.”

    “Sağ ol ağabey.” dedi Andarion içeri girdi. Çteki adam arkasından kapıyı kapattı.

    Andarion büyük eşikten salona adımını attı. Salon sade döşenmişti. Birkaç mavi koltuk rast gele dizilmiş, ortada büyük bir alan bırakılmış onun üstüne ipekten sarı-mavi halı örtülmüştü. Halının üstündeki çocuk elinde bir tahta kılıçla salondan girenlere bakıyordu. Çocuğun gözleri şaşırtıcı derecede maviydi, çelik mavisi. Kahverengi kısa saçları gözlerinin üzerine düşüyordu.

    “Baba” dedi çocuk masum bir sesle “Oyun oynamayacak mıyız?”

    “şimdi olmaz Robin. Bak amcan gelmiş.” dedi arkadaki adam. Yüzü içeriden gelen mum ışığında ortaya çıktı. Parlak geriye yatırılmış uzun siyah saçlar. Siyah saçlarının altından parlayan yeşil gözler. Babanın çocuğa benzeyen bir yanı yok gibi görünüyordu sadece burun ve ağız yapısı benziyordu.

    O sırada içerdeki odalardan birinden bir ses yükseldi. “Kim gelmiş Anarion?” ses bir kadın sesiydi ipeksi ve yumuşak.

    “Andarion geldi, Garwen.” diye cevap verdi Anarion sonra Andarion’a dönerek Bir koltuğa oturdu. “Kucağındaki nedir kardeşim? Yoksa bizden gizli bir evlatlık mı aldın? Ama bence evlensen daha iyi olurdu. Kendi oğlunu yetiştirmek bambaşka bir şeydir.”

    “Sizden gizli bir şey yaptığım kesin.” diye mırıldandı Andarion. Oturarak kukuletasını başından çıkardı. Ortaya, ortadan ayrılmış yüzünün iki yanına düşen uzun parlak saçlar, ağabeyinin eşi yeşil gözler çıktı. “Bu benim oğlum.”

    Anarion’un gözleri bir an şokla açıldı. Sinirle ayağa kalkıp Andarion’un kucağındaki bebeğe baktı. “NE DEMEK SENİN OğLUN !” diye gürledi “ANNESİ KİM ?”

    Anarion o sesle bağırınca bile bebek ağlamamıştı ama Robin ürküp odaya kaçarken annesini eteğine gömüldü hızlıca. Robin’in kime benzediği anlaşılmıştı. Annesinin saçları kestane rengiydi omuzlarından beline kadar iniyordu. Kadının gözleri çelik mavisiydi ağzını hayretle açmış kocasına bakıyordu.

    “Bana bağırmana gerek yok” dedi Andarion sesi kayıtsızdı ama gözleri içten bir ateşle yanıyordu. “Annesine gelince adı Phadora onunla evlendik.”

    “Ne yani o beyaz saçlı orospuyla mı evlendin ha. O fahişeyle mi evlendin şimdi nasıl bize bu piçi gösterme cüretinde bulunuyorsun.” diye gürledi Anarion gözleri irileşmiş kızgınlıktan yanakları kızarmıştı.

    Andarion anında ayağa kalktı. Kucağında bebeği olmasa hemen Anarion’un üzerine atılacaktı. Bebeği onun aklını başına getirdi. Ani bir öfkenin kurbanı olmayacaktı derin bir nefes aldı. “Bir daha ailem hakkında böyle konuşma.” Kesik kesik soluyarak ve kelimelerinin üzerinde durarak konuşuyordu sesi metanetli ve sertti. Ama artık ağabeyini eskisi gibi sevemeyeceğini biliyordu.

    “Pöh aileymiş ne ailesi ha söylesene evlenmişsiniz bile. Bizim sülalemiz ta Kral Timon’a dayanıyor babamız bizi bu soy için yetiştirdi. Böyle yapman için mi ha Andarion söylesene ha bir sokak büyücüsüyle evlenesin diye mi?”

    “Benim kararlarıma saygılı olmanı isterdim ağabey.” dedi Andarion hızla kapıya doğru adımını atarak “Ama sen yine üstünlük taslıyorsun.”

    Andarion kapıya doğru giderken Anarion kardeşinin kolunu tutu. “Sana gitme demek isterdim kardeşim ama görüyorum ki sen seçimini yapmışsın ama artık burada yaşayamazsın. Artık sen bir Harwart değilsin Andarion. O yüzden Humanaptra’dan hemen gitmelisin. Çünkü bir Harwart bunu yaparsa onurumuz…” daha devam edemedi yeşil gözleri yaşlarla dolmuştu. Son bir umutla kardeşine baktı. “Sana gitme demek isterdim. Eğer kardeşimi tanımıyorsam gitme derdim bir fahişe için değmez derdim. Lakin artık söyleyecek pek bir şey yok. O zaman git, biliyorsun buradan başka yaşamlarda var.”

