Yaşadığınız Sayyara isimli diyarın binlerce yıllık geçmişi çalkantılarla doludur. Buna devasa kuyruklu yıldızın (Jıldız) çarparak neredeyse gezegenin sonunu getirecek olması ve kıyameti andıran tanrı savaşları da dahil. Tabii üzerinde yaşayan minik ırklar; insanlar, elfler, cüceler, gnomlar, goblinoidler, sürüngenler, aslan-adam mehipler, vs, vs de boş durmadılar ve aralarında kendi savaşlarını yaptılar.
Jıldız’ın diyara çarpması sırasında en çok kaybı elfler vermiştir. Geri kalanlardan bazıları tanrılarından boyutlar arasında yolculuk yapmanın sırrını öğrenip; “Asuv” denilen boyut kapılarını inşa ettiler ve bütün elfleri ilahi bir emirle başka boyutlara gönderdiler. Asuvların sırrını bilen rahipler ise gönüllü olarak burada kaldılar; böylece başkalarının peşlerinden gelmesine mani olacaklardı. Ama aynı zamanda bu Asuv kapılarını, diğer ırklar da ülkenin çeşitli yerlerine (para karşılığı) kısa yoldan seyahat edebilsinler diye işletmektedirler. Ancak Asuv tarikatı köleliğe ve savaşa karşı olduğundan; kapılardan asker ve köle geçmesine müsaade etmezler. Bu diyardan gitmemeyi seçerek ilahi emirlere karşı gelen bazı elfler de vardır, bunlara “ellori” denir. Bunlar diğer ırklardan saygı görse de Asuv rahipleri tarafından az da olsa aşağı görülürler. (not: oyuncuların arasındaki elflerin hepsi elloridir!) Ellorilerin vatanı yoktur; diğer ırkların olduğu şehirlerde ya da kırsal alanlarda, genelde yalnız hayat sürerler.
Jıldız Sayyara’ya çarptıktan sonra; mistik bulutu uzayda yol almaya devam etti ve öyle bir yörüngede dönmeye başladı ki; her iki senede bir tekrar Sayyara üzerinden geçer. Bu geçiş 2 gün kadar sürer ve bu süreçte doğan çocukların özel güçleri olur.
şu anda bulunduğunuz ülke Cenceri İmparatorluğu; şehirlerinde daha çok insan nüfusunun ağırlıklı olduğu bir yerdir. En önemli özellikleri köleliğin serbest olması, hatta diğer vatandaşları rahatsız etmediği sürece “undead”lerin bile köle olarak çalıştırılabilmeleridir. Savaşlarda alınan esirler, köle çocukları ve suç işleyerek vatandaşlık statüsü köleliğe düşürülenler köle olarak çalıştırılır. Kölelerin saçları kazınır ve kafalarının arkasına köle olduğunu belli eden bir dövme yapılır. Vatandaşlar bu yüzden saçlarını kazıtmaz, ancak bazı rahip ve keşişler saçlarını kazıtır.
Maceramızın başlangıç bölgesi Cenceri İmparatorluğunun kuzey sınırındaki Gerumfield bölgesi. Daha da kuzeyde barbar toprakları var. Aşağıdaki haritada (her altıgen 4 mil) bataklığın ve denizin kenarındaki, 3 yolun kesiştiği noktadaki kırmızı damlı büyük kasaba Gerumfield’dir. Büyük bir kasaba ya da küçük bir şehir diyebiliriz buraya. Ancak bizim gurubumuz doğuya doğru giden yolun dağların eteğindeki rüzgar değirmeniyle gösterilen ufak bir yerleşim yerindeyken Oswaldo ile tanışmıştır. Oswaldo bu küçük isimsiz kasabanın en zengin ve güvenilir tüccarıdır. Dağlarda ise cücelerin yeraltındaki yerleşimleri var.
Oswaldo’nun kardeşi arada sırada ticaret amacıyla, batıdaki Gerumfield’e gidip gelirmiş. Yine bir gün yanında 2 yardımcısıyla Gerumfield’e doğru yola çıkar ama uzun süre haber alınamaz. Daha sonra gelen haberlere göre Gerumfield’e hiç ulaşamamış. Oswaldo şimdi kardeşini arayıp bulmak istiyor ve yanına sizin gibi kahraman görünüşlü serüvencileri kiralayarak alır.
