Frp World Ana Menü
  • Frp World
    » Anasayfa
    » Forum
    » Anketler
    » Akademi
    » Kitap Tanıtımları
    » Haber Arşivi
    » Haber Gönderin
    » Makale Gönderin

  • Üyelere Özel

  • Kişisel
    » Hesabınız
    » Özel Mesajlar
    » Üye Listesi
    » Üye Arama
    » Siteden Çıkış

  • Site Bilgileri
    » Top10
    » Site Hakkında Yorumlarınız
    » İstatistikler
    » Destekleyen Siteler

  • Kullanıcı Menüsü
    Hoşgeldin, Diyar Gezgini
    Üye Adı
    Şifre
    (Kayıt Ol)
    Üyelik:
    Son Üye: ixowukuta
    Bugün: 19
    Dün: 35
    Toplam: 90383

    Şu An Bağlı:
    Ziyaretçi: 1732
    Üye: 1
    Toplam: 1733

    Şu An Bağlı:
    01 : ixowukuta

    FrpWorld.Com :: View topic - Vahsi Bati Gunlukleri
    Forum FAQ  |  Search  |  Memberlist  |  Usergroups   |  Register   |  Profile  |  Private Messages  |  Log in

     Vahsi Bati Gunlukleri View next topic
    View previous topic
    Post new topicReply to topic
    Author Message
    Firble
    Forum Yöneticisi





    Joined: Mar 12, 2004
    Posts: 6496

    PostPosted: Mon Oct 25, 2010 4:37 am Reply with quoteBack to top

    Salt Lake'de Cadılar Bayramının Hayalet Kasabası

    Arkadaşlar, bu Salt Cityde Utahta, ve vahşi batıda geçirdiğim ilk cadılar bayramı ayı. New Yorkta sonuçta insanların birbirinden çekindiği bir ortamda, çocuklar kapıma gelip şeker istememişlerdi. Apartman dışındakileri zaten içeri sokmazlardı ama belki apartmandakiler gelir diye şeker, çikolata falan almıştım. Burada apartmana isteyen herkes girebilir rahatlıkla... Bakalım gelen olacak mı?

    Neyse sağ olsun Amerikalılar, Cadılar Bayramını tüm ekim ayına yaydıklarından, cadılar günü ile ilgili etkinliklere katılma olanağım oldu. Yani aslında girdiğim dükkanların, okuldaki odaların en azından sağına soluna örümcek ağları falan kurarak bir cadılar bayramı ortamını hissetmemizi sağlıyorlar. Bu arada isteyenlere bu portatif örümcek ağları eczanelerde bile satılıyor. Ama daha bir cadılar bayramı havasına girmek için, şehirdeki farklı mekanların cadılar günü etkinliklerine katılmak mümkün. Cadılar günü için özel etkinlik yapan yerlerin arasında hayvanat bahçesi, botanik bahçesi gibi yerler bile var.

    Tahmin edebileceğiniz gibi, bir önceki yazıda bahsettiğim, kasaba müzesi de bu ortamlardan birisi. Tabii cadılar bayramında bu müzeyi hayaletli kasabaya dönüştürüyorlar. Ben de eh bu müzeye bir iki defa gelmiştim, hayaletli kasaba etkinliğine de katılayım dedim.

    Aslında ilk başta aklıma gelen, kasabanın sokaklarında bizi serbestçe dolaştıracakları idi. Çyle olmadı. Bunun yerine kasabanın girişinde gruplara ayırdılar, ben önümde oğlunu ve oğlunun 4-5 arkadaşını getirmiş bir gruba katıldım. Beraberce kasabada önceden belirlenmiş bir rotanın üzerinde yürüdük. Tabii müzenin personeli için bu bizlerin kotrolden çıkmamızı engelledi. Bizim için de önümüzde ve arkamızda birilerinin olduğunu bildiğimiz için, evet korksak bile en azından o kadar korkmamızı engelleyen bir ortam oluştu.

    Tabii o kadar korkmamızı engelleyen bir şey de, kasabadaki etkinliğin kuralı... şöyle ki, hiçbir aktör size dokunamıyor, sizin de dokunmanız yasak...

    Binaların içlerinde, ya da arasında dolanarak aşağı yukarı tüm kasabayı dolaşıyorsunuz. Normal zamanlarda girilmeyen birkaç dükkana da bizi soktular, açıkçası biraz daha kalabilmek isterdim.

    Kasabada sanıyorum Amerikan korku filmlerinin ve hikayelerinin en azından Vahşi Batıda geçen belli başlı karakterlerini koymuşlar. Mesela kafası olmayan süvari efsanesi sanırım burada ünlüymüş. Hemen hemen yolun en sonunda kafası olmayan süvari ile karşılaştırıyorlar.

    Ama açıkçası beni en çok etkileyen Birinci Dünya Savaşının siperlerini andıran ortamdı. Top sesleri, ölmekte olan askerlerle, tam anlamı ile o ortamı canlandırmışlar. Tabii ABDde Birinci Dünya Savaşı meşhur olmadığından İç Savaş olduğunu zannetti çocuklar, ama üniformalar, ve siperlerin derinliği İç Savaşta muhtemelen olması gerekenden daha fazla idi.