    “Gideceğim.” dedi Andarion kukuletasını başının üzerine çekti. “ve döndüğümde benim kudretim bütün dünyaya bedel olacak.”

    Bunları söyledikten sonra hızla evden dışarı çıktı. Arkasına bakmadı. Bakarsa ağabeyinin gözlerinde yaşlarla ona baktığını görecekti. Ağabeyi hep böyle duygusal olmuştu bu onun en büyük zaafıydı. Dış kapıdan çıkarken kar taneleri yüzüne çarpıyordu. Yavaş ama temkinli adımlarla Phadora’nın yanına gidiyordu. Onun mezarına, Anarion’a bunu söyleyememişti Phadora’nın çocuğunu doğururken öldüğünü söyleyememişti. Fırsat bırakmamıştı ki, Zaten Hiçbir zaman fırsat bırakmamıştı. Mezarı ziyaret ettikten sonra doğuya gidecekti. Artık hiç kimseye hizmet etmeyecekti. Bir umutla doğuya gidecekti. Orada birini tanıyordu o ona ve oğluna yardım edebilirdi.

    Yeşil gözleri uzun beyaz mavi kuleye takıldı. Kule karanlıkta ay ışığını yansıtıyor kendini ulaşılmaz ve haşmetli gösteriyordu. İçinden bu kibirli, kendini beğenmiş yere karşı derin bir nefret yükseldi. Burayı yerle bir edeceğim beni kovan bu toprakları yerle bir edeceğim dedi kendi kendine gözlerini çok çok uzakta parlayan dağlara çevirdi. Adımları hızla o yöne doğru ilerledi. Gelecekte birçok kan dökecek olan bu adam. şimdi Humanaptra’yı terk ederken. Her adımıyla doğuya gidiyor arkasında zamanla kaybolan çizme izleri bırakıyordu.

    Çte yandan amcasının neden bu kadar çabuk gitmesine ve Babasının böyle sinirlendiğini merak eden Robin Harwart gelecekte onu bekleyen tehlikeden habersiz şaşkın şaşkın kapı eşliğinde duran babasına bakıyordu.

    _________________
    BeÅ? dakika süren savaÅ?lar binlerce yıl süren efsaneler yaratır. O yüzden savaÅ?ta korkuyla deÄ?il tatmin hissi duyarak ölmelisin. O zaman arkandan aÄ?layacak insan kalmıÅ? olur.
    Back to top View user's profileSend private messageSend e-mail
    Walter
    Yönetici





    Joined: Oct 22, 2005
    Posts: 523
    Location: Gilead

    PostPosted: Tue Sep 22, 2009 9:12 pm Reply with quoteBack to top

    Bu kadar tesadüfü ve bağlantıları keşfeden olmamış mıdır sizce ? Bunu öğrenmek için devam edelim…

    Yazar / Mert şahin


    Justisar Günlükleri XI. Kısım...



    _Mektuplar_



    Saygın sayfa…

    Yapacak bir şey yok, sadece okumak ve yazmak. Başka ne yapılabilir ki burada…Bu köhne yerde görevimin sabır işi olduğunu, Konuşmanın nasıl bir ihtiyaç olduğunu öğrendim, sayın sayfa. Eskimiş ve yıpranmış olsan bile beni anlayacak yegane şeysin sen…

    Bu yazıyı muhtemelen kimse okumayacak, Burada saklı mürekkepler zamanla kurumadan sana yazmazsam delireceğim, bütün dünyevi olaylardan temizlenmiş, sakin bir yaşamım olduğunu mu sanıyorsun. Ben bekleme adamı değilim Sayın sayfa, bana dava adamı dediler. Buraya dikildim, isteyerek mi hayır şu an ölmeyi o kadar çok istiyorum ki…Belki o gün giden sevdiklerimi bir daha görürüm diye….

    Dünyanın adaletsiz çarkı her zaman bir kişi buluyor Sayın sayfa, Çyle kişileri buluyor ki bu yük altında ezilsinler istiyor. Bazıları ezilip çiğneniyor, bazıları ayakta kalıyor. Ben ayakta kalacağım ve gözlerim bu köhne harabe dışında başka yerlerde görecek. Bunun için, bileklerimi kesmiyorum Sayın sayfa, görevimi yapıyorum.

    Görevim ne mi ? Burayı beklemek. Buradaki gizli şeyleri korumak, şu an korumakta olduğum kahrolası çürümeye başlamış bir kütüphaneden yazıyorum bu kelimeleri, dışarıda güneş parlamıyor hiç, sis içinde etraf, güneşi görmeyeli yüz yirmi yıl oldu. Yüz yirmi yıl bir insan ömrünün iki katı Sayın Sayfa, o süre zarfında ilk elli yıl bazı kişilerin buraya yaklaşmamaları gerektiğini öğrettim.