Çnce yol üstündeki Grim kasabasına gelirsiniz. Haritada sarı damları olan kasaba. Yolculuklarınız yürüyerek gerçekleşiyor. Hava parçalı bulutlu, mevsim ilkbahar. Grim kasabasında bir festival vardır; her yere panayır çadırları kurulmuş, müzikler çalıyor. İlkbahar Festivali açılışı henüz yapılmamış ama birazdan yapılacak. Kasabanın tek hanı festivale gelenler yüzünde dolmuş; anca 2 oda boş, biri tek kişilik (bunu Oswaldo alır) diğeri de iki kişilik.
.
Last edited by dwaxer on Mon Jan 05, 2009 9:10 pm; edited 1 time in total
Joined: Apr 17, 2008
Posts: 693
Location: Istanbul
Posted:
Mon Jan 05, 2009 3:03 pm
Eric kıvırcık uzun saçlarını eliyle arkaya doğru attı. Oda önemli değildi. "Bakalım bu kalabalığın cepleride kalabalık mı?" diye geçirdi aklından. Böylesine büyük bir kalabalığın arasında dolaşırken ellerine hakim olması imkansızdı.
Hancıyla konuşup odaları kiralayan Oswaldo, dışarda bekleyen grubun yanına gelir ve iki kişilik odanın anahtarını Lieroya verir.
“Arkadaşlar ben odama çıkıp yerleşiyorum, ardından biraz inceleme, araştırma yapacağım. Bugün ve gece bu kasabada kalıp, yarın ne tarafa gideceğimize bakıcaz. Yalnız handa sadece 2 kişilik tek bir oda kalmış, aranızdan 2 kişi orada kalsın,” 10 gp çıkarıp verir Liero’ya, “diğerleri de başının çaresine bakacak artık. Hancının söylediğine göre tapınak, rahip ve keşişlere ücretsiz oda veriyormuş, ayrıca panayırda kurulan bazı misafirhane çadırlarında da kalabilirmişsiniz... Bu arada hazır festivale denk gelmişken eğlenmenize bakın, oyunlara filan katılabilirsiniz arkadaşlar,” diyerek Oswaldo uzaklaşır. Bu arada kalabalıktan pek çok kişi de kasaba meydanına doğru yürümeye başlamıştır, açılış töreni yapılacakmış.
Joined: Apr 17, 2008
Posts: 693
Location: Istanbul
Posted:
Mon Jan 05, 2009 5:34 pm
Eric rüzgarla önüne düşen saçlarını aralayıp masmavi gözleriyle Valine baktı.
"Tamam ben gelirim." kafasını öne eğip. "şey... Valin değil mi? Hadi gidelim ardından adamın koluna girip çekiştirmeye başladı. "Çnce şu tarafa gidelim" eliyle kalabalığın toplandığı yeri gösterdi.
Gülümsedi.Saçlarının tepesi hariç her yeri açıktı, fakat tepesindeki kellik noktasından, bir at kuyruğu çıkıyordu.Bu onun hem kel olmadığını, hem de keşiş olduğunu belli ediyordu.
Simsiyah saçları bir din adamının yorgunluğundan mahrumdu, lacivert gözleri ise handaki gürültüyü duymazmış, kalabalığı görmezmiş gibi parlıyorlardı.Gülümseyerek hancı baktı.Cevap bekliyordu.
Sıradan bir Elf'e göre uzundu, bir insan boylarına yakındı neredeyse.Kuşağındaki Sai ile Mançuka dikkat çekiyordu.Bu onun güçlüden ziyade çevik bir keşiş olduğunu gösteriyordu.
Hiç uykusu olmadığı her hâlinden belliydi, onca yolu yürüyerek geçmiş olmasına rağmen hiç yorgunluk belirtisi de göstermiyordu.Çstündeki giysi neredeyse bir köleninki kadar fakirdi.Fakat bu da onun keşiş olduğunu gösteriyordu.