    Diğer karakterlere ve ortama gelince... Çoğu daha dışarı çıkar çıkmaz aklınızdan siliniyor. Ama birden bire maketlerin arasından çıkıp sizi korkutmayı başarıyorlar. Yanınızda başları da varsa nisbeten daha az korkuyorsunuz. Bazen çok fazla kişi içeri giriyorsa ikinci ya da üçüncü kişiyi bekleyebiliyorlar.

    Ama dışarı çıkınca cidden korkmuş olduğumu hissettim. Eve gitmek için karanlık ve ıssız bir yoldan yürümem gerekiyordu, elimden geldiğince de yola çıkış zamanını geciktirdim.

    Cadılar Bayramı ayı devam ediyor. Sanırım asıl bayram 30unda... Bakalım belki bir cadılar bayramı etkinliğine daha katılabilirim belki.

    _________________
    HARBE GÄ°DEN
    Harbe giden sarı saçlı çocuk! <br>Gene böyle güzel dön; <br>Dudaklarında deniz kokusu, <br>Kirpiklerinde tuz; <br>Harbe giden sarı saçlı çocuk! <br>
    Orhan Veliden
    Back to top View user's profileSend private message
    Firble
    Forum Yöneticisi





    Joined: Mar 12, 2004
    Posts: 6496

    PostPosted: Thu Oct 28, 2010 4:28 am Reply with quoteBack to top

    Gateway ve Clark Planetoryumu.

    Aslinda belki Turkiyede de rastlanabilecek bir yer, ama burada benim hayatimda oylesi bir yer etti ki burayi yazmadan edemedim. Gateway, aslinda bir tur alisveris merkezi, yerlesim yeri arasi bir sey oluyor. Kapali degil, acik alisveris merkezi.... Bir tur kucuk bir kanyon gibi... Istanbuldaki Kanyonun epey daha kucugu...

    Buranin orjinal yani, tam ortasinda da alisveris yerinin sehrin merkezi bolgesine bir tur giris kapisi barindirmasi... Dolayisi ile sehrin batisindan baktiginizda tum Gateway sanki sehrin onundeki bir sehir duvariymis gibi gorunuyor...

    Buranin guzel yani... Oncelikle tabii sessiz ve issiz bir sehirde, nisbeten cok insana rastlanabilecek bir yer... Bu benim gibi bir buyuk sehir cocugu icin bulunmaz bir nimet...

    Ikincisi. Benim cok ilgimi ceken bir yer barindiriyor. Planetoryum. Sanirim Turkiyede tek Planetoryum Izmirdeydi, eger yenisi acilmadiysa... New Yorktakine sadece bir defa gidebilmistim. Buradakine bir ara her hafta gittim. Gidilecek tum gosteriler bitene kadar. Oldukca kucuk bir planatoryum gosteri salonu var. Ozellikle Izmirlilerden gidenler olmustur. Planetoryumda onunuzde duz bir sahne yerine, yuvarlak ve onunuzdeki ve bazen arkanizdaki her yeri kaplayan bir sahne oluyor. Bu sayede sanki disarida gokyuzune baktiginizi hissedebiliyorsunuz gosterileri izlerken... Tabii iki boyutlu izliyorsunuz... Bu en azindan benim bildigim planetoryumlarin kusuru...

    Bu binanin icinde ufak ama hos bir takim deney aletleri de var... Benim en cok hosuma giden Falcaut un sarkaci var... Bu alet su sekilde isliyor. Yuksekce bir yerden sarkaci salliyorsunuz. Sarkac sabit hizla sallaniyor. Sarkaci hizlandiracak ya da bir eksenin etrafinda dondurecek hicbir sey yok... Ama Sarkacin altindaki yere bir daire cizip, sarkicin dairenin uzerinde tam olarak nerede oldugunu izlerseniz, sarkacin dairenin uzerindeki konumunun degistigini gorebilirsiniz. Ornegin bir saatte saat uc konumunden uc bucuga ilerler... Iyi de sarkac donmuyorsa, sarkacin dairedeki konumu nasil degisir?

    Cevap acikcasi beni cok etkilemisti. Sarkacin dairinin uzerindeki konumu degisir cunku sarkacin etrafindaki yer sarkacin etrafinda donuyordu... Bu donusu de yaratan Dunyanin kendi etrafinda donme hizi...

    Eh bir sosyal bilimci olarak daha fazla ayrintisini anlatmayayim. Sadece bu konuyu da ogrenmek Vahsi Batida nasip olacakmis bana diyeyim.

    _________________
    HARBE GÄ°DEN
    Harbe giden sarı saçlı çocuk! <br>Gene böyle güzel dön; <br>Dudaklarında deniz kokusu, <br>Kirpiklerinde tuz; <br>Harbe giden sarı saçlı çocuk! <br>
    Orhan Veliden
    Back to top View user's profileSend private message
    Firble
    Forum Yöneticisi





    Joined: Mar 12, 2004
    Posts: 6496

    PostPosted: Mon Nov 01, 2010 5:31 am Reply with quoteBack to top

    Bayrak Tepesi Yolu

    Aslında tepenin asıl ismi Ensign Peak... Peak İngilizcede zirve olarak da kullanılıyor, tepeye çıkmak yerine zirveye çıkmış oluyorsunuz onların dilinde...