    O zamanlar zevkliydi, reflekslerim keskinleşmiş, çok ölümcül ve derin olmadıkça basit yaraların etkilemediğini öğrenmiş olduğum için. Buraya gelen benle savaşan bir çok kişiyi öldürdüm. Ama sonra artık gelmeyi kestiler, bende kendimi kitaplara verdim, bu kahrolası büyük kütüphanedeki bütün kitapları bitirdim Yapacak bir şey kalamadı.

    şimdi ise korumakla olduğum bu sabır dolu görevi yapmakta zorlanıyorum. Elim her seferinde ölmek için hançerime gidiyor ölüp de kurtulmak için,kendimi zor durduruyorum. Bunu yapmak çok zor Sayın sayfa. Bazı ahmaklar benim yerimde olmayı dileyebilir ama onlar elli yıl bile dayanamazlar bu lanet harabelere…

    Cidden Çlülerin Bekçisi olmak zor Sayın sayfa, Çlümsüz olmaktan çok daha zor…

    İşte bu yüzden neden ölülerin bekçisi olduğumu araştırdım. Bütün bu olanlar şu an içinde bulunduğum durum, O gün ve daha öncesi, kibir en büyük günah diye boşuna demediler. Bu yerde bu şekilde tıkılıp kalmak neyin sebebidir nasıl bağlantılarla örülmüştür. Bu kadar inzivada yaşayıp düşündükçe bulabildim bunu, Elrohir’in yardımı çok oldu bütün bilgileri ondan buldum ama bunu ona anlatmayacağım, İlkdoğanların hiçbirine anlatmayacağım bütün bu olayı lehime kullanacağım.

    Çıkardığım sonuç, bütün olayların bir bütünün sonucu olacak şekilde bağlanması, Falcon’un tekrar tekrar denemesine rağmen Astgar soyunu kurutamamasının nedeni, sadece basiretsizliğe, şansızlığa bağlamak aptallık olur, Aynı şekilde Robin Harward’ın bir kehanet ile bağlantılı inanılmaz derecede güçlü olması, Silvan’dan eğitim alması bunların hiçbiri tesadüf değil.

    Ama bir kehanet de değil, Kehanet diye bir şey yoktur, Kehanet zamanı planlamak içindir. Ve bu zamanı planlayanlar, tanrılarımız değil. Kimler olduğunu bilmiyorum, tek bildiğim iki kutuplu büyük güç odağının karşılaştığında ortaya çıkacak büyük güce ihtiyaçları olması. O yerin nerede olduğunu bilmiyorum. Buna önemde vermiyorum.

    Görevimi bitirmek için bu çabayı sarf edeceğim, İki büyük güç odağı burada karşılaşırsa bu harabeleri yok edecek bende özgür olacağım. Robin Harwart ve Chot Chuitchik’i buraya çekeceğim, işin ilginci bu ikisinin akraba ve kuzen olması ikisinin babası Anarion ve Andarion Voldrimde birbirlerini öldürdüler. Kardeş kardeşi öldürdü. Kuzen de kuzeni öldürecek ve bu işte burada bitecek….

    Denge sağlanacak, birilerinin planları tutmayacak ve ben özgür olacağım…

    Ama herkes mutlu olmayacak, Birileri ölmeli ki diğerleri yaşasın…

    Çlülerin Bekçisi

    Wallace Greece…

    _________________
    BeÅ? dakika süren savaÅ?lar binlerce yıl süren efsaneler yaratır. O yüzden savaÅ?ta korkuyla deÄ?il tatmin hissi duyarak ölmelisin. O zaman arkandan aÄ?layacak insan kalmıÅ? olur.
    Back to top View user's profileSend private messageSend e-mail
    Display posts from previous:      
    Post new topicReply to topic


     Jump to:   



    View next topic
    View previous topic
    You cannot post new topics in this forum
    You cannot reply to topics in this forum
    You cannot edit your posts in this forum
    You cannot delete your posts in this forum
    You cannot vote in polls in this forum


    Powered by phpBB © 2001 phpBB Group

    :: HalloweenV2 phpBB Theme Exclusive ::
     
    FRPWorld.Com ülkemizdeki fantezi edebiyatı ve frp sevenleri bir araya getirmeyi amaçlayan bir web sitesidir. 2003 yılında kurulmuş olan sitemiz kullanıcı ve yöneticilerimizin katkıları ile büyüyüp Türkiyenin en büyük frp sitelerinden birisi olmuştur. Galerisi, indirilecekler kısmı, akademisi, yazarları ile sitemiz tam bir frp hazinesidir. FRPWorld sizin de desteklerinizle böyle olmaya devam edecektir. FRP'nin doyumsuzca yaşandığı bu diyara hoş geldiniz.

    FRPWorld, yeni bir frp dünyası


    Sitede bulunan yazı, doküman ve diğer içerikler siteye ait olup başkaları tarafından kopyalanması, dağıtılması ya da ticari amaçla kullanılması yasaktır.
    Siteye yapmış olduğunuz katkılar frpworld.com'un olup bunları yayınlama ya da yayınlamama hakkı site yöneticilerine aittir.


    Sayfa Üretimi: 0.60 Saniye