_________________ I always knew I was a star And now, the rest of the world seems to agree with me.
The reason we're successful, darling? My overall charisma, of course.
I never thought of myself as the leader. The most important person, perhaps.
Liero, bir elindeki anahtara bir de etrafındaki 7 kişiye baktı. 'Nasıl yapsak acaba' diye sessizce mırıldandı. "Valin'le, Edmond tapınakta kalacak o zaman. Dellanor'la Eric de handa kalsın." 10 gp'yi Dellanor'a uzattı. "Geri kalanımız şansımızı misafir çadırlarında deneriz artık."
Hadi festivalde biraz vakit geçirelim o zaman.
Joined: Aug 31, 2006
Posts: 2004
Location: Midkemia, portal/istanbul
Posted:
Mon Jan 05, 2009 7:47 pm
Tend'rin Dharra
Geçmiş
Herkesin aksine çocukluğunu beş yaşından itibaren hatırlayabiliyordu. Orta ölçekte zengin olan kenttin taş binalarıyla kaplı bir kasabada yaşıyorlardı. Çocukluğu boyunca arkadaş edinmekte hep başarısız olmuştu. Mutlu anılarına sarılıyordu, kendini kötü hissettiğinde. Annesinin eline tutuşturduğu vişneli ekmeği hatırlıyordu. Altı yaşında kasaba meydanına çıkmıştı. Güneşin nasıl üzerini kapladığını hatırlıyordu. Son günleriydi, garip bir cesaret gelmişti. Kente taşınacaklardı ve artık buradan kopucaktı. Tend'rin çocuk olarak görülüyordu. Zaten çocuk olmaktan memnundu. Altı yaşındaki bir çocuğun sokakları, meydanı, hanları araştırması, meraklı bakışları, gülümsemesi garip değildi. Taşınmalarının sebebi, geçen dolunayda evlerine bir hırsızın girmesiydi. Gece iki kardeşi uyurken o uyanmış. Annesi ve babasının kapı eşiğinde konuştuğu muhafızın ayağının dibine kadar gelmiş. Korkuyla dinliyordu. En ufak ayrıntısı dahi aklındaydı. Adamın giydiği kıyafete kadar. Bazen rüyasında, rüzgarla dalgalanan bir perde görüyordu. Kımıldayamıyordu. Korkudan aklı uyuşmaya başlıyordu. şafağa kadar uyuduğunun farkında olarak, bedenini hareket ettiremeden kocaman iplik yumaklarından kaçıyordu. Karabasan gibi o rüzgarda dalgalanan perde önüne çıkıyordu, yine. En mutlu olduğu şeyler, güneş ve kentteki kadınların toplanıp halı yıkadığı günlerdi. Su'yu izlemek onu çok mutlu ediyordu. Son günü olduğu için koşarak evden uzaklaştı. Bugün bir arkadaş bulmaya ve onunla araştırmalar oyunlar oynamaya karar vermişti. Sokakta Philip'i buldu. Birlikte yıkık bir binaya girdiler. Philip kendisinden dört yaş büyüktü. Kabadayılık yapıyordu, bazen. Onu dizginlemek için, yıkıntıdaki eşyalara dikkatini çekiyordu. Hiç kimseyi zeki olduğu için hor görmedi. Zaten çocuktu. Annesi dahi onunla yetişkin olarak konuşmuyordu ki. Yıkıntı da, bir tabak buldular. Yorganlardan ipekleri çıkarıp, güneşe seren kadınları geçtiler. Garnizona doğru uzaklaştı, çocuk. Tend'rin eve doğru gitti. Kız kardeşi arkadaşlarını eve çağırmış, yeni konuşmayı öğrendiği için bağıra çağıra birşeyler anlatıyordu. Tend'rin az konuşurdu. Onları geçip, mutfağa gitti. Yemek diye bağırmıştı annesi. (İki kardeşi var, biri ondan büyük.)