    Bayrak tepesi de, şehrin merkezi bölgesinin hemen arkasındaki tepe... Aslında epey yüksek... Dediklerine göre Briam Young, yani Salt Lake City i kuran adam, şehre ilk geldiği gün şu tepeye çıkmak istiyorum demiş. Tepeye çıkmak istemekte de son derece haklıymış çünkü tepenin üstünden bugünkü Salt Lake şehrinin tamamı görünüyor.

    Benim tepeye çıkışım aslında ilginç bir şekilde oldu. İlk başta hedefim sadece Capitol Hill denen, şu eyalet parlementosunun olduğu yere çıkmaktı. Capitol Hill in hemen üstünde yukarıya tepeye çıkan bir yol var, yolun üstünde de tek tük evler var. Bir şu evlerin olduğu yere de çıkayım dedim.

    Tepeye çıkmaya başladığımda, eninde sonunda buralarda bir lokanta, kafe, çay bahçesi, en azından bakkal olur diye düşünüyordum. Yok, hiçbir şey ama hiçbir şey yok. Sadece evler var. Ki bunun anlamı da burada oturanlar en basit ihtiyaçları için bile araba ile şehre iniyorlar. Göçmenler Kanyonundaki evler gibi... Ama bu tepeye çıktığımda Göçmenler Kanyonunu görmemiştim.

    Neyse söz konusu evlerin arasında oturabileceğim en azından bir şeyler alabileceğim bir yer ararken bu Bayrak Tepesine giden yolu, yani Trail i gördüm. Gelmişken bu yolu da kat edeyim dedim.

    Tepenin üstüne gitmek değdi mi derseniz değdi... şehri hiç bu kadar net bir şekilde görmemiştim. Aslında yukarıdan bakınca, şehrin çok yeşil olduğunu fark ediyordunuz. şehrin hiçbir yerinde öyle çok yüksek binalar yok. şehir merkezinde yeni yeni yapmaya başlamışlar. Ama oradaki binaların da sayısı çok fazla değil. Dolayısı ile şehrin neredeyse tamamında ağaçlar evlerden daha yüksek, ve şehir dev bir ağaçlık alanmış gibi görünüyor. Tabii ağaçlık alanı her biri koskocaman caddeler bölüyor.

    Açıkçası etkileyici bir görünümdü. Elimde ne yiyecek ne içecek olmamasına, ve deli gibi susamış olmama rağmen, güneş batana kadar kaldım. Ondan sonra da yavaş yavaş şehre indim. Bu benim şu Vahşi Batının meşhur yollarındaki ( yani Traillerindeki) ilk maceramdı. Sonra devamı da geldi....

    _________________
    HARBE GÄ°DEN
    Harbe giden sarı saçlı çocuk! <br>Gene böyle güzel dön; <br>Dudaklarında deniz kokusu, <br>Kirpiklerinde tuz; <br>Harbe giden sarı saçlı çocuk! <br>
    Orhan Veliden
    Back to top View user's profileSend private message
    Firble
    Forum Yöneticisi





    Joined: Mar 12, 2004
    Posts: 6496

    PostPosted: Thu Nov 04, 2010 4:42 am Reply with quoteBack to top

    Bu da Vahsi Bati'nin Doga Tarihi Muzesi...

    New Yorktaki doga tarihi muzesini anlatmistim. Aslinda az anlattim, kisin elimde olan bos zamanin ciddi bolumunu doga tarihi muzesinde gecirmistim, aslinda oradan disari cikmadan aylarca oyalanmam da sanirim mumkundu.

    Buranin doga tarihi muzesi, nasil desem o kadar buyuk ve ayrintili degil. Aslinda bizim universitenin icinde gorece kucuk bir muze, gerci universitenin baska bir yerinde daha buyuk bir doga tarihi muzesi yapiyorlar.

    Ancak bir doga tarihi muzesi soz konusu oldugunda Utah in uc ciddi avantaji var... Ilki Utah'ta ciddi sayida maden var, ayrica oldukca ilginc bir jeolojik tarihi var. Ikincisi Utah cok sayida dinazor iskeletinin kesfedildigi bir yer. Oyle ki, eyaletin bir Dinasour Country adinda bir bolumu var, ayrica cok kucuk kasabalarda bile dinazor parklari var ki kazi alanlarinin yakinlarindakiler sanirim cok etkileyici olabiliyormus. Dorduncu avantaj ise, Utah hala ciddi sayida kizilderilinin yasadigi bir eyalet... New Yorkta ve dogunun bircok baska yerindeki kizilderililer ( yani Yerliler ) 1820lerde ABDde cikan bir kanunla Batiya surulmusler, onlarin gectigi yola bugun Goz Yaslari Yolu ( Trail of Tears ) diyorlar...

    Neyse muzenin guzel bir yani, Utah in doga tarihini daha ayrintili anlatmasi... Utahta bulunan dinazor iskeletleri konusunda bilgi vermesi mesela... Ya da Kizilderililer hakkinda daha ayrintili bilgi vermesi ki, bunu cok guzel yapmislar, Kizilderili tarihinin arastirildigi kazi alanlarini, ve Kizilderili Koylerini neredeyse birebir muzede canlandirmislar.