Çç yıl sonra ablasına büyü yapıldığını söyleyerek, babası bir rahip getirmişti. Tend'rin in yapabildiği garip şeyler vardı. Kızdığında bardaklar çatlar. Kime baksa, dertleri uçuk gider çocuğu sevmeye başlarlardı. Açık kumral saçlarını uzatmaya karar vereli bir yıl oluyordu. şimdiden omuzlarına kadar uzamıştılar. İçinde birşeyler olduğu hissediyordu. Ama buna anlam veremiyordu. Rahip içeri girip dualar okumaya başlayarak. Tüm odaları gezmeye başladı. Dokuz yaşındaki çocuk da, arkasından onu izlemeyerek taklit ediyordu. Rahip kafasını okşadı,çocuğun. Gülmemişti, ciddi birşey vardı. Tend'rin köşeden izlemeye başladı. Annesi ve babasıyla konuştu rahip. Yapabileceğim birşey yok, dediğini duymuştu. Akşam anne babasının kavga ettiğini duydu. Babası yarın eve Wee Jas rahibi getireceğini ilan etti. Komşuların görmemesi için gizlice yapıldı. Rahip, bir su dökmüştü her yere. Ablası daha iyiydi artık. Rahip, diğerleri farkında olmadan çocuğu bir odaya çekti.
" Sende bir güç var. "
Zeki gözleri rahibi izliyordu.
" Bizim ya da büyücülerin aksine bu güç buradan geliyor. " Kafasını gösterdi." Çok büyük biri olacaksın. " Cebinden demir bir sarkaç çıkarıp çocuğa verdi. " Çldüğünde görüşmek üzere, Tend'rin Dharra. ", dedi.
On yaşındaydı. Büyüdüğü için garip olaylar oluyordu. Ailesi ondan korkmaya başlamıştı. İçinden ağladı, yüreğinin sertleşmesini istemiyordu. Kendine söz verdi. Hiç bir zaman seni bırakmicam, dedi çocukluğuna. Her zaman çocuk kalıcam.
Ablasının başı ağrıdığında, ona bakarlardı. Yine ağladı. İçine kapanmaya başladı. Çrnek alacağı hiç bir erkek yoktu. Hayatta en az tanıdığı kişi babasıydı. Çzülmemek için kendine örnek alacağı bir erkek düşündü. Festivallerde oynatılan oyunlara kaçıp onları izlerdi. Gösterilerdeki replikleri ezberliyordu. Hayat biraz daha çekinir oluyordu. Annesi ona kaçmayı öğretmişti. Sorunlar olduğunda, kaçardı. Buna anlam veremiyordu. Ama içine işledi. On beş yaşında annesinin tecavüze uğradığını öğrendi. Gözlerini kapadı. Her şey anlamlı geliyordu. İncinmekten korkarak arkadaş edinmiyordu. Herkes onu yaralamıştı. En sonunda annesi ona asla unutamadığı bir kelime söyledi. Kaçtı.
-----------------------------------
Oswaldo'nun yanında gitmeden önce, ne zaman dışarı çıksa, yaptığı gibi her yanını korunma ile örmüştü. Tek bir düşüncesi vücudunu sarmış, diğer düşüncesi etrafında görünmeyen bir daire oluşturmuştu. Zemine bastığı yere belirsiz bir morluk vuruyordu. Açık kumral saçları omuzlarına kadar uzanıyor. Giydiği sarı tuniğin üzerinde, harflerin etrafında dikenli dallar dönüyordu. Onbeş yaşındaki çocuğun ela gözleri ve tavrı kendine güvendiğini açıkça ilan ediyordu.
" Burada kalmak isterim, mümkünse. " Liero'ya bakarak.
" Düşünmek için daha uygun. şimdi festivali gezeceğim. " Gülümsedi.
_________________ Kendi doÄ?anı öÄ?ren, bütün yanlarını kabul et, egemenlik ancak o zaman baÅ?layabilir. Kendini reddetmek herÅ?eyi reddetmektir.
Genç keşiş hana girip hancıya baktı. "St. Cuthbert'in keşişine bir yer var mı?"
Hancı:
Çzgünüm keşiş efendi ama son odaları da biraz önce kiraladık, hanımız tıklım tıklım dolu. Ama kasabamızın büyük bir karma tapınağı var; hemen mezarlık yolunda, kime sorsan gösterir. Orda senin gibi bir keşişi misafir ederler. Malum festival gününe denk geldi kalabalığız."