    Madenleri de cok guzel tanitmislar, yine benzer sekilde muzenin bir odasina magra girisi gibi bir yerden giriyorsunuz, icerisi bakir madeninin saniyorum birebir kopyasi... ( Tabii sicaklik gibi kosullar haric)

    Bir de hayvanlarla ilgili bolumde, ozellikle colde ve daglarda rastlayabileceginiz bocekleri birebir getirmisler... Mesela hayatimda ilk defa sulugu bu muzede gordum...

    Tabii sonucta Doga Tarihi Muzesi olmsai bile benim icin ilginc olmasina yetiyordu, ama bence kendince ozgun guzel yanlara sahip bir muzeydi, acikcasi Salt Lake City de en cok hosuma giden yerlerden birisi de bu muzeydi.

    _________________
    HARBE GÄ°DEN
    Harbe giden sarı saçlı çocuk! <br>Gene böyle güzel dön; <br>Dudaklarında deniz kokusu, <br>Kirpiklerinde tuz; <br>Harbe giden sarı saçlı çocuk! <br>
    Orhan Veliden
    Back to top View user's profileSend private message
    Firble
    Forum Yöneticisi





    Joined: Mar 12, 2004
    Posts: 6496

    PostPosted: Wed Nov 10, 2010 5:32 am Reply with quoteBack to top

    Hogle Hayvanat Bahcesi

    Dun girdigim bir internet sitesinde gore, Salt Lake Sehri hayvanat bahcesinin Dunya'nin en iyi hayvanat bahcelerinden birisi oldugu yaziyordu. Ama benim hayvanat bahcesine gitmem icin ille de bunu ogrenmem gerekmiyordu. Hayvanat Bahceleri genellikle gittigim sehirlerde en merak ettigim yerler arasindadir. Ozellikle sehirde uzun kaliyorsam. Salt Lake Sehrinde de sehrin belli basli yerlerini tanidiktan sonra sehrin biraz disindaki ilk gitmek istedigim yer hayvanat bahcesi idi...

    Hayvanat Bahcesi, Wasatch Daglarinin eteklerinde... Sehrin biraz disina cikildiginda, Utahta kurulan her hangi bir yerin en buyuk avantaji elinde istedigi gibi kullanabilecegi bombos arazilerin olmasi... Hayvanat Bahcesi de oldukca genis bir araziye yayilmis.

    Dolayisi ile ozellikle buyuk hayvanlara oldukca genis alanlar ayirabilmisler... Hayvanat Bahcesinin en meshur hayvanlari da zaten buyuk hayvanlar. Aslinda en meshuru filler... Uc fil var hayvanat bahcesinde... Biri saniyorum bu sene dogmus bebek bir fil. Adi Yuri... Burasi ABD olunca hayvanlarin da fanatikleri olabiliyor, dolayisi ile Yuri'nin de fanatikleri var. Simdi de var midir bilmiyorum, ama yazin gittigimde iki saatte bir fillere ufak capli oyunlar oynatiyorlar... Biz de kenardan izleyebiliyoruz.

    Diger buyuk hayvanlar, ornegin, zurafa, kaplan, gergedanlar da az sayidalar ve genis alanlara yayilmislar... Daha kucuk hayvanlari da, mesela maymunlar da, yine nisbeten buyuk alanlardalar...

    Hayvanat Bahcesinin en etkileyici sergilerinden birisi sanirim,NAtural Nightmares ( Dogal Kabuslar ) isimli bolumdu... Burada, karga, suluk, yarasa, piranha, akrep gibi korku film ve oykulerine konu olan hayvanlar sergileniyor... Dogrusu beni en cok etkileyen piranha ve suluktu... Sulukten daha cok korktugumu da itiraf edeyim, cunku koluma yapisinca nasil cikaracagima iliskin hicbir bilgim yok. Piranha yine bir iki tane oldugunda bas edilebilir bir hayvan gibi geliyor. Digerlerine gelince akrep, karga gibi hayvanlari acikcasi cok guzel buldum... Bana korkutucu gelmediler....

    Bir de kuslarla ilgili bir gosteri vardi... Kartal, sahin, atmaca gibi cogunlukla yirtici kuslara ( karga da vardi aralarinda ) gosteri yaptirdilar. Cogunlukla ucurdular, havada farkli hareketler yaptirdilar, bu arada, gosterinin sonunda isteyenin istedigi kusu sevmesine izin verdiler... Ama ben zaten yirtici kuslari daha onceden sevmistim... : ) )

    Hayvanat Bahcesinde bir miktar para karsiliginda zurafalara veya yarasalara yemeklerini verebiliyor, onlarla vakit gecirebiliyormussunuz... Bakicilari da hayvanlara nasil baktiklarini anlatiyorlarmis. Bir de hayvanat bahcesinde gonullu olup, egitim alip sinavi gecerseniz, gonullu olarak calisma sansiniz var, evet para almiyorsunuz, ama sonucta vahsi bir hayvanin bakicisi oluyorsunuz... Hayvanat Bahcesi de isini gercekten seven, ve maas vermek zorunda olmadigi bir calisan kazaniyor... Ama o kadarini yapmadim dogrusu..

    _________________
    HARBE GÄ°DEN
    Harbe giden sarı saçlı çocuk! <br>Gene böyle güzel dön; <br>Dudaklarında deniz kokusu, <br>Kirpiklerinde tuz; <br>Harbe giden sarı saçlı çocuk! <br>
    Orhan Veliden
    Back to top View user's profileSend private message
    Firble
    Forum Yöneticisi





    Joined: Mar 12, 2004
    Posts: 6496

    PostPosted: Tue Nov 16, 2010 4:50 am Reply with quoteBack to top

    City Creek Kanyonu

    Belki Istanbul, New York gibi buyuk sehirlerde yasamayanlar icin cok da siradisi bir durum degildir, ama bu sehrin bana en ilginc gelen yani, sehrin en merkezi bolgesinden baslayan bir kanyonun olmasi... Aslinda sehrin tarihini dusununce o kadar da tuhaf degil, cunku sehri kurduklari sirasa iki adim otede col dururken sehri olabildigince temiz bir su kaynagina yakin kurmak istemisler, simdi City Creek Kanyonu denilen Kanyonda icinden bir derenin ( hadi cay diyelim) aktigi bir kanyon... Sehrin ilk su kaynagi da bu dere veya caymis, bugun de sehrin su kaynaklarindan birisi...

    Sehir ilk kuruldugu yillarda, bu kanyona girmek icin, Mormonlara liderlik eden adamin ciftliginin icinden gecmek gerekiyormus... Sonra sehrin Mormon olmayan sakinleri buna itiraz edince Kanyon a giris serbest olmus... Ama 1950lilerde soz konusu su kaynagi kanyona girenler tarafindan o kadar kirletilmis ki kanyonu kapatmislar.. Simdi kanyonda neredeyse adim basimda tuvalet, su kaynagi ve cop kutulari var... Dolayisi ile kanyonda klasik anlamda dogada yurumekle kiyaslandiginda yurumek nisbeten kolay...

    Tabii ben aptalca davranarak, kanyona hic yiyecek almadan girdim, sadece su aldim yanima. Kanyonda yokus yukari dogru yaklasik 7.5 kilometre ( 5 mil ) sonra asagiya yine 7.5 kilometre turudum. Yani eger kanyona giris ve cikis icin gittigim yolu saymazsak 15 kilometre. Bu yolu yurumek de yaklasik 8 saatimi aldi, boylece kendi yuruyus hizimi da ogrenmis oldum. Tabii bunun yaklasik bir bucuk saatini saniyorum mola vererek gecirdim...

    Kanyonun hemen girisinde Sehitler Anit Bolgesi denen bir bolge var. Birinci Dunya, Ikinci Dunya, Kore ve Viyetnam'da olen Utahlilarin anildigi bir bolge... Birbirinden bagimsiz savas anitlarinin etrafina bir tur park yapmislar, kanyondan gelen suyun da aktigi bir tur golet var. ABDnin bagimsizlik bildigesi imzalandiktan sonra, Philledelpia'da ( bildirgenin imzalandigi sehir ) calan canin bir kopyasi da var parkta... Bu can Amerikalilarin cok deger verdigi bir Can... Philledelpia da sirf bu Can icin bir tur anitsal bina yapmislar sanirim...

    Sehirler anitini gecince, asil kanyon alanina giriliyor. Giriste bir tur uyari yazisi var, kanyon alaninda vahsi hayvanlarin oldugunu ve bu hayvanlarla karsilasildiginda olabildigince hayvanlari kendi halinde birakmak gerektigini yaziyor... Mesela Ayi, Bobcat denilen bir vahsi kedi ve zehirli yilan varmis...

    Baska seyler de yaziyordu ama onlara dikkat etmedim. Cok sukur ama etobur vahsi hayvanla karsilasmadan kanyonda yuruyup geri dondum...

    Kanyon alani, surekli bisikletlilerin, yuruyusculerin gidip geldigi bir yol. Cok ilginc bisikletler vardi, mesela bebek arabasi- bisiklet karisimi bir sey suren bir adam vardi, cocuguna ( ya da bebegine ) kanyonu gezdiriyordu.. Tabii, sagdan soldan gecen bisikletlere bakarak yurumek bazen sinir de bozabiliyor.

    Yurudugum yol boyunca, bir yandan akan derenin ( ya da cayin sesini dinlemek cok guzel... Bazen piknik alanlari Cay a cok yakin olabiliyor. Bazen Cayin kiyisina kadar gelinebiliniyor. Ama acikcasi ben bu alanlarda cok uzun kalamadim, cunku yilan ayi kedigil hayvan falan cikar onume diye korktum...

    Istenildiginde ana yolun hemen ustunde daha dar ve agaclarin ortasindan ilerleyen bir yol var, ama burada da acikcasi biraz yurudukten sonra korktum...

    Vahsi hayvan gordum mu derseniz, gordum... Yolun en etkileyici yanlarindan birisi idi... Ceylan ya da geyik benzeri dort bes tane hayvan gordum, hemen onumden yola atladilar, sonra yolun yanindaki yamaca tirmandilar. Bana bir hayvandan kaciyorlar gibi geldi. Bir arada yolun kenarinda hirlamaya benzettigim bir ses duydum... Ama tabii bu benim hayal gucun de olabilir.