Liero, "Pekala eğer düşünmeye ihtiyacın varsa handa Eric'in yerine sen kal." Eric'in kalabalık üzerinde fıldır fıldır gezinen gözlerine bakarak "Hem zaten Eric'in hana pek dönesi yok gibi" diye devam etti sözüne.
Kafası biraz karışık olan Valin kendisini kolundan çeken elfe baktı. Başta acele etmemesi için uyaracaktı ama hevesini görünce elfle beraber kalabalığa doğru ilerlemeye devam etti.
Bir yandan da çevreye ve kalabalık topluluğua göz gezdiriyordu...
Joined: Aug 31, 2006
Posts: 2004
Location: Midkemia, portal/istanbul
Posted:
Mon Jan 05, 2009 8:08 pm
liero wrote:
Liero, "Pekala eğer düşünmeye ihtiyacın varsa handa Eric'in yerine sen kal." Eric'in kalabalık üzerinde fıldır fıldır gezinen gözlerine bakarak "Hem zaten Eric'in hana pek dönesi yok gibi" diye devam etti sözüne.
" Eric'e kal dediğini duymamıştım. " Düşünceli bir hal aldı, yüzü.
" En sevdiğim oyun var. Beğenirsin kesinlikle. Gel istersen. "
yürümeye başladı.
_________________ Kendi doÄ?anı öÄ?ren, bütün yanlarını kabul et, egemenlik ancak o zaman baÅ?layabilir. Kendini reddetmek herÅ?eyi reddetmektir.
Grup kasaba meydanına doğru yürüyen kalabalığı takip eder. Meydana geldiklerinde bir de görürler ki ahşaptan yapılmış 10ft kadar (3metre) yükseklikte bir platform var. Platformun yanından basamaklar var ki rahatça yukarı çıkılsın ve platformun üzerinde de bir darağacı var. Yağlı ilmek de darağacından sarkıyor.
Platforma biraz daha yaklaştıklarında, henüz yukarıya çıkarılmamış iki elleri bağlı iki tutuklu dikkat çeker. Başlarında ikişer muhafız ve ayrıca bir de yanında iki askeriyle çavuş muhafız var. (toplam 7 asker) (Muhafızlar chainmail ve shortsword kuşanmış) Tutuklulardan biri saçları kazınmış, bakımsız bir genç delikanlı, belli ki köle. Hiç konuşmuyor, yere bakıyor. Diğer tutuklu ise 30’lu yaşlarda bir adam ve onu tutan askerlere yarı ağlamaklı, “iftiraya uğradım, suçum yok!” diye izah etmeye çalışır ama askerler muhatap olmazlar. Çavuş olan, yanındaki 2 askerle önde durarak halkı platformdan ve tutuklulardan uzak tutmaktadır.
View next topic View previous topic
You cannot post new topics in this forum You cannot reply to topics in this forum You cannot edit your posts in this forum You cannot delete your posts in this forum You cannot vote in polls in this forum
FRPWorld.Com ülkemizdeki fantezi edebiyatı ve frp sevenleri bir araya getirmeyi amaçlayan bir web sitesidir. 2003 yılında kurulmuş olan sitemiz kullanıcı ve yöneticilerimizin katkıları ile büyüyüp Türkiyenin en büyük frp sitelerinden birisi olmuştur. Galerisi, indirilecekler kısmı, akademisi, yazarları ile sitemiz tam bir frp hazinesidir. FRPWorld sizin de desteklerinizle böyle olmaya devam edecektir. FRP'nin doyumsuzca yaşandığı bu diyara hoş geldiniz.
FRPWorld, yeni bir frp dünyası
Sitede bulunan yazı, doküman ve diğer içerikler siteye ait olup başkaları tarafından kopyalanması, dağıtılması ya da ticari amaçla kullanılması yasaktır. Siteye yapmış olduğunuz katkılar frpworld.com'un olup bunları yayınlama ya da yayınlamama hakkı site yöneticilerine aittir.