    7.5 kilometrenin sonunda, asil nisbeten genis yol bitiyor, bundan sonra isteyenin devam edebilecegi daha zorlu bir 7.5 kilometre ( 5 mil ) daha varmis ama neredeyse durmadan yuruyerek 8 saatte gidip gelebiliyorken, bu yol iki katina ciktiginda yani 15 kilometre oldugunda muhtemelen gidip gelmek 16 saatten de uzun surecektir. Bu da yazin bile hayvanin, yilanin, ciyanin oldugu yerde gece kalmayi gerektiriyor sanirim... Belki yanimda birisi olsa yapabilirim, ama tek basina yapacak kadar cesur degilim acikcasi...

    Neyse donuste, ozellikle en ilginc buldugum iki yandaki ormanlik alanlarin nasil yavas yavas yeniden ciplak tepelere donustugunu izlemek, tabii yesil alan tam anlami ile yok olmuyor ama gittikce daha cok derenin ( ya da cayin ) etrafi ile sinirli kaliyor.

    Geri dondugumde gece vaktiydi, neredeyse butun gun yurumus olmanin verdigi rahatlik ve yorgunlukla iyice oturup dinlendim boylece gecenin geri kalaninda...

    _________________
    HARBE GÄ°DEN
    Harbe giden sarı saçlı çocuk! <br>Gene böyle güzel dön; <br>Dudaklarında deniz kokusu, <br>Kirpiklerinde tuz; <br>Harbe giden sarı saçlı çocuk! <br>
    Orhan Veliden
    Back to top View user's profileSend private message
    Firble
    Forum Yöneticisi





    Joined: Mar 12, 2004
    Posts: 6496

    PostPosted: Sun Nov 28, 2010 2:28 am Reply with quoteBack to top

    Sukran Gunu

    Arkadaslar bugune kadar Sukran Gununde hep ABDde olan bir arkadasimin evine giderdim... Genelde ders calisirdik, eee gecen sene arkadasim Turkiyeye dondu... Boylece ilk gercek Sukran Gunu'nu Utah'ta yasamak nasip oldu.

    Sukran Gununu bir kelime ile anlat derseniz, yemek yemek derim... Gun boyunca yiyiyorsunuz, yiyiyorsunuz daha da yiyiyorsunuz. Bir de dindar bir Hiristiyansaniz ( bilmiyorum diger dinlerdekiler de yapiyorlar mi ) dua ediyorsunuz...

    Ilk Sukran Gununu, bugunun Boston yakinlarindaki bir Hiristiyan gocmen grubu kutlamis... Ozetle, Amerikaya goc ettikleri ilk yil cok kotu gecmis, cunku burada ne tarim yapmayi, ne de hayvanciligi bilmiyorlarmis. O yil kizilderililer onlara yardim etmis, ve nasil tarim yapilacagini, nerede balik tutulacagini ogretmisler, ertesi yil oldukca verimli gecmis, onlar da Tanriya sukretmek icin ziyafet vermisler ( yani aslinda Kizilderililere de sukretmeleri gerekirdi saniyorum. ) Sonra Abraham Lincoln tum ABDnin kutladigi bir gun yapmis bu gunu...

    Tabii bu gunun en siddetle kutlandigi yerlerden biri de baska bir Hiristiyan grubun kontrolunde olan Utah.... Siddetle kutlanmasi demek, o gun her yerin kapali olmasi, ve Dunyanin her yerindeki Utahlilarin bu gunu kutlamak icin ailelerinin yanina donmesi...

    Ben de beni misafir eden bir ailenin yaninda gunu kutladim... Buyukbaba ve buyukannelerinin cocuk ve torunlari ile toplam 30 kisi bir araya toplandi... Ben dahil 31... Guzel bir gundu... Sanirim en azindan bir arada gordugum en kalabalik aile idi.. Bol bol yemek, hindi, pasta vesaire yedim, bol bol da Turkiye Utah ve diger konular hakkinda konustum... Kisacasi nisbeten bir tur aile havasini yasadigim bir gundu... En azindan Amerikan ailesi havasini..

    _________________
    HARBE GÄ°DEN
    Harbe giden sarı saçlı çocuk! <br>Gene böyle güzel dön; <br>Dudaklarında deniz kokusu, <br>Kirpiklerinde tuz; <br>Harbe giden sarı saçlı çocuk! <br>
    Orhan Veliden
    Back to top View user's profileSend private message
    catboy
    Site Yazarı
    Site Yazarı





    Joined: Jan 19, 2007
    Posts: 3268
    Location: Izmir

    PostPosted: Sun Nov 28, 2010 2:06 pm Reply with quoteBack to top

    Wow oynayanlar bu günü Pilgrim's Bounty olarak da bilir Very Happy
    Back to top View user's profileSend private messageVisit poster's website
    Firble
    Forum Yöneticisi





    Joined: Mar 12, 2004
    Posts: 6496

    PostPosted: Thu Dec 02, 2010 3:29 am Reply with quoteBack to top

    Eh Pilgrimler baslatmis zaten... Ben de okulda oynadigimiz Sukran Gunu oyununda Pilgrim Heykeli kazandim.

    _________________
    HARBE GÄ°DEN
    Harbe giden sarı saçlı çocuk! <br>Gene böyle güzel dön; <br>Dudaklarında deniz kokusu, <br>Kirpiklerinde tuz; <br>Harbe giden sarı saçlı çocuk! <br>
    Orhan Veliden
    Back to top View user's profileSend private message
    Firble
    Forum Yöneticisi





    Joined: Mar 12, 2004
    Posts: 6496

    PostPosted: Thu Dec 02, 2010 4:17 am Reply with quoteBack to top

    Douglas Askeri Ussu

    Aslina bakilirsa, asil ismi Douglas Kalesi ( Fort Douglas ) ya da Douglas Kampi ( Camp Douglas ) olarak da cevrilebilir. Sehrin dogu bolgesinde kurulmus bir askeri kamp burasi, sonradan askeri usse donusmus. Kurulus tarihi 1862.. Ic Savasin ortasi... Mormonlardan cekindikleri icin. serhin tam kuzeyine askeri us kurmuslar, ve uzun surede sehirde yasayanlarla askerler arasinda gerilim yasanmis.

    Daha sonra, Mormonlarla aralari duzelince Askeri Us, Kizilderili Savaslarinda bir merkez olarak kullanilmis. Bu donemde bir ara usse cok sayida Afrikali Amerikali da gelmis... Ilginctir, buralardaki Kizilderililer arasinda en iyi savascilar derilerini siyaha boyarmis, dolayisi ile, derisi kendiliginden siyah askerlerle karsilasinca Kizilderililer onlara cok saygi duymuslar, hatta sanirim onlara ozel bir isim vermisler, Bufalo Askerleri diye...

    Daha sonra ozellikle Ikinci Dunya Savas'inda Bati Amerika'nin asker toplama merkezi olmus burasi. Daha sonra 2000lerin basinda us kapatilmis ve universiteye verilmis...

    Simdi ussun zamaninda oldugu yerin buyuk cogunda universite yurtlari var. Ornegin, 1870lerde yapilmis, bir zamanlar Ussun komutaninin kaldigi bir buyuk bir ev var, simdi onu universitenin en basarili ogrencilerinden birisine veriyorlarmis. ( Hayir ben bu tur bir ogrenci degilim. : )

    Askeriyenin tam ortasinda bir egitim alani var, simdi orada futbol, yani Amerikan futbolu sahasi var...

    Askeri ussun oldugu bolgede, biz universite ogrencilerinin bedava girebilecegi bir muze de var. Guzel bir muze... Ussun tarihinin hemen her donemine iliskin guzel bilgiler var. Bazen de bazi sahneleri canlandirmislar. Burada toplanan askerler Uzak Dogu'ya Savasa gittikleri icin Uzak Dogudaki Savaslardan birisinin de maketlerle kismen canlandirildigi bir bolum var.

    Askeri Ussun hemen disinda da Amerikan orduduna ait tank ve top ve helikoptelerden olusan bir savas makineleri parki kurmuslar...

    Utah ve Nevada hala buyuk askeri uslerin oldugu bir bolgeymis, yani sadece sehirdeki ussu kapatmislar. Buyuk col alanlari, ozellikle yeni silahlari denemek icin oldukca iyi alanlar olusturuyormus. Hatta Nevada bir ara Atom Bombasi denemelerinin yapildigi eyalet olarak un kazanmis...

    Eh artik bakalim, yeni bir askeri us de gorursem o zaman onunla ilgili izlenimlerimi de yazarim.

    _________________
    HARBE GÄ°DEN
    Harbe giden sarı saçlı çocuk! <br>Gene böyle güzel dön; <br>Dudaklarında deniz kokusu, <br>Kirpiklerinde tuz; <br>Harbe giden sarı saçlı çocuk! <br>
    Orhan Veliden
    Back to top View user's profileSend private message
    Firble
    Forum Yöneticisi





    Joined: Mar 12, 2004
    Posts: 6496

    PostPosted: Fri Dec 17, 2010 3:39 am Reply with quoteBack to top

    Yilbasi Sezonunda Salt Lake Sehri

    Arkadaslar Turkiyeye donmeden bu konu hakkinda da yazmadan edemedim. Yilbasi sezonu dedim, burada o sezon Sukran Gununden baslayip Yeni Yila kadar suruyor. Yani biz de de gayriresmi bir sezondan bahsedilebilir, ama burada dukkanlar muzeler, okullar sehirler, neredeyse bir ay boyunca yilbasini, ya da daha dogrusu Kristmas i kutluyorlar. Krismas denen gun 25 Aralikta sezon yeni yila kadar surse de asil adi Cristmas sezonu... Diyeceksiniz, bunlar bir ay da cadilar gununu kutluyordu, etti iki ay... Bunlarin hayati kutlama ile mi geciyor. Vallahi derseniz boyle haklisiniz.

    Simdi Cadilar Bayrami, karanlik ortamlar yaratarak kutlaniyordu. Yeni yil sezonu aksine, rengarenk isiklar, mumlar ile, nasil derler, huzur dolu ortamlar yaratilarak kutlaniyor. Acikcasi burada bu sezonu New York'a gore de daha iyi hissediyorum. Yani tabii New Yorkta da yilbasina ozgu dekorlar etkinlikler oluyor, ama orada butun yil boyunca durmadan farkli dekor ve etkinlikler oldugu icin yilbasi da sadece onlardan biri oluyor. Burada ise normalde bana oldukca soguk ve karanlik gelen sehir merkezi yilbasinin hatirina neredeyse her agacina kadar isiklandirilmis. Ozellikle Mormon Tapinaginin cevresinde cok farkli renkler ve sekiller kullanarak etkileyici bir ortam yaratmislar. Tapinagin yaninda bir de Hz Isa'nin dogumunu canlandiran maketler koymuslar. Kisacasi geleneksel olarak merkezde olmayan bir hareketlilik ayni zamanda bir aydinlik insani ceken bir yan var.

    Burada ozellikle sehir merkezi ve tapinak civarinda yilbasi donemi belki yazin konserlerin oldugu donem haric ( o donemi adam gibi yasamadim ) en cok muzik duracaginiz donem. Belki Mormon kilisesinin merkezi oldugu icin, soyledikleri sarkilari oldukca ciddiye aliyorlar, o nedenle gerek ses tonu gerek hareketlerini cok guzel ayarliyorlar.

    Son olarak muzelerin yilbasi etkinlikleri duzenledigini yazmistim. Benim uyesi oldugum muze, hani su Salt Lake City nin 1840lardaki halini canlandiran muzede yilbasi etkinligi duzenliyor, eee ben de gittim....

    Acikcasi hosuma gitti.... Yilbasinin farkli farkli yanlarini guzel birlestirmisler. Ornegin, o donemin geleneksel bir Mormon ailesinin hazirladigi gibi yilbasi susleri hazirlayabiliyorsunuz. O donemin okulunu canlandiran salonu dans salonu yapmislar, orada o donem meshur olan bir dans sanirim Polka dansini yapmayi ogrendim... Yani ogrendim dedigim bir iki figuru ogrendim. Hz Isa'nin dogumunu burada da canlandirmislar...

    Ama burada Noel Baba'nin Koyu de vardir. Aslinda cocuk parki olan bir alani elf koyune donusturmusler, koyun ardindan oyuncaklarin yapildigi atolyeye giriyorsunuz, ardindan Kotu cocuk ya da Iyi cocuk listesine isminizi yazdiriyorsunuz... Iyi cocuga seker kotu cocuga komur kozu konulurmus efsaneye gore... Ama burada komur kozu gorunumunde cikolata veriyorlar kotu cocuk listesine isminizi yazarsaniz, ben de kotu cocuga ismimi yazdirdim.

    Sonra da Noel babayi goruyorsunuz... Tahtinda oturuyor... Tabii ben bir sey istemedim, ama sag olsun o da yilbasinda ikram edilen geleneksel bir seker varmis ondan verdi. Ben de aldim.

    Son olarak sunu da belki yazmak gerekir, normalde de kahve Mormon inancina gore yasak oldugundan populer ama yilbasi sezonunda sokakta bile satilacak kadar cok sicak cikolata iciliyor... Yani burada yilbasi sezonunun icecegi gibi sicak cikolata..

    _________________
    HARBE GÄ°DEN
    Harbe giden sarı saçlı çocuk! <br>Gene böyle güzel dön; <br>Dudaklarında deniz kokusu, <br>Kirpiklerinde tuz; <br>Harbe giden sarı saçlı çocuk! <br>
    Orhan Veliden
    Back to top View user's profileSend private message
    Darktimes
    Kullanıcı
    Kullanıcı





    Joined: Aug 02, 2006
    Posts: 809
    Location: istanbul

    PostPosted: Fri Dec 17, 2010 10:30 am Reply with quoteBack to top

    Hocam vallahi sana imreniyorum, nasıl oluyor da yabancı olduğun yerde gezilmesi gereken uçta kıyıda kalmış güzel mekanları bulup gezebiliyorsun ?

    Problem ben de mi anlamayamadım, şehrin merkezinde dona kalıyorum Smile

    _________________
    Ultima bırakılmaz, ara verilir Wink
    Back to top View user's profileSend private message
    Display posts from previous:      
    Post new topicReply to topic


     Jump to:   



    View next topic
    View previous topic
    You cannot post new topics in this forum
    You cannot reply to topics in this forum
    You cannot edit your posts in this forum
    You cannot delete your posts in this forum
    You cannot vote in polls in this forum


    Powered by phpBB © 2001 phpBB Group

    :: HalloweenV2 phpBB Theme Exclusive ::
     
    FRPWorld.Com ülkemizdeki fantezi edebiyatı ve frp sevenleri bir araya getirmeyi amaçlayan bir web sitesidir. 2003 yılında kurulmuş olan sitemiz kullanıcı ve yöneticilerimizin katkıları ile büyüyüp Türkiyenin en büyük frp sitelerinden birisi olmuştur. Galerisi, indirilecekler kısmı, akademisi, yazarları ile sitemiz tam bir frp hazinesidir. FRPWorld sizin de desteklerinizle böyle olmaya devam edecektir. FRP'nin doyumsuzca yaşandığı bu diyara hoş geldiniz.

    FRPWorld, yeni bir frp dünyası


    Sitede bulunan yazı, doküman ve diğer içerikler siteye ait olup başkaları tarafından kopyalanması, dağıtılması ya da ticari amaçla kullanılması yasaktır.
    Siteye yapmış olduğunuz katkılar frpworld.com'un olup bunları yayınlama ya da yayınlamama hakkı site yöneticilerine aittir.


    Sayfa Üretimi: 0.55 Saniye